• güzellik aslında bir lanettir. güzel kişilerin (erkek veya kadın ayrımı yapılmaksızın) hayatlarını diğerlerine göre daha kolay olur. okulda ilgi odağı olurlar, iş görüşmelerinde daha önde yer alırlar, iş yerinde hızlı yükselirler ve daha canlı bir özel hayatları olur. şimdi buraya kadar her şey güzel, lanetli kısım bundan sonra başlıyor. kişi ne kadar güzel olursa olsun, karşısındaki kişi bu güzelliği elde edemeyeceğini anlayınca çirkinliklere başvurur. ya benimsin, ya da kara toprağın düşüncesinin bir benzeridir. o yüzden sizden herhangi bir şekilde faydalanmasına izin vermediğiniz her kişi olmasa da çoğunluğu işi çirkinliğe vurarak, sizin güzelliğinizi perdelemeye çalışacak.

    o yüzden güzellik, hızlı bir ivmedir. yukarı ne kadar hızlı çıkarırsa, aşağıda o şekilde indirir.
  • kadinlarda şiddetli bir dürtüye dönüştüğünde erkekleri türlü tepkilere surukleyebilen içten bir
    gerilim. bir zevk, bir coşku, bir beğeni duygusu ve dibi, sınırı olmayan bir sertlik.
  • sevgili arthur schopenhauer'e göre sağlıklı olmanın akrabası. sunulduğu kişinin kalbini bizim için önceden kazanan bir tavsiye mektubu.
  • aslında çokta göreceli olmayan kavram. çünkü bir takım krtiterlere göre kişinin güzel olup olmadığını belirliyor bilinçaltımız. bunu belirlerken de çok ilkel bir içgüdüyle karar veriyor. bu ilkel içgüdü kişinin sağlıklı olup olmadığına karar veriyor. aslında güzel değimiz şey bize göre sağlıklı olmalı. zaten güzelliğin kişiden kişiye değişmesinin bir sebebi de budur.

    -güzelliğin en temel unsuru olarak sağlık-

    dikkat ederseniz insanların bilmeyerek de olsa yaptığı bazı tespitler vardır. bunlardan birigüzellik geçicidir. güzellik geçicidir çünkü yaşlanırız. yaşlandıkça sağlığımızı kaybederiz. böyle bakınca da şöyle bir sonuç çıkarabiliyoruz; insanların en sağlıklı olduğu yaş aslında en güzel olduğu yaştır. güzellik konusuyla ilgili biraz geçmişe dönecek olursak, güzelliğin yunan uygarlığında yeterince işlendiğini görürüz. yunan heykellerinde güzellik kavramı işlenmiştir. hemen ardından gelen romalılar bunun aksine gerçekliği yansıtmıştır. bu yüzden yunan idealistiktir güzelliği yansıtır, roma gözlemcidir gerçeği yansıtır.

    -yunan heykelleri-

    venüs de milo

    miron'un disk atıcısı

    bu heykellere bakınca çok fazla gerçeği yansıtmadığını biraz idealleştirildiğini görebilirsiniz. çünkü neredeyse tüm yunan heykelleriideali gösterir. yani erkekler kadınlar 20'li yaşlarının başlarındadır. yunan heykellerinin neredeyse hepsi genç insanlardan oluşur çünkü o dönem için en sağlıklı yaş aralığı odur. kişi sağlıklı olduğu için tercih sebebidir her zaman. dönemin heykeltıraşları güzelliği yansıtmak istemişler. venüs'te de disk atıcısında da sağlıktan gelen bir güzellik vardır. kadınlarda hatlar kusursuzdur. kırışıklık bulamazsınız. yıpranmış yerleri kusursuzlaştırırlar. roma'da işler değişir.

    -roma heykelleri-

    isimsiz büst

    sezar

    romaya baktığımızda heykeller daha gerçekçi. kırışıklıklar var. saçlar da farklı. yaşlı insanlar var. yunanlıların aksine ideali değil gerçeği gösterirler. bu yüzden roma heykellerinde her zaman güzelliği bulamazsınız. kusurlar gizlenmez.

    dikkat edin mesela güzel dediğimiz kadınların benzer bir çok özelliği var. kemik yapıları düzgün. tenleri canlı. bu canlılık göze batar. solgun bir ten güzelliğe gölge düşürür çünkü hastalığın habercisidir. zaten insanlara baktığımızda güzellik adına yapılen her şey daha sağlıklı görünme adına. kırışıklıkların giderilmesi, tendeki nem miktarı, dökülen saçları gizleme isteği vb. devam eder gider. çünkü insanlar ideale ulaşmaya çalışıyor. yanağa allık tarzı şeyler sürülür mesela. ismine dikkat edin "al-lık". hani "yanakları al al" diye bir laf var ya işte bu durum gençliği temsil eder. gençken en sağlıklı olduğun yılları yaşarsın. derin daha canlıdır. ideal olarak bu seçilir.

    mesela herkesin bir ideali var değil mi? birisi 45 kiloda yakalar birisi 60'ta. işte o ideallerimiz kendimizi en sağlıklı gördüğümüz değerlerdir. mesela dikkat edin kilo sorunları yüzünden partner bulmakta zorlanan insanların görünüşleriyle ilgili kaygıları olabilir. tabi zamanla kaygı özgüven kaybıyla sonuçlanabilir. bu böyle sarar da sarar. (bkz: #29990455) halbuki ne sakıncası var? kişinin sağlığından başka bize ne zararı var? bilinçaltımız sağlıklı olanı görmek istiyor. hayvanlarda da bu durum böyle. doğal seçilim var. en güçlü en sağlıklı olanı üreme şansını yakalıyor veya hayatta kalabiliyor. bilinçaltımız da bize bunu yapıyor. bize göre en sağlıklı olanını seçiyor.

    bu durum kişiden kişiye göre değişiklik gösteriyor ama güzelliğin göreceli olmasını sağlayan psikolojik sebepler kadar değil. örneğin hemfikir olduğumuz şeyler vardır. ince uzun bacak güzeldir ya da geniş omuzlar iyidir gibi. çocukken sağlıklı beslendiyse bir kişi, yani yeteri kadar kalsiyum aldıysa, bacakları daha düz olur çünkü çocukken vücudumuz çabuk şekillenir. bizi güçlü tutacak bir takım şeylere ihtiyaç duyarız. kalsiyum kemikleri güçlendirir böylece çocukken kendi ağırlığımızla bacaklarımız eğilmez. tabi başka başka sebepleri buna katmak mümkün. (bkz: #26162707).

    bunun en güzel örneği ise avrupalılarla karşılaştırılmasıdır. çoğu avrupa ülkesi tarih boyunca iyi beslenmiştir. hepsi değil. özellikle göçebe yaşamamış, kaynakları olan ülkelerin insanları biz türklerden daha sağlıklıdır. bu yüzden özeniriz onlara. onlar kimi zaman bizim ideallerimizdir. leonardo'nun altın oranında da bu böyledir. vücudun bir oranı vardır. ideal olan bir oran vardır. (bkz: leonardo da vinci) altın oran'da bu gösterilir zaten. sağlıklı olan şeylerin bir araya gelmesini gösterir. uyum dediğimiz şey burdan gelir, sağlıklı olanın bir arada bulunması. leonardo bir insanın uzunluğunun toplam sekiz kafa büyüklüğünde olması gerektiğine inanır. bir insanın kafası 21-23 cm arasında değişir.

    kafa boyunu 22 cm alalım

    22x8=176 cm

    kişinin ideal boyunu gösterir. yani o kafaya bu oy iyi gider. tabi türklerde bu durum biraz farklı. türklerin genellikle bacak boyu kısadır. normalde boyunuzun yarısı kasıklarınıza denk geliyor olmas lazım. türklerde biraz daha aşağıda kalıyor bu. avrupalılarda biraz yukarda. sekize bir olan oranda bacak boyu genellikle uzundur.

    aklıma gelmişken söyleyim insanın göğüs uçları boydan iki kafa mesefesi çıkmasyla hesaplanır. ideal olan iki kafa mesafesinin biraz altına denk gelmesidir. yani kafa boyu x ise göğüs uçlarınız (2.20)x gibi bir mesafede olmalıdır. örneğin,

    kafa boyu 21 cm

    21x8=168 cm boyunuz var.

    göğüs uçları mesafesi 21x2.2=46.2

    boy-göğüs uçları mesafesi= ideal

    168-46.2=121.8

    yerden 121.8 cm sonra göğüs uçlarınız başlıyorsa ideal oranlarınız var demektir. eğer göğüs uçlarınız bu hattın altında kalıyorsa sarkıt veya uzun olabilir. tabi bu durum sadece kadınlar için geçerli değil aynı zamanda erkekler için de geçerli.

    türklerde bu oran şaşar. boy yediye bire yakın bir orandadır bacaklarımız soydan kısa geldiği için. tabi herkes böyle değil. çocukken iyi beslenmiş insanlar daha orantılı vücuda sahip oluyor.

    sağlığın güzellik üzerindeki etkisi sanırım bu kadar yeter. özetle iyi beslenirseniz, daha sağlıklı birhayatıtercih ederseniz daha güzel olursunuz. dünya kadar ürün var hiçbirisi bu söylediğim şey kadar gerçekçi değildir. yaşam alışkanlıklarınızı değiştirdiğiniz zaman daha güzel olacaksınız. bir çok fast food ürününün, düzensiz beslenmenin getirdiği ciddi bir sonuçtur bu. sağlığınızı bozan şey güzelliğinizi de bozar, kadın erkek fark etmez. alır aşağıya... söylemeyi unutmuşum araya sıkıştırıyorum. sporcular sağlıklıdır ama hepsini güzel bulmayız çünkü belirli sporları yapan insanlar vücudunun farklı bölümlerini geliştirir veya değiştirler. yani yüzücülerde omuzlar ok çalıştığı için atıyorum deltoideus kası (bkz: deltoid kasları) daha fazla gelişir ve bu ideallerin dışına çıkabilir ve fazlaymış gibi gözükebilir. vücut geliştirenlere güzel değilde seksi dememizin sebebi budur. çünkü çok ilkel üreme duygusuyla karar veririz. o insanların güçlü olduğuna ve hayatta kalabileceğini düşünürüz. üreme duygusuyla sevişmek isteriz ama onlara güzel demeyiz çünkü ideal değildirler fazla gelişmişlerdir. vücut çok kuvvetli olarak çalıştığında fazladan gelişme gösterir bu yüzden güçlü sağlıklı raporu verir beynimiz. en güzel kadınların her zaman için profesyonel sporcular arasından çıkmamasının sebebi budur.

    -güzelliğin bir diğer unsuru psikoloji-

    insanların güzel olup olmadığına karar verirken sağlığın dışında kendi psikolojimiz büyük rol oynar. çünkü güzellik göreceli bir şeydir ve bu farklılıklar kendimizden kaynaklanır. bize göre bir insanın sağlıklı olduğunu, kendimiz için oluşturduğumuz sağlıklı rol modellerinden alırız. mesela zamanında mahallede bi abi vardır çok uzun değildir fakat yüz yapısı dayanıklı birisi olduğu imajını çizer. istemeden de olsa ilerdeki yaşamımızda bunun için bir kriter oluşturabiliriz. yüzü dayanıklı hatlara sahip olan insanlar bize çekici gelebilir. mesela böyle hafiften bi kemik uçları gözüken daha köşeli yüzler. bunlar bilinçaltımıza işlenir ve bunu ararız.

    ayrıca kişinin yetiştirilme tarzı güzellik kararımızda büyük önem taşır. mesela çocukken babasına düşkün olan kızlar ilişkilerinde de babası gibi birini bulmaya çalışır. çünkü o bir rol modeldir ve o tavırları sergileyen bir başka insan doğru olanı yapıyordur (bkz: elektra kompleksi). insanlar mutlu oldukları ve mutsuz oldukları anları hatırlayarak büyürler. işte bu mutlu olduğumuz anlarda beynimiz verileri bir bir kaydeder. örneğin çocukken evinize gelen bir amca figürü vardır ve sizin hayatınızın aksine özgürlüğün simgesidir o kişi. siz çocukken bir çok özgürlüğünüz yoktur. ama o kişi sizin sahip olmak istediğiniz özgürlüklere sahiptir. sizin giyemeyeceğiniz biraz ince güzel gösteren bir deri ceketi vardır belki. siz de öyle bir yaşam arzusu içine girerseniz o kişiye özeneceksinizdir. onun yaptığı şeyleri taklit edecek ve onun gibi davranmaya başlayacaksınızdır. çünkü o da öyle davranıyor. siz onun ne yaptığına emin değilsinizdir ama yaptığı şeyleri yaparak bu süreçte onun gibi olma şansı yakalamış olacaksınızdır. bu bir fırsattır ve bunu değerlendirirsiniz. en basit şeylere kadar devam eder bu. ailenizle birlikte yazlık bir evin bahçesinde, üzeri basit ekose desenli bir kumaşla kaplanmış yuvarlak bir masanın etrafındasınızdır ve o kişi kahvesini yudumlarken bacak bacak üstüne atmış, geriye yaslanmış, hafif bir tebessümle size bakmaktadır. bu hafızanıza mutlu bir an olarak işlenir. rol modeliniz karşınızdadır ve kendi geleceğinize dair bir takım ipuçlarını onda görüyorsunuzdur. böyle bir adam olmayaçalışabilir ya da böyle bir adamı güzel bulabilirsiniz.

    tabi sadece böyle unsurlar yok ilişkilerimizde verdiğimiz kararlarda. örneğin çocukken babanın anneyi kıskanması ve bunun bir rutine bağlaması çocuk üzerinde şöyle bir etki yaratabilir ileride; ilişkilerinde sevgilisini kıskanır bunu belli eder ve karşı tarafın da kıskanmasını bekler. şöyle şeyler duyanilirsiniz,

    - hayatım sen beni neden hiç kıskanmıyorsun?

    bu soru sorulmuşsa eğer çocukluğunda eğilimlerini aldığı rol modelleri kıskançtır. mesela babası bu şekildeyse bunu ilişkisine yansıtır. karşı tarafın kıskanmasını bekler, kıskanmıyorsa onu sevmediğini düşünür. çünkü kişi sevgiyi o şekilde görmüş ve normalin bu olması gerektiğini düşünür. bu yüzden siz kıskanmadığınızda sizin çekici yanlarınızdan biri kaybolmuş olur. tabi burdan çıkan sonuç sizde kıskanın değil. çocuklarınızı daha iyi yetiştirmeyi öğrenin. kendi çocuğunuzu sağdan soldan duyduğunuz şeylerle yetiştirmeyin. onca insan bu konuların üzerine araştırma yapıyor ve bunları ücretsiz yayınlıyorlar. biraz araştırma yapın.

    (bkz: #24909632)
    (bkz: #29991710)

    genellikle uyumlu ilişkiler uyumlu karakterlerden ortaya çıkar. yani ikinizin de yumurta sevmesinden bahsetmiyorum. birbirini tamamlayan karakterlerden bahsediyorum. mesela birinin üşengeç diğerinin üşengeç olmaması gibi. bu karakterler daha uzun ömürlü ilişkilerin ortaya çıkmasını sağlar. bilinçaltınız yeni tanıştığınız birine sağlıklı raporu verdiği taktirde ortaya bu analizler çıkar. artık sağlıklı özelliklerinden çok sizin psikolojinizde doğru olan yere oturup oturmadığına bakarsınız. güzellik yarışmalarında da böyledir. yarışmacılar sadece podyumda yürümez onlara bir takım sorular sorulur ve onlarla konuşulur. siz de aynı şekilde karşınızdaki insanı o yarışmaya sokarsınız. elendiği taktirde sizin güzellik tanımlarınıza uymuyor demektir. azra akın'ın dünya güzeli seçildiği yarışmada jüri üyeleri yarışmacılarla konuşmamış olsaydı sonuç çok daha farklı olabilirdi. azra akın'ın çok tatlı bir ingilizceyle konuşması jürinin kararında büyük rol oynamıştır. çünkü oraya kadar gelen yarışmacıların hepsi sağlıklı. elemek için bir sonraki aşamaya geçiyorlar.

    özetle bizim karakterimizi şekillendiren şeyler bakış açılarımızı da değiştiriyor. benzer kültürlerin sadece kendi insanlarını güzel bulması ve ilişki yaşaması yine bu sebepten. çünkü rol modelleri ortak. eğer benzer bir çevrede değilde, karışık kültürlerin bulunduğu bir ortamda yetişirse insan çok farklı rol modellerine sahip olabilir. bu da kişinin tercihlerini değiştirir. siyahilerin siyahilerle birlikte olmak istemesi bu sebeple açıklanabilir. rol modelleri ortaktır. herhangi bir insanı güzel bulabilir fakat hayatına sokmaya çalışmaz. kafasındaki yere uygunsa o kişiyi hayatının bir parçası yapmaya çalışır çünkü bunlardan etkilenmiştir ve bu etkilendiği şeyler mutlu anların habercisidir.

    eğer kendinizi iyi tanırsanız sizin için ideal olanı daha kolay bulursunuz. eğer sevgilinizin sürekli sizinle ilgilenmesini istiyor ve böyle bir sevgili arıyorsanız bunun altında mutlaka bir sebep vardır. bunu bulursanız daha sağlıklı ilişkiler yaşarsınız. genellikle tek çocuklar ilgiye daha muhtaçtır. çünkü ailede başka çocuk yoktur ve tüm ilgi daima onun üzerindedir. kardeşi olmadığı için ilgiyi paylaşmasına gerek yoktur. bunun normal olduğunu düşünür ve ilerdeki ilişkilerinde bunu arar. sağlıklı gözüküyorsa ve yeterli ilgiyi alabileceğine inanırsa o insan bir anda güzel görünmeye başlar.

    birde bu bir kombinasyon meselesidir. bilinçaltınızın kişiye verdiği sağlık raporu size bir puan olarak döner. bu puanı beyniniz alır ve psikolojinize örtüşen yanların puanlarıyla ortaya bir değer koyar. bu değere göre göre karar verirsiniz. tabi bunların çoğu belkide saniyenin onda biri hızında gerçekleşebilir. insanların karakterine dair detayları yüzden, giyim tarzında vs. şeylerden çıkarabilme ihtimaliniz vardır. çünkü evrensel olan bazı duygular vardır ve bunlar yaşadıkça yüzümüze işler. bunlar iğrenme, öfke, üzüntü, mutluluk, şaşırma, küçümseme, korkudur. bu duygular tüm dünya insanlarında aynı yüz kaslarının çalışmasına sebep olur (bkz: paul ekman). yaşamımız boyunca eğer üzüntü çektiysek bunlar yüz kaslarına işler. bunu diğer insanlar anlayabilir. ayrıca hayatındaki rol modelleri küstah, ukala vb. insanlardan oluşan kişi bu detayı kolaylıkla yakalar, yüzdeki küçümseme ifadesi. sen, ben anlayamayız belki ama o anlar. çünkü rol modeli ukaldır ve insanları küçümsüyordur. küçümseme duygusunu her yaşadığında dukakları yanlara doğru gerilir ve dudak kenarlarından biri yukarı kalkar. aynı zamanda gözler kısılır veya düşer, çoğunlukla baygın bir bakış çıkar ortaya. eğer hayatınızda böyle insanlar yoksa bu detayları yakalayamazsınız. dikkat etmenize gerek yoktur. hayatı boyunca şiddet görmüş bir insan öfkeli bir insanı ifadesinden şak diye tanır. eğer hayatınız boyunca öfkeden uzak yaşamışsanız bu ifadeye dikkat etmezsiniz. zaten bu ifadeler çok hızlı olur. buna alışık olmayan bir kişi karşı tarafi istemeden de olsa yeterince anlayamaz. bazen kavgaların başlamasının da sebei budur. karşı taraf sinirlenmiştir ama sakin sakin konuşuyordur. siz eğer yüzündeki öfke belirtilerini göremezseniz o sorunlar birikir. son büyük bir patlamayla ortaya çıkar.

    işte insanların güzel olup olmadığına karar verirken bu analizleri yapıyoruz. annenizi çok seviyorsanız ve erkekseniz o kadın figürünü arar gözleriniz. tek çocuk olarak doğan büyüyen bir erkeğin anaç kadın figürlerinden hoşlanmasının sebebi budur. çünkü normalden daha fazla ilgiye ihtiyacı vardır ve bunu herkes veremez ama fedakar karakterli, anaç diyebileceğimiz bir kız bunu verebilir. o zaman bu erkeğin güzellik kriteri belirlenmiştir. anaç tavırları olan, öyle bakan, öyle hareket eden kızlardan hoşlanır. fiziksel özellikleri ideal olmasına rağmen başka karakter bu anaç kadın figürünü güzel bulmayabilir çünkü onlar için negatif şeyler ifade ediyor olabilir. yine söylemeyi unutmuşum araya sıkıştırıyorum. mesele bir çok hayvan çeşidinde liderlik konumu vardır. köpek türleri arasında yaygındır çünkü sürü halinde gezerler ve bir lidere ihtiyaç duyarlar. kurtlar mesela böyledir bir tane alfa erkek vardır. en güçlüsü o kurttur. sürüyü koruyabilir bu yüzden lider olmuştur. hatta evcil köpeklerde bu durum sıkça yaşanır iyi anlamda. evcil köpek sizi lider olarak kabul eder çünkü siz ondan daha üstünsünüz. daha akıllı, yönlendirici vb. ve yiyecek getirensinizdir. sanırım sırtlanlar arasında dişiler daha baskın. daha kuvvetli bu yüzden sürüyü dişiler yönetir. insanlarda da benzer durumlar olabilir. yönlendirilmeye ihtiyacı olabilen insanlar baskın karakterlerden etkilenirler. onlar çekici gelir. özellikle alfa erkeklerin belirgin duruşları vardır. çünkü onlar modern dünya savaşçılarıdır. göğüsleri dışarıda ve dik dururlar. başları yukarıda ve etrafı izliyor olurlar. herhangi bir sorunda sorunu çözebileceklerine inanırlar ve insanları bu şekilde kolaylıkla etkilerler. herkesi değil tabi. bunu testesteron etkilerinden anlayabilirsiniz. kimi insanlar lider karaktkerli insanları çekici bulur. diğer kombinasyonlar da sürer gider.

    sonuç olarak kendinizi tanımaya çalışırsanız ve sağlıklı olursanız, olası bir mutlu hayat ayaklarınıza geldiğinde fark edebilirsiniz.

    (bkz: kafa iyiyken yazılan entryler)

    edit:
    http://www.hackchicks.com/…oure-reading-it-right/#8

    edit:
    (bkz: #13039596)
  • fiziksel bozuklukların ve deformasyonların yarattığı yaratıksılık halinin kaidesel bir şekilde saygı ve huşu uyandırması da güzelliğe tekabul etmektedir.

    yüzü yanık bir insan, sol alt bacağı olmayan birisi, albino, tek göğsü olmayan bir kadın ve benzerlerinden oluşan keskin bir grup vardır. buna kanser, aids, ileri xyz hastaları eşlik eder. değişik çalışan stigmalar-stereotypelar sisteminde insanların kaçtığı, görmezden geldiği bir yer edinir fiziksel özellikleri. fakat görülmüyormuş gibi yapılması onların gerçeğinin ilga edilmesi demektir. bu da büyük haksızlık. o bozulmuş deriye, kopuk ete ve kemiğe, ölü meme dokusuna, yitik pigmente büyük haksızlık. saygı duyarak güzelleştirme devreye girer. şeffaf olmayan bir fanusa toplum tarafından olumsuz yaklaşılan ya da bakılan özellik hapis edilir. böylelikle standart insanın karşısındaki "bozuk" vücuda bakabilmesi kolay hale gelir.
    fakat esas saygı o habisliğin varlığını tanımaktır*. bir şeyi görmezseniz, o sizin seviyenizde değil demektir. siz kimsiniz ki yüzü deforme olmuş birinin deformasyonunu görmezden gelebilme lüksünü toplumsal norm olarak belirliyorsunuz ve uyguluyorsunuz her gün?

    bu nedenle yara izleri önemli ve özeldir. yara izleri işarettir. hayatla ilgili deneyimleri bedende taşımaktır. her izi taşımak istemez insan. ama zorunlu bir yaraysa taşıyacaktır.

    güzellik nerededir?

    bir drag queen'in muhteşem kostümü ile performansına ruh üflemesindedir.
    aşırı güzel bir kızın evden çıkmamasındadır.
    güzel bir adamın çocukken tacize uğramasındadır.

    güzellik zorbalığın ve zalimliğin olduğu yerlerdedir.

    insanların güzel dediği şeyler o denli düz çirkin, o denli boş, anlamsız, sıkıcı ve rutin, bayağı, avam, düşük, aşağılıktır ki, insanların çoğu oldukça zevksizdir.
    düz çirkin, çirkin anlamına gelmez. çirkinin bir estetiği ve mükemmeliyeti vardır. mesela mustafa uğurlu sıradışı derecede estetik bir çirkindir. bu onu çok güzel kılar. düz çirkinse çoğu insanın standart olarak beğendiği sıradan tiplerdir. hemen hemen her amerikan teenage filminde okulun popüler kızı hep böyledir. ve sıradan bir çirkinliği vardır.

    özetle gerçek güzellik, görece olamayacak kadar güzeldir, nadirdir ve muhtemelen sizin güzel bulduğunuz şey değildir.

    gerçek güzellik, günlük hayatta değil, zamansızlıkta var olur.
  • etkisi sonsuz olabilen olgu.

    uzun zaman önce tanık olunan bir güzellik hatırası,

    bugün hava ne kadar da sıcaktı. siyah güneşi nasıl da kendine esir ediyor, tıpkı siyahın beni kendine çektiği gibi. bazı arzular kişinin ruhuna inerken beraberinde acıları da getirebiliyor. siyaha olan tutkumun bedelini, bugün güneşin beni daha da kavurmasıyla ödüyordum. baştan ayağı siyah giyinmiştim. siyah, yakalı bir t-shirt, siyah bir kot pantolon ve siyah klasik spor ayakkabı ve tabii ki siyah çantanın içinde duran, siyah fotoğraf makinem. her şeyimi siyah giydiğim için sanki güneş beni cezalandırıyor, olanca yakıcılığıyla üzerime üzerime geliyordu. bu sıcakları bir anlığına metro alt geçidini kullanırken savuşturdum. terli olmama rağmen metrodan inerken saçlarım havalansın diye hızlı adımlarla indim. yukarı çıkarken ise basamakları yavaşça adımladım. durakta minibüs bekleyen sırayı görünce cezamın bitmediğini düşündüm. ancak hemen iki üç sıra önümde duran kadını gördüğümde ceza konusunda erken karar verdiğimi anladım. henüz yüzünü görmeden tutulmuştum ona. uzun, çok da dar olmayan fakat hatlarını ortaya çıkaran küçük yeşil, beyaz, mor, sarı, gri, siyah desenlerle süslü uzun bir elbise giymişti. ayaklarına da elbisesinin estetiğini tamamlayan uyumlu bir açık renk ayakkabı… saçları, akşamın getirdiği yorgunluğun izlerini taşıyordu. tel tel oraya buraya savrulmuştu. arkadan ördüğü saçlarının örgüleri genişlemişti. ne kadar da güzel görünüyor. onu görünce bu sıcakta ateşim daha da yükselmesine rağmen ben daha da yanmak istiyordum; onun yaydığı güneşten bile sıcak etkiyle. minibüs geliyor mu diye arkasına döndüğünde yüzünü görme şansına eriştim. beyaz bir teni yoktu ama esmer ya da kumral da değildi. ten renklerinin ötesinde bir renge sahip olduğunu düşündüm. öylesine estetik bir vücuda sahipti ki sanki wong kar-wai’nin filminden fırlayıp tüm gün bilgisayar karşısında harap olmuş beni, güzelliğiyle darma dağın etmişti. minibüsün gelmesini istemiyordum. daha da kavrulmak istiyordum. fakat karma ters tepti ve minibüs hemen yanı başımda beliriverdi. sırayla herkes minibüse binip oturmayı dilerken onun ve benim oturamayacağımızı anlamıştım. ondan çok uzak olmak istemedim. bu nedenle onu daracık, insanların arasında sıkışık bir yerde nasıl daha iyi seyrederimin savaşını verirken gerçekten çok terlediğimi hissettim. sonunda kapının hemen önünde iyi bir yere konuşlanmayı başardım. hemen iki yanımda da o vardı. doğru açıyla baktığımda ona göz attığımı fark eder miydi bilmiyorum. fakat öylesine rahatsız duruyordu ki şu an tek dikkat ettiği şey bir an önce minibüsün gideceği yere varmasıydı. minibüs hattı kısaydı. bu nedenle hareket etmesinden yaklaşık beş dakika sonra muhtemelen inebilecekti. nitekim haksız olmadığımı bir tane ……. uzatır mısınız? diye sorduğunda anladım. gideceği yeri söylerken önce gür sesle başladı fakat uzatır mısınız’ın sonunda sesi iyice hafifledi, azaldı. muhtemelen kalabalık içinde konuşmak pek ona göre değildi. bu sırada fırsattan istifade ederek ona bakmak istedim. sıkışmış halde bir yere tutunmaya çalışırken dirseğinin etkisiyle memeleri de uzun elbisesi içinde sıkışmış gerdanından heybetini belli ediyordu. sol memesi karanlığı sevmiyor gibiydi. sıkışmış haldeki vücudu ve bu sıkışıklıktan faydalanıp estetik hazzı daha da kuvvetlendirmek isteyen sol memesi bana, unutmayacağımı bildiğim bir an yaşatıyordu. bu anın hiç bitmemesini isterken birden önce gür çıkan daha sonra yavaşlayan ses tonunu duydum. “……..’da inecek var.”

    sonrası mı?
    "iyilik, güzellik."
  • nedense birçok insanın ''aa benim için aslolan iç güzelliğidir, dış güzellik geçicidir'' deyip karşısındakinin maneviyatını önemsediğini ispat/ ikna etme çabasına girişilen kişinin göze hitap eden hoş görüntüleridir.
    yani senin iyi biri olup vefalı, vicdanlı, dürüst, çalışkan, şerefli, namuslu vs olman tash olmandan önemlidir demeye getirmek ikiyüzlülüktür.
    aslolan erkek ve kadın bedenindeki bizi harekete geçiren organ/ kısımlardır. birbirimizi kandırmayalım.
  • hep göreceli olduğu söylenen,bazı durumlarda ise gözün yolu birdir diye tabir edebileceğimiz kavram.
  • bir algıdır. estetik obje ile subje arasındaki ilişkiden ibarettir. algımızı test tam anlamıyla sınamak için güzel denilen şeyi nesnel yahut öznel kavramaya çalışırız.

    arthur schopenhauer güzelin metafiziği kitabında bu konuya bolca değinmiştir. ilgimi çeken, altını çizdiğim bölümlerden aktarayım:

    - her bedensel algı bizatihi iradenin ve voluntas (ihtiyari) değil daha çok noluntas (gayriihtiyari) uyarılmasıdır.

    - her güzel eserin, her derin veya büyük düşüncenin punctum saliensi (püf noktası) bütünüyle nesnel bir kavrayıştır.

    - nesnellik kendi başına bir kimseyi sanatçı olmaya muktedir kılar; fakat bu ancak kökünden, iradeden ayrılan zihinle, onun özgürce hareket etmesiyle ama yine de azami derecede etkin olmasıyla mümkün olur.
  • kismen goreceli bir kavram.
hesabın var mı? giriş yap