• hocamdır.
    boğaziçinde ilk dersimi 300 küsür insanla aldığım (bkz: psikoloji 101), toplamda yüzyüze en fazla 3-5 cümle konuştuğum, birkaç kere mailleştiğim hocamdır.
    devlet'ini eleştirmiştir evet, haksız veya haklı hiç önemli değil, vergisini pkk'ya verse, pkk'nın kurduğu hukuk düzeninde yaşasa, pkk kendisini ve ülkesini uluslararası düzlemde temsil etse, yani kısacası devlet'in değil pkk'nın vatandaşı olsa pkk'yı da eleştireceğinden adım gibi emin olduğum hocamdır.
    öğrencisinin her zaman yanında olmuş, hakkını savunmuş, suya sabuna dokunmayı tercih edenlerden olan hocamdır.
    fikirleri doğru veya yanlış olabilir, ki altına imza attıkları bildiriyi çok da doğru bulmayanlardanım.
    ama kendisini 15 dk dinleyen herhangi bir insan görebilir ki yanlışı veya doğruyu savunmasının çok daha ötesinde dünya tamamen esra mungan'lardan oluşsa, şu anda olduğundan çok daha güzel bir yer olabilir.
    ve benim gözümde insanlar ikiye ayrılır: ahlaklılar ve ahlaksızlar olarak, esra mungan benim hocam, ve ilk zümreye ait.
    kendisini uzaktan tanıyorum, ama tanıdığım kadarıyla eminim ki eğer önünde bir seçenek olsa, bu ülkede ölümlerin bitmesi için canını birçok kof milliyetçiden önce, gözünü kırpmadan verir.
    esra mungan benim hocamdı, ve bu ülkede iktidara sırtını yaslamış birçok insanla aynı şeyleri söyledi, sadece zaman farkıyla.
    kendi doğruları olabilir, bu doğrular eleştirilebilir, ama insanlar kendi doğrularını savunduğu için tutuklanamaz!
    esra mungan tutuklandı, doğrularını söylemek bazen bedel ödemeyi gerektirir, fikirlerin ne kadar doğru olduğuna devlet, özellikle de bizim devletimiz gibi kırmızı çizgileri sürekli değişen sistem yoksunu bir devlet karar veremez.
    tutuklanmasına kendisi için üzülmüyorum, benim gözümdeki esra mungan'ı yıllarca bir odaya hapsetsen de kitabını okur, insanların derdine çare olmaya çalışır.
    kendim için üzülüyorum, okulum için, öğrencileri için üzülüyorum.
    onun tutuklu olması bu ülkede insan ölümlerini bitirmeyecek, azaltmayacak, durdurmayacak.
    esra mungan benim hocamdı, ve hocalar fikirlerinden dolayı hapsedilemez!
  • bu iğrenç adamların elinde, dilinde olmaması gereken şahane kişilerden bir başkası. şu anda gözaltında.
  • daha önce sözlükte ve başka muhtelif yerlerde yazıp çizdiğim gibi, bahsi geçen bildirinin altına imzamı atmadım, atmam da. ancak bugün esra hoca ve bildiriyi imzalayan diğer akademisyenlere, bu ülkede artık bir hayal haline gelmekte olan ifade özgürlüğünün korunmasına destek olma isteğiyle adliyedeydim.

    sonuç: akademisyenlerin tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilmesine karar verildi.

    olup bitenler rezalet. lakin esra hoca'yı tanıyan herkes onun ne kadar iyi kalpli biri, çalışkan ve şahane bir bilim insanı olduğunu bilir. bu rezalete sebep olanlar ileride ne yaparlar bilemem de, esra hoca bugünlerin anısını onur madalyası gibi taşır. kendisini tanıdığım kadarıyla kendisini tanımayanlara diyeceğim budur.

    edit: az önce tutuklanmalarına karar verildi.
  • barış için akademisyenler bildirisine imza attığı için bugün gözaltına alınmış boğaziçi üniversitesi psikoloji bölümü hocasıdır.

    bir boğaziçi öğrencisi olarak birinci sınıfta kendisinin birkaç dersine girmiş ve kendisiyle okul gazetesi sebebiyle odasında görüşmüş birisiyim. bunlar dışında kendisiyle daha fazla bir temasım olmadı ama sadece 15 dakikalık görüşme bile kendisinin ne kadar iyi kalpli ve şefkatli bir insan olduğunu görmeme yetti. girmiş olduğum dersi ise berkin elvan'ın cenazesinin ertesi zamanındaydı ve derse zor devam edebilmişti.

    işte bu insan barış için bir bildiriye imza attığı için şu an terör örgütü propagandası yapmak suçuyla gözaltında. belki hakkında iddianame hazırlanacak ve mahkeme süreci başlayacak, bilmiyorum. ama bildiğim tek şey bu ülkede ilk defa iyiyle kötü bu derece birbirinden ayrılıyor. esra hoca ve onun gibiler iyi, onları bastırmaya, onları yok etmeye çalışanlar kötü. ve bu iyi-kötü ayrımı yüzeysel bir değerlendirme değil, gerçekte olanlar.
  • bugün yine facebookumda resmini gördüğüm akademisyen.

    facebooka bakarken bir kişi, bir tarafta serbest bırakılan ışıdlinin bir tarafta esra mundan'ın fotoğrafının olduğu bir fotoğraf paylaşmış. "ışıdliler serbest kalırken barış isteyen mungan hücrede" diye. son 3 senedir ülkeye karşı, yaşananlara karşı bir bulantı var bende. devletin insanları öldürmesi, kendi halkına kıyım yapması, insanların bu kıyıma alkış tutması, yok olumlar, barış istemine saldırı, akademisyenler, suruçtan tutun istanbula kadar patlaya bombalar, tecavüzler, tacizler... saymakla bitmez. midem bulanıyordu artık bunlardan ve her seferki bir öncekinden daha çok midemi bulandırıyordu. bugün bu fotoğrafı gördüm. bu kadar olay içinde bir fotoğraf, basit bir şey. önemsenmeden bakıp geçilecek bir şey belki de. çünkü biz bu akademisyenleri, bu devleti ve ısid yardakçılığını biliyoruz zaten bir de fotoğrafta görmeye gerek yok belki ama... ama... ama bu fotoğrafı görünce midem düğümlendi, kusma isteği duydum. gözleri parıl parıl parlayan, fikirleriyle gençleri eğiten, fikirlerine kalemiyle sahip çıkan, tartışan, araştıran güler yüzlü bir kadın bir tarafta fikirlerini öldürerek savunan, eğitmeyi bırak eğitilmemiş bir mahlukat bir tarafta. dayanamadım onları yan yana görmeye.

    bulantı oturdu bana, odaya, eve, sokağa, şehre, ülkeye.
  • bütün naifliği ve zarafetiyle yanlışın karşısına dikilmiş kişi.
    devletin "ya bizdensin ya teröristsin" propagandası çerçevesinde, diğer insanların da gözünü korkutmak amacıyla tutuklanmasına karar verilmiştir.
    artık bok at izi kalsın kafasıyla mı, neye saldıracağını bulamayıp saçmalamaktan mı bilemiycem konuyu h indexine kadar bağlayanlar olmuş. ancak öğrencisi hocalığı h indexi ile ölçmez.
    9 sene boyunca okuttuğu yüzlerce öğrencisinin gözünde, işini tutkuyla yapan, halden anlayan, her an yardıma hazır, tavrı duruşuyla bile insanın ufkunu geliştiren biridir esra hoca. tam da bugün yaptığı gibi.
  • bogazici psikoloji bölümü öğretim üyelerinden. nev-i şahsına münhasır bir zattır. bisikletle istanbul'u bir baştan öbür başa dolaşabilir; kimsenin başa çıkamadığı dans figürlerini insanı kıskançlıktan çatlatacak bir kıvraklıkla sergileyebilir; düşündüğünü, lafını sakınmadan fakat müthiş bir incelikle ifade edebilir ve sizin yalnızca ismini duyduğunuz bir filmi künyesine kadar anlatabilir. bir de çok güzel balık yapıyor.
  • yürütmekte olduğu bi çalışmadan bahsederken üç beş tane fare depresyona girmiş, yüzmüyomuş diye inanılmaz büyük heyecan duyan, duyduğu heyecanı insana hissettiren, insanda "iyi ki fareler depresyona girip intihar eğilimi göstermiş de esra hoca böyle sevindirik olmuş" düşüncesi oluşturan, şeker gibi, bal gibi bi insan.
    desteklemediğim görüşleri yok muydu? elbette vardı.
    düşünce çeşitliliği bakımından heterojen olmak durumundayız. esas tek tip düşündükçe tehlikedeyiz. işte bize bunu esra hoca gibi hocalar öğretti.
    bize onun yerinde kim olursa olsun görüşlerinden bağımsız bir şekilde aynı tepkiyi göstermeyi, onun da haklarını savunmayı, onun ifade özgürlüğüne de sahip çıkmayı böyle hocalar öğretti.
    esra hoca'nın düşündüklerine katılmak değil mesele. mesele ifade özgürlüğü.
  • ismini ilk defa tutuklanma haberinde gördüm, buraya gelip hakkında yazılanları okumaya başladım sırayla. belli, esaslı kadınmış, öğrencileri tarafından sevilmiş, kimilerine çok şey katmış, hayatı güzelce yaşamaya çalışmış. hatta güzelmiş de. içiyle dışıyla güzel insanmış.

    aşağı inerek okudukça, tarihler ilerledikçe beklemeye başladım tutukluğuyla ilgili entrilerin geleceği anı. bir filmde hani her şey güzelken anlatı gereği kötü bir şeyin geleceğini beklersin ya tedirgin, öyle.

    sonra geldi o yazılar. şu dünyada güzel bir şey öyle kalamaz der gibi araya girdi hayat. çirkinlik bulaşacak illa ki, bulaşmaya da başlamış. hem de türkiye'de güzel kalmak, ne zor iş.

    karanlık ne kötü şey.
  • hürriyet gazetesi'yle 5 yıllık kontrat yapmıştır :d

    http://arama.hurriyet.com.tr/…news.aspx?id=11005595

    plagiarism konusunda ayar vermiştir:

    "bir hoca için en korkunç an: güvendiğiniz öğrencinin çaldığını tespit etmek

    prof. dr. esra mungan (boğaziçi üniversitesi)

    bir öğrencinin ödevini, normal zamanının en az iki misli sürede okuyoruz. çünkü sürekli bir intihal alarmı içindeyiz. şüphelendiğimiz kısımları kontrol ediyoruz ve ne yazık ki çoğu zaman sezgilerimiz doğru çıkıyor. bu da bir hoca için en korkunç an. kimi zaman sevdiğimiz, güvendiğimiz bir öğrencinin intihalini tespit ediyoruz. güven bir anda çöküyor. bazen biz, öğrencilerden daha fazla sarsılıyoruz. bu da eğitim sisteminde dürüstlük, ahlak, etik, onur gibi değerlerin katiyen verilmediğini düşünmeme yol açıyor. tuhaf bir şekilde anlatamıyoruz intihalin ne kadar vahim bir suç olduğunu. burada ilk ve ortaöğretimin de rolü büyük. bu okullarda intihale başvuranların ödevlerinin, çalmayanlara göre daha şık ve düzgün göründüğünden daha yüksek not aldığını biliyoruz. ne yazık ki evrensel ahlakın, yani kimsenin hakkını yememe, dürüst olma gibi aslında çok temel değerlerin eğitim sistemimizde hiçbir şekilde verilmediğini düşünüyorum. bilim dunyasındaki intihal yapma eğilimi (ki buna ne yazık ki hocalar da dahil, doçentlik ve profesörlük jürileri tercüme ve intihal dolu “özgün eser”lerle karşılaşabiliyor) de bunun tezahürlerinden sadece biri." (15 şubat 2009, hürriyet (bkz: kaynak verdim intihal değil) :) )
hesabın var mı? giriş yap