• ilkay akkaya gençliktir; yaşıtların tarkanla şıkıdımlarken sana dünyada şıkıdımlayamayanların varlığını hatırlatan.

    ilkay akkaya hayal kırıklığıdır; harçlığınla konser biletini aldığın grup elemanlarını polisin yaka paça götürülüşünü seyrettiğin, valiliğin her seferinde iptal ettiği konserler veren.

    ilkay akkaya hüzündür; emek verip boşa gittiğini görünce seni yoklayan, temmuz ortasında hazan yaşatan.

    buğday tanesidir; kar altında kalan, yine onun sularıyla yeşermeyi bekleyen.

    *tüm hakları iç dökümümde saklıdır.

    dün akşamki konser için hasseten tebrik ettiklerim: önder tunç, erdi aslan.
  • ilkay abla,

    sana ne kadar değer verdiğimi birazdan anlayacaksın.

    öyle bir ana denk geldi ki konserin, o "an" senede iki, bilemedin üç kez yaşanıyor. o özel, nedensiz heyecanın doruğa ulaştığı, tok bir sarı ile vişneye kaçan koyu bir kırmızının içimde fırtınalar kopardığı günlerden biri. dostlara ve kardeşe siktir çekip renkleri yalnız bıraktım cuma akşamı.

    60 kilometrelik yol için anlaştığımız arkadaş kazık atıp gelmekten cayınca sevgilimle telaş içinde tren istasyonuna koşturuverdik. konser için vereceğimizden daha falza parayı yol için harcadık ve düştük yollarına. senle aynı şehre geldiğimizde, ana istasyondan senin bulunduğun salona yakın olan istasyona uzanan tren hattının çalışmadığını öğrendik. hesapta arabayla geleceğiz ya, sabah dandirikten ayakkabılarımı giyip çıkmıştım. işten eve gidip değiştirecek vaktim olmadı. istasyondan tramvay durağına varıncaya dek yerde biriken yağmur suları ayaklarımı dondurdu. neyse koştura ıslana vardık konsere. nasıl döneceğimizi kara kara düşünerek. gelmek için kullandığımız tramvay 21den sonra geçmiyor, salon uçsuz bucaksız yerde, istasyona nasıl varacaktık ki?

    neyse bunları düşünmeyelim, konsere odaklanalım dedim. içim kıpır kıpır, göremediğim futbol topu beynimde bir o yana, bir bu yana savruluyor fakat bir türlü kaleye girmiyor. izlemeyince kontrol elimde değilmiş gibi. koyu taraftarlar bilir bu duyguyu. gözünle o topu idare ettiğine şartlandırırsın kendini.

    konsere verilen 15 dakikalık ara sırasında bizi şehrimize götürecek arabayı bulduk, çok şükür salonda tanıdık vardı. ne var ki araba üç kişilik, onlar zaten iki kişi, sevgiliyi öne oturtup 60 kilometreyi kamyonetin koltuksuz arka tarafında katedeceğiz.

    neyse yine bunları düşünme zamanı değil. müziğe dönelim dedik. öne geçtiğimizi biliyordum fakat saat 23.00'ü geçti hala haber yok. karnım artık infilak edecek, derken bomba 88'deki sms'le patlatıyor. derin bir boşluk...

    konserin sonunu böyle getiriyoruz, karnım aç ama önce dönmek lazım. biniyoruz kamyonete, sevgilim koltuğa, ben arkadaki metal dampere uzanıyorum. zaten aç olan karnıma kramplar girmiş, araba her sallandığında gurul gurul gurulduyorum. ara sıra kafam çarpıyor bir yerlere, üşüyorum bir de. şehrimize varıyoruz öyle böyle.

    yemek yiyelim diyoruz. ha gayret, birkaç kilometre kaldı oraya da kamyonet arkasında gidebilirim. oraya dediğim yer ıvır zıvır atıştırabileceğimiz tek lokanta. ne var ki erken kapanmış bu akşam. ironiye bak, onun tabelaları da ağırlıkla sarı ve kırmızı. yastayız anlaşılan...

    evet ilkay abla, tüm bunları göze aldım, göze almayı bırak yaşadım. ertesi gün cumartesi ama ben erkenden çalışacaktım ve her tarafıma soğuk, yağmur, sarsıntı, açlık ve üzüntüden ağrılar girmiş vaziyette uykuya yattım, sabah baş ağrısıyla kalkacağımı bile bile.

    peki ilkay abla, bazı müzisyenlerinin o "bitsin de gitsek" yüz ifadesini mi hak ettim ben? elektro gitaristinin o iğrenç pop sound'unu, lambasız amfisinin çıkardığı duygusuz sesini mi hak ettim? senin, en heyecanlı olması gereken şarkılarında fizik profesörü gibi dikilmeni mi hak ettim? memnun olmadığımı anlayan yanımdaki ergenlerin, sırf ideolojik olarak beğendikleri için seni müzikal olarak eleştirilmez addeden yüz ifadelerini mi hak ettim? savunduğum politik tavır uğruna her müzikal bayağılığa katlanmayı mı hak ettim? gece boyunca hiç değiştirmeye ve çalışmaya tenezzül etmediğiniz, uzadıkça uzayan minör akorları; bateristinin nefes almak bilmezcesine duygusuz ritimlerini; bağlamanın sesini ezen düzenemeleri mi hak ettim?

    emek verenlerin davası uğruna takip ettim seni, geçmiş şaheserlerin uğruna bugününe bakmadan saygı göstermek istedim. peki ilkay abla, bu konsere emek verdim diyebiliyor musun? ve en önemlisi, hala savunduğun davayı en derininde hissediyor musun? ben grubun sesinden, müziğinden, duruşundan ve bizden esirgediği emeğinden koskocaman bir bayağılık hissettim sadece. ve üzüldüm.

    bilmeni istedim.

    saygılar sunarım ilkay abla.
  • o da bizim divamız...
  • dinlediğim en güzel ideolojik gırtlak sahibi kadın.
  • sesi, kızilca kıyamet içinde kapanmaz yaradır. her söyleyişinde tuz eker, hasret biçer.
  • kendisi şuan aykırı sorularda; 'kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz' dedi, seviyorum bu kadını.
    keşke bu gece bi ağla sevgili yurdum dese...

    kırmızı gül demet demet diyor metin göktepe anısına, nasıl sevilmez bu türkü.

    edit: ağla sevgili yurdum ağla, ne güzel de oldu.
  • küçüklüğümden beri evde duyduğum ve sonra da dinlemeye devam ettiğim grup yorum ve kızılırmak gruplarıyla tanıdığım ve hep babamın arkadaşı olduğunu düşündüğüm ama olmayan kadın.. bir kaç sene önce, alışveriş yapmış eve doğru yürüken beşçeşmeler meydanında, nazım hikmet kültür merkezinin açılışı için şarkı söylerken sesini hiç beklemediğim bir anda duyunca, istemsizce gözlerimden yaş geldi. hep severdim de ben bile bilmiyordum sesini aniden duyunca bu kadar etkileneceğimi..
    içime işleyen sesi içimi de titretiyor aynı zamanda..
  • sesini titreterek hüzün katmaya çalışmaz. olabildiğince yalın söyler.
  • onun söylediği bir eseri ondan daha iyi söyleyecek birinin olamayacağı gibi bir önyargıya sahip olduğum, mükemmel bir ses tonuna sahip sanatçı.
  • kendisiyle karşılasılan mağazada satıcı kişisi tarafından (ki o ben oluyorum)siz ilkay akkayasınız diye şaşkınlığa uğratılıp günlük haliyle ne kadar naif ve zarif göründüğü söylenmiştir.zira kendisi ,hoş sesi,mütevazi kişiliği kadar güzelliğiyle de nazarımda beğeni kazanmıştır.bulunduğu ortamda tanınmış olmasıdır kendisini şaşırtan zira pek onu tanıyacak insanların olduğu bir yer değildir.ama yüzünde oluşan gülümseme sesini kulaklarıma doldurmuştur yeniden.
hesabın var mı? giriş yap