• vico tabiatı oluşturan ögelerden bahseder. bunlar 3 tanedir:

    - her ulusun bir dini vardır
    - bütün toplumların temelinde aile vardır
    - toplumda kurumların oluşması için ihtiyaç duyulan bilgi ruhun ölümsüzlüğüdür

    tarihe attığı bakış fevkalede enterasan ve mitolojiktir. nuh tufanını ırkların oluşumu olarak gören düşünür. nuhun oğullarını ırklara benzetmiştir.

    f. bacon'ın o döneme kadar reddedilen, dışlanan yöntemi tümevarımı tarih ve kültür yazıcılığının içine sokmuştur.

    "insanlar ilk kez gökgürültüsünden korktular. gökyüzünden kehanetleri almak için ormana yaktılar. o halde ilk din kehanetlerin dinidir. o kehanetleri alan kişi o ulusun koruyucusudur, aile babasıdır."

    bu söylemin sonu insanın ilk otoritesi olan korkuyla tanışmasını sağlayacaktır.

    tarih 3' e ayrılır:

    - tanrılar çağı ; hayalgücünün işlediği, mitlerin etkisindeki çağ.
    - kahramanlar çağı ; toplumun düelloyu kazananı * tanrının kayırdığını ve onu diğer insanları korumakla görevlendirdiğini, otoritenin kahramanlar olduğu çağ.
    - insanlar çağı ; insanların kendilerine tanınan hakları herkese tanınmasını istedikleri, hoşgörünün baskın olduğu çağ.

    insan tanrının inayetini bilemez ama bir takım ilkeler oluşturur. inayeti ispatlamaya gerek yoktur. hayalgücü soyutlamaya dönüşüyorsa, soylulara verilen haklar tüm insanlığa veriliyorsa, fiziksel güç adalete dönüyorsa tarihte de bir inayet var demektir.

    tarih insanın vahşi durumunu kırması ve medeni duruma geçmesidir. insan yoksa tarihte yoktur. o, sadece tabiat varlığı değil geçmişiyle de tarihselliğiyle de bir bütündür.

    yeni bilim sivil dünyanın teolojisidir.
  • homeros diye birinin hiç yaşamamış olduğuna inanırmış kendisi.
  • 1668-1744 yılları arasında yaşamış hegel ve marx’ı da etkilemiş büyük burunlu felsefe adamı. tarihin döngüleri incelenirken her bir çağın kendi öznel koşulları içerisinde ele alınması gerektiriğini belirtmiştir. henri lefebvre joyceun gündelik ve kozmik zamanının ardında vicodan gelen döngüsel bir zaman görüşü olduğunu söyler bir kitabında*.
  • karl löwith, onun "eserini çöl ortasına bırakmış gibi hissettiği" şeklindeki ifadesine atıfta bulunarak, giambattista vico için şu yorumu yapıyor:

    - "o, çağını doğrudan etkilemeyecek kadar çağını aşmış bir adamdı."

    netice: bütün bir 19. yy. bu kayıp adamın düşüncelerinden beslendi.
  • "şiir de, din de, dil yolu ile anlatıldıklarına göre, her ikisinin de bir insan kökeni olmalıdır." demiş vico.
  • "üretileni ve sözel üretimin bir insan için anlamının ne olduğunu ancak onu yeniden üreterek bilebiliriz." (giambattista vico)
  • giambattista vico: "insanların doğası ilkin kabadır; sonra sert, sonra şefkatli, sonra da müşkülpesent, son olarak da sefihtir."
  • vico'nun aydınlanma düşüncesine karşı geliştirdiği temel fikirler şöyle özetlenebilir:

    - insan doğası değişkendir.
    - ve insanlar bu değişime katkıda bulunurlar.
    - insan ancak kendi ortaya koyduğu ürünleri bilebilir.
    - dolayısıyla insan bilimleri doğa bilimlerine göre farklı ve üstündür.
    - kültürler kendi içlerinde bütündürler.
    - kültürler temel olarak kendini ifadenin ürünüdürler.
    - farklı kültürleri ancak yenidenyapılandırıcı imgelem ile anlayabiliriz.
    (bkz: yeni bilim)

    sivil sözlük alıntısı
  • verum et factum convertun. yani: doğruluk ile olgu birbirine dönüştürülebilir, demiş filozof.
  • toplumun oluşumunda 'toplumsal sözleşme', 'bütüncül anlayış' 'insan yapısı değişmezliği' vb. tek taraflı bakış açısına sahip platon, aristoteles, hobbes hatta rousseau gibi, bilimin hakikati göstereceğini ve bunu da geometrik yöntem, kartezyen rasyonalizm gibi metodolojilerle yapabileceğini düşünen descartes gibi, galileo gibi isimleri değil de (ki vico zaten bu isimlerle cebelleşir de) "topluma farklı düzeylerden -ekonomik, politik, kültürel- oluşmuş ve onların özgül, nesnel yasalara göre işlemesine bağlı, karmaşık bir yapı olarak bakan", insanın olduğu yerde değişkenliğin (aristocu devinimden bahsetmiyorum) olduğuna yönelik anlayışı haiz olarak gördüğü vico (ve montesquieu), alan swingewood için sosyolojinin öncüleridir. alttaki alıntı da swingewood'un vico hakkındaki maddesinin aparmasıdır:

    "giambattista vico’nun (1668-1774) ilk kez 1725’te yayınlanlanmış olan yeni bilim’i, on sekizinci yüzyıl başlarındaki toplum düşüncesinin en etkileyici eserlerinden birisidir ve insan kültürünün tarihi konusunda, mülkiyetin yükselişini, dini, dil, sanat ile edebiyatın gelişmesini tartışan, muazzam derecede karşılaştırmalı bir analizi içermektedir. bu yapıtın 1744’teki üçüncü baskısı, montesquieu’nün yasaların ruhu’nun çıkışından dört yıl önce yapılmıştı. bu iki yapıt, birlikte, toplumu organik bir bütün olarak teorileştirmeye ve toplumun değişik kültür, değer ve kurumlarını tarihsel gelişmenin özgül bir aşamasıyla ilişkilendirmeye yönelik ilk ciddi girişimler olarak görünmektedir.

    vico’nun yeni bilim’i, tarihi, üç ayrı gelişme aşamasıyla (tanrılar çağı, kahramanlar çağı ve sonunda insanlar çağı) karakterize edilen ve böylece içkin anlamla donatılan bir süreç olarak açıklayarak anlaşılır hale getirmeye çalışmaktaydı. bu teorinin kendisi, vico’nun insanın tarihinin incelenmesinde bilimsel kavramları kullanma girişimiyle kıyaslandığında herhalde daha az önemlidir. vico'nun çıkış noktası, hümanizmin (insan-öznenin yaratıcı ve aktif rolünün) olumlanmasıydı. uzak geçmişi saran "gecenin koyu karanlığında/’ diye yazıyordu vico, “bütün tartılmaların üstünde duran bir hakikatin ebedi ve hiç sönmeyen ışığı parlar; sivil toplumun dünyası kesinlikle insanların eseridir” (vico, 1948, pasaj 331). vico bu şekilde, aristoteles, hobbes ve locke’un toplum düşüncesinin ayırt edici özelliği olan, insan doğasına ilişkin değişmez anlayışı reddetmiş oluyordu: yeni bilim'in genel argümanı, insan toplumunun, eylemin ürünü olarak tanımlanan insani ilişkiler ile tarihsel ve toplumsal kurumlardan oluştuğu yönündeydi. vico’ya göre, toplum ile insan doğası dinamik kategorilerdi: vico, insan doğasının, aile gibi kurumların tarihsel gelişimi içerisinde açımlanıp ortaya konması gereken belirli ilkelerde temellendiğini kabul ediyordu. vico’nun dinamik tarih duygusu, toplumsal sözleşme teorisinin anti-tarihsel rasyonalizmiyle keskin bir zıtlık sergilemektedir. çünkü, toplumun değişmeyen bir insan doğasının ifadesi olduğunu varsayan toplumsal sözleşme teorisi, geleneklerin ve âdetlerin zenginliği ve çeşitliliğini, ayrıca geçmişin öğelerinin şimdiki zamana fiilen hangi yollarla taşındığını açıklayamayan, statik bir toplum nosyonunu öngörüyordu.

    vico’nun tarihi, insanlığın eseri olan aktif, yaratıcı bir süreç olarak gören anlayışı, kendisinin toplum düşüncesini, hobbes ile locke’un, çevrenin insanın eylemi üzerindeki belirleyici etkisini vurgulayan mekanik materyalizminden açıkça farklılaştırmaktadır. vico, doğa bilimleriyle birlikte anılan bilimsel rasyonalizme de karşı çıkıyordu: yeni bilim, newton ve galileo’nun pek çok varsayımı ile descartes’ın felsefesini reddetmektedir. o dönemde felsefe ve bilim üzerinde güçlü bir etkiye sahip olan kartezyen rasyonalizm, tek kesin bilginin, matematik ve fizikten çıkarılan ilkelerle kavramlardan alındığını varsayıyordu. descartes, ‘geometrik yöntem’ diye adlandırdığı olgunun, gerek doğal dünyayı gerekse toplumlarm dünyasını anlamanın temeli olduğu görüşündeydi. dolayısıyla, gerçek bilgi, özünde tümdengelimciydi; evrensel ve zamandışı olan kuralların uygulanmasıydı. oysa, vico’ya göre, matematik de insanın eseriydi ve matematiksel önermelerden elde edilen bilgi, yalnızca onu insanlığın kendisi yaratmış olduğu için, gerçek bilgiydi. vico burada, devrimci nitelikteki yeni ilkelerinden birisini, insanlığın yalnızca kendisinin yaratmış olduğu şeyleri bilebileceğini ifade etmektedir: doğru (verum) ile olgu (factum) birbirini dönüştürür. bu yüzden sorun, fizik bilimleri tarzında, dışsal bir gerçekliği edilgin biçimde kaydetme, sınıflandırma ve gözlemleme sorunu değildi, çünkü, “insan toplumunun dünyası kesinlikle insanların elinden çıkmıştır ve dolayısıyla bu dünyanın ilkeleri, kendi insani zihnimizin geçirdiği değişimler içinde aranmalıdır”. vico’nun ‘iç' bilgi ile ‘dış’ bilgi arasında yaptığı ayrımın kaynağı, onun hümanist, anti-mekanik ve anti-determinist bakış açışıydı: dış dünyanın olgulara dayalı bilgisi insan biliminin temeli olmakta açıkça yetersiz kalıyor, çünkü, ‘oluşum’un rolünü ‘olgu’nun lehine olacak şekilde küçülterek, insan kültürünün aktif özünü ortadan kaldırıyordu.

    demek ki, vico’ya göre, doğa bilimlerinin konusu, insan bilimlerinin konusundan farklıydı. toplum teorisi, aktif bir fail olarak insan özneye, insanın deneyimlerine ve zihinsel hallerine dayanmalıdır. ancak yeni bilim, bütün devrimci içermelerine rağmen ve belki de bunlardan dolayı, on sekizinci yüzyıl aydınlanmasının belli başlı filozofları ile politik teorisyenleri arasında çok az yankı bulmuştu. dahası, vico’nun eserleri on dokuzuncu yüzyıla kadar gerçekten bilinmedi bile. onun toplumu organik bir bütün olarak gören anlayışı, fransız felsefi materyalizminin atomistik bireyciliğine açıkça karşıt bir çizgideydi. yine de vico’nun çalışmaları, doruk noktasına hegel’in, daha sonraki yüzyılda da comte ile marx’ın ortaya attığı bütüncül toplum ve kültür teorileriyle ulaşan, on sekizinci yüzyıl düşüncesinin önemli kollarından birisinin tipik bir örneğini oluşturmaktadır. vico’nun hümanist tarihsiciliği, burada, gerek hegel’de gerekse marx’ta merkezi bir yer tutan, “insanın eyleminin, ancak bütün temel alındığı zaman anlamı olduğu” doğrultusundaki argüman açısından büyük önem taşımaktadır. tarih, bireylerin genellikle çelişkili ve kaotik olan eylemlerini, tutarlı bir bütün oluşturacak şekilde birbirine bağlamayı başaran bir süreç olarak kavranmaktadır. nitekim vico, yeni bilim’in sonunda, ‘tartışma götürmez ilk ilkesi’ni bir kez daha vurgulamakla birlikte, şunları eklemekten geri kalmamıştı:

    'bu dünya, kuşku götürmez biçimde, genellikle farklı, zamanlaman tamamen aykırı ve her zaman için insanların kendilerine uygun görmüş olduğu tikel amaçlardan üstün olan bir zihinden çıkmıştır... insanlar vahşice açgözlülüklerini doyulmaya ve çocuklarını terk etmeye niyetlenirken, aileleri doğuran evliliğin masumiyetine de tcxt kondurmazlar. babaların derdi ise, kendisine bağımlı olanlar üzerindeki ataerkil güçlerini kısıtlamaksızm kullanmak ve onlan, şehirlerin ortaya çıkışını sağlayan sivil güçlere tabi kılmaktır (vico, 1948, pasaj 1108).'

    vico, toplumsal eylemin niyet edilmemiş etkilerini vurgulayan bu görüşü, kendisinin genel tarihsel değişim teorisinin bir parçası olarak geliştirmiştir. daha ileride göreceğimiz gibi, bu nosyon, on sekizinci yüzyıldaki toplum teorisi üzerinde büyük bir etki yapacaktı."

    kaynak: sosyolojik düşüncenin kısa tarihi, ter: osman akınhay, agora.
hesabın var mı? giriş yap