• son günlerde gündüz kuşağında bolca çıkan itici reklamdır. reklamda daha önce yamulmuyorsam yılmaz erdoğan'lı mükremin abiden hatırladığımız bir kadın oynuyor. servisten iniyor kadın pınar hazır köfteler hakkında garip bir şarkı söyleyerek donmuş köfte alıyor marketten . bu arada kadın itici, kıyafeti itici, şarkı ve sözleri itici, yani şarkı sözleri hakkında ne diyeceğimi bilemiyorum.
    neyse kadın yolda evine doğru koşturarak giderken bir yandan da üç çocuğunun onu beklediğini aç olduklarını filan öğreniyoruz psikopat şarkıdan. kadın yolda birden kafayı yiyor ve mısırcı mı kestaneci mi ne bi amcanın tezgahını devirip bir yerden bir tava buluyor ve köfteleri oracıkta kızartıyor. öyle de acelesi var yani .
    neyse evine gidiyor, 3 birbirinden asık suratlı çocuk onu beklemekte tabaklarına köfteleri savuruveriyor. en son sahnede aferim kızıma diyor köfteyi ağzına atan bir ufaklığa ama çocuk öyle bir ızdırap içindeki o köfteyi çiğnerken yani benim kusasım geliyor o derece.

    şimdi sözüm değerli bu reklamın sorumlusu reklamcı arkadaşlara ; daha sevimsiz bir tipleme yaratamadınız mı? daha berbat bir şarkı ve onu söyleyen ses bulamadınız mı? çocuklar neden o kadar mutsuz pınar köfte mucizeyse? bu çocukların babaları yok mu kadın evin eşşeği mi afedersin kıçından ter aka aka sokaklarda köfte pişirio?
    herşeyi bırakın neden sokakta kestane tezgahında pişiyor o köfteler? bu sevimlilik mi yani reklamın esprili noktası bu mu?
    böyle acıklı bir hayatı olan bir kadınla hangi müşteri kendini özdeşleştirir ?
    o kadın gerçekten varolsa o bile sevmez bu reklamı söyliim.
  • çocukların çatal matal acımadan teflon tavaya giriştikleri reklamdır. gözlerimiz tahta maşa aramadı değil...
  • usenmedim yeminle oturdum yazdim sozlerini cunku bu gereksiz otesi reklamda beni herkesin aksine, herseyden cok irrite eden tek bir sey mevcut. o da; oyle ya da boyle, gicik micik herhangi bir sekilde melodik ilerleyen reklam jingle'nin son cumlesi. evet evet benim icin bu reklami kotu yapan tek taraf budur arkadas, bak simdi, ilerliyoruz kafiyeli kafiyeli;

    ***
    calisan bir anneyim hayatim zor
    uc cocugum var nasil olur sor
    oynar acikir beni beklerler
    tek yardimcim su pinar kofteler
    donuk halde atin tavaya oyle guzel olur
    sokla dondurulmus eti suyu tadi tuzu durur
    erimesini beklemeden atiniz, kizarirken sevgiyle bakiniz
    annemin koftesi gibi ayni
    calisan annenin bas yardimcisiymis...

    ***

    bas yardimcisiymis mi? o "mis" ne orda oyle pardon? ayni - bas yardimcisi de gitsin iste, resmen su kil seye takilmasam gidicem 85 tane pinar kofte alacagim serefsizim azizim... *
  • dün reklamı yine yeni yeniden izlerken üşenmedim, takılacak yeni bir şey buldum kendime.
    deniz özermanablayı bekleyen çocukların tabakları boşken, kendileri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, çantasında tava taşıyan - ki bu büyük çanta taşıyan kadınları anlamayan erkeklerin bu olayı anlamasına büyük ölçüde yardımcı oldu diye düşünüyorum - anneleri köftenin yanına tabaklara patates kızartması koymuş, ortada da salata...
    abla madem eve gelip patates kızartacak vaktin vardı, köfteleri neden mısırcılıkla kestanecilik arasında sıkışmış adamın seyyar tezgahında pişirdin? o adamın psikolojisinin bozulduğunu rekalmdan bile gözlemleyebiliriz. ne istedin o kestanecimsi mısırcıdan?
    sen git çantada tava taşı, sonra gel evde patates kızart... bence o çantada bi de piknik tüpü taşı, kestaneciyi de rahat bırak.
    reklamın sonunda çocuklardaki "annemiz mal mı ya?" bakışı senaryo ile çok güzel desteklenmiş gerçekten...
  • reklamın başında çalışan annemiz kapısında dev harflerle "servis" yazan bir araçtan inmektedir.
    reklamın devamında da seyyar satıcının arabasının üzerinde "kestane arabası", yolda durup kadına bakanların üzerinde "meraklı insanlar" yazıları; hatta evdeki veletlerin üzerinde de "1", "2" ve "3" şeklinde numaralar olacak diye bekliyor insan ama bu detaylar maalesef atlanmış ve izleyicide algılama güçlüğü yaratılmış...
  • eskiden beri vardır bunlar, cenajanscılar deriz bunlara. kristal elma ne ki bik bik bik, satışlara göre ödül verilsin, ödülleri reklamverenler versin. bunun motivasyon olduğunu anlamazlar. ödülller önemsiz deyip de ödülleri protesto etmeye kadar vardırırlar bunu. eziklik psikolojisine veriyorum. yoksa kaliteli işle kreatif işi birbirine karıştıracak kadar körleşmezlerdi.

    basitçe anlatalım. kreatif iş, sattırmayan iş demek değildir; örnekleri eskiden ülkemizde bile çok görülürdü; artık pek örneği olmadığı için yanıltıcı gelebilir size tabii, anlıyorum. (parantez içinde söylemeden geçemeyeceğim, bugünkü işlerin bu kadar kötü, yanlış olmalarının en büyük sebebi artık müşterilerin insafına kalmış olmamız, evet, welcome to the matrix, reklam sektörünü şu anda müşteriler değerlendiriyor, nasıl beğendiniz mi?)

    size önce doğru, sonra güzel reklamcılık dustürünü öğretmedilerse yazık ama çok geç değil. evet, bir iş öncelikle doğru olmalıdır, sonra güzel. doğruluktan kasıt "çok yaratıcı olmasa bile yanlış bir şeyler söylemeyelim, mümkün olduğu kadar efendi bir şekilde söyleyelim."

    şimdi bakalım pınar reklamına... güzelliği, yaratıcılığı adına tek hece yazmak fazla olur. doğruluğuna gelince... çalışan anne görüyorum, tamam da, teflon tavadan çocuklarına metal çatallarda köfte yediren, gayet mikrobik ortamda pişirip evine getiren hasta ruhlu ve sorumsuz bir anne görüyorum. jingle o kadar kulak tırmalayıcı ki, donuk tavaya at gibi şeyler anlıyorum, mesaj nereye gidiyor bilmiyorum. reklamcılık her ne kadar uydurma bir meslek olsa da belirli kriterleri ve dünyanın her yerinde kabul edilen standartları vardır. yoktur derseniz işkembeden, bilip bilmeden salllıyorsunuzdur.

    aklı başında, biraz görmüş geçirmiş, babalardan ders almış hiçbir reklamcının savunmayacağı bir iş.
  • son günlerdeki en büyük korkum ve geceleri uykumdan uyandıran kabusum...bu kadar itici,yapay ve üründen soğutan bir reklam daha olamazdı diye düşünüyorum..
    nasıl bir şarkı, nasıl bir ürün pazarlamasıdır o anlamış değilim; kimler, neden, niçin böyle bir reklam yapmıştır, denetim kurulu bu reklamın ürünün pazarlanmasındaki negatif etkisini nasıl görememişlerdir;bunu kendi içimde sorgulamaktayım. o ses tonunu, o melodiyi ve sözleri her duyduğumda, bırak köfteyi pınar ürünlerine bile daha el sürmem dedirtmeyi başarabilecek bir kapasitedir. biraz pınar beyaz reklamlarından etkilenselermiş bari.
    bence pınar için bu reklamı hazırlayan ve yayınlatan ekip, rakip firmadan ve pınarı yok etmeye çalışıyor.
    son olarak, kabus melodiden akıllarda kalan, uyku bölen ve psikolojimi bozan sözlerinden bir demet sunarak bitirmek isterim;
    "donuk halde koyun tavaya, öyle güzel olur"
    "pınar köfteeeleeerrr"
  • yarın 435l'lik pınar köfte almam karşılığında ekranlardan çekilmesini umduğum reklamdır. amacına ulaşmış sayın, bir daha yayınlamayın.
  • "ah be asuman *, sen meğer ne detoneymişsin" diyerek izlediğim reklamdır.
  • 1 kere izledim hayat enerjimi tüketti.
hesabın var mı? giriş yap