• steven pressfield'in bir romanı.
    ateş geçitleri; binlerce yıl önce 300 kişilik bir avuç feda savaşçısının milyonluk istilacı bir orduya direnmesinin öyküsü. feda, yoldaşlık, kahramanlık, inanç ve disiplin kitabın temelini oluşturuyor.

    --- spoiler ---

    binlerce yıl önce pers istilacılığı ortaasya'dan arap yarımadası'na; kafkasya'dan trakya'ya kadar büyük bir egemenlik kurar. önüne çıkan herşeyi ezmekte, halkları kendi egemenliği altına almakta, gücünü her geçen gün biraz daha artırmaktadır. korku, yunanistan'ı çürütmüş, direnmenin yerini ihanet almaya başlamıştır.
    lakonia ülkesi bugünkü yunanistan'ın güneyindeki bölgenin adıdır. sparta kenti de bu ülkenin toprakları içerisindedir. savaşçı bir halk olan lakonyalılar yunanistan'ı altüst eden pers korkusuna ve ihanete karşı çıkar.
    pers ordusu yunanistan'a saldırmak için harekete geçmiştir. halk korku içindedir, korku insanların kişiliğine işlemiş; bir kısmı kaçmanın, işbirliğinin yollarını aramaya başlamıştır. işte orada, lakonia'da bir avuç savaşçı yunan halklarını birleştirmek ve geride kalanlara direnme gücü vermek için pers ordusu'nun karşısına çıkmaya karar verir. başlarında leonidas isimli savaşçı yaşlı bir kral vardır, bu kral bütün erdemleri üzerine toplamış bir komutandır aynı zamanda. leonidas pers ordusu'nu karşılamak üzere üçyüz feda savaşçısı seçer ve kendisi de başına geçerek perslerin yolu üzerindeki ateş geçitleri'ne gelir.
    ateş geçitleri*; bir tarafı sarp kayalıklar, diğer tarafı da denize bakan uçurumlar olan dar bir geçittir. düşman buradan geçecek ve lakonyalılar da burada kendi bedenlerini vatanları, çocukları için siper edeceklerdir.
    üçyüz kişidirler, yüzbinlerle ölçülen düşman ordusu karşısında çok fazla dayanamayacakları ortadadır. geri çekilmeyip ölmek için gönderilmiş özel bir kuvvet olduklarının bilincindedirler.
    orada büyük bir savaş olur ve bu bir avuç savaşçı yine az sayıda yunan müttefikleriyle birlikte milyonluk pers ordusuna ağır darbeler vurur. onbinlerce düşman askerini büyük bir inançla yokeder.
    iradenin ispatlandığı, cesaretin korkuya galip geldiği, acının sevince, karamsarlığın umuda döndüğü bir yerdir ateş geçitleri.

    ağır savaş talimleri yapan bu birliğin tecrübeli komutanlarından polynikes eğitimde şöyle soruyor genç bir savaşçı adayına: "savaşsız bir dünya düşünebilir misin? düşmandan merhamet umar mısın? onu koruyacak bir ordusu, askerleri olmayan bir lakonya düşünebilir misin? hangisi daha iyidir? zafer mi, yenilgi mi? ... 'acımak' sözcüğünü tarif et, 'merhamet' sözcüğünü anlat. bunlar savaşın mı, yoksa barışın mı erdemleridir?... ya da bunlar aslında erdem midirler?... erdemi ortaya barış değil, savaş çıkarır. kötülüğü barış değil savaş temizler..."

    kitapta okuyucuyu kendisiyle hesaplaşmaya götüren bölümler oldukça fazla. kitabın en güçlü yanı duyguların gizlenmemesi, açıklıkla ortaya konması denilebilir.

    örneğin leonidas şunları söylüyor savaşçılarına: "ölüm şimdi yanıbaşımızda duruyor... onu hissedebiliyor musunuz? ben hissediyorum. ben insanım ve ondan korkuyorum. gözlerim, o an geldiğinde beni yüreklendirecek birşeyler arar... bu gücü nereden bulduğumu söyleyeyim, dostlarım! önümüzde kızıllar içinde duran oğullarımızdan. evet. ve gelecek savaşlarda onların yerini alacak olanların yüzünden... yaşamda hiçbir şey karşılıksız elde edilmez, en değerlisi de özgürlüktür. bunu seçtik ve bunun bedelini ödüyoruz."

    "burada üstesinden gelinmesi olanaksız yüzlerce olasılığa karşı dimdik durup, onurla ölerek yenilgiyi zafere dönüştüreceğiz. hayatlarımızı feda ederek müttefiklerimizin ve geride bıraktığımız kardeşlerimizin kalplerine cesaret tohumları ekeceğiz. tam anlamıyla zafer kazanacak olanlar onlardır, bizler değil. zafer bizim için asla yıldızlarda değildir. bugün bizim rolümüz, karılarımızı ve çocuklarımızı kucakladığımızda ve savaşa gittiğimizde hepimizin bilincinde olan şeydir: direnmek ve ölmek. bizim üzerine yemin ettiğimiz ve gerçekleştirdiğimiz şey budur."

    ateş geçitleri; bir bütün olarak direnmenin belgesidir. hem de eşit olmayan koşullarda, hem de o an için kazanma umudu hiç yokken direnmenin, fedanın bir belgesi. zaten romanın kahramanı komutan dienekes de şöyle demiyor mu?

    "(savaşçının en büyük başarısı) sıradan olamayan hallerde sıradan olanı yapmaktır..."

    --- spoiler ---
  • steven pressfield tarafından tarihi verilere bağlı kalınarak yazılmış muhteşem roman. kendisinin antik yunan kültürü ve askeriyesi üzerine uzmanlığı vardır.

    bu kitabı abd askeri akademisinde (u.s. military academy) okutuluyormuş, düşünün artık.

    eski yunan kültürü ve askeri tarih ile ilgilenenlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir. çünkü o dönemin insanlarını, günlük hayatını, inançlarını, askeri eğitimlerini, savaşlarını gayet canlı ve etkili bir dille anlatıyor.

    ağır bronz zırhlara bürünmüş, kalkanlarını birbirine kitlemiş, blok halde düşman üzerine yürüyen spartalı hoplitesler.
  • thermopylaede geçen doğu ile batının en önemli kavuşmalarından birinde; batı adına ringe spartalı savaşçıların çıkması sonucunda xerxes'in canının biraz da olsa yanışının anlatıldığı bilge kültür sanat tarafından türkiyeli okurlara kazandırılmış steven pressfield yapıtı.

    kitabın girişindeki "okların güneşin önünü kapaması" herodotun da anlattığı bir öyküdür. cevabı veren savaşçının adı dienekes'tir.

    öykü kısa bir tarihi önsözle temellendirilerek , öncelikle bir silahdarın ağzından spartalıların eğitimini anlatıyor. sonra bu eğitimin içine gündelik yaşam hakkında bilgiler de katılıyor. xerxes'in nasıl da akıllı bir adam olduğu, yunan hopliteların nasıl da yürekli olduğunu da anlatıyor.

    spartalıların hayranı olan steven pressfield ister istemez sizi de hayranlığa sürüklüyor. bu kadar korkunç savaşlar geçirmiş olmasına rağmen askerinden halkına , kralından kölesine kadar bir toplumun nasıl mütevazı yaşadığını anlatıyor.

    kitap 4. baskısındadır. hala pek çok kitabevinden temin edilebilir. tarihi oldukça sürükleyici bir şekilde anlatıyor. faydalı bir eser.
  • icerigi hakkinda uzun uzun yazmaya useniyorum ama kapaginda bir sorun olan kitap. kapak fotosunda bir spartali hoplit kalkani ve kilici ile durmaktadir. kalkanin uzerinde de lambda sembolu gorulmektedir. sorun su ki evet sparta birlikleri bronz kalkanlari uzerinde lambda sembolu tasirlar ancak bu kitap kapagindaki gibi uzun lambda degil, sparta topraklarinin babasi hatta koruyucusu olduguna inanilan lakedaimon'u simgeleyen kisa lambdadir (tabansiz ucgen). ayrica cevirisinde sparta yerine isparta kullanan cevirmene de saygilarimi sunuyorum, gozlerimin onune thermopylae de yanyana dizilmis, kan, camur ve terden bir yigin olusturan sulolar dusunmemeye calisiyorum. isparta ne oglum hasta misin ?
  • kitabın başlarında, persliler için savaşan mısırlı bir deniz subayı, ıspartalılara perslerin zengin ve güçlü olduğunu, karşı koymanın aptallık olacağını anlatır ve pers idaresini kabul etmelerini, kendilerinin pers kralı yönetiminde oldukça zengin olduğunu söyler. ıspartalı komutan dienekes'in cevabı şudur: "sen hiç özgürlüğü tatmamışsın dostum.yoksa onun altınla değil, çelikle kazanıldığını bilirdin."
  • 300 izlenmeden önce okunması gereken bir kitap. türkçeye ateş geçitleri olarak çevirilmiştir. ancak türkçe çeviride nedense sparta yerine ısparta yazmaktadır, çevirmen neden böyle bir seçim yapmış anlayamadım. sparta nire ısparta nire...
  • okurken bitmesini istemediğim ama okuyup bir an önce sonunu bilmek istediğim kitaplardan biri.onlar savaşırken senin içini daraltan gerçek bir savaş anlatısı.ama kardeşi ikinci kitap savaş dalgaları için aynı şey söylenemez..o da içinizi daraltır ama okunamadığından
  • alman asıllı müzisyen stephan micus'un mükemmel çalışması. diğer albümlerinde yer alan parçaların monoton benzerliğinin yanında, söz konusu çalışmada daha aşkın bir lezzet yaşayabilirsiniz. ana tema flüt, dipte dem veren obua ve diğer ilkel enstrümanlar ile bambaşka bir new age tad yakalamış... müteaddit defalar inkıtasız dinlenebilecek bir itikaf, bir halvet müziği.
  • termopoli savaşı 300 filminden (ve çizgi romanından) çok daha etkileyici ve gerçekçi anlatılmaktadır bu kitapta.
  • savaşa giderken hazırlanan ve savaş sonrası tanınmaz hale gelen cesetlerin tanınması için kullanılan tahtadan bileziklerin anlatıldığı kısım çok etkileyici. savaş sonrası bileziklerin önceden verdikleri parçasını geri alırken ailelerinin yanında bıraktıkları ruhlarının diğer yarısına tekrar kavuşurlar; her nasıl bir güçse onlarınki bunun sayesinde duygularını ailelerinin yanında bırakmışlardır... spartalılar kalpsiz savaşçılar değillerdir, sadece duygularını ve mantıklarını ayırabilecek kadar güçlü insanlardır.
hesabın var mı? giriş yap