• "oğlunun büyümesini kaçırmamak için" yeni dönemde aday olmayacakmış. bir ömür alacağı tatlı emekli maaşı, onlarca yan imkan ve kendi yerine değerli (!) fikir adamı kocası mümtazer'i koymayı başardığı için değil yani. her zaman eşsiz (!) icraatları ve ülkeye yaptığı değerli (!) hizmetlerle hatırlanacak.

    edit: ödediğim vergilerden alacağı ve bir ömür kraliçe gibi yaşamasını sağlayacağı maaşında olan hakkımı helal etmiyorum. bunlar kul hakkına çok önem veriyor ya, o açıdan belirtmek istedim.
  • bu sizi ilgilendiriyor programında okan bayülgen'in alt etmeye çalıştığı kişidir.

    1) okan bayülgen tanınmak zorunda değildir. konuğa beni tanımıyor musunuz? diye sormak cahilliğin daniskasıdır.
    2) insanlar kendilerine nasıl hitap edilmek istiyorsa o şekilde hitap edilmelidir.
    3) kaldı ki eğlence programına konuk ettiği mankenlere hitap şekliyle, uluslararası ilişkiler okumuş ve milletvekili adayı olan (partinin hiç önemi yok) birine; özlem siyasette yeni denmez.
    demirel gelse; süleyman siyasette eski" mi diyecekti okan bayülgen. o bir tartışma programı, ve siyaset konuşuluyor. tartışma kişisel kavgaya dönmüştür. okan bayülgen bir pardon deyip sohbete devam edebilirken türköne'yi yenmeye çalışmış, eline gözüne bulaştırmıştır. eğlence adamı olan ve siyaset cahili birine ciddi bir program sundurursanız, gelen bakanla da nasıl konuşulacağını bilmez (ister yaptığı işi eleştirin ister beğenin farketmez), uluslararası ilişkiler okumuş, yurt dışında eğitim almış, 9 yıl kaymakamlık yapmış birine de tv programlarında sündüğü mankenler gibi hitap eder elbette.
    4) berhan şimşek de mevzuyu sayın öcalan krizine getirerek, üzerimdeki demokratlığa da bir darbe vurmuştur ki ucuz siyaset örneğidir.
    5) bir insanın aday olduğu partiyi beğenmemeniz, o insana haketmediği davranışları yapabileceğiniz anlamına gelmemelidir.
    6) türköne'nin, "meksikalı değilim, amerikalı da değilim" cümlesindeki ironiyi anlayamamış, kavrayamamış bir okan bayülgen, "kime laf dokunduruyorsunuz bilmiyorum da" cevabıyla, geceler boyu "hayır bir insana karşı yenilmemeliyim" egosunun üstüne oturup, ezilip gitmiştir. battıkça batmıştır kanımca.
    4) cumhurbaşkanını konuk ettiğiniz bir programda kişisel sürtüşmelerden dolayı, gıcıklaşmak istiyorsanız hemen gıcıklaşırım söliyim diyemeyeceğiniz gibi, hiç tanımadığınız, eğlence sektöründen olmayan, birine kurulmaması gereken cümleleri kuruyorsanız, sunduğunuz programın zaga olmadığının farkında değilsiniz demektir.
    5) algılama kapasiteniz, karşınızdaki insanın rahatsız olduğu (saçma sapan bir şey de olabilirdi) şeyi yapmamanızı istediğinde, program boyunca ısrarla "özlem siyasette yeni" cümlesini defalarca kurduruyorsa, egonuzu akşam suya yatırmayın artık şişmiş demektir. haklı gelmeye, yaptığınız hatayı bir özürle düzeltmeye kalkmayın.
    6) olayı çıkaran okan bayülgendir. türköne'nin ısrarla rahatsız olduğu şeyi dile getirmeme çabasının üzerine giden gitmiştir. ne var bunda, özlem özlem hahaha bence bu normal. özlem kız siyasette yeniymişsin haa iyi iyi. bence bunda sorun yok, denmez.
    7) kaldı ki, diyelim hakikaten cümlede bir şey yok. türköne ben ad soyad olarak hitap edilmesini tercih ederim diyor. u--yaaaaaaaaaaa----caaaak----sıııııın. öyle istiyor. neden diye sorulur mu, talk-show sempatiğim. kara gözlü gece kuşum. konuklarımız, misafirlerimiz neyden hoşlanmıyor, rahatsız oluyorlarsa onu yapmamak zorundayız.
  • gerçekten çalışkan bir milletvekilimizdir. verdiği yazılı olsun, sözlü olsun önergeler ile dinamik meclisin gülümseyen genç yüzüdür.
    seçildiğinden bu yana verdiği yazılı soru önerge sayısı sıfır, sözlü soru önergesi sayısı sıfır ve imzası bulunan kanun teklifi sayısı da üçtür. en yakını da 2008 yılında.
  • içerik açısından yetersiz söylemlere sahip bir siyasetçi adayı. özgüvenini arttırması ve daha "belirli" şeylerden bahsetmesi gerekiyor. ayrıca ben de söylemeliyim ki; bir kaymakama 'bilinçsiz fanatik partili' ağzını hiç yakıştıramadık.

    fakat...

    yukarıda bahsedilen tüm bu hususlar kendisine adıyla hitap edilmesini istememekte tamamen haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. hiç kimsenin bir başkasına bırakın canlı yayını, banka kuyruğunda bile adıyla hitap etme hakkı yoktur. kırk küsür yaşında çok ünlü bir televizyoncu da olsanız, 31 yaşındaki bir kadından canınız öyle istedi diye ismiyle bahsedemezsiniz. hadi biraz yumuşatalım; diyelim ki canayakın buldunuz da öyle deyiverdiniz, o zaman da tepki aldığınız zaman artistlik yapmayacaksınız.
  • bu gece okan bayülgen'in bu sizi ilgiendiriyor isimli programında gördüğüm akp istanbul milletvekili adayı.

    başlarken okan bayülgen'in tavrını tasvip etmediğimi belirtmek isterim. bizler; hiçbir geçmişimizin olmadığı, evli-barklı, çocuklu-çoluklu kadınlara ön isimleriyle hitap etmeyiz. okan bayülgen bu hataya düştü, hatasının yüzüne vurulmasıyla hatasından daha çirkin, saldırgan bir savunmaya çekildi. burada okan bayülgen başlığı altında yazmadığıma, daha da önemlisi okan bayülgen beni yönetmeye talip olmadığına göre onunla ilgili yazmayı kesiyorum.

    evveliyatında en dikkat çekici olay olan özlem siyasette yeni repliğine özlem türköne'nin tepkisini irdeleyelim. sayın türköne * siyasette yeni olduğunu sert ve tavizsiz bir tavırla müdahale ederek gösterdi. bir insan siyasetçi ise tavrını günlük dilde de kullandığımız politik kelimesiyle nakşetmeli. yani orada ya öyle bir manevrayla hem özlem siyasette yeni kalıbını kullanan insanın kendisine karşı tavır almasını engellemeli hem de meramını anlatabilmeli. aksi takdirde bu gece gördüğümüz üzere uzunca sürecek bir dalga faslına maruz kalacaktır. ha bunu yapamıyorsa sineye çekmeli. hemen bana anlatılan bir anıyı nakledeyim: amasyalı bir hanımefendi siyasete soyunur ve siyasete atıldığı parti de hanımefendiyi memleketi olan amasya'dan değil de kırklareli'den aday gösterir. tabi bu durum kırklareli'deki partilileri memnun etmez. partinin eski tüfekleri hanımefendi'nin kuyusunu kazarken gençler hanımefendiye destek verirler. hanımefendi eski tüfeklerin saldırılarından bitkin düşmüş bir haldeyken gençlerden biri moral vermek amacıyla vekil adayına yaklaşır ve "sen boş ver abla, onlar ne yaparlarsa yapsınlar seni sike sike seçtireceğiz." der. şimdi bu hanımefendi ne yapmalı? özlem hanım kızımız gibi sert bir çıkışla yegane desteğinin temsilcisini de kayıp mı etmeli yoksa usta bir manevra mı? manevra da yapamıyorsa en mantıklısı görmezden gelmek değil mi? politika sanırım son iki seçenekten birini gerektirir. gelelim bu tavırla ilgili bir diğer soruna: özlem hanım'ın bu tavrı bana rezalet, en hoşlanmadığım bürokrat tipini haırlattı. ne oldum delisi, karşısındaki insanlara mevkinin verdiği cesaretle hakaretler yağdırmaktan geri durmayan vs. vs. burada can yücel'den bir anıştırma yapabiliriz: işçinin ağzında küfür: çiçek demeti, patronun ağzında küfür: bok. başka türlü de ifade edebiliriz. güçsüze güç gösterisi yapmak güçlüye yaltaklanmak oranında aşağılıktır. türkiye'nin genel bürokrat tavrı da bu değil midir zaten? işin aslı bu bürokrat tavrı "sayın, delikanlı, kasımpaşalı başbakanımız"a da çok yakın. haliyle özlem türköne hanım da a. k. partisi'ne yakışmış.

    zaten özlem türköne hanım özlem olmazdan evvel de akp'ye yakışır bir aday olduğunun sinyalini vermişti. türkiye'nin en önemli haber kanallarından birine, benim ve daha birçoklarımızın da oyunu çalarak olsa da mecliste %60 oranında temsil edilen iktidar partisinin millet vekili adayı olarak sanat-siyaset konuşmaya giden bir insanın "sanatı ve sanatçıyı seviyorum ehehe" gibi bir beyanat vermesi ilk mektebi amerika birleşik devletleri'nde tamamlamasına, istanbul'da yetişmesine, kamu yönetimi okumasına, uluslararası ilişkiler, özelde de ab ilişkileri mastırı yapmasına, hatta prof. dr. mümtazer türköne'nin zevcesi olmasına rağmen lumpenlikten kurtulamamışlığını kanıtlar. bu da onu akp'ye daha da yaklaştırır. kendisinin reklamının yapan, "aman ha ingiltere'de mastır yaptığımın altını çizmeyi unutmasınlar" beklentisi içerisinde burhan altıntopvari söylemlere imza atan insanları mecliste görmek istiyorum şahsım adına. böylece meclis tv şenlenecek, tüm vekillerimiz, istemeyerek de olsa komedyenlik yapacaklar. ben de ne izlesem de gülsem derdinden kurtulacağım. ha bu arada özlem türköne hanımefendi'nin "ben atasözü kullanmam" beyanatıyla ortaya koyduğu prensipli insan imajına da hayran kalmadığımı, hatta olmadık organlarımla güldüğümü de eklemeden geçemeyeceğim. be özlem türköne hanımefendi bir kaymakama yakışmayacak böyle bir cümleyi kurdun tamam da üstüne bir de neden kullanmam dediğin söz öbeğini kullanıyorsun. çamur at izi kalsın vakasından bahsediyorum elbette.

    hepimizi daha da zor günler bekliyor. ama kimseden yardım dilemiyorum. bu boka battığımız gibi çıkacağız. özlem türköne benim için bir sembol sadece. akp'nin kofluğunu, sadece bir imaj partisi olduğunu, göze hoş geldiği için, titri için, zevcinin titri için entelektüel kaliteden, konuştuklarını hatırlamaktan, orijinal fikirler üretmekten aciz insanları aday yapmasının bir sembolü. sinirlendiğim nokta bu hoş olmayan sembolün 5 yıl boyunca mecliste yine ben ve benim gibi olanlardan çalınan oylarla oturacak olması. bu akp hani barajı kaldıracaktı?
  • siyasette eskiyemeden gidiyor...şimdi şu ana kadar söylenene göre 600 bin tl almış. 4 yıldır görev yapıyor. yani yılda 150 bin tl ve ayda 12 bin tl civarı para kazanmış. şu an 35 yaşında. allah ömür versin 80 sene ortalama yaşasa daha 45 sene boyunca artış olmasa bile 5 bin tl maaş alacak. 2.7 milyon lira yapar. yani 4 sene hiç bir önerge, yasa teklifi vs.. vermeden oturarak toplamda ortalama 3.3 milyon lira kazanma ihtimali söz konusu. özlem siyasette yeni...bir de eskiyenleri düşünün derim...haaa bu arada çok güzel kadın ama eklemeden geçmeyelim. kocası var bir de nöbetçi golcü olarak sahaya girecekmiş. bir 600 bin de o alır. hayırlısı olsun...

    (bkz: hesaplayan adamlar)
  • (bkz: öğretmen kumru konak'a yardım kampanyası)

    bi titreme gelmiş midir acaba kendisine eski kocası pişmanım derken? 22 yaşında 42 yaşındaki hocasıyla evlenen! kariyerist eski milletvekili...

    eski karısının deyimiyle "özlem hanım’ın okulu bitirmesi, kaymakam olması, vekil seçilmesi, hepsi, eşinin sayesinde olmuş." düşün ki hayatta ne elde ettiysen 18 yaşında üniversiteye gidip hocayla takılmayla başlamışsın. vay anasını lan. dünyaya elle tutulur hiçbir faydan olmamış ama allah yürü ya kulum demiş yürümüşsün. bu kadının da omurgasızların şahı her devrin kazananı mümtaz'er yavşağı kadar incelenmesi lazım.

    hiç olmazsa fakir fukaranın öksüzün yetimin cebinden çıkacak milyonlarca lira tutan ölene kadar yatacak maaşı, sağlık sosyal hizmetleri kesilse darbede ölenlerin yakınlarına aktarılsa da dünyada iki gram adalet kaldığına inansak. kendisi neticede tamamen ex kocasının yerine maaş amaçlı yerleştirilmiş bir şahıs. bunu da utanmadan söylüyorlardı sağda solda. sorsan hepsi vatan aşkıyla yaşıyor.

    bak aşağıda bu ülkeye gerçekten hizmet eden, erkek halimizle gitmeye korktuğumuz yerde öğretmenlik yaparken yaşam şartlarından dolayı hiçbir suçu olmadığı halde yatalak konuma gelen kumru konak'a devlet sana beş kuruş para vermem diyor ama bu şahıs gibi kariyerist hayatta kime yakınlaşacağını bilen tipler dünyaya zerre faydası olmadan sefa sürüyor ya bu dünyanın adaletini sikeyim.

    (bkz: öğretmen kumru konak'a yardım kampanyası)
  • seçim sonrasında kocası mümtazer türköne'den tek celsede boşanmıştır. dolayısıyla türköne soyismini de kullanmayacaktır.
  • mumtazer hocanin asistaniydi bu hanim, karisini bosayip bu hanimi aldi.

    (bkz: kiz seni alan yasadi)
  • ezberlediği üç-beş basmakalıpla akp savunucusu olarak ntv'ye çıkmasını oldukça yanlış bir hamle olarak bulduğum milletvekili adayı.

    yani uzlaşma diyor, demokrasi kalesi diyor, değişim diyor, halkı kucaklamak diyor

    başka birşey diyemiyor. yani desin mesela siz kürt sorununa böyle yaklaşıyorsunuz, siz türbana böyle yaklaşıyorsunuz, siz muhtırayı destekliyorsunuz, bunlar üzerinden siyaset yapsın..

    okan bey soruyor, neden akp, kız diyo, akp demokrasinin kalesi.

    ne anladım ben bundan...
hesabın var mı? giriş yap