• balık, patates ve yarım litre yağ. ingiliz mutfağı düşünüldüğünde bu kadarı bile mucize tabi.
  • ingilizlerin cay icmedikleri zaman yedikleri sey
  • ben size bunun türk, ege versiyonunu söyleyem de hayatınız değişsin.
    çupranın karnını yaracan, içine domates kekik, defne yaprağı dolduracan.
    fırın tepsisin ortasına çuprayı etrafına patatesleri dizecen. patateslerin üzerine zeytinyağı, kekik pul piper hepsinden az. yakacan fırını. yarım saat sonra
    hafif, sağlıklı lezzetli egeli fish&chipsini mutlulukla yerken beni anacan.
  • ikinci dünya savaşı sırasında almanların erzak gemilerini bloke etmeleriyle izole olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış adada icat edilmiş ve devlet eliyle yemesi-üretmesi özendilrilmiş, teşvik edilmiş; sonra da önü alınamamış yiyecek, gene savaş yıllarından kalan bir alışkanlık olan geleneksel ucuz gazete kağıdı içinde takdimi ise günümüzde değişmeye/hijyenikleşmeye yüz tutmuştur. bu şekilde kurnaz bir başka gastrik hamleye savaştan bir süre sonra abd mısır üretiminde aşırı derece fazla verdiğinde rastlanır, abd mısır gevreği denilen naneyi icat edip popüler hale getirerek hem fazla mısırından kurtulmuş, hem de corn flakes ve türevlerini global dünyaya armağan etmiştir.
    biz de bi ara mercimeğe gaz vermiştik böyle, onu hatırlamayan fındık dalgasını muhakkak hatırlar.
  • vıcık vıcık yağlı olacak şekilde kızartılmış okyanus balığının löp eti ve yine vıcık vıcık yağlı kalın doğranmış patates kızartmasından oluşan ingiliz menüsş.

    ayrıca isteyenlere tost ekmeği, üzeri tereyağlı olarak servis edilir. bu kadar yağ tükettikten sonra bünyede 3 lt kola içme gereksinimi doğurur .

    bildiğin aort tıkacı denilebilecek bir menü.
  • onlar "take away food" diyolar bu tür yiyeceklere.ingilizler ya,hayatta fast food demezler
  • murat belge, tarih boyunca yemek kültürü isimili muhteşem eserinde bu yemekten söz eder. ayrıca iki farklı fish and chips deneyimini de ayrıntılarıyla anlatır. bu deneyimlerden öğrendiği ise bu yemeğin, midesini seven insanlar tarafından geleneksel bir ingiliz lokantasından yenmemesinin faydalı bir iş olduğudur. çünkü yağ çıkartılacak her hangi bir bitkiye sahip olmayan britanya coğrafyasında bu ihtiyaç lard ile karşılanır ve haliyle balik ve patates te lardda kızartılır.
  • ingilizce dersinde surekli gecen,dandik bir resimle ingilizce kitaplarinda gozumuzun icine icine sokulan ingiliz yemegi.

    -what do you want to eat?
    -fish & chips please.

    diyaloglariyla restorantlardaki garson-musteri konusmalari tasvir edildi, gınagı getirildi..
    bir kere de ingilizce kitaplarda -what do you want to eat? dediklerinde ingiliz amcam -kokorec please.... desin. n'olur..
  • yiyenlerin, ihtiva ettiği domuz yağı sayesinde eşini kıskanmadığı ingiliz yemeği.
  • o kadar da fena değildir, düzgün bi yerde yenildiğinde çok yağ bombası olmuyor bu şey.
    tabiy ki türkiye'de yenecek en ezik balık bile londra'daki en şahane fish & chips'ten iyidir bana göre, ama işte bunlar zevk meselesi. bi de kılçık denen şeyle iyi geçinemeyenler için bulunmaz nimet oloor, löpürt diye atıyorsun ağzına ha o paluği.
hesabın var mı? giriş yap