• buraya yazılacak ibarenin kişinin talebine bağlı olduğunu düşünün. yazılmış ibarenin değiştirilmesinden bahsetmiyorum. din hanesi boş olacak, kendini müslüman addeden kişi oraya "islam" yazılması için başvuracak. ama bu durumda devlet kendisine şöyle diyecek:

    "sayın vatandaş,

    bildiğiniz gibi müslümanların dinlerini yaşayabilmeleri ile alakalı pek çok ihtiyaç devletimiz tarafından finanse ediliyor. diyanet işleri başkanlığı'nın 4,6 milyar tl'lik bütçesi 11 bakanlığın bütçesinin üzerinde. imamların, müezzinlerin maaşları devletimiz tarafından ödeniyor.

    söz konusu giderlerin doğrudan kamu kaynakları ile (yani müslüman olan/olmayan tüm vatandaşların vergilerinden) karşılanması sonucu ortaya çıkan adaletsizliği gidermek üzere bu hizmetlerin genel bütçeden ayrılmasına ve müslüman vatandaşlarımızın yapacağı ödemelerle bir fon oluşturulmasına karar verilmiştir. nüfus cüzdanınızın din hanesine "islam" yazılmasını talep ederek bu harcamaların üzerinize düşen kısmı kadar fazladan vergilendirilmeyi kabul etmiş oluyorsunuz. fakat böyle bir başvuruda bulunmamanız halinde belirtilen vergilendirme sizin için söz konusu olmayacak."

    bir de bu durumda din hanesine göğsünü gere gere "islam" yazdıracak müslümanların oranını düşünün. hah, işte "yüzde 99'u müslüman" denilen ülkedeki islam istatistiğinin aslında o oranla belirlenmesi lazım.
  • doğduğumda babamın nüfus cüzdanımda boş bırakılmasını istediği hane.

    babam, reşit olduğumda kendi seçimlerim doğrultusunda doldurmamın en mantıklısı olduğunu düşünmüş. nüfus müdürü, babamın nüfus cüzdanında "islam" yazdığını, dolayısıyla benimkine de "islam" yazılacağını söylemiş. olayın garibi şu ki, aynı zorluğu büyükbabama da babamın nüfus hanesini boş bırakmak istediğinde çıkarmışlar. %99 müslüman. evet.
  • bir yıl kadar önce nüfus cüzdanımı yenilerken gündemime gelen, zihnimi meşgul eden hane.

    önümde iki seçenek vardı.
    (1) ya nüfus dairesindeki memura boş bırakın diyecektim, o da hayhay deyip dediğimi yapacaktı ve ben de disonant* halde yaşamaktan kurtulup içimi ferahlatacaktım,
    (2) ya da hiçbir şey yapmayacaktım ve bilgisayardan gördükleri eski kayıtlarımı yenilediğim cüzdanın (kartın) üstüne aynen işleyeceklerdi.

    ikinci şıkkı seçtim. mevcut cillop nüfus cüzdanımın din hanesi eskisi gibi dolu. oldu da ne oldu?

    peki niye bir ömür boyu mış gibi'ye razı oldum? insan bir cemiyette* değil de birilerinin cemaatinde* yaşayınca nüfus cüzdanını bir "geçiş kartı" olarak kullanmak zorunda kalıyor, böylece hayat kolaylaşıyor da o yüzden. bir kompromi. boynunuzu sıktığı halde kravat takmak zorunda kaldığınız okazyonlardan pek farkı yok diye avunuyorum.

    baskının atmosfere karışan zerrecikleri genzimi yaksa da bir radikal eylemci kimliği, duruşu sergileyen bir vatandaş değilim, yani fişli biri değilim, sicilim temiz ve öyle kalmasının artısı fazla. belki biraz kıçıma batan cüzdanla yaşamak gibi. bilirsiniz, o cüzdan battığı sürece çalınmadığını hissedip rahat gezersiniz sokakta. idealistlik yapmanın manası olmadığı, pragmatizmin getirisinin daha fazla olduğu durumlardan biri. bir zımbırtıyı daha ucuza almayı kafaya koyduğunuzda nalburun kapısından içeri selamınaleykün diyerek girmek gibi. meselenin bir de aile boyutu var. bir saatten sonra çocukça bir inatlaşma diye görebilecekleri sıkıntılar çıkarıp onları üzmemek için. hoş, sebebini anlatsam sonunda anlayışla karşılarlar ama ortalıkta bir "mesele" olmasa daha iyi.

    ama var ya, öfkem hiç bitmeyecek. en çok da kendime duyduğum öfke tabii. işte masanın üstünde duruyor. birilerinin ensemden tutup kafamı aşağı bastırarak, inkar etme, oku, oku orada yazılanı, diye dişlerini gıcırdata gıcırdata hıncını alabilmesine meydan verdiğim için öfkeliyim.

    commodore 64 kadar beyni olanların üzerimde tahakküm kurmasını kendi rızamla onayladığım için.

    benim halime düşen insanların sayısının çok ama çok çok olduğunu bildiğim, bundan emin olduğum halde hepimizin dogmanın antikoagülan etkisi altında atomize hallerde yaşadığımıza yandığım için.

    başka takımın şike teklifini kabul edip kendi kaleme gol atmış gibi hissettiğim için.

    ait olmadığım bir topluluğun benim oyumu çalmasına çanak tuttuğum için.

    din hanemi, dönüp beni tehdit etmek için gözüme soktukları genel toplama eklemelerine izin verdiğim için,

    "işte bakın. sayılar, veriler ortada" diyebilme kozunu ellerine verdiğim için.

    o yüzdendir her doksan dokuz diyeni doksan dokuz eşşeğe teptirme arzum.

    ama kıçımı dönüp bir eşşeğin de beni tepmesine göz göre göre izin vermişsem öfkem neye yarar?

    .
    .
    .

    le grande dipnot. yukarıda yakındığım din hanesi meselesinin bir başka boyutu daha var ama artık günümüzde bu kritik boyutu, hayatın artık kıçımıza dibine kadar girmiş ve orada kalakalmış bir gerçeği olarak kabul ettiğimizden pek* sızlanmıyoruz. (kastettiğim aslında şuna benzer bir durum: (bkz: #17536672) )

    telefon dinlemelerini engellenmesi mümkün olmayan, mukadder bir olgu olarak içselleştirmişiz, daha ne kadar kuzu olabiliriz. yine de bireylerin kamuya açtığı, paylaştığı kişisel bilgilerin gizliliği, kullanımı ve istismarı önemini hep ama hep koruyacak, ta ki istismarın sürdürülemez olduğunun anlaşıldığı uzak gelecekte bir çözüm bulununcaya kadar.* bu uzak gelecek, tabii ki öncesindeki bir "sıfır kişisel gizlilik dönemi"nin, yani bütün gezegeni içine çeken şu kaçınılamaz dönemin ardından gelecek. umut fakirin ekmeği.

    harvard hukuk profesörü arthur raphael miller'ın* ta 1971'de yazdığı, bakın bir daha söylüyorum sene 1971, ona göre okuyun, boru değil, ve bugün geçerliliğini dipdiri koruduğu için kehanet niteliğinde saymamız gereken "the assault on privacy: computers, data banks and dossiers" (kişisel gizliliğe saldırı: bilgisayarlar, veri bankaları ve dosyalar) adlı kitabında geçen ve artık bir alıntı klasiği haline gelmiş sözlerini bu vesileyle hatırlamakta yarar olduğunu düşünüyorum:

    .

    --- alıntı ---

    sizi uyarıyorum. ben tescilli bir kişisel gizlilik manyağıyım.
    [...]
    bu dünyada dosyanız sizden önce gideceğiniz yere ulaşmadan pek uzağa gidemezsiniz.
    uçuş rezervasyon sistemleri sizin var* olup olmadığınıza karar verir. eğer size ait bilgi veritabanlarında yoksa, o zaman hiçbir yere gitmiyorsunuz demektir.
    [...]
    insanlar, kendilerine ait verilerin üç boyutlu temsillerine indirgenmiştir.

    araba kullanmanıza avis oto kiralama'nın wizard sistemi karar verir. şayet bilgisayarları onay vermezse, sheraton oteli'nde başınız yastığa değmez.
    [...]
    bu bilgi bir kalıcı "dosya" oluşturur. bu artık onlara* ait bilgidir.

    adını, adresini, telefon numaranı, kredi kartı numaralarını, "sigorta işlemleri açısından" arabayı senden başka* kimlerin kullandığını ve sürücü belgesi numaranı biliyorlar. massachusetts eyaletinde, sürücü belgesinin numarası, şayet o amaçla da kullanılmasına itiraz etmezsen, aynı zamanda sosyal güvenlik numarasıyla aynıdır. o durumda, sana farklı bir numara tahsis edilir ve artık sonsuza kadar "massachusetts eyaletinde sosyal güvenlik numarasını ifşa etmek istemeyen tuhaf insanlar" listesinde ikamet edersin.
    [...]
    bu kayıtların bir kopyasını alamazsın. özel kurumlarının çoğu durumda bildiklerini sana söylemelerine zorlayan bir yasa yoktur.
    [...]
    veriler de insanlara oldukça benzer. doğarlar. gelişirler. başka verilerle evlenirler, boşanırlar. yaşlanırlar. yapmadıkları yegane şey, ölmektir. sadece [birisi tarafından öldürülürlerse] ölürler.
    [...]
    aynı zamanda veri, insanlıktan çıkarıcı bir nitelik taşır. örneğin bir bireyi ele alın, etiyle kemiğiyle yaşıyor, bir hukuk fakültesine girmek istiyor. altı sayfalık bir form dolduruluyor ve bir bilgisayar tarafından öğrenci belgesi ve üniversite giriş sınavı sonuçlarıyla birlikte "işleniyor."
    [...]
    nihayetinde diğer uçtan bir "endeks numarası" çıkıyor. bu numara, benzer birçoklarıyla birlikte "duvardaki büyük tablo"ya yerleştiriliyor.

    hayattaki tek suçu bir hukuk fakültesine gitmek olan bu kişi, değerlendirmeyi beklemek üzere duvarda bir "nokta"ya indirgenmiştir.
    [...]
    bütün bunlara ilişkin ne yapmalıyız? mevzuatı biraz düzeltmeliyiz.
    [...]
    sadece, o andaki iş için gerekli olan bilgi toplanmalıdır.

    insanlar kendilerine dair verilere erişebilmelidir. hatalara, tutarsızlıklara itiraz edebilecekleri bir mekanizma oluşturulmalıdır.

    o anda görülen iş için bildirilen ancak "talep üzerine" başka yerlere gönderilen verilerin nihai kullanımı konusunda daha fazla denetim olmalıdır.

    eskiyen veriler, yararlı oldukları ömür sona erince öldürülmelidir.

    veriler, istismar edebilecek kişilerden korunmalıdır.

    --- alıntı ---

    çeviride gözden gaçan hususlara itiraz etmek isteyenler için orijinali:

    "...
    i warn you, i'm a card-carrying privacy nut.
    ...
    you can't get very far in this world without your dossier being there first.

    flight reservation systems decide whether or not you exist. if your information
    isn't in their database, then you simply don't get to go anywhere
    ...
    what people have been reduced to are mere 3-d representations of their own data.

    the avis wizard decides if you get to drive a car. your head won't touch the
    pillow of a sheraton unless their computer says it's okay.
    ...
    this information forms a permanent "dossier". it's their information now.

    they know your name, address, telephone number, credit card numbers, who else
    is driving the car "for insurance", ... your driver's license number. in the
    state of massachusetts, this is the same number as that used for social
    security, unless you object to such use. in that case, you are assigned a
    number and you reside forever more on the list of "weird people who don't give
    out their social security number in massachusetts."
    ...
    you can't get a copy of these records. there is no law which forces private
    agencies to tell you what they know in most cases.
    ...
    data is a lot like humans. it is born. matures. gets married to other data,
    divorced. gets old. one thing that it doesn't do is die. it has to be killed.
    ...
    at the same time, data is dehumanizing. take the case of a person, flesh and
    blood, who wants to go to law school. a six-page form is filled out and gets
    "processed" by the computer along with transcripts and lsat scores. ...

    eventually an "index number" is spit out. this number is then put on the great
    chart on the wall with a lot of others.

    this person, whose only crime in life was wanting to go to law school, has been
    reduced to a dot on the wall awaiting evaluation.
    ...
    what should we be doing about all of this? adjusting the regulations a little.
    ...
    only the information which is necessary for the job at hand should be collected.

    people should have access to the data which you have about them. there should
    be a process for them to challenge any inaccuracies.

    there should be more control on the eventual uses of data which was supplied
    for some business at hand, but has been sent elsewhere "upon request"

    old data should be killed when its useful life is served.

    data must be protected from those who would abuse it.
    ..."
  • insan haklarina ve anayasaya aykiridir. ama hos, anayasayi kim ciddiye aliyor ki nufus idaresi de delmesin onu? bu haneyi bos tutma cabasi, kendini tanri zanneden nufus memuru tarafindan sondurulur. hem zaten bu hanenin insanin dogumunda doldurulmasi, soz konusu hanenin, ama ayni zamanda da basta islam olmak uzere tum dinlerin sayginligini da azaltir. galiba tek umudumuz, bir an once ab kriterlerine uyum saglama yolunda, nufus cuzdanlarindan din hanesinin de kaldirilmasi tabii.
  • götümüzden anladığımız hane. tıpkı din gibi.

    hala "ufacık dilekçeyle değiştirilebiliyor" savunması yapabiliyor insanlar.
    bi çok insan tanıyorum, dediğiniz gibi ufacık dilekçe verdiler ve gerçekten zart diye değişti. hatta bir arkadaşım 4 defa değiştirdi. ama 4.yü ne yönde yaptı biliyor musunuz? inanmadığı halde gitti oraya yeniden (doğduğunda olduğu gibi) "islam" yazdırdı, çünkü ota boka kimlik fotokopisi istenen ülkemde, adam din hanesi yüzünden iş bulamaz oldu.

    şimdi söyle bana, din hanesinde "agnostik" yazan biri, zaman gazetesine iş başvurusunda bulununca alınır mı? aaa pardon, onlar yaftalamıyordu değil mi?

    mevzu değiştirilebilmesi değil, varlığı arkadaşlar...
  • türkiye'de nüfus cüzdanındaki din hanesi dolu olan kimlik sayısının, nüfus cüzdanındaki kan grubu hanesi dolu olanlardan fazla olduğunu biliyor muydunuz?

    yani; kimsesiz vatandaş ölünce acilen nasıl gömeceğimiz, kaza geçirince acilen nasıl kan bulacağımızdan daha önemli...
  • hemen yanındaki kan grubu hanesi boş dururken ısrarla doldurulan hanedir.. neymiş, ölürsem ve tanıdığım yoksa inancıma göre gömülecekmişim! diyelim ki ölmedim, yaralı kurtuldum, acil kan lazım! o zaman ne olacak?
    türkiye'nin %99'u müslümandır önermesinin doğru olması için boş bırakılmasına izin verilmeyen boşluktur aynı zamanda..
  • hassas bir bölüm, hassas bir konu. yanlış anlaşılabilirim ama açıkça fikirlerimi söyleyeceğim. hatta "yanlış anlaşılabilirim" dedim ama aslında bazıları beni anlamak istediği gibi anlayacak, yoksa ortada yanlış anlayacak bir durum da yok.

    evet, sorum açık ve net: "neden benim din hanemde "islam" yazıyor?" ben müslüman mıyım? islamın şartlarını yerine getiriyor muyum? "islam" ın istediği gibi bir genç miyim? bu soruların hepsine bir cevabım var: "hayır". o halde neden bu "islam" ibaresi?

    müslüman olmak utanılabilecek bir durum mudur? elbette hayır ancak insan doğuştan bir dine mensup olarak gösterilmemeli. mesela yaşı 18'i geçer, ya da ergenlikte belli bir yaşı doldurur; sağlıklı düşünebilmeye başladıktan sonra kendi dinini kendi seçer ya da bir ateist olarak o haneyi boş bırakabilir.

    hiç kimse ille de bir dine inanmak zorunda değildir. hiç kimsenin ilahi bir inancı olması şart değildir. insanlar, inançsız olarak da yaşayabilir, hayatını devam ettirebilir. aradığı soruların cevabını ille de "ilah" ta bulmaz, kendi cevaplarını yaratabilir, mantık ilkeleri çerçevesinde düşünebilir ancak bizim ülkemizde direkt olarak, aradığın soruların cevabı "islam" da deniliyor, doğar doğmaz oraya "islam" yazılıyor.

    bir de "türkiye'nin yüzde 99'u müslüman" lafı var. çok revaçta, herkes bolca kullanır. ben bu durumun gerçekliğine de inanmıyorum. zaten insanlara seçme şansı vermiyorsunuz ki? sadece şöyle diyebiliriz: türkiye'deki insanların yüzde 99'unun din hanesinde islam yazıyor. yazıyor yazmasına da bunu biz seçmiyoruz. bizim dinimizi bizim yerimize başkası seçiyor.

    aslında nüfus cüzdanlarında ki "din hanesi" kısmı ile ilgili de bir problem var benim kafamda. problemin kaynağı, bu hanenin gerekliliği. mesela nüfus cüzdanlarımızda din hanesi olmazsa ne değişir ki? yaptığımız yasal işlemlerde ayrım mı yapılıyor? sen müslümansın biraz bekle, sen ateistsin geç sıraya, sen hristiyansın siktir git mi deniliyor? yani "din hanesi" neden?

    olaya bir de hukuksal açıdan yaklaşayım. söz konusu durum tamamiyle insan haklarına da aykırı. az önce baktım insan hakları evrensel beyannamesi madde 18'de aynen şöyle diyor: "herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır" yani "herkes" istediği düşünceyi, vicdanı ve dini seçebilir, bu konuda özgürdür. ama orada durun! "herkes" dediğine bakmayın. burası türkiye, sen türkiye cumhuriyeti vatandaşısın. "herkes" değilsin, insan hakları evrensel beyannamesi senin için geçerli değildir. değil mi, değil mi, değil mi? yani resmen bize söyledikleri bu.

    ben de birilerine çağrı yapayım buradan. bence işin biraz daha bokunu çıkarın, din hanesinin yanına "mezhep" hanesi de ekleyin. hatta "ırk"ını filan sorun, türk müdür, kürt müdür, laz mıdır öğrenin; alevi midir, sunni midir, bunlar hep önemli şeyler. bunları öğrenemezseniz bazı özel kişilere "özel muamele"nizi yapamazsınız.
  • boş bırakıldığında "satanist midir nedir" diye soran gözlerle bakan ev sahibi ve işveren sayısında patlamaya, beraberinde de evsiz/işsiz kalmaya yol açacak olan hane.
    isteğe bağlı olması ileri bir adım değil. tümden kaldırılması gerek. miş gibi yapmanın alemi yok.
  • yeni taşındığımız mahallede muhtarlığa kaydımızı yaparken, "bu din hanesi boş, doğru mu" diye herkesin ortasında -evsahibimin yanında- beni afişe etmiş muhtarın sayesinde bir kere daha nefret ettiğim hede.
hesabın var mı? giriş yap