• "beyninden su para ihtirasini, zenginlik deliligini , sohret aptalligini ve kendini begenme budalaligini cikar. ondan sonra seni taniyalim, bakalim kac dirhem geliyorsun." - muhsin ertugrul
  • tiyatro calismalari basimizin ustunde mustesna bir yer tutan, ama cektigi filmlerde tiyatrodan gelen aliskanlikla aktor ve aktristi yan yana sise gibi dizerek kameraya dogru konusturdugu icin 'insan neden sevdigine sevdigini soylerken ona bakmaz da ufka, pencereden disariya, ota boka bakarak konusur' diye dusunup durmamiza neden olan onemli sahsiyet.
  • zamanında darulbedayi de basyonetmenlik yapmis eskiyi ozlettiren,zamana baglılıgıyla bilinen buyuk usta..oyle ki muhsin ertugrul sahnesinde afis te hangi saat varsa o saatte baslarmis oyun..gelen kim olursa olsun beklenmezmis..bir keresinde dolmabahce den haber alınmıs "ataturk bugun sehir tiyatrosu na gelicek" diye..tiyatroyu hemen bir telas sarmis "ya ata gec kalırsa,ya muhsin ertugrul beklemez de acarsa perdeyi" diye..nitekim beklenilen olmus.ata gec kalmis ve muhsin ertugrul beklemeden "perdeyi acin" demi$..ataturk salona geldiginde perdenin acildigini ogrenmis ve oyunu bolmemek icin oyunun ilk bolumune girmeyip,disarda beklemi$..arada ise ataturk en onde kendisine ayrılan yere oturup,perdenin acilmasini beklerken,muhsin ertugrul sahne arkasina gidip oyunculara soyle demi$tir "cocuklar..bastan alıyoruz.."
  • kimilerinin 30 yıllık sinema yaşamında tiyatro gibi filmler çekerek sinemaya hiçbir şey kazandırmadığı için, kimilerinin halıcı kız filminde sponsor olan yapı kredi bankasını kötüye kullandığını düşündüğü için, kimilerinin yerine geçebilecek bir çırak yetiştirmediği için kınadığı yönetmen.
  • muhsin ertuğrul sinemaya, tiyatro eğitimi için gittiği paris ve berlin'de başlamıştır. tiyatro eğitimi dışında kalan zamanlarda çalışıp para kazanmak için bir yandan film atölyelerinde figüranlık ya da set ekibinde görev almaktaymış.

    kısaca türk sinemasına katkıları şu şekildedir:

    -kurtuluş savaşını anlatan ilk konulu film ateşten gömlek 'i çekmiştir.(1923 yapımı)
    -türk sinemasının ilk sesli filmi olan istanbul sokaklarında filmini 1931 yılında çekmiştir.
    -bir millet uyanıyor filminde atatürk nutuk'u okuyarak yer almıştır.
    -kendi senaryolarını yazsa da bir dönem nazım hikmet ran ile senaryo konusunda ortak çalışmıştır.
  • tiyatro konusunda asla ve kat'a kendisi hakkında olumlu-olumsuz bir yorumda bulunamam. donanımım yetmez. biraz da haddim olmadığını düşünüyorum. ancak sinemaya faydasından çok zararı olmuştur. bunu da söylemeyi kendime görev addediyorum. sinemada oluşturduğu, yeniden çevrim, esinlenme, kopyalama akımı günümüze kadar ulaşmıştır. bu anlamda elbette kendisine çok yüklenmemekle birlikte; özgünlüğün peşinden gitmeyişinin sinemamızın gelişimine, onun yolunu izleyenler nedeniyle büyük sekte vurduğu gerçeğini görmek lâzımdır. bu bağlamda, bir açıdan büyük, bir açıdan vizyonsuz bir sanatçıydı. naçiz fikrime göre...
  • nijat özön'ün en az enver paşa'dan ettiği kadar nefret ettiği, türk sineması'nın emekleme döneminin tek adamı.
  • 1882-1979 yilllari arasi yasamis tiyatro adami. sinema ile de ilgilenmis, baslattigi tiyatrocular donemi boyunca turk sinemasina hakim olmus kisi.
    atesten gomlek adli filmin yonetmenidir kendisi.
    batakli damin kizi aysel, sozde kizlar unlu filmlerinden bazilari..
    30'un ustunde film cekmistir.
  • "bu yazıları, birgün gelecek, nasıl olsa tiyatronun ve tiyatro san’atkârının kadrini bileceğimize, tiyatro ve tiyatro san’atkârına kıymet vereceğimize inandığım için yazıyorum. muhsin ertuğrul’u gördükçe bu inanım artıyor. ancak daha şimdilik san’atkârın değerini manevi bakımdan onun kadar takdir edecek kimse yok; fakat ilerde muhakkak ki muhsin’i geride bırakacağız; muhsin’in manen değer verdiği san’atkâra, onun verdiği manevi değerin yüzde yüz maddi değerini vereceğiz. bunu yaptığımız gün, san’atkâra manevi değeri ağırlığında maddi değer vermeğe başladığımız gün de, muhsin’i tartmağa devlet bütçesi kâfi gelmeyecektir: muhsin ertuğrul bu mazhariyetine küssün!

    * * *

    muhsin’i yirmi sene evvel tanıdım. muhsin değişmeyen insandır. 1918 deki muhsin’in gür ve kumral saçları vardı. 1940 daki muhsin’in tepesi açılmış, saçları ağarmıştır; onda değişen budur. fakat gönlünde yanan ateş hep aynı san’at ateşidir, güttüğü ülkü hep aynı güzel ülkü, san’at ülküsüdür ve şaşılacak bir tezadı kendisini tanıyanlara makul diye kabul ettirmeğe muvaffak olmuştur. halkla en fazla temas eden muhsin merdümğirizdir. ne kimseye sokulur, ne de kimse kendisine sokulsun ister. aşırı medeniler yanında onun bu olgun vahşeti medeniyete ne harıkulâde bir örnek olabilir!..

    muhsin bir bakır tepsiyi alıp, parçalıyacak kadar kuvvetlidir; onun adelelerinde “erkek” mefhumunun tam bir ifadesi okunur: dinç, gürbüz, çevik, kuvvetli ve kudretli erkek dendiği zaman gözlerin önüne muhsin gelir. fakat onun dimağ kuvvet ve kudreti bazu kuvvetinden de fazladır. onun işleyen beyni yanında en kuvvetli motörler hiç kalır. bin beygir kuvvetindeki bir motörü bırakırsanız nihayet paslanır, muhsin’in on bin beygir kuvvetindeki dimağı zatülharekedir, durmaz ki paslansın. muhsin hiçbir şey düşünmediği zaman, on sene sonra sahneye koyacağı bir eserin üslûbunu tahayyül eder. en büyük saadeti yirmi sene evvel tasarladığı tiyatroyu kurmuş olmasıdır, en büyük bedbahtlığı da tiyatroyu istediği zirveye eriştirememesidir. muhsin’in en büyük meziyetlerinden biri de budur. oldu ve oldum! diyemez.

    * * *

    bir bakır tepsiyi parçalıyacak kudrette olan muhsin bir karınca incitmemiştir. karşısında iki kişi birbirine: kaşının üstünde gözün var! dese o mahcup olur, kız gibi kızarır. korktuğu yegâne şey dedikodudur; yalnız dedikodudan yılar. hiddeti ancak san’at bağına destursuz girenlerdir. hususî ve umumî hayatta kuzu gibi meliyen muhsin, san’ ata saygısızlık edilince arslanlar gibi kükrer.

    * * *

    saatlerini grenviç’le ayar edenler belki aldanır; muhsin’in çalışma kronometresi ile ayar edilmiş saatlerin ayarı çok sağlamdır.

    sabahın altısından akşamın altısına kadar hiç durmıyan bir muhsin vardır. şafak onu ayakta gördü ise iş başında görmüştür; gün de onu yatakta bulamaz. evinde o herşeye ve herkese peki der ve herkesin dediği olur. işinin başında o yine herşeye ve herkese peki der, fakat yalnız kendi dediği olur. tiyatromuzun dram kısmında herşeyin iyi olmasının hikmeti de budur.

    * * *

    muhsin’in erdiği en büyük mazhariyetle, aldığı en büyük mükâfata şahit oldum. bir gece atatürk muhsin’i arkadaşlarına takdim ederken: “herşey olabilirsiniz fakat san’atkâr olamazsınız!” dedi.

    bu ne eşsiz mazhariyettir.

    birgün tiyatrodan çıkıyorduk. gişenin önü kalabalıktı. muhsin’i gören gençlik kapının önüne koştu, o otomobile bininceye kadar hayran hayran baktı. muhsin oturdu, şoför yerine geçti. kız ve erkek kapıdan ayrılamıyorlar, yüzlerinde tatlı bir tebessüm, gözlerinde hürmetkâr bir gıpta ifadesiyle, onu kucaklamak, onun boynuna sarılmak, onun ellerinden öpmek ister gibi otomobil kalkıncaya kadar durdular, otomobil kalkınca el salladılar, muhsin’i selâmladılar.

    işte hayatta muhsin’in aldığı en büyük mükâfat. "

    selâmi izzet sedes, yeni mecmua, 5 ikincikânun (ocak) 1940
  • sscb'de 1926'da spartaküs adlı bir film de çekmiştir. kendisi sinemanın pek uzun süreli bir sanat dalı olmayacağına inanmaktaydı. 1922-1939 arasında türkiye sinemasında tek isim olarak kalmıştır. bu nedenle türk sinemasının pek çok günahı onun boynuna yüklenmiştir.
hesabın var mı? giriş yap