• masonluk, en yalın tarifi, ile laik bir ahlak okuludur.

    laiktir, bunun neticesinde kendi üyelerinin hayatlarını sürekli akıl yolu ile kontrol etmelerini ister. ama, anglo sakson laiklik anlayışı çerçevesinde, üyelerinin dini inanışına karışmaz, üyelerine herhangi bir din ya da inanç empoze etmez. hatta bu kapsamda geleneksel anglo sakson masonluğu, üyelerinde mutlaka tek tanrı inancı ararken, fransız masonluğu üyelerinde buna bile bakmaz, ateist olanları bile üye olarak kabul eder.

    ahlak üzerine kuruludur, ancak bu ahlakın kökeni din veya gelenekler değil, tüm insanların içinde doğuştan bulunduğuna inanılan vicdandır.

    okuldur, çünkü bir takım öğretilerini silsile halinde ve aşamalı olarak üyelerine gösterir.

    masonluk yöntem olarak inisiyasyon ve ezoterizmi benimsemiştir. bu kapsamda ve özellikle evrensel, mekandan ve zamandan bağımsız olabilmek için sembolik bir öğretim yöntemi kullanır.

    semboller ise tarihsel nedenler gereği duvarcılık mesleğinin sembolleridir; çok rahat bir şekilde marangozluk ya da doktorluk gibi bir başka meslek de bunun yerine olabilirdi.

    masonluğun kullandığı allegoriler ise özellikle yahudi ve hristiyan tarihinden kaynaklanır. ancak masonluğun bu iki dinle de bağlantısı burada başlar ve biter. ancak masonluk bu bağlantılar nedeniyle, özellikle siyonizme hizmet etmekle suçlanır. halbuki, kuzey avrupa masonları, örneğin, yahudiler dahil olmak üzere hristiyan dini dışından olanları masonluğa kabul etmez.

    mason dediğimiz insanlar sizin bizim gibi insanlardır. ancak insanoğlunun bilinmeyenden korkması nedeniyle kendilerine gereğinden ve haddinden büyük bir önem atfedilir.

    masonlar arasındaki kardeşlik bağı, aynı ezoterik yoldan geçmiş olmanın verdiği paylaşım duygusundan kaynaklanır ve masonlar arasındaki dayanışma, türkiye'de yerleşik hemşerilik dayanışmasının uzağından bile geçemeyecek kadar zayıf karakterdedir. bugün artık istanbul'daki iki yozgatlı, iki masondan çok daha sıkı bir dayanışma içerisindedir.

    masonluğun, ritüeli dışında, kendine has bir sırrı yoktur. zaten masonluğun bütün öğretileri artık internet üzerinde, herkesin iki tıklama ötesindedir. ritüel ise masonların toplantılarında uyguladıkları törenden ibaret olup, muhteva değil ancak nitelik itibariyle, mevlevilerin sema ayininden ya da kadınların kendi aralarındaki aralarındaki günlerinden farkı yoktur.

    17 yy'dan itibaren, özellikle batının düşünce tarihine yön vermiş pek çok düşünür, sanatçı, bilim adamı ve siyasetçi masondur. herbiri, masonluk öğretisi içerisinde edinmiş oldukları hür düşünce ve aklın üstünlüğü kavramları ile toplumda çok önemli değişikliklere yol açmışlar ancak pek çoğu bu yönlerini açığa vurmadığı için avrupa'da yaşanmış olan düşünce devriminde bugüne kadar bir kurum olarak masonluk köklü olarak araştırılmamıştır.

    tüm dünyada masonluğun tek bir düşmanı vardır, o da dogma ve boş inançlardır. masonlar yaşadığı sürece dogma ve boş inançlar ile mücadele etmeye devam edecek, bunu yaptığı sürece de her dine mensup kökten dincilerden tepki görecektir.

    avrupa'da vatikan, masonluğu 1739 yılında "in eminenti secula" isimli belge ile aforoz etmiş, özellikle türkiye'de ise adnan oktar, harun yahyaismiyle yaptığı yayınlar vasıtasıyla yerden yere vurmuştur.

    ancak masonluğun gerçekte, ne komplo teorileri ile ne bilderberg toplantıları ile ne illuminati ile ne de bir başka gizli emelleri olan kurum, kuruluş ile bağı yoktur. masonluk bünyesinde, tapınak şövalyeleri ve gül haç kardeşliğinden gelen kimi tarihsel katkılar bulunmakla birlikte, çok fazla kaynaktan beslenen günümüz masonluğunda bugün artık bu etkilerin izlerini bulmak neredeyse imkansızdır.

    masonluk, kurum olarak siyaset ile uğraşmaz. hiçbir mason locası, kendi üyelerine herhangi bir siaysi görüşü aşılamaz, tavsiye etmez. aksine localarda, din ve siyaset tartışılması dahi yasaktır. bununla birlikte elbette siyaset ile uğraşan kimseler arasında masonlar vardır, aynı doktorların, avukatların, mühendislerin olması gibi.

    atatürk, 29 ekim 1907 tarihinde macedonia risorta locası'nda 322 matrikül no ile tekris olarak mason olmuştur. bunun da sebebi o tarihte içinde bulunduğu ittihat ve terakki cemiyeti'nin önde gelen hemn bütün yöneticilerinin de mason olmasıdır. ancak atatürk, cemiyette aradıklarını bulamadığı gibi masonlukta da aradığını bulamamıştır.

    aynı şekilde, türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında, atatürk'ün yanında bulunan hemen bütün kimseler de masondur. örneğin kazım özalp, ali fuat cebesoy, tevfik rüştü aras, mim kemal öke, hasan saka, şükrü kaya, hasan ali yücel, refet bele, reşat nuri güntekin, mehmet emin yurdakul vb. bir başka deyişle, 18 ve 19 yy'larda avrupa'da olduğu gibi 19. yy sonu ve 20. yy başında da modern türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş harcında, atatürk'ün yanında hep masonlar ve masonluk öğretisi vardır.

    ancak ikinci olarak, 1935 yılında mason localarının atatürk'ün emriyle kapatıldığı da doğrudur. atatürk, aynı önceden mason olup sonradan masonluk aleyhtarı olan diğer iki lider cemal abdül nasır ve lenin gibi, bir ulus devlet kurduktan sonra, diğer bütün dernek ve kurumlar ile birlikte mason derneğini de kapatmak istemiş, ancak o tarihteki üst düzey yöneticiler sayesinde, mason derneği lağvedilmemiş, sadece şartların çalışmaya daha uygun olduğu bir tarihe kadar uykuya dalmayı tercih etmiştir.

    edit: anlayamadığım husus şu, bu ve benzeri entryler hemen saniyesinde zamanın ötesine gönderiliyor. halbuki, yazdıklarım son derece objektif bilgiler, kişisel değer yargısı taşımıyor. eğer bu mekan kutsal bilgi kaynağı ise katılmadığınız hususlar var ise bunun altına siz de onları yazın. kötüleyince içiniz rahat ediyorsa onu bilemem tabi.

    einstein'ın hakkı varmış, hakikaten ön yargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zormuş.

    masonluk hakkında, mason olmayan bir kişi tarafından gerçek anlamda objektif bir eser okunmak isteniyorsa, alexander piatigorsky'nin yazdığı kim korkar masonlardan? isimli kitap hararetle tavsiye olunur. kitap ile ilgili daha geniş bilgi şu linkten görülebilir: http://www.kitapyurdu.com/…982/kimkorkarmasonlardan
  • ``viki pediye göre dereceleri şu şekil bişeymiş.

    1. derece: çırak
    2. derece: kalfa
    3. derece: üstat
    4. derece: ketum üstat
    5. derece: mükemmel üstat
    6. derece: sır kâtibi
    7. derece: nazır
    8. derece: bina emiri
    9. derece: dokuzlar’ın seçilmiş üstadı
    10. derece: onbeşler’in seçilmiş üstadı
    11. derece: yüce seçilmiş şovalye
    12. derece: üstat mimar
    13. derece: solomon krallığı’nın şovalyesi
    14. derece: yüce üstat (kutsal kubbe büyük seçilmişi)
    15. derece: doğu şovalyesi(kılıç şovalyesi)
    16. derece: kudüs prensi
    17. derece: doğu ve batı şovalyesi
    18. derece: salipverdi şovalyesi (güllü haç şovalyesi) *
    19. derece: büyük pontif(yüce iskoçyalı)
    20. derece: düzenli locaların büyük saygıdeğer üstadı
    21. derece: prusya şovalyesi
    22. derece: lübnan prensi(kral baltası)
    23. derece: sır sandığı başkanı *
    24. derece: sır sandığı prensi
    25. derece: tunç yılan şovalyesi
    26. derece: iskoçyalı papaz(inayet prensi)
    27. derece: kudüs tapınağı’nın hakim amiri
    28. derece: güneş şovalyesi
    29. derece: saint andre büyük iskoçyalısı
    30. derece: seçilmiş büyük kadoş şövalyesi
    31. derece: büyük müfettiş kumandan
    32. derece: kutsal sır yüce prensi
    33. derece: hâkim büyük genel müfettiş

    ben mümkünse 30. dereceyi atlamak istiyorum. türk insanı kelimeleri sündürmeyi sever. adımız godoşa çıkmasın.
  • kesinlikle herhangi bir kariyer, zenginlik, konum, torpil beklentisiyle girilmemesi gereken oluşumdur. zaten, girerken bunlara masonik ilişkilerin kullanılıp ulaşılamayacağı daha girdiğiniz gün açıkça söylenir. onları umarak gelenler de en geç 1 yıl içerisinde zaten kendileri ayrılırlar.

    ay sonunu zor getirenini, dernekte 50 lira verip yemek yiyemeyeni de gördüm. genç arkadaşlar finansal durumu hayat boyu sabit giden bir şey görmek eğilimindeler ama girerken parası olan birisi, arada yaşlanıyor, batıyor, çıkıyor ticaret yapıyorsa, bir hayatta en dibi de en zirveyi de görebiliyor. bunun yanında, tabii ki çok zenginler de var, örneğin benim tanıdığım birinin 400 milyon dolar civarı bir serveti var diye tahmin ediyorum. ama güzel olan da bu zaten, baktığınızda çevrenizdeki insanların hepsi aynıdır veya benzerdir: örneğin arkadaşlarınızın çoğu ya aynı mahalleden, aynı okuldan, aynı işyerindendir, ya da aynı çevredendir. yaşları da benzerdir. mesleki olarak bile, örneğin bir matbaacının arkeolog dostu olamaz, ya da ne bileyim devlet memurunun kalp cerrahı arkadaşı olamaz. hem finansal olarak konumları farklı olabilir, hem de işleri gereği bir araya gelmeleri zor olur. masonluk işte bunu sağlıyor: 40'lı yaşlarda, 80 yaşında belki beni 100'e katlayan serveti olan, başka dinden, bambaşka bir meslekten, bambaşka bir semtten biriyle muhabbetim oluyor. hayat böyle bir şey değil arkadaşlar, dostlarınızı ille de bir şey elde edilecek kişiler olarak görmeyin, biriyle karşılıksız fikir alışverişi veya sadece çay içmek size uzak geliyor olabilir ama o zaman kendinizi gözden geçirin...

    edit 1: nedense ilginc bir şekilde tutmuş bu paylaşımım. olayi zenginler kulübü olarak gören canlar, çıkartın verin parasını kardeşinizin demişler. kardesim zaten yapıyoruz, başka yerden aşağılamaya çalışsaydın, belli bir seneyi doldurmuş, 40-50 senelik uyelerin yemek parası masaya paylastirilir, usulen alınmaz zaten de, bazen de adam senden 20 yas buyuk mesela, durumu bozuk, biliyorsun ama çıkartıp, tıfıl halinle "ben seni çekeyim baba" diyemiyorsun adama...simdi rahmetli oldugu için söyleyebiliriz belki, prof.ısikara mesela hayatının son döneminde cok mali sıkıntılar çekti ama tv'a falan çıktığı için adami zengin saniyordu herkes. bir de ünlü olunca da kimse yemek parasını denklestiremiyor olduğuna inanmiyor belki ama oluyor işte, tekrar etmek gerekirse hayat uzun, sakin bir nehir gibi akmıyor. loca üyelerinin yaklaşık 3'de biri yani yaklaşık 5000 kişi, senelik 1000 liralık aidatı bile ödeyemiyor. hayatinda hiçbir derneğe üye olmamış arkadaşlar dernekcilikten bihaber acayip işkembe-i kubradan sallıyorlar. bir başka derneğe daha üyeyim, spor kulübü ama bildiklerinizden degil, semt kulübü, üyelerimizin yarısı 1 senelik, dörtte biri 3 seneden uzun donem aidat takmış durumda, masonluktaki gibi yaşları 80-90, "ver lan su parani"diyemiyorsun adama, belli bir saygı çerçevesinde hatırlatıyorsun,atamıyorsun da kolayına parayı ödeyemiyor diyor, adam arada dernekten faydalanıyor havuza mavuza giriyor osura osura, 6-7 sene sonra artık anca atabilirsen,divan üyesi bilmem nesi değilse atıyorsun. mesela, besiktaş kulübü de mason locasıyla aynı parayı alıyordu ilk girişte bildiğim kadarıyla üyelik için, geçen gün kulüp 250 tl'lik yıllık aidatlarını 3 dönem üst üste ödemedikleri gerekçesiyle 328 üyesini ihraç etti. aynı mantıkla gittiğinizde, "ooo beşiktaş'a üye olacak paraları varmış da, 250 lira ödeyememişler mi?" diyebilirsiniz, ama bilemezsiniz, adamın belki 20 sene önce vardı parası, şimdi yok, bir sıkıntı geçirdi, hastalığı var, iflası var, boşanması var, var oğlu var... çok kesin yargılarda bulunmamak lazım başkalarının bilmediğimiz hayatları üzerine. bir tanıdık annesini ameliyat ettirdi, seri ameliyatlar yapılması gerekiyordu, elindeki evini satıp, hepsini bu ameliyatlara harcadı, 6 ay önce milyonu vardı potansiyel olarak, şimdi yok hiçbir şeyi, adama gidip " bin liran da mı yok, hede hödö" çekebilirsiniz, insan değilseniz ama siz bilirsiniz...

    edit 2: " girenler son derece is bağlamak için girer" söylemi de beni benden iyi taniyanlardan geliyorsa eyvallah da, yok öyle değil diyorum, yok bizim bir falanca vardı, o bence öyleydi sen bilmiyorsun....bunun bir varyanti da 33'ler varmış, büyükler, sen bilmezsin, sen piyonsun falan. onu diyenlerle hele hiç muhatap olamamak lazım, zaten işin ana fikri tam tersi, harici hayatta ne olduğun önemli değil, herhangi bir hiyerarşi yok esasen 33 derecedeki adamla 1 derecedeki arasında. yine de babama sordum hiç para kazandı mi bu isten diye, kendi işini yapan birisi, 40 senede bir iş geldi, bugunun 40 bin lirasını kazandım dedi...40 senede toplamda daha fazla aidat verirsin. peder de ben de gerizekaliyizdir,paradan falan çakmayiz, sizin bir huseyin efendi vardır, yapmıştır, helal olsundur, siz oradan yürütün argumaninizi ne diyeyim. genelleme de her zaman yanlış bir şey: geçen gün taksiye bindim, şoför "abi istanbul'da 35 bin taksi şoförü var, millet bir tane kötü şoföre denk geliyor, taksi şoförleri şöyle kötü falan diye konuşmaya başlıyor, ben işimi hakkıyla yapmaya çalışıyorum, bir kötü örnekten 35 bin kişiyi aynı çuvala koyuyor insanlar düşünmeden" dedi. bu da öyle işte.

    edit 3: söylediğim hiçbir şey yalan değil, ama ön yargı kötü bir sey, neyse siz inanmak istediğinize inanın. "bütün masonlar zengindir, hepsi acayip iş bağlarlar locada, siyasetle iç icelerdir, hepsi yahudi'dir" vs vs... ne diyeyim arkadaşım, neye istersen ona inan, o zaman ne diye gelip baska sey söyleyen adamla tartışmaya giriyorsun ki, fikrini değiştirme ihtimalin yoksa...işin kötüsü bilmiyorsun da bir sey, cahil adamlar gibi kulaktan dolma konuşuyorsun boş boş, senin zamanına da yazık, seni okuyana da yazık.

    edit 4: son olarak, şimdi düşündüm de benim sürekli görüştüğüm yaklaşık 60 kişiden zaten yarısı 75 yas üzeri emekli, adamin is hayatıyla herhangi bir bağlantısı kalmamış ki, is hayatıyla ilgili bir alışverişimiz olabilsin, kalan 30 kişinin de 15'iyle falan samimiyim, gerisi merhaba merhaba, o 15'in de içinde kendi işini yapan, zengin denilebilecek 2 kişi var, hiçbirinden de bir şey istemedim, issiz kaldığımda da bana is bulun, is verin demedim,7 ay sürdü işsizlik dönemim. söylesem yardımcı olurlar miydi, bilmiyorum, ama mesela çok iyi arkadaşın vardır, o an paraya sıkısmışsindir,para muhabbetine girmek istemezsin,çünkü ödeyemezsen borcunu falan zamanında ezilirsin, o adam sana baska bakmaya başlar, arkadaşlığınız bozulabilir. burada da böyle bir durum oluşuyor parayla, işle ilgili konularda, varsa da karşı tarafta sen istemeyebiliyorsun... onun dışında da zaten, bilen biri anlatsın da ben de öğreneyim, maaşlı adamin ne gibi bir is baglantisi olusabiliyor ki derneklerde. ne bileyim adam cerrah mesela, açık kalp ameliyatını nasil yapiyor,o an aklından neler geçiyor falan onu anlatiyor, çok ilginç de maddi anlamda ne yararı var bana, benim sirket fabrika ekipmanları üretiyor, oooo getir o kalbi bize üretim hattina koyalım mı? diyorsunuz siz o tur durumlarda, ben pek anlamıyorum herhalde bu networking isinden.
  • masonluk ile uzaktan yakından hiç bir alakam yok. ama bu adamların yaptığı şeyi sonuna kadar destekliyorum.

    masonlara objektif olarak dışarıdan baktığımda imparatorlara, krallara, papalara, kısaca askeri gücü elinde bulunduran güçlerle, siyasi ve belki de biraz istihbarat gücünü kullanarak mücadele etmişler ve yüzyıllar boyunca verdikleri bu mücadeleyi kazanmışlardır.

    zamanının kafası çalışan insanları, bu mutlak güçler tarafından yapılan zulümlere, ağır vergilere, aklı uçkurunda olan krallara karşı nasıl mücadele edebilirdi? düşünün yerinizde yurdunuzda aileniz ile yaşıyorken birden bire karşı tepeden bir ordu evinize doğru yaklaşıyor. ya bu güce karşı koyarak öleceksiniz yada kızınızın cariye, oğlunuzun da asker olarak götürülmesine ses çıkarmayacaksınız. ayrıca yıllık %20'de mahsülünüzü kral hazretlerine bırakacaksınız. bu vergi sayesinde kral tarafından ayrıcalıklı korunmaya (!) sahip olacaksınız.

    bu güçlere karşı bireysel olarak veya sivil toplum kuruluşları kurarak yada hukuk mücadelesi verecek haliniz yok. kolektif bir şekilde mücadele etmek zorundasınız. mecburen gizli bir yapı kurmak ve bu zulüm içeren düzeni yıkmak zorunda kalırdınız.

    bu düzenden memnun olan insanlar, pek tabi ki de masonluğa karşı çıkmış ve hakkında kara propaganda yapmışlar. şahsen ben bu despot kralların yerine masonluğu tercih ederdim.

    kutsal kitaplarda, şeytan ne diyerek yaratıcıdan kıyamete kadar zaman istemiştir? insanlar arasında bozgunculuk çıkarıp ve onları birbirine düşüreceğim diyerek zaman istemiştir. bilin bakalım bu bozgunculuğu çıkaran, kişileri birbirine düşüren kimlerdir? evet doğru bildiniz :sınır çeken kral yada siyasetçiler ve din adamları.

    işte buna aydınlanma diyor masonlar. dogmalara inanma, doğru yolunu kendin bul diyorlar. pekte haksız sayılmazlar.
  • hakkındaki en büyük yanılgılardan biri masonluğun tüm dünyada aynı şekilde faaliyet gösterdiğini ve dinamiklerinin aynı olduğunu zannetmektir. japon, iskoç, ingiliz, türk, fransız, italyan masonluğundan birine bakıp (ki bunların tamamının tarihine bakmanız epey bir vaktinizi alır) hmm demek ki masonluk böyle bir şey derseniz büyük yanılırsınız.

    iskoçya büyük locası müzesinin küratörü robert cooper'dan bir alıntı yapalım,
    "gizli bir örgüt olsak nasıl haberiniz olur bizden? burası herkese açık bir bina, internet sitemiz, facebook ve twitter sayfamız var. hatta basına reklam veriyoruz. ama yine de dünyayı yöneten 'gizli örgüt' oluyoruz! asıl gizli örgüt mafya'dır, çinli organize suç şebekeleridir. onların bizim gibi kütüphanesi ya da müzesi yok."

    müzeyi duyunca şaşırdınız mı?
    iskoçya büyük loca ve müzenin kapıları tüm ziyaretçilere açık ve isteyen herkes arşivlere bakabilir. dünyanın birçok yerinde müzeler var ve ziyaret edebilirsiniz.

    bugünkü döviz kurlarıyla kim gidecek oraya derseniz haklısınız, alttaki videolarla idare edin, olur da ziyarete giderken tesadüfen mason bir taksi şöförünün kullandığı taksiye binerseniz şaşırmayın ama.

    isviçre
    pensilvanya
    londra
    filadelfiya (@bu nick turkce harf icermez'e teşekkürler)

    bırak bunları, bana masonluğa daha fazla üfürmek ve kötülemek için daha fazla magazin bilgisi ver diyorsanız italyadaki p2 (propaganda due) locasını biraz kurcalayıp altyapınızı genişletebilirsiniz. şeytana tapınma, dinsizlik, keçi kanı içme vs hep aynı argümanlarla nereye kadar değil mi ama?

    hadi bakalım
  • tanim olarak masonluk, insanligin du$unsel ve toplumsal geli$mesi amacini guden ve dunyada yuzu a$an ulkede milyonlarca insani ailesi içine katmi$ bir ogreti ve kurulu$un adidir. masonluk evrenseldir. 1785'te lozan'da toplanan uluslararasi mason kurultayinda $u temel ilkeler dunya masonlugunca kabul edildi: "masonluk, insanin toplum halinde ya$ayi$indan beri var olan bir karde$lik kurumudur. ogretisi evrenin ulu mimari adiyla simgelenen ustun bir gucun varligini tanimaktir."masonlugun bu evrenselligi 1953 kurultayinda da yinelenmi$ ; insanlar arasinda din, mezhep, soy ve sinif ayrimi gozetmeyen bir karde$lik kurulu$u oldugu belirtilmi$tir.

    i.o. 960 yillarina kadar giden en eski efsane unlu mimar adon hiram ile ilgilidir.kalfalari tarafindan çikar ugruna oldurulen hiram, tum mason rituellerine yerle$mi$, tevrat'ta, krallar kitabinda, tarihlerde adi geçen bir efsane kahramandir. promete nasil uygarligin semboluyse, hiram da masonluk ulkusunun vazgeçilmez bir simgesidir. hiram'in oldurulu$unun ardindan masonlar (yapi i$çileri, duvar ustalari) ilerleyen yillarda zanaat birlikleri kurdular, roma okullari , vii. yy da cermen ve ingiliz ulkelerinde (gilde, childe) denen mason localari bunlar arasindaydi. masonluk tarihinde ilgi çekici bir diger olu$um templiers (tampliye $ovalyeleri) tarikatiydi. tarikatin amaci "hak dininden olmayan kafirlerle" sava$mak oldugundan binlerce yapi i$çisi haçli ordulariyla birlikte islamliga kar$i sava$ti ancak yenilince fransa'ya donduler oradan tum avrupa'ya yayildilar. zanaatlari nedeniyle papazlardan ve prenslerden daha çok mala ve zenginlige kavu$tular. ancak templiers zenginliklerini ele geçirmek isteyen kral ve papa i$birligi yaparak onlari ortadan kaldirdi.adaletsiz $ekilde yargilanip olume mahkum edilen templiers tarikati yakilarak olduruldu.
    18. ve 19. yy larda yeniden geli$en mason loca sistemi, degi$ik donemler ardindan bugune ula$an ulku ve ilkelerini olu$turdu ve bu ilkeler uzerinde tum dunyada stabilite saglandi.masonluk onceleri gerçegi fizikotesinde (metafizikte) aradi ve tanrisal varligin ne oldugunu ara$tirdi. daha sonra gerçegi dogada aradi. gunumuz masonluguna gore ise "gerçek" gozlem ve deneyle elde edilen bilgidir, bilimin yoludur.bu nitelikleriyle masonluk bir din, bir felsefe degil, bir du$unme sanatidir.
  • dan brown'ın güzel ama kendi kalitesinin altında, tekrara düştüğü romanı "kayıp sembol"de irdelediği topluluk. kitabında şöyle bir kısım var mason abilerle ilgili:

    "…langdon, “belki de masonlara veya eastern star’a (kadın mason topluluğu) katılıp, bunu kaynaklarından öğrenmelisiniz.”

    genç bir erkek öğrenci, “aralarına katılamayız,” diye karşı çıkmıştı. “masonlar çok gizli bir topluluktur.”

    “çok mu gizli? gerçekten mi? peki o zaman neden masonlar belirgin yüzükler, kravat iğneleri veya rozetler takıyorlar? mason binaları neden açık bir şekilde işaretlenmiş? toplantı tarihleri neden gazetelerde duyuruluyor?” langdon şaşkın yüzleri görünce gülümsemişti. “arkadaşlar, masonlar gizli bir topluluk değil… sırları olan bir topluluktur.”

    birisi, “aynı şey,” diye mırıldanmıştı.

    “öyle mi?” langdon, ona meydan okuyordu. “sizce coca cola gizli bir topluluk mudur?”

    öğrenci, “elbette değil,” demişti.

    “peki ya şirket merkezinin kapısını çalıp klasik cola’nın tarifini isteseydiniz?”

    “asla söylemezler.”

    “kesinlikle. coca cola’nın en büyük sırrını öğrenmek için şirkete girmen, yıllarca çalışman, güvenilir biri olduğunu kanıtlaman gerekir. ardından da gizlilik yemini edersin.”

    “yani farmasonluk şirket gibidir diyorsunuz.”

    “bir de şu var; masonlukta katı bir hiyerarşi söz konusudur ve gizliliği fazlasıyla ciddiye alırlar.”

    genç bir kız, “amcam bir mason,” diye seslenmişti. “ve yengem bundan nefret ediyor, çünkü ona bu konudan hiç bahsetmiyormuş. masonluğun tuhaf bir tür din olduğunu söylüyor.”

    “ortak bir yanlış algılama.”

    “din değil mi?”

    langdon, “turnusol testi yapalım,” demişti. “profesor witherspoon’un karşılaştırmalı din dersini alanlarınız var mı?

    pek çok el havaya kalkmıştı.

    “güzel. peki söyleyin bakalım bir ideolojinin din kabul edilebilmesi için gerekli olan üç önkoşul nedir?”
    bir kız, “temin etmek, inandırmak ve dönüştürmek,” demişti.

    “doğru. dinler kurtuluşu temin eder, belli bir ideolojiye inanır ve inanmayanları dönüştürürler.” sonra durmuştu. “ama masonlukta bu üçünden hiçbiri bulunmaz. masonlar herhangi bir kurtuluş sözü vermezler, belirli bir teolojileri yoktur ve sizi dönüştürmeye çalışmazlar. doğrusunu isterseniz, masonluk localarında dinden bahsetmek yasaktır.”

    “o halde… masonluk din karşıtlığıdır.”

    “tam tersine. mason olmanın önkoşullarından biri de yüce bir güce inanmaktır. masonluktaki dinselikle herhangi bir din arasındaki fark, masonların bu yüce güce özel bir isim veya tanımlama yüklememeleridir. tanrı, allah, buda veya isa gibi teolojik kavramların yerine yüce varlık ya da kainatın yüce mimarı gibi terimler kullanırlar. farklı inanışlara sahip masonlar bu sayede bir araya gelirler.”
    birisi, “biraz acayip,” demişti.

    langdon, “veya belki de açık fikirli, olabilir mi?” diye sormuştu. “kimin tanrı kavramının daha iyi olduğu gerekçesiyle kültürlerin birbirini öldürdüğü bir çağda, masonların hoşgörü ve açık fikirlilik geleneği övgüye değer kabul edilebilir.” langdon sahneyi adımlıyordu. “bundan başka, masonluk tüm ırklardan, renklerden ve inançlardan insanlara açıktır ve hiçbir şekilde ayrımcılık yapmayan bir kardeşlik sunar.”

    “ayrımcılık yapmaz mı?” üniversitenin kadın araştırmaları merkezi’nden biri ayağa kalkmıştı. “kaç kadının mason olmasına izin verildi profesör langdon?”

    langdon teslim olur gibi ellerini havaya kaldırmıştı. “haklı bir yaklaşım. farmasonluğun kökleri geleneksel olarak avrupa’daki taş ustaları birliklerinden gelir ve bu yüzden bir erkek cemiyetidir. birkaç yüz yıl önce, kimilerine göre 1703’te, eastern star ismiyle bir kadın locası kurulmuştu. bir milyondan fazla üyesi var.”

    kadın, “yine de masonluk, kadınların dışlandığı güçlü bir örgüt,” demişti.

    langdon, masonların artık ne derece güçlü olduklarından pek emin değildi ve bu konuya girmeyecekti. günümüz masonlarına dair algılar, onların giyinip süslenmeyi seven bir grup zararsız yaşlı adam olmalarından, dünyayı yöneten güçlerin yer altı lobisi olduklarına kadar değişiyordu. ama şüphe götürmeyen şey, ikisinin arasında bir yerde bulunduklarıydı.

    arka sıralardan kıvırcık saçlı genç bir adam, “profesör langdon,” diye seslenmişti. “masonluk gizli bir cemiyet değilse, örgüt değilse, din değilse, peki o zaman nedir?”

    “şey… eğer bunu bir masona sorsaydınız, size şöyle bir tanımlama yapardı: masonluk simgesel anlatımlarla gizlenip, sembollerle aydınlatılan bir erdem sistemidir...”"
  • hayatimda sadece 1 tane mason tanidim, o da bayagi ust derecelerde oldugu belli (derece soyemiyorlar) 70 yaslarinda bir amca. adam agzini acinca adeta ortam aydinlaniyor amk. dinden biyolojiye, uzay fiziginden varolus felsefesine, hatta atom partikullerine kadar hersey hakkinda o kadar bilgili ve o kadar net konusuyor ki, carl sagan gorse onunde dugmelerini ilikler. tum masonlar boyle mi bilmiyorum ama bey amca sayesinde saygi duydum.
  • ingiltere, galler ve iskoç ritlerine bağlı toplam 300 bin üyesi haricinde, dünyanın çeşitli bölgelerinde ve tarihin farklı zaman dilimlerinde binlerce üyesi olan kardeşlik. sahip oldukları mitler, ritüelleri ve yeminleri dolayısıyla ilk bakışta ürkütücü görünseler bile aslında değillerdir. yardımsever bir birlikteliğin tohumlarını yüzyıllar evvel atmışlar ve bugün de sürdürmektedirler. keza, amerika birleşik devletleri'nde öksüz çocuklara, hür masonlar derneği tarafından yapılan bağışların 5 yılda 25 milyon dolarlık bir miktara ulaşması da bunun en büyük kanıtlarındandır aslında. sembolleri, tapınağın inşasında sorumlu olan ustabaşıların sahip olduğu bir gönye ve bununla ters bir kompozisyon oluşturacak şekilde yerleştirilmiş pergeldir. masonluğa kabul edilen kişiye ise sembolik olarak 24 inçlik bir çekiç hediye edilir, ki bu çekiçin 24 inçlik olmasının sebebi günün 8 saatinin tanrıya şükretmek, diğer 8 saatini sahibi olduğu işi, kardeşlerine ve kardeşliğe fayda sağlamak adına hakkını vererek yapmak, diğer 8 saatinde de tanrının emaneti olan bedenini dinlendirmesi gerektiğinin anımsatılmasıdır.

    süleyman tapınağı'nın inşasında görev alan, vasati 30 bin işçinin kendi aralarında kalfa-çırak ilişkisi ışığında şekillenen bir hiyerarşiye sahiplerdi ve hür masonların -başka bir deyişle farmason- bu hiyerarşisi 3 dereceden oluşmaktaydı. kendi içlerinde "operatif" ve "spekülatif" olarak ikiye ayrılırlar. operatif masonlar, ekmeklerini taştan çıkaran işçilerdir ve hür masonlukla alakaları olmayabilirdi. spekülatif masonlar ise, halk dilinde "godoman" olarak tabir edebileceğimiz para babaları, uzun lafın kısası "beyaz yakalılar"dır.

    insanlara korkutucu gelmesinin temelinde yatan şey ise, şüphesiz ki inisiyasyon törenleridir. bilhassa baş masonluk mertebesine yükseliş töreninde, süleyman tapınağı'nın baş mimarı olan hiram abiff'in öldürülüş sahnesi, locadaki masonlar tarafından canlandırılır. bir başka neden ise, ettikleri ketumluk yemininin ciddiyetini ve durumun hassasiyetini simgelemek için başvurulan yöntemlerdir;

    "bu kardeşlik yeminini bozarsan bedenin, suyun iki kez çekildiği bir sahile gömülecek ve evren'in yüce mimarı tarafından medcezir ile cezalandırılacak, kalbin yerinden sökülecek, dilin boğazının kökünden kopulacak ve bağırsakların deşilecektir."

    bu yemin törenlerinde mason adayına beyaz bir içlik giydirilir. beline üç tur zincir dolanır ve sol paçası sıvanır. üstadı muhteremin ve locanın karşısına bu şekilde çıkan ve masonluğu onaylanan kişi, bütün kıyafetlerini ve üzerindekileri lobide bırakmıştır ve üstadı muhterem ona şu soruyu yöneltir;

    "hür mason arşivlerine kaldırılmak üzere, maddi değeri olmayan metal bir eşya vermeni istiyoruz. arşivlerimize, diğer kardeşlerimizinkilerin yanına kaldırılacak."

    bunu duyan mason adayı paniğe sürüklenir, çünkü üzerinde bir içlik ve bir zincirden başka hiçbir şey yoktur. kendini kötü hisseder ve loca karşısında küçük düştüğünü hisseder. içeriye gittiği takdirde iğnesini ya da kol düğmelerini getirebileceğini söylemeye yeltendiği anda üstadı muhterem;

    "bu anı hafızana kazımanı istiyorum. içinde bulunduğun aciz ve utanç verici durumu. eğer ki bir gün kardeşlerinden biri, senin şu anda olduğun konumda olursa ve senden yardım isterse, bu yardımı bir saniye bile düşünmeden vereceğine artık eminiz."

    elbette bu insanların, bu kadar büyük sırların gizliliği karşısında edinmesi gereken bir savunma mekanizması da vardır ki, bunun adı "gizlilik"ten başka hiçbir şey değildir. kendi aralarındaki tokalaşmaları, bir nevi şifreleme taktiğidir. şöyle ki, iki mason karşı karşıya geldiklerinde ve bunu teyid etmek istediklerinde şöyle bir diyalog yaşanır;

    (tokalaşmalar, masonluğun derecesine göre eli sıkan kişinin baş parmağının,
    sıkılan elin işaret parmağının avuca bağlandığı yere bastırılmasıyla başlar.
    bu sinyali alan diğer mason, sorar.)

    - bu tokalaşmanın bir adı var mı?
    + elbette var.
    - söyleyecek misin?
    + adını bu şekilde öğrenmedim, bu şekilde veremem.
    - peki nasıl verebilirsin?
    + harfleri böler ya da sırasıyla veririm.
    - böl öyleyse.
    + ja.
    - kin.
    + jakin.

    diyalog sırasında işaret parmağının avuca bağlandığı noktaya bastıran kalfa mason,
    teyid işleminden sonra işaret parmak ve orta parmağın birleştiği noktaya basar
    ve "password accepted" tadında bir yeşil ışık yakar.
hesabın var mı? giriş yap