• yıllarca sundance film festivali'nin kısa film seçici kurulunda görev almış, kendi deyimiyle 15.000 kısa film izlemiş roberta munroe'nin, "how not to make a short film" (kısa film nasıl yapılmaz) adlı kitabından ilginç bir kısım:

    neden iyi kısa film sayısı bu kadar az?

    - uzunluk hikayeye uygun değil, ya çok uzun ya çok kısa
    - self indulgent (çok öznel, başkalarının ne düşüneceğine kafa yormamışsın manasında olabilir)
    - oyuncu seçimi kötü
    - kötü yazılmış
    - bilmiyorsan kendin editleme dostum
    - yeterince araştırma yapılmamış
    - kısa filmden ziyade uzun metrajlı bir filminden sahne gibi
    - merhaba ben tripod, sorularınızı alayım
    - maalesef kankan görüntü yönetmeni değil
    - maalesef sevgilin oyuncu değil
    - ikinci dünya savaşında hitler'den kurtulmuş ananen, ne kadar harika olsa da, bizim o kadar ilgimizi çekmiyor. özellikle savaştan kalma bir ampulle aydınlanan mutfağında oturup anılarını anlatırken
    - göğüs kanserinin önemi tartışılmaz, ama aile içi çekilen videolar birleştirilince kısa film olmuyor
    - sevgilinle yaptığın vegas tatili film değil
    - her zenci, uyuşturucu satıcısı veya pezevenk değildir
    - bir şeyin üstüne para serpince daha iyi hale gelmez. sırf anan baban zengin diye daha iyi yönetmen olmuyorsun
  • öyküye "kısa roman" dense olur muydu? anıldığı adıyla bile haksızlığa uğramış sinema dalı.
  • macar kısası (bkz: szel)****
    izlanda kısası (bkz: the last farm)****
    iran kısası (bkz: dow rahehal baraye yek massaleh)***
    norveç kısası (bkz: a year along the abandoned road)****
    çekoslovak kısası: (bkz: ruka) *****
    iran kısası (bkz: khaneh siah ast)***
    arjantin kısası: (bkz: el empleo)*****
    çekoslovak kısası (bkz: zanikly svet rukavic)****
    fransız kısası: (bkz: l'homme est le seul oiseau qui porte sa cage)*****
    alman kısası: (bkz: spielzeugland)****
    iran kısası: (bkz: ya zamene ahu)***
    ermeni/sovyet kısası: (bkz: hakob hovnatanyan)***
    fransız kısası: (bkz: la jetee)***** (chris marker)
    çekoslovak kısası (bkz: moznosti dialogu)***** (svankmajer)
    iran kısası: (bkz: yek atash)***
    belçika kısası (bkz: sirene)***** (raoul servais)
    macar kısası (bkz: prologue)***** (bela tarr)
  • sinemadan anlamayan, sanattın "s"sini bilmeyen bir insan olarak ne haddimeyse kısa film çekeceklere bir kaç basit öneri vermek istiyorum:

    1- film çekmenin zorlukları, filmini çekemeyen yönetmen tarzında senaryolarla iyi bir film çeken bir insana daha ras gelmedim. bu çaba yaratıcılıktan uzak olmakla beraber bilgisayarda "herhangi bir nesne tutun aklınızdan" denildiğinde binlerce insanın "monitör" tutmasına benziyor.(mouse, klavye tutanlar da diskalifiye oluyor)

    2- kurguyu bitirdikten sonra acımasız bir arkadaşınızla filmi izleyiniz heryere filmi yaymadan önce. set fotoğrafçısının çektiği fotoğrafların flaşının patladığı, kadraja teknik ekibin girdiği, ışığın düştüğü nice film gördüm. gerekirse o sahneleri bir daha çekin. filminizden tatmin olmadan yaymayın

    3- intihar eden, hayatta başarısız olan, sevdiği kızı öldüren, kişilik bölünmesi geçiren insanların olduğu senaryolardan yaratıcılıktan nasibini alamamış olanları da genelde başarısız oluyor

    4- ses filmin çok önemli bir malzemesidir, ses kurgusuna dikkat edin. gerekirse statikleri azaltan filtreler kullanın. yeterince azaltamadıysanız dip sesini, yazı olan yerlere de koyun ki filmin bütünlüğü bozulmasın. müzikleri olması gerektiği kadar kullanın. klibe dönmesin filminiz

    5- deneysel yapması en kolay, başarması en zor kısa film türüdür. aman diyim, izleyeni çok sıkmayın. (17 dakika boyunca çamaşır makinesi izlediğimi bilirim, ağlayacaktım az daha)

    6- oyuncularınızı iyi seçin. seçeneğiniz varsa en azından. çok basit bir konuşmayı kamera karşısında yapmasını isteyin. misal ben normalde kendimi başarılı bir konuşmacı sayarken, kamera doğrutulduğunda ancak "hulk" kadar dil bilgisine sahip oluyorum.

    7- animasyon yapmayı düşünüyorsanız, hiç beklemeyin alın elinize kalemi kağıdı tableti fotoğraf makinesini (artık ne kullanıyorsanız) yapın bir şeyler. en kişisel türü animasyon kısa filmin. beğenmezseniz öğrendikleriniz yanınıza kar kalır.

    8- kamerayla yatın kalkın, ev halkının doğal halini çekin. çok basit gibi gözükse de insanların doğal konuşmalarını yakalamaya çalışın . bunun bir film olduğunu hissettirmediğiniz anda insanları filmin içine çekmeye başlarsınız

    9- tavsiyelere kulak asmayın, kasmayın, zorlamayın. bol bol kısa film izleyin.
  • türkiye'de çekilenlerin tamamı, avrupa'dakilerinse %90'dan fazlası sabah yataktan alarm sesiyle uyanma/uyanamama ve el yüz yıkama sekansıyla başlar. ayakların terliğe girmesi ve yakın çekim musluktan akan su sahnesi olmazsa olmazıdır.

    la olum hobi olarak yapıyonuz da bari ileride ünlü bir yönetmen olmayı hayal etmeyin la. daha youtube'da kısa film (short film) diye aratmayı bile akıl edemiyonuz. bu kafayla anca çocuklar duymasın filan çekersiniz.
  • bazen uzun metrajlı filmlerde arayıp bulmadığınızı kısacık bir filmde bulabileceğiniz sanat.

    yıkıcı, parçalayıcı bir sonla bitmeli kısa film. ne oluyor, nasıl oldu, tekrar izlemeliyim cümleleri kurdurmalı insana. farklılığı temasında, müziğinde, ışığında, çekim kalitesinde olmalı. misal şöyle:

    kısa film
  • bazen uzun metrajlı filmlerden daha fazla etki bırakan sanat. üç dört arkadaşla muhtelif zamanlarda denemişliğimiz ve hüsranla sonuçlandırmışlığımız da var. uygun ortam ve şartlar altında güzel senaryolarla çekilebilir amma ve lakiiin ki gel gelelim öyle değildir... en üst düzeyde makinelerle denesen de kamera açısı olsun, ses, görüntü, ışık istediğin gibi olmuyor (ulan beceremedik de işte) iyi bir kameraman şart. misal; bisiklet sesini çekmek için götümüzü yırttık biz. altı üstü bisiklet sesi dersin dimi? öyle değil tarkovski'im benim. her neyse sonradan bisiklet sesini çekip filmin üstüne montajladık. yok abicim, bir eksik hep vardı. o oldu, bu olmadı, tam bitti derken kıytırık bir filmimsi çıktı. hani o içe sinme hissi var, bildin mi? işte o cık yani! demem o ki; deneyecekler varsa kolay iş değil.(biliyoz yea diyen varsa uyarayım dedimdi) ki bir arkadaş baya bu işlerden anlayan bir bünye idi, veya biz öyle biliyoduk:/ sonra şöyle kısa film izleyince içim bir daha kabarmıyor değil.
  • uzun metraj'dan daha zor olan bir alandır. derdini daha kısa sürede anlatmak gibi bir derdin vardır. her bir yanı amatör koksa da profesyonel parfümüyle kapatmaya çalışırsın. kısa gelen battaniye gibidir. teknikten tarafından çekersin battaniyeyi, estetik açık kalır. estetiği çekersin, hikaye açık kalır. dozunu ayarlamak zordur, imkanlar kısıtlıdır, para babaları yardım etmez, milyon tiraj yaptın diye değil taksimde kuytu bir kültür merkezinde 5 kişi seyretti diye sevinirsin. yönetmen koltuğunda sigara sarmazsın, dudak kenarında sigarayla kameranın başında beklersin stop demeden oyuncunun yanına koşarsın. aslında kısa film çekmek demek, hem yönetmen, g.yönetmeni, hem yapımcı, hem uygulayıcı yapımcı yeri geldi mi de setçi olmak demektir. emek yüzdesi çok fazladır. author yönetmenliğin tillahıdır. akıl işi midir ? tabi ki değildir. gidip işlek caddede büfe açmak daha mantıklıdır. ama kısa filmcileri sevin, onlara iyi davranın, gaz verin, yüreklendirin, varsa paranız para verin, eleştirin, önemseyin, onlar önemli insanlardır.
  • güzelse eğer uzun metraj filmlerden çok daha fazla hayata benzer. bazen de kısa bir filmin içindeymiş gibi hisseder insan.

    televizyonda meme görünce yüzümüzün kızardığı yıllar. akşamları cine5'te bi program var. kısa filmler gösteriyorlar. program gününü iple çekiyorum. evde tek televizyon, herkesi esir ediyorum resmen. program başlıyor, misafirler geliyor. biri de yengem. benden başka kimse televizyona bakmıyor, muhabbet falan. yeni bi film başlıyor. mahalle esnafı ve mahalleye yeni taşınan hafifmeşrep bi abla filmi konusu. lan bu tip biyerden tanıdık geliyor diyorum. mahallenin bakkalı ablayı kucağına almış okşuyor falan. çok iç gıcıklayıcı sahneler. yengemin gözleri faltaşı gibi açılıyor. yok lan yengem diil kucaktaki. abisiymiş bakkalı oynayan adam. bi garip durum. vaay abime bak falan diyor. haberi bile yokmuş olaydan. sonra hep birlikte izliyoruz ve film bitiyor. lan adam filmde oynamış haber bile vermiyor kardeşine.

    bir yandan da işte bu kadar önemsenen filmlerdir bunlar.
  • şiirin vücut bulmuş hali olmalı kısa film dediğin..
hesabın var mı? giriş yap