• bugünlerde islamcıların kendileri gibi olmayanlara karşı "dilini koparırız" sözüne karşı

    " bundan sonra sıra sanatçıların dilinin kopartılmasına mı geliyor; korkmuyorum. annemin adem ile havva üzerine yazılmış tam 11 tane şarkı sözünü buldum. kitap haline getireceğim onları"

    diyerek islamcılara rest çeken, taşağı olsa beton yetmeyecek oyuncu.

    ekşi'de de islamcı zorbalığı yapanları ve başındaki malum adamı öven sözde muhaliflerin entry'lerini gördüğümüz tarihi trajik günler yaşıyoruz. ha ak partiye oy vermişsin, ha ak partiyle beraber "dinime laf ediyor" lincine koşmuşsun, bi farkı yok bence.
  • haydi gel bizimle ol adlı programda, moda mod olmamakla beraber, amerikadaki senarist grevinden hareketle;

    "şuna bak dünyanın en kapitalist ülkesinde bile sendika var, grev hakkı var. sektörü 1 milyar dolar zarara uğrattılar ve haklarını çatır çatır aldılar. bizde de insanlar yanarak ölüyorlar, ne sendika var, ne sigorta var, ne bir hak var. sonra almanyada ölen 9 türk için heyet yolluyoruz. yahu önce sen kendi ülkende yananlara bak, onları araştır, onları hallet.eh hadi bir heyet yollanmış madem bari solingende yakılan evin nasıl müze haline dönüştürüldüğünü gör. gör de madımak otelinin altındaki kebapçıyı kapat"

    diyerek hislerime tercüman olmuş kadındır.
  • kendisiyle ilgili şöyle bir anım var. aslında kendisinin annesiyle ilgili şöyle bir anısı var, ancak içselleştirdim. sevdiğim kişilerin her şeyini sahiplenmekte üstüme tanımam.

    annesi aysel gürel hayatta. ve henüz hayatta olan her anneye yaptığımız gibi o da annesini umursamıyor. hayatın hayhuyundan vakit ayıramıyor, aradığında da açmıyormuş falan. hayat olağan akışındayken bu illüzyon gözümüzü öylesine kör eder ki, hep her şeyin koyduğumuz yerde olduğundan emin olduğumuz sabahlara uyanırız. diyor ki, bazen öyle bir heyecanlı olurdu ki, üst üste arardı, ben de kızıp ''aysel kapat, şimdi müsait değilim.'' deyip fırçalardım. bir nevi aysel git başımdan gibi.. ama işte vakit geçiyor. nazım olamadığımdan boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman diyemiyorum. benim de kelimelerim sınırlı. çocukken, hiç çocuğu olmamış bir teyzemi ziyarete giderdik. hayatımda en sıkıcı saatlerimi geçirdiğim o evi unutamam. geçirdiğim iki saat günler kadar sürerdi. işte zaman böyle geçmez esasen, o ev zamanın dışında gibiydi. hayatın olağan akışına aykırı derler hukukta. bu cümle, bir ev olacaksa o evdir. normalde zaman dediğiniz güzel bir cuma akşamı gibidir, işten çıkıp eve gelirsiniz oh dersiniz ve birden pazartesi oluverir. ya da bir orman yürüyüşünde aldığınız bir soluk gibidir önde babanız rehberlik eder. sonra bir bakarsınız resmi bir evrakın son günü gelmiş e- imzanızla ve ciddi kelimelerle doldurmanız gereken sevimsiz bir yazı kapınızı çalıverir. açmasanız olmaz.

    bazı kapıları açmasak. annelerin telefonunu açsak mesela hala telefon ellerindeyse. kelimeler niye içlerinde biriksin ki bizim kulağımıza girmek yerine? müjde ar geçirdiği zamandan daha da uzun yaşamış bir güzel kadındır örneğin, niye üzülsün durduk yere?

    bir keresinde çok güneşli bir günde bir arkadaşım annesini nasıl kaybettiğini anlatmak zorunda kalmıştı, güneşe gücendim. annelerin öldüğünü anlatırken bu kadar parlamamalıydı.

    hayat, orhan pamuk'un başı başka yerde sonu başka yerde cümleleri kadar uzun bazı zamanlar, sevdiklerimizi geçiştirmek içinse çok kısa, ben de kendisinden bunu öğrendim.
  • her memleket gencinin rüyalarını bir dönem süslemiş, sinemamızın en fazla ırzına geçilen oyuncusu. 81 tarihli ah güzel istanbul’da ilk gerçekçi fahişe tipini canlandırıyor, sonra atıf yılmazlı kadın filmlerinin (“ahhh belinda", “dul bir kadın”, “adı vasfiye”) demirbaşı oluyor. fuar kolonyaları reklamında sulardan atlantis’ten gelen adam gibi çıkan, kamera önünde o cürette mastürbasyon yapan, sanki atlantis’ten gelen kadın. çok kadın!

    anasına çekmiş bir dobralık, taşı gediğine koyma becerisi... daha o günlerden belli, ilerleyen yıllarda bir “cinsel obje” emeklisi olmayacağı.

    entelektüellerin de sevgisini kazandığı için değil sadece, yeşilçam kalıplarını kırarken magazin basını kalıplarını da darmadağın ediverdiği için...
  • su hadisenin kahramanidir;
    yillar önce * sezen aksuyla beraber zayiflamaya karar verip yürüyüs yapmaya baslamislardir.
    her ikisi de bir kaç dakika sonra dayanamayip deli gibi pogaçalara, sandviçlere ve kekikli zeytinyagina banilan ekmeklere saldirmis, kilo verme hayallerinden vazgeçmislerdir. müjde ar sezen aksu ya dönüp 'kizim yavas ye kiçin büyüycek' demistir. bunun üzerine sezen aksu kendisine 'ben sarkiciyim sesimle para kazaniyorum, büyük olsa da olur, artiz olan sensin sen düsün seyini ' yanitini vermistir.
  • gercek adi kamile suat ebrem olan ve kadinlara bulasik makinesi yerine bilgisayar almalarini oneren sanatci.
  • tayyip erdoğan'ın kahvaltı davetini mazeretim yok ama gitmek istemiyorum diyerek reddetmiş, gözümde büyümüştür. aynı şekilde tavır alan bir diğer isim ise zuhal olcay'mış.
    (bkz: http://www.milliyet.com.tr/…3960/default.htm?ver=58)
  • abdurrahman dilipak'ın hakaretlerine yüce yargı'da çözüm bulamadığı için davayı aihm'ye götürecek olan kişi.

    müjde ar canlı yayınlanan haydi gel bizimle ol isimli programda hüseyin üzmez ile ilgili olarak pedofili hastası tanımlamasında bulunmuştu. bunun üzerine abdurrahman dilipak - sanki hüseyin üzmez'i savunur gibi- "bunlar pornocu değil mi? grup seks yapıp, ensest ilişkiye giren lolita takımından değiller sanki? homoluğu, lezbiyenliği meşrulaştırmaya çalışanlar kendileri değil sanki. uzakdoğu’ya çocuk seksi için gidenler, bu maksatla turistik turlar düzenleyenlerin çıkıp bize ahlak dersi vermeye çalışmalarını anlamak mümkün değil" diye yazmıştı.

    bunun üzerine savcılığa suç duyurusunda ve tekzip talebinde bulunan müjde ar mahkemeden eli boş döndü. 10 mart’ta son bir umut adalet bakanlığı’na ’kanun yararına düzeltme’ talebinde bulundu, bu sefer de adalet bakanı adına müsteşar yardımcısı hakim aykut kılıç’ın imzasının bulunduğu yanıtta söz konusu yazının yorum ve eleştiri içeren bir yazı olduğu, tekzip konusu yapılamayacağı kaydedildi.

    şimdi ise iç hukukta çözülmesi imkansız hale gelen davayı aihm'ye götürüyor.

    eğer uzun bir yazı okumak istemiyorsanız şöyle özetliyeyim:

    sıkı bir müslüman 13-14 yaşlarında bir kıza tacizde bulunuyor. mahkeme şahsı suçsuz bulmuyor ama kızın ruhsal durumu bozulmamış diye şahsı salıveriyor. bundan rahatsızlık duyan müjde ar şahsın durumu hakkında piskiyatrik bir terim kullanıyor. bunun üzerine başka bir sıkı müslüman da çıkıp "bu adamlar dinimizi kötü gösteriyorlar" diyerek şahsa saldırmak yerine onun avukatlığını üstlenerek müjde ar'a yakışıksız iftiralarda bulunuyor. ve bu iftiralar güvenmemiz gereken yargı tarafından "yorum ve eleştiri" olarak yorumlanıyor.

    hüseyin üzmez, abdurrahman dilipak ve aykut kılıç'a çok şahane yorum ve eleştiriler hazırlıyorum.
  • geç gelen altın portakallar ödül töreninde, canlı yayında tarık akan’a ödülünü verdikten sonra: "o benim için her zaman yakışıklı. umarım eşim bu programı izlemiyordur, bir şey itiraf edeceğim. onu bilmem ama ben filmlerde onunla sahiden öpüşürdüm." diyerek salonu kahkahalara boğan, çılgın kadın.*
  • hükümetin tutumu ile ilgili "ne kapanıcam, menapoza girdim, açılmak isityorum" demiş komik insan. haydi gel bizimle ol da döktüren cem yılmaz a taş çıkartabilecek kadar espirili bir kadın
hesabın var mı? giriş yap