• netflix'te bahsedilen belgeseli yapan jon alpert 1970'ten itibaren 45 yıl boyunca defalarca küba'ya gitmiş, halkın arasına karışmış, halka beraber küba'nın çeşitli şehir ve kasabalarında aylarca yaşamış, üç farklı kuşaktan ve farklı mesleklerden farklı insanlarla binlerce saat boyunca oturup görüşmüş, castro'yla defalarca yüz yüze görüşmüş, neredeyse castro'yla kanka seviyesine gelmiş, binlerce saatlik video kaydı almış, onbinlerce fotoğraf çekmiş, farklı şehirlerdeki hastaneleri, okulları, devlet dairelerini ziyaret etmiş, olayı yerinden incelemiş, her iki tarafa da söz hakkı vermiş ama küba'yı bilmiyormuş.

    halbuki bütün gün cihangir'de kafede oturup mocha içerken oturduğu yerden "devrim yea" diye sallayan, bütün gün che baskılı tişört giyip hayatı boyunca küba'nın yanından bile geçmemiş olan (ve her sene green card'a başvurup çıkmayınca amerika'ya lanet okuyan) türk solcusu küba'yı çok iyi bilir. adam o kadar masraf yapıp defalarca küba'ya gideceğine türkiye'ye gidip 1-2 solcuyla konuşsaydı anlatırlardı.

    özgüveninizi seveyim sizin...
  • küba'yı bu kadar öven kaç kişi gitti gördü, kaç kişi kübalılarla tanıştı ve sohbet etti bilemiyorum. son 1 yıldır kübalı 20'den fazla insanla sohbetim olmuştur ve olumlu konuşan bir kişi daha görmedim. daha geçen gün arkadaşlarımızın olduğu cruise gemisine kübalı mülteci botu yanaşıp, sığınma talep etti. küba'dan kübalılar onlarca yıldır kaçıyor ve abd'ye sığınıyor.

    12 milyon nüfusu olan bir küba ve 2.5 milyon abd'de yaşayan kübalı. yani böyle bir diaspora söz konusu. sosyalizm diye saçma sapan bir diktatörlükle yönetiliyorlar ve insanlar açlıktan kırılıyorken bunu savunmak nasıl bir ideolojik körlük, anlamak zor. küba'nın iyi olduğu konular yok mu? var. tıp. doğu almanya sayesinde geliştirilmiş bir tıp ekolü var; ancak sanayi olmadığı için aşı bulan adamlar şırınga üretemiyor. yani böyle saçma, irrasyonel bir durum.

    küba'da birkaç yıl öncesine kadar turistlerle kübalıların aynı alanlarda olması yasaktı kültürel yozlaşmaya neden olabilir diyerek ya. böyle bir coğrafyada, yönetimden bahsediyoruz. akp iktidarı ile küba sosyalizmi arasındaki farkın aslında çok da fazla olmadığını anladığınız zaman dünya siyasetini ve kutuplaşmaları biraz daha net anlayabiliyorsunuz. boşuna değil venezuela ile erdoğan'ın samimiyeti.

    velhasılı kelam küba bir ütopya değil. yani ütopyası küba olan insan ya 25 yaşın altında solculuk oynayan bir gençtir ya da ideolojisi yüzünden beyin snopsislerinde ciddi veri transfer sıkıntısı çeken biridir. bu kişiler sovyetler'in de dünyaya barış getireceğini falan sanıyordu. çin'in de insanlığın geleceğini kurtaracağını düşünüyor olabilirler hala.
  • "ozgurlukler ve demokrasi" ulkesi kuba hakkinda..

    su an buyuk bir serbestlikle kullanmakta oldugunuz ve cagin en buyuk iletisim/ogrenme araci olan internetin kubadaki durumundan bahsedelim kisaca. bu ulkede internet var denilemez aslinda, olsa olsa intranet vardir . ne demek simdi bu?

    elbette ki herseyin devlet tarafindan yonetilmesi bir yana, kubada tum yurtdisi routerlar ve web serverlar da devlet kontrolu altinda. bir email hesabi yanlizca oranin pttsinden temin edilebiliyor ve (sacmaliga bakin) yurtdisina yazmak icin para odemek gerekiyor. bu da uc saatlik onceden odenmis kartlarla yapiliyor ki maliyeti 4.5 dolar!! 4.5 dolar, ortalama bir kubalinin aylik gelirinin ucte biri.

    emaili birakin, bircok internet cafede yurtdisi cikisi bulunmuyor. internette sorf olanagi saglayabilen az sayidaki cafelerin fiyati ise saatte 5 dolar. yani demek oluyor ki kubadaki internet yabancilar icin, kubalilar icin sadece intranet var, o da devlet kontrolunde.

    bu politikali guden bir baska ulkede cin elbette. kubada bugun yaklasik sadece 750 tane internet sitesi var, yani yurtdisina acik olan. bunlarin dedigim gibi hepsi devlet kontrolunde o yuzden ezici cogunlugunda sadece kubanin tanitimi veya amerikan ideolijilerine elestiri bulunuyor. yani ne internet, ne de intranet, ozgur fikir alisverisine musaade etmiyor.

    hala bitmedi efendim, 11 milyonluk kubada kac kisinin internette sorf yapmaya "izni" var biliyor musunuz? evet izin gerekiyor bunun icin ve bu sayi sadece 98 bin. yani nufusun yuzde biri bile degil ve bunu da heryerden degil, ancak calistiklar hukumet ofislerinden, hastanelerden yapabiliyorlar.

    bu kadar baskici bir duzende elbette bir nevi "yeralti direnisinin" cikmamasi mumkun degil, nitekim kubalilar da bu isin karaborsasini kurmus. yasadisi yollardan yurtdisina internet baglantisi edinmeniz mumkun, lakin bu da aylik 50 dolar civarina maloluyor. yani ortalama bir kubalinin 4 aylik geliri.

    ama bu "mutlu" sonla da kurtulamadi kubalilar zira hukumet bu senenin basinda genis capli bir operasyonla bu "yasadisi" internet altyapisini cokertti. bunun ardindan gelen tepkilere de bakin nasil bir karsilik verdi: "isteyenler artik evlerinden baglanabilirler, tabii dolarla odedikleri takdirde... dakikasi 8 sent" dakikasi 8 sent demek, saatine 4.8 dolar demek ki bu noktada artik dolar/kubali maasi paritesine epey asinasiniz.

    isin vehameti surada ki, eger internet gibi bir iletisim aracina boyle kontrol kurabiliyorlarsa, dusunun artik televizyon ve radyo ne halde. gazeteler ne kadar ozgur hayal edin.

    simdi burada muthis bir devlet otoritesinin gucunu goruyoruz. iletisim olanaklari tamamen kontrol altinda olan ve daha onemlisi, disariyla iletisimi son derece kisitlanan bir kubalinin dunya gorusu sizce nasil olabilir? ufkunun genislemesi icin tek yol, yurtdisina seyahat ama aylik 12 dolarlik nereyi gorebilsin? bu da bize sistemin korkunc etkinligini gosteriyor: bizler icin anlamasi imkansiz muhtemelen, ama bir kubalinin bu sistemde yetismesi, onu her turlu elestirisel kabiliyetten ve suphecilikten mahrum birakiyor. nasil kubayi sevmesin, baska bir sey bilmiyor ki.

    karni doyan ve gozleri baglanan kimse elestiriyi de, baskaldiriyi da, daha iyi bir sistemi de dusunmez. belki bu size bir kitabi hatirlatmistir, 1984u. iste efendim, "ozgurluk ve demokrasi"nin, "cennet"in icyuzu budur, buyrun gule gule kullanin. bunlar kafa siken kapitalist zirvalari degil; kapitalizmden hic hazzetmeyen birinin paylastigi gercekler.

    burada "kuba cehennemdir" demiyorum ama goruluyor ki bir cennet degil. "kahrolsun sosyalizm" de demiyorum ama bizim gibi gorece ozgur yetismis insanlarin, sirf amerikaya kafa tutuyor diye boylesi bir sosyalizme ulasmaya calismalari samimi ve bilincli bir davranis olamaz. tek derdim madalyonun oteki yuzudur; amerikaya nefretimizden dolayi israrla gormedigimiz yuzu.

    tipki zaman gezgininin gostermis oldugu gibi, iletisim ve medya hakkindaki bu bilgiler de o yuzun sadece bir kismidir. kubaya getirilecek daha buyuk elestiri ekonomik verimsizligi ve insanlarin temel ihtiyaclari disinda (fikir ve seyahat ozgurlugu haric) baska birseyi karsilayamacak durumda oluslaridir [ki bunun amerikan ambargosuyla da alakasi yoktur. nasil ki abdnin propagandalarina inanmamaliysak, yanlisligi bu kadar bariz ve kolayca curutulebilecek bir castro propagandasi da gozumuzu boyamasin] ilgilenenler icin (bkz: fidel castro/@immanuel tolstoyevski)

    edit: internetin pahaliliginin sebebinin bilincli bir ic politika degil, abd oldugu gorusu icin (bkz: #9685373). tabii daha da buyuk bir sorun olan devlet sansuruyle bunun bir ilgisi yok ama, kismen de olsa kimsenin gunahini almayalim.
  • --- spoiler ---

    küba'da beş ihtiyaç bedava....
    barınma, yiyecek, elektrik-su-doğalgaz, eğitim ve sağlık tamamen bedava.... sadece eğlenceye para harcasınlar diye bizim paramızla ortalama 100 lira aylıkları var.. 100 lira ile 500 şişe havan clup rom alabilirsiniz... biz ise yukarda bedava olan beş ihtiyaç için bir ay çalişiriz, eğlenceye ne zaman ne para bulabiliriz... kapitalist zihniyet ile sosyalist küba değerlendirilemez.... uygulamalar ve fikirler tamamen farkli...

    ali tezel

    --- spoiler ---
  • fakir bir ükedir.
    ama fakirliği öyle bir fakirliktir ki sokaklarında tek bir evsiz yoktur. sağlık hizmetleri bedavadır. yenidoğan ölüm oranında %0 ile dünya birincisidir. kanser tedavisi konusunda imkanları ölçüsünde oldukça başarılıdırlar. eğitimi bedava, okuma yazma oranı yüksektir. sizin okuyamama paranızla birileri fink atmaz.
    sokaklarında çalgıcılar bulunur, gereğinde sokakta bedava klasik müzik dinlersiniz. insanları kültürlüdür.
  • 2003 yılı rakamları-unicef
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------
    kişibaşı yıllık ortalama gelir :
    küba:$1170
    türkiye:$2790
    abd:$37610

    sağlık-eğitim-savunma harcamalarının tüm harcamalara oranı :
    küba:%23-%10-%?
    türkiye:%3-%10-%8
    abd:%22-%2-%16

    beklenen yaşam süresi :
    küba:77 yıl
    türkiye:71 yıl
    abd:77 yıl

    bebek ölüm oranı (yıllık) :
    küba:%0.6
    türkiye:%3.3
    abd:%0.7

    5 yaş altı ölüm oranı (yıllık) :
    küba:%0.8
    türkiye:%3.9
    abd:%0.8

    düşük kilolu bebek doğum oranı :
    küba:%6
    türkiye:%16
    abd:%8

    5 yaş altı bebeklerde büyüme sorunları görülme oranı :
    küba:%11
    türkiye:%27
    abd:%4

    yetişkinler arasında (15-49) hiv görülme oranı :
    küba:%0.1
    türkiye:%0
    abd:%0.6

    yeterli sağlık imkanlarından yararlanabilen nüfus oranı :
    küba:%98
    türkiye:%83
    abd:%100

    finansmanı devlet tarafından karşılanan aşılardan yararlanma oranı :
    küba:%99
    türkiye:%100
    abd:%56

    temiz içme suyuna ulaşabilen nüfus oranı :
    küba:%91
    türkiye:%93
    abd:%100

    şehirleşmişlik oranı :
    küba:%75
    türkiye:%59
    abd:%79

    okur yazarlık oranı :
    kiba:%97
    türkiye:%85
    abd:-

    okul çağında devam oranı :
    küba:%96
    türkiye:%88
    abd:-

    ilköğretim kayıt oranı (erkek) :
    küba:%96
    türkiye:%91
    abd:%92

    ilköğretim kayıt oranı (kadın) :
    küba:%95
    türkiye:%85
    abd:%93

    ilköğretim sonrası kayıt oranı (erkek) :
    küba:%90
    türkiye:%86
    abd:%94

    ilköğretim sonrası kayıt oranı (kadin) :
    küba:%89
    türkiye:%66
    abd:%92
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------
  • habana sokaklarinda bizdeki pecete satan cocuklar gibi puro satan zencilerin pesinizi birakmadigi, luks otel barlarinin kapilarinda kizlarin iceri girmek icin single bir erkegin gelmesini bekledigi, santa clarada ernesto che guevera nin mezarinin etrafinda 7 tur attigim, fidelin malikanesinin bulundugu luks bolgedeki bir parkda ataturkun bustunun oldugu, geceleyin 1 usd ye flut cekirtebileceginiz, 5 dakika once dans ederken tanistigin kizin evine aksama misafir olup sabaha kadar tek kale mac yaparak gol nidalari atip, sabah kalktiginizda kizin kardeslerinin yatagi ile aranizda sadece bir carsaf oldugunu gorup siyiracakken kizin gelip ailesi ile birlikte kahvaltiya cagirmasi ile birlikte way be genislige bak diyeceginiz, evlerin dukkanlarin 50 lilerden kalma tas binalarin icinde oldugu, che'nin revulution muzesinden princ bi kulluk odunc aldigim, mariuhana ve bilimum otlarin cesitli icme yontemlerini goreceginiz, sonsuz seker pancari tarlalari olan, tutun yapraklarini saran kizlarin yalniz bakire degil cogunun obez ve okeye dondugunu goreceginiz, turkleri cok seven insanlarin oldugu ( tum latin amerikada oldugu gibi), belediye otobuslerinin bir tir cekicisi tarafindan cekilen bir dorsenin uzerine oturtulmus oldugu, eger yemek karnesi bulabilirseniz publik yemekhanelerde belese yemek yiyebileceginiz ( gozler kapali vaziyette, gorunus kotu ama tadlari muthis), the capital binasindaki dev 4 metrelik sari bakir tanrica heykelinin resmini 15 ayri acidan cektigim halde hicbirinin cikmadigini nedenini arastirinca heygelin yaydigi manyetik alanin filmleri bozdugunu ogrendiginiz, bar yada cafelerin sadece icki verilen kismi kapali olup dans edilen yerlerin ve masalarin cogunun sokaklarda oldugu, eski amerikan arabalarinin cenneti, dolar in ve colan nin coktan istila ettigi, encok gelen turistin italyanlar daha sonra amerikalilarin oldugu, 2 dolara fayton ile sehir turu yapabileceginiz, kiralik arabanin sudan ucuz oldugu, kizlarin dehset guzel ve sicakkanli ve delikanli oldugu, hastanelere girince oha bal dok yala ve bombos oldugunu goreceginiz , cennetin arka bahcesi diye bilinen, turklere vize sormayan , pek cok turkun otel sahibi oldugu, bir ay kaldigim muhtesem ulke, ucuncu vatanim da diyebilirim.
  • devrim olmasaydı kişi başı $40.000 milli geliri olur diyenlerin hayali ülkesi, abd'nin dibindeki haiti'de milli gelir $1800, yönetim biçimi de cumhuriyet, her şey öyle olurdu, böyle olurdu demekle olmuyor tabii.
  • southpark çizgifilmindeki kahramanlardan kyle'ın, diktatör fidel castroya sosyalizmi kaldırmasını rica etmek için mektup yazdığı ülke.mektupta oldukça duygusal bir de şiir vardı ki sözleri şöyleydi:

    "if i had one wish it'd be for cuba to change...
    because i think that all the cubans are in pain...
    all the joy in the world,from sea to shining sea...
    doesn't mean a thing if humans aren't free...
    i just can't be very happy that's certain
    not long as your cubans are hurtin'...
    oh won't you search your soul and find, a way to change your mind.
    thats my one and only wish..."

    bu mektubu okuduktan sonra fidel castro ağlayarak odasından fırlar ve ispanyolca birşeyler bağırarak ülkeye demokrasiyi getirdiğini ilan eder.
    mektubun backgroundundaysa şu gerçekler yatmaktadır. kyle ufak bir çocuktur arkadaşları ona bir konser için bilet getirirler, oda annesiyle babasına konsere gidebilir miyim diye sorar, fakat onlar hayır der, çocuk ısrar eder eder eder annesi de der ki:

    "olm eğer kubaya demokrasi gelirse konsere gidebilirsin."

    kyle da oturup mektubu yazar. kubaya demokrasi gelir, kyle haberlere çıkar, annesinin yanına gider şimdi konsere gidebilir miyim diye, ama annesi izin vermez, gene bunun üstüne kyle annesi ve babasına tüm güvenini yitirir, onların yalancı olduğunu düşünmeye başlar,cartman ının verdiği gazla polisi arar ve anne babasının ona tacizde bulunduğunu söyler, annesi ve babası tutuklanır, 3 aylığına rehabilitasyona gönderilir. ev kyle'a kalır, partiler yapılır, ortalık dağıtılır, olay büyür, tüm çocuklar polisi arayıp anne ve babalarından şikayetçi olurlar ve en sonunda southpark ta bir tane bile anne baba kalmaz.. olaylar gelişmeye devam eder izleyin derim southpark.
  • 10 günlük -ne yazık ki fazlasıyla turistik- bir tatilden sonra izlenimlerimi yazayım.
    öncelikle kesinlikle çok güzel bir ülke.
    devrimden önce 50lerde küba amerika'nın las vegas-miami benzeri zenginlerinin yazlık evlerde sefahat sürmesi için varolan işlevsiz bir kumarhaneler cennetiymiş. kamulaştırılan da abdli zenginlerin villa ve araçları olmuş, sonra tarlalar vb.
    hemen hemen her ütopya ada olmaya dayanır. doğa küba’da devrime gayet destek vermekte, topraklar gayet verimli, hava sıcak, nüfus kontrol altında ve dolayısıyla sistem gayet işler görülüyor.
    tabii ki hayattaki önceliklerle ilgili küba’yı ya da sistemini sevip sevmemek. düşünsenize yatağınıza yatıyorsunuz ve ülkenizde aç uyuyan kimse olmadığını biliyorsunuz.
    küba fakir diyenleri uzakdoğu ya da ortadoğu’ya alalım. çünkü küba fakir falan değil, mütevazi diyelim. evler bir oda bir göz. çok küçük. önlerinde veranda var ve sallanan koltuklarda keyif çatılıyor. her evin girişinde bir tv ve karşısında koltuk içeride de bir oda. hepsi bu.
    her yer eski ve yıpranmış görünüyor. insanların fakirlik sandığı o yıpranmışlık ve gösterişsizlik sanırım.
    oysa asgari ücretle alınan ekmek sayısında türkiye’den ve çoğu ülkeden daha iyi durumda küba. sağlık ve eğitim tamamen ücretsiz. devlet 14 yaşına kadar okuldaki tüm çocuklara süt ve öğle yemeği dağıtımını üstleniyor. halkın ise günlük/aylık et, yumurta, balık, şeker, su ve benzeri temel gıda ürünleri istihkakı mevcut. elektrik ve su da devletin belirlediği sınırda harcanırsa bedava.
    turistlerin kullandığı currency ile halkın kullandığı farklı ve değiştirilemiyor. turistlerin kullandığı para birimi cuc, 23 pesoya denk geliyormuş. 1 cuc’a kola aldığınızı halk 1 pesoya alıyor gibi düşünün, 23 peso ediyor yani cucla alındığında. üstelik cuc satışı yapılan yerlerde fiyatlar turist fiyatı. dolayısıyla euro ya da dolar bozdurduğunuzda peso alamayacağınız için de ucuza değil pahalıya alışveriş yapmak zorundasınız, masraf ona göre oluyor. para da devlet kontrolünde bozdurulduğundan yurtdışından para getirmenin ya da dilenmenin mantığı yok.
    dilenci var. ancak sabun ve kalem dileniyorlar. tekerlekli sandalyeyle dolaşan çok sayıda insan da görebiliyorsunuz. sanki devlet temel gıdalar gibi sabunu da bedava dağıtsa ülkede hiçbir sıkıntı kalmayacakmış gibi görünüyor.
    devlet sağlık ve eğitimde öncü ve örnek politikalar üretmiş. tıpta gayet ileriler ve sağlık tamamen ücretsiz. eğitim ise tüm köylere yayılmış. hatta güney amerika’da ortak projeler geliştirmişler. projeto milagros diye (mucize programı) bir proje üretmişler: küba tıpta ileri olduğu için venezüela’nın köylerini doktorlar tek tek gezip göz muayenesi gerçekleştirmişler. aynı şekilde eğitim seferberliği ilan edilip küba’dan öğretmenleri istenmiş. hatta bolivya’da okuma yazma seferberliği yapıp halkı bilinçlendirip chavez ve castro’nun bu hamlesinin morales’in iktidarına yol açtığı anlatıldı.
    çocukların üniformaları gayet temiz ütülü. en ufak köyde bile okul var.
    asıl kahramanları ve her yerde büstü olan kişi jose marti. yani fidel ve che'den bile ön planda.
    chavez’e ilgi büyük. her yerde “en yakın dostumuz chavez” posterleri var. bir de che tabii.
    fidel’in adına tek bir bina, okul, heykel yok imiş.
    havana çoğu avrupa başkentinden daha şaşaalı. koloniyal mimari bütün ülkede gerçekten etkileyici bir hava yaratıyor. daha çok eskiden buralar öyle görkemliydi ki şimdi soldu havası var. eski arabalar dökük kocaman binalar. gerçekten etkileyici. insanların fakirlik sandığı o görkemin yıkık döküklüğü sanırım…
    sokaklar sürekli müzikle ve eğlenen insanlarla dolu. halk gayet sevecen ve benim beklediğimden daha olumlular turistlere karşı. evlilik kurumu işlevsizleştirilmiş, devlet zaten herkese baktığından ataerkil evlilik kurumu işlevini kaybetmiş.
    94te ayaklanmalar çıktıktan sonra 97de ne hikmetse kahraman che’nin kemikleri bulunuvermiş. santa fe’de dev bir anıt ve sade bir mezar var. hoş da bir müze.
    absürd bir abd ambargosu var. öyle ki 11 milyonluk ülke (2 milyon da turist geliyormuş) 2 milyar dolar abd ambargosu kaynaklı kayıp deniliyor. sadece abd'nin küba'dan mal almaması gibi bir ambargodan bahsetmiyoruz. örneğin küba limanına uğrayan bir gemi bir daha abd'ye uğrayamıyor ya da ülkenin gelir kaynaklarından nikeli küba'dan alarak üretim yapmış bir firmanın malını abd'ye satan ingiliz firmaya ceza kesiliyor vb.
    abdli zenginlerin kamulaştırılmış mallarının total değerinin küba'nın ambargodan bir yılda kaybettiği rakama denk geldiği anlatıldı. 59dan günümüze kayıp hesaplanabilir.
    varadero karayipler yani tatil bölgesi. ambargodan dolayı çok sıkışınca ispanyollarla ortaklaşa turizm hareketi başlatmışlar. devlet geliri bölüşüyormuş. hoş olan asgari ücret ispanya’da daha yüksek diye anlaşmalara kübalı çalışanların asgari ücreti ispanya’dakine göre alınacak şartı koydurmaları, turizmdeki çalışanlar ve diğerleri arasında gelir adaletsizliği olmasın diyeyse küba asgari ücretini vermeleri ama aradaki farkın devlete kalıp yine bölüştürülmesi.
    turizm geliştikçe gençler arasında şikayetler başlamış. fidel öldükten sonra sistemin dayanmayacağını söylüyorlar ama yazık olur.
    şeker pancarı ve tütün tarlaları dolu her yer. bir de kahve tabii. topraklar çok verimli. ancak ürünün %70i devlete verilip kalanı kişilere kalıyor. tarla işleyenin tabii.
    petrolün %40ını kendisi karşılayabiliyor, geri kalanı ve işlenmesi için venezüela’dan yardım alıyor. amerika’ya karşı latin amerika ittifakı gayet yerinde görünüyor.
    reklam panoları yok. sadece devrimle ilgili yazılar ve che resimleri var her yerde. tukola diye coca cola formülünün sahibini mezarında fır döndürecek iğrençlikte bir kolaları var. ama meyve bol.
    atmacaya benzeyen siyah büyük kuşların tarlalarda uçtuğunu görebilirsiniz. enteresan bir detay. bir ucundan bir ucuna gittik ve doğası gerçekten eşsiz.
    en büyük sorun ulaşım. şehir içi ve şehirlerarası taşımacılık felaket.
    devlet her yerde ve her şeyi kontrol ediyor evet. turizm de aşırı kontrollü, araların nerede verilip ne ikram edileceği bile devlete bildiriliyormuş. bu aşırı kontrolün nedenlerini anlamak zor değil.
    elbette kübalıların yaşadığı sıkıntılar vardır, seyahat özgürlüğü fikir özgürlüğü vb. bon por l'orient takılması turistlere kolay. ancak türkiye'de yaşayan biri olarak küba'yı eleştirmek de bize düşmez diye düşünmekteyim. internet olmaması tek kötü şeydi mesela. öyle wifi olmaması değil, okullarda öğretmenler hariç hiçbir cafede falan da yok. sadece otellerde ve aşırı pahalı internet erişimi.
    sonuçta orada olmayan fikir özgürlüğü burada da yok. orada olan sansür burada da var. vergi oranlarımız benzer, bizde sağlık ve eğitim ücretsiz değil. kadın erkek eşitliğinde susmak bize düşer. orada mecliste %36 kadın oranı verildi.
    isveç veya norveç vatandaşıysanız küba rejimine doyasıya bok atılabilir tabi. ama sokaklarında aç insanlar olan herhangi bir kapitalist ülke vatandaşının da sırf o açlığa sebep ya da göz yuman bir ayrıcalıklı kesim yeni binalarda yeni arabalarla doyasıya sömürünün kaymağını yiyebiliyor diye kendini şanslı sanması ahmaklık olur.
    özetle küba mutlaka gidilmesi gereken bir ülke. turist olarak size yaz turizmi için aradığınız her şeyi veriyor ama gözünüz gönlünüz aklınız da açılıyor tabi.
    "sosyalizm çöktü yeaaa" diye atıp tutmadan önce ülkenizdeki ortalama et balık süt tüketim oranları, ortalama eğitim seviyesi, bebek ölüm oranı, kadın-erkek eşitliği verileri vb. "önemli" verilerden haberdar olmak mühim. bir bakmışsınız ki çöken sizin sokakta aç çocuklar uyurken pek "normal" ve doğru kabul ettiğiniz sisteme itaatinizle körelmiş vicdanınızdır..

    edit ek: ülkede cam yok. mimari de cam olmamasına göre şekillendirilmiş. genelde tahta kapılar ve jaluziler var.
    edit ek2: küba'nın tıpta çok gelişmiş olduğu da akılda bulundurularak, rehberin söylediğine göre ilaçlarının %87sini kendileri üretiyorlar. devrimde ilk ambargoda çok sıkıntılar yaşanıyor. yakalanan devrim karşıtlarını abd'ye bilmemkaç milyon dolarlık ilaç karşılığında geri gönderiyorlar vb. o yüzden ilk yatırım yapılan alanlardan ve önceliklerden biri olmuş ilaç üretimi. özellikle sedef hastalığı ve vitiligoda çok başarılılar.
    edit ek3: bir tütün atölyesine gittik. bütün tesisler devlete ait, yavaş yavaş özel sektör oluşuyormuş ancak yaygınlığı yok genelde de turizm alanında. devlete ait tütün atölyesinin (fabrikası diyemeyiz) duvarlarında aids ile ilgili bilgilendirici yazılar ve "eşcinsellik tehlikeli değildir" yazılamaları vardı. komünizmin katı olduğuna dair önyargısı olanların aklında bulunsun.
hesabın var mı? giriş yap