• yıl 918 ve 19 ve hikâye-i karayılan

    ateşi ve ihaneti gördük
    ve yanan gözlerimizle durduk
    bu dünyanın üzerinde.
    istanbul 918 teşrinlerinde,
    izmir 919 mayısında,
    ve manisa, menemen, aydın, akhisar
    mayıs ortasından haziran ortalarına kadar
    (yani tütün kırma mevsimi
    yani, arpalar biçilip
    buğdaya başlanırken)
    yuvarlandılar...

    adana
    antep
    urfa
    maraş:
    düşmüş
    dövüşüyordu

    ateşi ve ihaneti gördük.
    ve kanlı bankerler pazarında,
    memleketi alamana satanlar,
    yangelip ölülerin üzerinde
    yatanlar,
    düştüler
    can kaygısına.
    ve kurtarmak için başlarını
    halkın gazabından,
    karanlığa karışarak,
    basıp gittiler.
    yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet
    en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
    dövüşüyordu köle olmamak için iki kat
    iki kat soyulmamak için...

    karayılan
    karayılan olmazdan önce
    antep köylüklerinde ırgattı.
    belki rahatsızdı, belki rahattı
    (bunu düşünmeye vakit bırakmıyordular)
    yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
    ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
    "yiğitlik" atla, silahla, toprakla olur
    onun atı, silahı, toprağı yoktu.
    boynu yine böyle çöp gibi ince
    ve böyle kocaman kafalıydı
    karayılan
    karayılan olmazdan önce...

    gavurlar antep'e girince
    antepliler onu
    korkusunu saklayan
    bir fıstık ağacından
    alıp indirdiler.

    altına bir at çekip
    eline bir mavzer
    verdiler.

    antep çetin yerdir.
    kırmızı kayalarda
    yeşil kertenkeleler.
    sıcak bulutlar dolaşır havada
    ileri geri...
    gavur tutmuş tepeleri
    gavurun topu vardı.
    antepliler düz ovada
    sıkışmışlardı.
    gavur şarapnel döküyordu,
    toprağı kökünden söküyordu.
    gavur tutmuştu tepeleri
    akan antep'in kanıydı.
    düz ovada bir gül fidanıydı
    karayılan'ın
    karayılan olmazdan önce siperi.
    bu fidan öyle küçük
    korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun
    namluya tek fişek sürmeden
    yatıyordu yüzükoyun...

    antep sıcak
    antep çetin yerdir.
    antepliler silahşör olur.
    antepliler yiğit kişilerdir.
    fakat gavurun topu vardı.
    ve ne çare kader
    düz ovayı antepliler
    gavura bırakacaklardı.

    karayılan olmazdan önce
    umrunda değildi karayılan'ın
    kıyamete dek gavura verseler antep'i.
    çünkü onu düşünmeye alıştırmadılar.
    yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi
    ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.

    siperi bir gül fidanıydı onun
    gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
    ak bir taşın ardından
    kara bir yılan
    çıkardı kafasını.
    derisi ışıl ışıl
    gözleri ateşten al
    dili çataldı.
    birden bir kurşun gelip
    kafasını aldı.
    hayvan devrildi kaldı.

    karayılan
    karayılan olmazdan önce
    karayılanın encamını görünce
    haykırdı avaz avaz
    ömrünün ilk düşüncesini:
    "ibret al deli gönlüm,
    demir sandıktada saklasan bulur seni
    ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm..."

    ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
    bir tarla sıçanı kadar korkak olan
    fırlayıp atlayınca ileri
    bir dehşet aldı anteplileri,
    seğirttiler peşince.
    gavuru tepelerde yediler.
    ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
    bir tarla sıçanı gibi korkak olana:
    "karayılan" dediler....
    ve biz bunu böylece duyduk.
    ve çetesinin başında yıllarca namı yürüyen
    karayılan'ı
    ve anteplileri
    ve antep'i
    aynen duyup işittiğimiz gibi
    destanımızın birinci bâbına koyduk...

    kuvayı milliye destanı'ndan, nazım hikmet.
  • bir zamanlar cem karaca'nın da söylemiş olduğu kahramanlık türküsü...gaz veren türkülerden biridir, insanı elinde tüfeng ile cenk meydanına dörtnala götürür, içindeki savaşçı ruhu ateşler*..."hadi gidek kilis yolundan kelle getirek" dedirtir*...

    rivayet odur ki, elin fransızı biber tarlasına girdikten sonra yazılmıştır bu türkü*...

    bu türkünün tam hali ise;

    "...
    antep'in harbine onbir ay oldu
    kanımız kurudu benzemiz soldu
    analar babalar yaşlarını döktü
    vurun antepliler namus günüdür
    vurun antepliler mertlik günüdür

    atına binmiş de elinde dizgin
    girdiği cephede hiç olmaz bozgun
    çeteler içinde (gardaş) yılan'ım azgın
    vurun antepliler namus günüdür

    sürerim sürerim gitmez gadana
    fransız gurşunu değmez adama
    gara haberimi verin anama
    vurun antepliler namus günüdür

    kara yılan der ki harbe oturak
    nerde düşman görsek orda bitirek
    kilis yollarından kelle getirek
    vurun antepliler namus günüdür
    ..."

    aynı zamanda antep'de bir mahallenin ismidir kara yılan...
  • güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum
    yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını
    ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum
    seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeye
    pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini
    sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin

    ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk
    günahlarım kadar ömrüm vardır
    ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum
    saçlarımı acının elinde unutuyorum
    parmaklarımdan süt içemeye çağırıyorum seni
    ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk

    ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
    ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
    gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
    ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
    ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

    seni süt içmeye çağırıyorum parmaklarımdan
    kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan

    (bkz: sezai karakoç)
  • türk mitolojisinde kuzey yönünün hayvan simgesi.

    türkler ruhları ve simgeleri hiyerarşik bir değerlendirmeye tabi tutmamış olsalar da türk inancında kuzeyin güneye, doğunun batıya nispeten daha önemli bir yer tuttuğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. bu yüzden kara yılan da güneyin kızıl saksağanına ve batının ak parsına göre biraz daha fazla önem arz eder. tıpkı doğunun mavi ejderi gibi...
  • güneyde zehirsiz olduğu için dokunulmayan yılan türü. bu hayvanın eşi olduğu, öldürülmesi halinde eşinin gelip öc alacağı inancıyla, öldürülmesi halinde ağzına biraz un konulur ki eşi geldiğinde hırsızlık yaparken yakalanmış diyerek öcünden vazgeçsin. kati müşahade ettiğim olay bu yılanın devyarasa boyutlarda olabilmesi ve kızgın olduğunda korkusuzca insana saldırabilmesidir.
  • sezai karakoç'un bir $iirinin adi
  • bazı malların lafı yine döndürüp dolaştırıp kürtçülüğe getirmesine neden olan türkü. he amk he orada kürt uşağı demişler hem de ne hikmetse türkçe olarak söylemişler. zaten 15 bin yıldır burada varsınız, en güzel en gelişmiş dil sizinki, en yüksek en zengin kültür de siz de, nevruz da sizin bayramınız, tekerleği de siz buldunuz ateşi de...
  • ruhi su böyle söylemiş:

    atına binmiş de elinde dizgin
    vardığı cephede hiç olmaz bozgun
    çeteler içinde yılan'ım azgın
    vurun antep'liler namus günüdür

    sürerim, sürerim, gitmez kadana
    fransız kurşunu değmez adama

    benden selam söylen nazlı anama
    analar da böyle yavru doğurmuş

    karayılan der ki, harbe oturak
    kilis yollarından kelle getirek
    nerde düşman varsa orda bitirek
    vurun antep'liler namus günüdür
  • çukurova yöresinde bolca rastlanan üç yılan türünden biri.

    diğerleri boz yılan ve kör yılandır. diğer iki yılanın aksine kör yılan zehirsizdir.

    kara yılanlarla ilgili bir köy efsanesi vardır. bir kara yılanı öldürdüğünüzde; öldürdüğünüz yılan rüyanızda sizi sokar. bu yılanların öldükten sonra kin güttükleri ve musallat oldukları söylenir.

    her yılan muhabbeti geçtiğinde anmadan olmaz: (bkz: şahmeran)
  • ahmet kaya söyleyişinin insanın içine oturduğu türkü.
hesabın var mı? giriş yap