• eh, iki aydır yoğun bir şekilde, türkiye'de satışta olan hemen hemen tüm c sınıfı otomobilleriyle yaptığım test sürüşleri ve araştırmalarımın ardından hakkında bir iki kelam edebileceğim araçtır. öncelikle söylemem gerekir ki; japon otomobillerine, ülkemizdeki satmak için araba alma ekolü -bir başka deyişle ikinci el piyasasına verilen önem- nedeniyle hakettiği değerin verilmediği bilinen bir gerçek. ben her sene araba değiştiririm derseniz japon arabasıyla zarar edersiniz. ancak yüksek donanımı, kaliteyi ve konforu düşük fiyatla istiyorum, uzun uzun kullanacağım derseniz tabii ki japon paklar. **

    yıllardır yapılan en sorunsuz araç araştırmalarında; mazda, mercedes, honda, toyota ve mitsubishi ilk 5'te yer alıyor. bu araştırmada, ortaya çıkan sorun/satılan araç gibi bir oran kullanıldığından, "japon zaten az satıyor tabii ki daha az sorun çıkar" gibi düz fikirlerin geçersiz olduğunu belirtelim. bu 5 markanın ardından gelen en sorunsuzlar da volvo ve nissan gibi markalar. opel, renault, citroen gibi markalarda ise %50'ye yaklaşan arıza oranları görüyoruz. bu konuda en başarısızı ise alfa romeo imiş %54 arıza oranı ile. parça fiyatları da hiç öyle yüksek değil eskisi gibi, bugün rahatlıkla ucuza yan sanayisini bulabiliyorsunuz herhangi bir parçanın, orijinalini isterseniz de volkswagen ile yapılan karşılaştırmalarda parçalar genellikle daha ucuz japon araçlarında. distribütorün de istenilen parçayı getirme zorunluluğu olduğunu göz önüne alırsak servis ve yedek parça konusunda japon araçlarının sorun olduğu konusunun şehir efsane olduğunu belirtebiliriz.

    mirsubishi lancer hakkında tez elden bilinmesi gereken şey, aracın iç mekan tasarımında çok iddialı olmadığı. ha benim gibi sade tasarımlardan hoşlanan biri iseniz bu bir problem teşkil etmemekte. konsolda ve döşemelerde kullanılan gösterişsiz plastik madde bmw 1 serisindeki ile aynı denebilir, malzeme kalitesi fena değil. fakat kokpitim uçak kokpiti gibi olsun, 56 adet klima tuşundan ışıklar fışkırsın göstergem kalpleri fethetsin diyorsanız, örneğin bir chevrolet cruze'daki iç mekan gösterişini bu araçta bulamazsınız. "cruze şikayet" aramasını google'da yaptığınıza pişman olursunuz o ayrı, liste rakamlarının çok üstünde 11-12 litre olan yakıt tüketimleri, motor, şanzıman ve balata sorunları derken chevy'den tamamen soğursunuz. ha bir gerçek var ki şikayetlere bakacak olursak hiç bir arabayı alamayız, çünkü şikayetlerin pek çoğu otomobil hakkında bilgi sahibi olmayan insanlar tarafından veya kullanım hatasından kaynaklanmakta.

    bilgi eksikliği demişken, anadolu'nun yağız delikanlıları tarafından hunharca kullanılan araçlar perte çıkınca bu aracın kötülüğünü göstermiyor pek çok kişiye göre. esp denen icat süper harika bir buluştur fakat bozuk yolda 30 km/s ile almanız gereken virajı 130 km/s ile almaya kalkarsanız o bile sizi kurtaramaz. ayrıyeten 180 km/s ile duvara geçirirseniz, ölürsünüz. hangi araç olduğu farketmeksizin, ölürsünüz. "benim amcaoğlu 240'la kaza yaptı burnu kanamadı" derseniz pek tabii aynı yoldan gitme özgürlüğü size ait. aracın bu tip şiddetli kazalarda perte çıkması, son yıllarda standart haline getirilen malzeme ve yapım tekniklerinden kaynaklanmaktadır. yeni güvenlik anlayışına göre, aracın emdiği darbe ne kadar yüksek olursa, arac içindekilerin veya çarpılan yayanın hayatının kurtulması ihtimali o kadar yükseliyor. "abi direğe bir vurdum kaporta diye bir şey kalmadı ya" demeniz bu yüzdendir. kazadaki gelen darbe yumuşak malzeme tarafından absorbe ediliyor ve size en az şekilde yansıyor, sonuç olarak kaporta yok oluyor ama sizin de boynunuz kırılmamış oluyor.

    fazla konumuzdan çıkmadan devam edelim; mitsubishi lancer, mazda 3 ile birlikte sınıfının en iyi yol tutuşuna sahip iki araçtan biri. pek tabii bunu sadece ben değil bengt halvorson* söylüyor. bunu zaten aracı kullanırken hissedebiliyorsunuz. test sürüşü yaparken yanınızda oturan görevli kendine güvenle "bas abi, bas abi korkma" diyor fakat siz tabii onun istediği hızlara çıkamıyorsunuz, çıkmayın da zaten alışık olmadığınız bir arabada.** nitekim araç güven veriyor, sürüş konforu kesinlikle sınıfının üst derecelerini hak ediyor. bu konuda en büyük eksik denilebilecek olan, cruise control'un olmayışı, bana hiç bir zaman kullanışlı gelmedi fakat kullanan insanlar da var bu özelliği.

    tamamen subjektif bir yorum olarak söylemem gerekiyor ki; c sınıfının en rahat koltukları bu arabada abicim. ben ki bilgisayar başında oturmak için özel koltuk** sipariş eden adamım, bu benim için çok önemli bir konu. örneğin çok beğendiğim bir başka japon olan mazda 3'ün koltukları kesinlikle rahatsız kalıyor bunun yanında. benim gibi her gün araba kullanan ara sıra uzun yola giden biri için çok mühim bir mevzu kanımca. inanılmaz rahat koltuklar, evet. ayrıca gidip aracın arka koltuğuna oturursanız, aracın iç mekan genişliği bakımından c sınıfı değil de d sınıfında olduğunu düşünebilirsiniz zira içi gerçekten çok geniş, ferah ve rahat.

    yakıt tüketimi ise zaten bu aracın en iddialı olduğu konu, o yüzden pek fazla söz etmeyeceğim. 100 km'de şehir içi 7,6 şehir dışı 4,7 karmada 5,8 litre gibi liste rakamlarına sahip. yaptığım araştırmalara göre bu rakamlar genelde kullanıcılar arasında maksimum olanlar oluyor, yani genellikle kullanıma bağlı olarak daha düşük yakıt tüketimine sahip olanlar var. tüketimle ilgili tek bir şikayete denk gelmeyişim de bunu doğrular nitelikte, yani cruze'daki gibi 5 yazıp 10 olma gibi bir durum söz konusu değil burada. daha önce verdiğim örneğin üzerinden gidiyorum, neden hep cruze'a bok atmışsın demeyin sonra.

    güvenlik konusunda bahsedilmesi gereken, mitsubishi patentli rise diye bir sistem var. hakkında pek çok otomobil inceleme dergisinde övgüyle bahsediliyor. ayrıca derim ki gidip bir sefer showroom'da opel astra'nın kapısını açıp bakın, sonra da lancer'ın kapısını. lancer'ın kapısı niye bu kadar kalın diyeceksiniz. bunun cevabını da ben değil hemen showroom'un yanında bulunan servis yetkilisi size izah edebilir. öte yandan güvenlikle ilgili özellikleri tam takır tüm testlerden geçmiş bir araçtır.

    tasarım konusu oldukça göreceli, fakat mevzubahis aracın "köpekbalığı" tasarımının hayranı olan pek çok kişi var. kanımca beyaz rengin ve sedan kasanın çok yakıştığı az sayıda araçtan biri. iç tasarımda ne kadar sadeyse dış tasarımda o kadar iddialı olmuş benim fikrime göre.

    çok uzattık ama sonuç olarak; ikinci elde satarken zorlanırım diyorsanız volkswagen'den şaşmayın. ama alırım yıllarca kullanırım tepe tepe, benim için sürüş keyfi ve fiyat/performans oranı önemli diyorsanız en güzel seçeneklerden biri. avrupalı araçların şişirilmiş fiyatlarını haketmediğini düşünen biri olarak, sokaktaki onyüzbinmilyon aynı araçtan birine sahip olmamak da cabası diyorum. farklı olmak güzel gerçekten, kısa zamanda parayı denkleştirip almayı düşünüyorum sıfır bir tane, hadi hayırlısı.
  • need for speed underground 2 ile alakasını başlığa yazan ilk kişi olmanın şaşkınlığını yaşıyorum. bu arabanın ismini duyunca insanın aklına ilk nfs gelmez mi abicim. hani bizim değerlerimiz, nerde gelenek göreneklerimiz.
  • harika bir yazarın aydınlatmasıyla ertesi sabah araç alan harika bir yazarın aydınlatmasıyla ertesi gün aldığım araç. ikinci elde o fiyatlara o kalitedeki en mantıklı araç. peki niye? 2. el c sınıfı araçlara şöyle bir baktım. ikinci elde en makul fiyata sahip araç bu. 2010 üstü aynı km'de, aynı temizlikte araçlardan; toyota corolla 1.3 benzinliler 38bin tlden, corolla 1.6 benzinliler 42 bin tl den, auris benzinliler 38bin tl den, auris dizeller 43 bin tlden, astra benzinliler 40 bintlden, focus mk2 benzinliler baz modelleri 37 bin tlden, focus mk3 baz modelleri 48 bin tlden, honda civicler 47 bin tlden, mazda 3 ler ise 38-42 bin arasında satılıyor. golf ve jettayı saymaya gerek yok. lancer'lar ise 36 dan başlıyor. yani c sınıfında ithal araçlar içerisinde en uygun fiyata sahip.

    düzenleme: yaklaşık 1 yıla yakın kullanım sonucu teknik özelliklerini şöyle bir özetleyeyim:

    kullandığım araç 1.5 atmosferik motorlu, invite donanımlı, otomatik vites, 109 beygir, 143 tork...

    - motor teknik verilerinin anlattığı gibi, ne kuvvetli ne de zayıf. ama zayıfa yakın. daha kuvvetli olabilirdi.
    - yakıt şehir içi 9-10 arası, şehir dışı 6.5-7.5 arası. bu rakam kendi sınıfında en ekonomik verilerden. (bana sakın diğer araçların fabrika verileri ile gelmeyin bu aracın da şehir dışı fabrika verisi 5.2, şehir içi 7.7)
    - yol tutuş; bana daha önceden zayıf gelmişti. lakin kullandıkça çok büyük yanılgı içerisinde olduğumu anladım. zorladım, epey bir zorladım, hatta trafiğe kapalı alanda da zorladım. baya iyi... araç yatıyor, yattıkça korkuyorsunuz... direksiyonu hafif, bu da sizi korkutuyor... lakin kopmuyor, yoldan çıkmıyor, çizgisinde sabit. tuhaf ama başarılı, oldukça başarılı. yüksek hızlarda direksiyonun ağırlaşmaması sizi ürkütüyor ama ürkmeyin devam edin, kopmuyor...
    - komfor konusu değişik. yani kullandığım araçta sanki yumuşak süngerli süngerli tv koltukları var. inanılmaz rahat. destekleri de var yanda o da güzel, tutuyor seni. ön arka kolçak var, arka diz mesafesi ise d sınıfı araçlar için bile geniş sayılacak düzeyde. ölçüler gayet yeterli, hatta fazla. ama kokpit zayıf. çok sadece. çok basit. sadece vitesin oraya doğru kırmızı ambiyans ışığı koymuşlar gece güzel oluyor. c sınıfının o sert tavrı bu arabada pek yok. oldukça rahat. yaylana yaylana gidiyorsunuz. lakin yaylanıyorsunuz diye yol tutuşundan taviz vermiyorsunuz bunu hatırlatayım yine.
    - sağlamlık ve masraf olayı şu: şuana kadar bana sadece yıkama masrafı çıkartıyor. siyah olduğu için kiri çok gösteriyor, onun dışında klasik japon işte. sanayiyi unutuyorsunuz.
    - ve en son o klasik lpg olayı. bu arabalara lpg olmuyormuşmuş. oluyor efendim. ya da diğerlerinden farkı yok. olay şu: yeni araçların hemen hemen hepsi artık magnezyum sübap kullanıyor. magnezyum sübap da çelik sübaplara göre lpg'ye daha az mukavemet gösteriyor. hani hondaya gittiğinizde honda lpgli alacağınız araç için sizden yaklaşık 5 bin tl ekstra para istiyor ya, heh işte o ekstra 5 bin tl'nin bir kısmı size lpg kiti dedikleri çelik sübaplardır. magnezyumları söküp çelikleri takıyorlar. magnezyum sübap üzerine binmiş bir lpg ise sizi yaklaşık 60 bin km ye kadar sorunsuz götürür genelde 80-100 km civarında arıza görürsünüz. bunun da maliyeti 1500 tl'dir. o zamana kadar araç bu rakamı çoktan amorti ettiği için sahipleri genelde taktırır. bu da şuan her araç için olan bir şeydir. sadece mitsubishi'ye özgü değil yani. lpgsiz de zaten magnezyum sübaplar çeliklere göre yine erken veda edeceklerdir motora.
  • öncelikle yazacaklarım 2010 model 1.5 otm. modeli içindir (gerçi 2012'de iç ve dış olarak bir fark yok gibi ama olsun).

    daha öncede bahsedilmiş, aracın agresif görünüşü sebebiyle gaza gelip alıp memnun kalmayan bir kesim var. bu araba bir aile arabasıdır. klasmanındaki bir çok araca göre yavaştır. yavaş hızlanır. yani şöyle diyim, araba vardır, yolda giderken götüne biri dayandığında dikizden kendisine sövüp kopup gittiğin, işte bu ondan değil. bu araba dikizden bakıp "patlama a.q." dediğiniz arabadır.

    arabanın ön ve arka tamponlar plastiktir. asıl tampon bu plastiğin altında bulunmaktadır. bu sebeple arabayı bir yerlere yaslama gibi şeylerden uzak durmak lazım yoksa plastik çok çabuk şekil değiştirebilir. (sanayide ısıtarak eski hali elle verilebiliyor ama yapmayın genede siz).

    1.5 versiyonu benzini içmese bile ekonomik denilemez. lpg ile (1200 tl'lik, italyan kaliteli kitler) birden kullanıcı dostu olabiliyor.

    yol tutuş olarak, alfa romeo 159, ford focus, bmw 1.16, bmw 3 serisi, volkswagen golf, audi a3, subaru impreza'a göre nasıldır bilemem, kullanmadım ancak skoda octavia'dan iyidir. yalnız arabanın direksiyonu hızlandıkça sertleşmiyor, hep yumuşak (megane'nın eski kasası gibi) buda alışkın olmayan kişide hızlandıkça araç yol tutmuyormuş gibi hissettiriyor.

    arabayı kullandığım süre boyunca bir viraja girerken bunu döner mi bu araba diye hiç düşünmedim, hatta hiç bir virajda frene dokunmadım. bir kere araba kontrolümden çıkar gibi olduğunu hissettim, onda da panikten çok hayal kırıklığı yaşadım şimdi bu niye böyle yaptı diye. kısaca sürücüsüne böyle bir his vermeyi başarıyor. ayrıca frenler çok başarılı.

    araç yavaş hızlanmasına rağmen 180 (tüplü araba) kadar rahat rahat tırmanıyor ve buralarda da hızını koruyabiliyor. kısaca hızını aldığı zaman gidebiliyor.

    sürüş olarak araç yormuyor, rahat, aracı sıkıştırmadan kendisine göre gitmesine izin verirseniz yağ gibi kayıyor tabirini sonuna kadar hak ediyor. koltuklar geniş, arka koltukta 1.90 boyundaki ben rahat rahat oturabiliyor. dizler kırılmıyor, ezilmiyor. bu arada aklıma geldi, bagaj küçük. tüp takarsanız daha da küçük.

    özet olarak bu araç kime göre derseniz. donanıma (abs, eds, far/yağmur/park sensörü, otm. klima, otm. vites, deri direksiyon vs.), konfora önem veren, uzun yolda yüksek hızda seyahat eden ama trafikte agresif sürmeyen daha ehli keyif biriyseniz, uzun süre binmeyi düşündüğünüz bir araç arıyorsanız bu araç size göre.

    sıfır fiyatı konusunda, o fiyat verilir mi tartışılır ancak ikinci el temiz bir tane düşürülmesi durumunda düşünülmeden alınacak bir arabadır. özellikle aynı fiyat baremindeki ikinci el alfa romeo 159, ford focus, bmw 1.16, bmw 3 serisi, volkswagen golf, audi a3, subaru impreza ile karşılaştırılınca.

    son olarak kampanya zamanlarında düz ile otomatiği arasında 1500, 2000 tl fark oluyor. düzü daha az yakar, otm karı işi diyip mal mal düz versiyonunu almayın. farkı neyse verin, hayat boyu rahat edin.

    +++ 2015 editi: evet arabayı sattık golf aldık (bkz: tok kapı sesi), yok lan hanım çok istedi golf aldık, yoksa jetta alacaktık bare golf olsun dedik. son olarak bazı ek bilgiler yazalım da bu başlığa veda edelim istedim.

    65 000 km tüp ile yol yaptım lpg hiç sıkıntı çıkarmadı. bu subap başları magnezyum eriyor işte oda sıcaklığı bik bik diye ötenler çok ama özü itibariyle hayvan gibi sürmüyorsanız (burada hayvandan kasıt aşırı devirli) bir şey olmaz. düzenli olarak lpg filtresini değiştirir, adam gibi yerlerden (shell, opet vs) gaz alınır ve sakin kullanılırsa hiç bir sıkıntısı olmaz. aracı epey hor kullanmama rağmen genel bakım haricinde bir sıkıntı çıkarmadı. fren balataları 50 000 km de değişti. sahibinden keyfe keder olarak bel altı boyalı, pardon yanlış oldu.

    neyse ne diyorduk ha, servis olayı. 40 000 km'de bir bu aracın ağır bakımı vardır. adı ağır bakım ama şanzıman yağı haricinde ekstra ne değişiyorlar derseniz diyecek bir şey yok. ortalama olarak servis 550 lira civarında ama servisten servise hizmet ve ücret çok değişiyor. en adam gibi askale (haramidere) geldi bana.

    aracı kullandığım süre boyunca sadece seri olmaması canımı sıktı. yani çok agresif süren bir insan değilim ama arada yaksın ama gitsin istiyor insan, bu yönden turbo beslemeli golf bana iyi geldi, gazımı alabiliyor en azından.

    özetle hala ikinci el olarak 30-40k bareminde alınabilecek en güzel arabadır.
  • türkiye'de değerini bulamayan bir otomobildir.
    bu açıdan bakarsanız 2. elde alınacak en iyi arabadır çünkü lancer aynı fiyat skalasındaki araçlar arasında hem genç kalır hem de kalite, performans açısından daha üstündür.

    arabada sürüş zevki, bana göre yağ gibi kayıyor dedirtebilmesidir, yoksa deli gibi süreyim ani kalkışlar, sert frenler yapayım orgazmdan orgazma uçayım değil, evet yağ gibi kayıyor mübarek, motor sesi zor duyuluyor, kaç sefer arabanın çalıştığını unutup marşa bastım.

    ben sıfır aldığım lancerimi 5 yıl kullandıktan sonra sadece yakıt tüketiminden dolayı sattım ve dizele geçtim, bu sürede en ufak bir sorun çıkarmadı,tık demedi.

    lancerin tek dezavantajı prim yapmaması, bu açıdan sıfır almak akıl karı değil, satarken sıfırdan emsal bir araba alayım derseniz cepten bir hayli takviye yapmanız gerekir.
  • 2011 yılında sıfır aldığım japon harikası araç.

    hiç sallamadım yok satamazsın yok bilmemne milletin keyfine göre mi araba alacam kendi keyfime göre aldım ve hastasıyım arabanın.

    bendeki invite manuel vites baskı balata sıyırıyor dediler bu zamana kadar görmedim bir problemini. 100 bin km ye yaklaşıyor bi şeyin bozulsun be bi error ver bi arıza çıkart bişey yap yok arkadaş. kardeşim polonun kontağını bozdu aldıktan bir hafta sonra. lan kontak nasıl bozulur amk anahtar dönmüyo komple değiştirdiler ben gülüyorum kenardan huahaha diye.

    daha da kullanırım ben bunu sırtından atana kadar. aynı segmentte daha iyisi bence yok.
  • 2008 modelini yeni incelediğim otomobil; daha önce de görmüş ve tasarımını çok beğenmiştim. fakat tasarıma kanmamayı uzun yıllar önce öğrendiğimden sadece sağda solda gördüğüm örneklerini takdir etmekle yetinmekteydim. şu andaki gibi "ya benim olacaksın ya kara toprağın" tarzı bir takıntım yoktu.

    bugün lancer'ın ıncığını cıncığını inceledim ve yarım saatlik bir gözden geçirme sonunda bir otomobil ne kadar beğenilebilirse o kadar beğendim.

    uzun süredir honda jazz kullanıyorum. ne en ufak bir arıza görmüşlüğüm, ne de tek bir kere olsun yolda kalmışlığım var. mitsubishi honda kadar kaliteli olabilir mi, başıma bela çıkarır mı bilemem. ama lancer, sunduğu zengin donanıma göre (mesela perdesiyle, diziyle vs. 9 hava yastığı her modelde standart) uygun bir fiyatla satılmakta. lancer'ın 1.5 motorlusu (inform ve invite gibi ucubik isimli) iki alt modelle geliyor. 1.8 'in duyurulmuş tek paketi olan intense ise cvt şanzıman, rockford fosgate 8.1 müzik sistemi ve 18" jant gibi ekstra hoşluklar sunmakta. ancak fiyat / performans oranında şampiyon kesinlikle 1.5 invite.

    performans sizin için öncelikli konuysa vergi farkından dolayı 50.000 ytl civarında bir fiyata gelmesi beklenen 1.8'i almanın hiçbir alemi yok. 109 bg'lik 1,5 motorlu lancer'ın düz olanı 11.6 sn 0-100'e ve 191 km maksimum hıza sahipken sadece cvt şanzımanla gelen 1.8, 11.2 sn'lik 0-100 ve 192 km maksimum sürat sunuyor. cvt kullanmanın keyfi elbette başka bir konu. milyonda bir de olsa ihtimaldir, cvt şanzıman bozuldu mu çoğu markada arabanın ikinci elinden yüksek bir fatura çıkıyor, benden söylemesi. hem düz 1.5'in tüketimi de gayet mantıklı bir seviyede (karma 6.4 lt / 100 km).

    bütün modellerde ebd, abs ve ba; invite ve intense'te ise fazladan astc (aktif stabilite kontrolü, düğmeyle devreden çıkarılabiliyor) bulunuyor. ancak araba astc devrede değilken de gerçekten çok şaşırtıcı bir yol tutuşuna sahip. "eğer bu böyleyse evo kimbilir nasıldır" diye düşünmeden edemiyorsunuz.

    özellikle erkeklerde otomobilleri dişi olarak görme eğilimi vardır, çoğu arkadaşım arabasını "kızım" diye sever mesela. ancak bu kesinlikle eril bir araba. yeni honda accord'un da aralarında olduğu sert hatlı otomobilleri çok özlemişim meğerse, eski avrupalı ve amerikan otomobillerinin en dandik olanlarına bile duyduğum default saygının nedeni galiba buymuş. lancer çok saldırgan bakışlı bir otomobil. ancak biraz önce yazdığım performans değerlerinden de anlamış olabileceğiniz üzere tek saldırganlığı tasarımında. çocuk koltuğu koyacağım arkaya zaten, ne performansı yahu? yurt dışında satılan standart model 2.0'ın başka açılardan da saldırgan olduğunu tahmin etmek kolay tabi.

    jazz gibi buzdolabı filan taşırken bile arkada bir yolcunun rahatlıkla oturmasına imkan veren bir otomobilden sonra lancer gibi klasik bir sedana geçmek kolay bir karar değil. mesela sene sonuna doğru çıkacağı duyurulan ve benim de merakla beklediğim yeni nesil jazz'ın, koltuklar normal pozisyondayken dipteki ek gözüyle birlikte toplam 490 litre bagaj hacmi var. koskoca sedan lancer'da bu 440 litre bile değil. gerçi bu değerin daha da iri yarı yeni civic'te 380 litre olması bambaşka bir paradoks. belki de sonuçta lancer'ı değil yeni jazz'ı tercih ederim. ama araba sahip olduğu diğer güzellikleriyle bunu ciddi ciddi düşündürüyor, dikkatinizi çekerim.

    lancer'in konsol tasarımında bmw'leri andıran bir hava var. az düğme, çok fonksiyon, sade tasarım. konsol çok çarpıcı değil, mesela yeni ford modelleri gibi iddialı ya da karmaşık olmaktan uzak, ama gayet şık ve bence daha iyi. hafiften mazdaları da andırmakta, ama daha güzeli sanki.

    özetle yeni lancer, 3 senedir alternatif bulamadığım jazz'ımın bir numaralı rakibi şu anda. bu tamamen kişisel bir tercihtir. yoksa iki modelin birbiriyle en ufak bir alakası yok, tamamen ayrı dünyaların otomobilleri. jazz gibi yük taşıyamaz, jazz kadar düşük yakamaz, muhtemelen jazz gibi tamamen sorunsuz ve çok düşük masraflı da olamaz ama o yol tutuşu, güvenlik hissi, oturaklılığı ve donanım zenginliği de ne jazz'da, ne başka bir küçük sınıf modelde, ne de tecrübe ettiğim diğer kompaktlarda (civic, corolla ve focus) var işte...

    önemli bir not: honda otomobillerine 6 sene garanti veriyorken mitsubishi'de bu süre 3 yıl. birçok kişi honda'sını hala garantideyken satacak, bu da karar verirken belirleyici etkenlerden biri.

    http://p.webwombat.com.au/…shi-lancer-new-2-big.jpg
    http://p.webwombat.com.au/…shi-lancer-new-5-big.jpg
    http://p.webwombat.com.au/…shi-lancer-new-3-big.jpg
    http://p.webwombat.com.au/…shi-lancer-new-4-big.jpg

    edit: yukarıdaki yazıda yeni jazz'ın toplam 490 litrelik bagaj hacminden bahsetmiştim. türkiye'ye gelen versiyonlarında lastik tamir kiti yerine stepne kullanılmasıyla bu hacim 400 litreye düşmüştür.
  • harika bir yazarın aydınlatmasıyla ertesi sabah aldığımız araç.alalı bir ayı geçti herhalde.bence orta sınıfın kullanabileceği en iyi araç. bizdeki model 2011 ,1.5 invite.yakıt için bir şey diyemiyorum (tüpte)çünkü cvt sistemi adama aracı uçurtuyor. haliyle full depo ile 150-200 km'yi zor görüyoruz şuan ama dediğim gibi araca alışmak gerek sanırım. ayrıca bence muadillerine 45-50 yi vermektense internetten temiz olanını çok çok ucuza bulabilirsiniz.örneğin 2011-2012 model 100bini aşmış orası burası boyalı araçlara 45-48 bin tl vermektense.lancerin temizini ve otomatiğini bulup 39-40'a almak daha mantıklı.tabi tercih işi yinede.
  • 1985 modellerinde vitesi boşa alınca sahibini ormana bira içmeye götürme özelliği vardır.
    cam aşağıya düşmesin diye tornavida sıkıştırılması da standart pakete dahildir.
  • 1 ay kadar önce sifir km honda civic aldim. e bunu alinca mecbur 2010 model lancer'imi satmam gerekti. 1 hafta kadar civici kullandiktan sonra lanceri satmaya kiyamadim, yabanciya gitmesin diye babama verdim. en azindan arada bir alir kullanirim diye.

    nihayetinde 2 arac da benim sayilir ve ikisi hakkinda da objektif olabilirim. elimdeki 175bin kmdeki 2010 model lancer, elimdeki 0 km 2020 model civicten bir cok konuda daha iyi.
    yol tutus zaten apayri bir mevzuymus lancerda. bir kere daha anladim bunu. her gun kullandigim yolda lanceri sikistirdigim gibi sikistirdim civici. lancer kaymaya basladiktan sonra, hem sase hem elektronik destekler sayesinde, ön burnunu istedigim yöne dondurmekte bana sikinti cikarmiyordu. virajda oyun oynuyordum onunla. civicte iş oyle degil. ayni vw grubu gibi önden kaydigi zaman bir daha cizgiyi bulamiyor. lancer bu konuda cok daha ustun bir arac.
    komfor konusunda da yine lancer daha iyi. akici ve rahat bir sürüşü var. civic daha gergin. cvt yuzunden midir neydendir anlayamadigim bir sarsinti var gaz pedalina her dokunup cektigimde. her bunu yasadigimda lancerin yeni modelini cikarmayan mitsubishi yetkililerine sövüyorum. lancer daha yumusak suspansiyon sistemine sahipti. ama buna ragmen yine tekrar ediyorum yol tutusu cok daha iyiydi.

    yakit hemen hemen ayni .ayni yolu ayni tempoda gidiyorum, eminim lancer daha yeni bir motor ve daha yeni lastiklerde daha az rakamlara ulasirdi. suan ise birbirine yakin.

    guvenlik konusunda acikcasi hondada kac airbag vardir bilmiyorum. ama kapidaki kaynak noktalarini gordukten sonra lancerdaki kalite hissini bunda hissetmedim. lancerda 9 airbag vardi. bunu bilmiyorum.

    tip olarak ise lanceri her gordugumde sevdigim kizi gormus gibi oluyorum. o ön tasarimi bana cok hos cok ozgun geliyor. sert bir bakis, endustriyel bir hava da veriyor. civic ise standart bir tasarim gibi. tek hosuma giden yeri arka camurluklarin kavisi. önü de fena degil.

    bence civicin tek ustun oldugu konu ic tasarimi.

    demem o ki, lancer alın.
hesabın var mı? giriş yap