• bilinen bir örnek: usta, öğrencilerine, elindeki değneği göstererek "bu nedir?" diye sorar ve ekler: "eğer 'bu değnek değildir' derseniz doğruyu söylememiş olursunuz. yok eğer 'değnektir' derseniz, çok gereksiz bir lakırdı etmiş olursunuz."

    bunun üzerine, koan çözmeye alışık bir öğrenci kalkar, ustadın elinden sopayı kapar ve dizinde kırıverir.
  • zen budizmi ogretisindeki paradoksal, bilmecemsi sorular. mantiksal ve linear dusunce yapisini kirip, ogrencilerin birden aydinlanmasidir amac. oyleki zen ogrencileri yillarini harcarlar bu sorularin cevaplari icin. en unlu sorulardan biri mesela; ogrencilerden biri zhaozou isimli rahibe sorar "bir kopek'de buddha dogasi var midir?" bu soruya zhaozou yok manasina gelen "wu" seklinde cevap verir. bu sefer baska bir rahip de ayni soruyu sorar zhaozou'ya "bir kopekde buddha dogasi var midir?". bu sefer zhaozou "evet" diye cevap verir.

    en unlu zen koan'i herkesin bildigi "iki elin cikardigi ses alkistir. peki bir elin cikardigi ses nedir?" sorusudur. (aynen bizim unlu ata sozumuz "bir elin nesi var iki elin sesi var" gibi. sen zen budizmi ogretisinden kalk bizim ata sozlerinin arasina gir. dunya ne kadar kucuk ve hayat ne kadar garip degil mi, oyle vapurlar falan... "zen ustam, soyle bana, hayat ne kadar gariptir?", "bir vapur kadar cekirge, bir vapur kadar!")

    tabii linear, mantiksal dusunce yapisi falan da, bakalim bu el ve ses sorusunun matematiksel cevabi nedir:

    (e) = bir el
    2(e) = 2 el
    db = ses (ses seviyesini olcmek icin kullanilan desibel (db))

    burdan x' in alkis sesi siddeti oldugunu dusunurek: 2(e) = xdb

    eger 2(e) = xdb
    o zaman (e) = xdb / 2

    cevap:

    (e) = xdb/2

    bir de bu yukardaki "bir kopek'de buddha dogasi var midir?" sorusuna bakalim:

    buna bazi kompleks aritmetik kurallari uygulayabiliriz. her kompleks sayi icin "standart form" : a + bi
    oyleyse buddha dogasi (bd) "standart form" olarak :

    bd = a + bi

    gercek a ve b icin

    a + bi = 0 eger sadece a = b = 0

    kopek (k) gercek a ve b icin

    eger k = a + bi
    o zaman k = 0 eger sadece a = b = 0

    k = bd = 0
  • koan ,zen budizmi öğrencilerine meditasyon yapmaları için ödev olarak verilen ve mantıksal çözümü olmayan problemdir. kelime anlamı "umumi kayıt" olan koanlar genellikle ünlü ustaların menkıbeleri tarzında gelir. koanlar zihin ve egonun sınırlarını kırmak ve sezgisel bir aydınlanma parıltısını doğurmak amacıyla düzenlenmiştir
  • "ben aydınlanma peşine düşmeden önce dağlar, dağdı; nehirler nehirdi.
    ben aydınlanma peşindeyken dağlar, dağ değildi; nehirler nehir değildi.
    ben satoriye erdikten sonra dağlar, dağdı; nehirler nehirdi."
  • insana günlük hayatta zorla empoze edilen şartlanmışlığı kırmayı amaç edinen öğreti. bu şartlanmışlıklardan birisi de bir soruya mantıklı cevap vermektir. öğreti zihnin sınırlarını aşmak için şartlanmışlığı yoketmeyi amaç edindiğinden, sorulan sorulara mantıklı olmayan(bize göre konuyla alakası olmayan) cevaplar vererek mantık zincirini kırmayı esas almaktadır.
  • zen budizminde; öğrencilere, ufuklarını genişletmeleri için (günün tabiriyle: vizyon sahibi olmaları için) verilen "ev ödevleri" . bir tek koan için genelde yıllarca çalışılır, kafa yorulur. bizim yıllar sonra aynı filmi seyredip farklı bir yaklaşımda bulunmamız gibi, zaman ve zihinsel gelişim içerisinde koanların cevapları da kişilerin kafasında değişir. hocanın öğrenci üzerindeki etkisi, karşısına alıp, "bak evladım, şöyle yap, böyle yap/yapma" şeklinde değil, onun kendi doğrularını bulması için yol göstermek şeklindedir.
  • umumi kayıttan yola çıkılınca aslında en basitinden genel geçer doğruların falakaya yatırılıp içlerindeki her tür özsuyu şırıngayla bir çekip, bir vermek anlamına geliyor türkçeye adapte etmeye kalkarsak. kimine göre bir eza, kimine cefa (eziyet demiyorum bak!)
    hayat memat meselesi değil meseli... düşünmek lazım üzerine, üstüne daha çok düşmek lazım.

    lakin, hayat koluna takmadığın bir sevgiliyken ne işe yarar. sorarım sana ey...
    hayatı yaşatmaya geldik, ölümlü çocuklar doğurmaya değil.

    *
  • “bir elle alkışlamanın sesi nedir?”
  • bir egzersiz örneği:

    şimdi bir kaz düşünüyoruz ama bu kaz cam bir şişe içerisinde kapalı kalmış. ağzı oldukça dar, 70'lik vodka şişelerini andıran bir şişe. şimdi bu şekilde kucağınızda duruyorlar. işte size bir koan.

    bu kaz şişeden nasıl çıkacak?

    idrak kabiliyeti zorlanır da zorlanır, önce saatler geçer, günler, bazen haftalar...
    kimi keşiş şişeyi kesmeye çalışır zihninde, mekanizmalar oluşturur ve hocasına danışır, kimi keşiş önce bacağını sonra kafasını kurtarmaya çalışır kazın. bazıları vazgeçer, yaralayıp, öldürerek çıkarırlar kazı, sevinçle gidip gösterirler hocalarına.

    " kaz artık burada değil ki? öldürmeden çıkarmalıydın "

    yok , hiçbir çözüm yok! umutsuzluk içerisinde bunalıma girer çoğu.

    çalışma alanın en ücra köşesinde basit, iddiasız bir keşiş adayı oturmaktadır. o kazı kurtarmak yerine kendini onun yerine koyacak cesareti bulur. cam arkasından buğulu evrene bakar, cam şişe; bu etrafını çevreleyerek onu dış dünyadan ayıran bariyer, dış dünyayı da iç dünyadan ayırmış olmuyor mu ? bir hafta sonra yerinden sıçrayarak kalkar ve haykırışlarına mani olamaz:

    " the goose is loose! it was loose all along! already loose! "

    hocaları sırayla önünde eğilir özgürlükle gözleri parıldayan adamın.
    " zen dünyasına hoş geldin "

    edit:bir akdaşımız olayın özünü sordu, almamız gereken dersi. ben de eklemeyi uygun buldum.
    buradan bir çok farklı ders çıkarılabilir ama benim baskın yorumum şöyle:

    başta eklemeliyim; zen budizmi benim çalışma alanım değil. fakat bazen zihni hür bırakma tekniklerine dalıyorum. kesinlikle zekayı baz alan bir disiplin.

    hmm...

    aslında insan iç dünyası ve dış dünyası ile bir bütündür. maneviyatı düzenli pratikler* ile çalışan insan engellerinden sıyrılarak özüne tamamıyla dönmeyi başardığında, tertemiz ve zararsızdır.

    ama insan dünyada bedene ve kimliğe de sahiptir.* * . bunları çok makro düzeyde 5 duyu organı + entellektüellik ve madde üstü bileşen/zihin olarak tanımlayabiliriz.

    bedeni ve kimlikleri içerisine sıkışan insan cam şişe içerisinde hapsolan kaza benzer. ancak düzenli olarak çalışarak camın dışarısında kalan boşluğun/dış dünyasının aslında iç dünyasının yansıması olduğunu görür. milyonlarca metafor zihnini bombardıman etmeye başlar ama bu yorgunluk meyvesini verecektir: nihayet anlar; kendi motivasyonları çevresini de şekillendirmektedir. işte bu anda kişi bir çok zihinsel hatta/bedensel engelinden kurtularak özgür kalır.

    dualite ve trinite sona ermiştir.
    hakikat ve görkemli sessizliği vardır.
    orada evindedir, her şeyin evinde.
  • bir zen üstadı tarafından talebesine anlatıldığında, öğrenciyi 'satori' (âni aydınlanma) adıyla bilinen bir bilinç hâline sürükleyecek bilmece veya öykücüklere verilen ad.

    örneğin: "tek elin çarpılmasından hangi ses çıkar?"
hesabın var mı? giriş yap