• iş için gittiğim, dört farklı şehrinde toplam bir buçuk ayımı geçirdiğim güzel ülke. hem türkiye'ye çok benziyor hem çok farklı. özellikle lizbon bu benzerlik ve farklılık konusunda kendisini gösteriyor. farklı olduğu nokta şehir tarihi dokularını korumaları ve trafikte insanların birbirlerine ve yayalara duyduğu saygı. benzer olduğu nokta ise insan ilişkileri ve yeni şehirleşen yerlerdeki şehir yapısı. bir de yokuşları istanbul'u andırıyor. bazı sokakları sanki karaköy'de moda'da yürüyormuş hissi veriyor.

    lizbon çok yabancının yer aldığı, göç alan ve diğer şehirlere nazaran çok daha canlı bir şehir. köprüsü istanbul gibi şehri birbirine bağlıyor. yaklaşık 20 bin adım atarak bir çok yerini rahatça dolaşabilirsiniz. özellikle katedralleri çok güzel. zamanında denizcilikle gelen zenginliklerini çok iyi gösteriyor eski yapılar.

    porto daha ziyade izmir ve ankara gibi. insan ilişkileri daha sıcak. yaşaması daha rahat ve şehir merkezinden birazcık uzaklaşırsanız oldukça sessiz ve huzurlu bir yer. insanları lizbon'a göre daha cana yakın ve güler yüzlü.

    ülkedeki en çok şaşırdığım husus ise rahatlıkları. bir çok restoran, lokanta gündüz saat 3-7 arasında kapalı. öğle servisini 3'te bitirip akşam 7'de tekrar açılıyorlar. insanlar genelde akşam yemeklerini 9'a yakın yiyor. gece hayat 12 gibi canlanmaya başlıyor. türk olduğunuzu söylediğinizde önyargı ile yaklaşılmayan nadir yerlerden avrupa'da ayrıca.

    ekonomisi diğer avrupa ülkeleri kadar iyi değil. ama insanları oldukça mutlu. özellikle deniz ürünleri konusunda mutfakları çok başarılı. hayatımda yediğim en iyi balık yemeklerini burada yedim.
  • https://www.youtube.com/watch?v=uu7j_idw_s4

    portekiz cogumuzun hakkinda "ispanya'nin komsusu olan ufak bir ulke" disinda pek de cok fikri olmayan bir ulke.

    oysa ki, bu ulke bize ornek olabilecek, dersler cikarmamizi saglayacabilecek bir tarihe sahip zira portekiz de aynen turkiye gibi, bir kac yuzyil suren bir imparatorlugun ardili olan bir ulke.

    bu ulkenin tarihi bize vizyon sahibi ve akilli bir liderin, ufacik bir kara parcasina sahip bir ulkeyi bulundugu tarihin tum asiri dinci karanligi icerisindeyken bile aklin ve bilimin isigi sayesinde nasil bir dunya imparatorluguna cevirebildigini ve ayni sekilde doga olaylarindan, yanlis kararlar alan diktator yoneticilere bir cok faktorun bu imparatorlugu nasil yine ufacik bir kara parcasina donusturebildigini gosterebilir.

    umarim okurken bir yandan turkiye tarihi ile paralellikler kurar, benzerlikleri farkedersiniz.

    oncelikle soru su: cografi olarak ufacik olan bu ulke, son derece guclu komsusu ispanya tarafindan yutulmadan yuzyillarca dayanmayi, onu gectik ispanya'ya rakip olacak bir dunya imparatorlugu kurmayi nasil basarmistir ? gorelim.

    portekiz tarihi reconquista yani muslumanlarin iber yarimadasindan cikarilmasi sonrasi asturias kralligindan vímara peres adinda bir asilzadenin 868 yildinda portus cale yani gunumuzdeki porto bolgesini ele gecirmesi ve "portugal kontu" unvanini almasi ile baslar. bu topraklar gunumuzun kuzey portekizidir. vimara peres asturias kralinin izni ile guneye dogru genislemeye baslar. guneyden cordoba'da muslumanlarin surekli tacizine maruz kalan bu kontluk, nihayetinde cordoba'nin da muslumanlardan arindirilmasi ile dogal sinirlarina ulasir.

    kontlugun bundan sonraki tarihi, leon kralligi adini alan buyuk agabeyi ile didismeler ile gecer. tum bu surec icerisinde krallik icerisinde yari ozerk bir sekilde yasamayi basarir.

    1071'de turkler anadoluya girerken, avrasya'nin diger ucunda portekiz kontu nuno mendes daha fazla bagimsizlik pesindedir ve artik galicya kralligi adini almis olan efendilerine savas ilan eder. sonuc galicya'nin zaferi ve galicya kralinin kendisini "galicya ve portekiz krali" ilan etmesidir. bu portekiz kontlugunun sonu olmakla beraber, tarih sahnesinde ilk defa "portekiz kralligi" adinin anilmasidir.

    gercekten portekiz kontlugu burada bitti mi ? bu kadar miydi ?

    yil 1096 olur. portekiz'i de kapsayan galicya bolgesi leon krali alfonso tarafindan damadi burgundy'li raymond'a verilir. (oha) bir sure sonra raymond'in gereginden guclu oldugunu dusunen kral bolgeyi parcalara ayirip "sen oyle cok guclu oldun, yarisini da kardese ver" diyerek portekiz bolgesini alip, bir diger damat olan burgundy'li henry'ye verir. anlasildigi kadariyla burgundy damatlariyla unludur ve damatlar icin hazirlanan ceyiz en az bir kontluktan baslamaktadir.

    henry damat, bolgesinde rahat durmaz ve bagimsiz krallik tohumlarini atar. 1140 yilinda kontluk leon kralligi ile valvedez savasi'na girisir ve yener. 1143 yilina geldiginde ikinci portekiz kontlugu, papa'nin da sahitligi ile leon kralligi tarafindan krallik olarak taninir. artik portekiz bagimsizdir.

    1383 yilina geldigimizde portekiz krali 1. ferdinand arkasinda bir erkek evlat birakmadan olmus ve taht uzerinde hak iddia eden ve akrabalik yolu ile kastilya'ya bagli prenslerin savasmasina yol acmistir. bu prenslerden birinin tahta gecmesi portekiz bagimsizliginin sonu olacaktir. ote yandan john aviz bir baska adaydir ve bagimsizligin devamini saglayabilecektir. bu yuzden soylularin da destegi ile aviz yonetimi ele gecirir fakat bu ayni zamanda kastilya ile savas anlamina gelmektedir. artik portekiz sehirleri kastilya'nin kusatmasi altindadir.

    kastilya geleneksel olarak fransa'nin muttefikidir. fransa'nin geleneksel dusmani ise ingiltere'dedir. dolayisi ile ingiltere portekiz ile ittifak yaparak kastilya ve dolayli olarak fransa'yi baski altina almak ister. portekiz'in geri kalan tarihi boyunca yasaminin temel dayanagi olan ittifak artik kurulmustur: ingiltere + portekiz vs fransa + ispanya

    nihayetinde elit ingiliz kuvvetleri aviz'in daveti ile portekiz topraklarina girer. bunun uzerine kastilya krali kuvvetlerinin basina kendisi gecerek bu sorunu sonsuza dek cozmek ister ve fransiz atlilari ile birlikte portekiz'in uzerine yurur. savasin adi aljubarrota savasi, tarih ise 1385'dir. portekiz ve ingiliz gucleri toplam 6600 kisi iken kastilya ve fransa gucleri toplam 31bin kisidir. beklenen sonuc olmaz ve portekiz savasi sadece kazanmaz, kastilya kuvvetlerine bir katliam yaparak sadece o gun degil, uzunca bir sure daha kastilya tarafindan saldiriya ugramamayi garantiler. toplam 10binden fazla kastilya askeri olmustur.

    bu agir yenilgiye ragmen kastilya, portekiz'in bagimsizligi ve aviz'in kralligini kabul etmez. bunun uzerine bir ikinci savas 1411'de gerceklesir ve yine portekiz'in zaferi ile sonuclanir. artik kastilya'nin bu bagimsizligi tanimak disinda caresi kalmamistir. zafer ayni zamanda ingiliz-portekiz ittifakinin da resmen yenilenmesi anlamina gelir.

    ilginc bir nokta olarak, 1411'de imzalanan bu ittifak gunumuzde hala yururluktedir ve tarih boyunca bir kac kez taraflarin birbirini savasa davet etmesi seklinde kullanilmistir. en son kullanimi ise birlesik krallik'in falkland savasidir. ayni zamanda ikinci dunya savasi sirasinda muttefiklerin portekiz topraklarini us olarak kullanmasi icin de ayni anlasmadan yararlanilmistir.

    bu tarihten sonra avrupa topraklarinda nispeten stabiliteye kavusan portekiz, avrupa'da daha fazla buyuyemeyecegi ongorerek gozunu deniz otesine diker. hedefleri tarihi dusman afrikali muslumanlardir. 1415'de gelecegin unlu portekizli lideri denizci henry'yi de [henry the navigator] tasiyan portekiz filosu afrika kiyilarindaki ilk dayanak noktasini olan ceuta'yi ele gecirmek uzere denize acilir. iste portekiz'in kaderini degistiren o bilge adam denizci henry'dir.

    hacli seferleri sonucunda kudus'de kalici bir hristiyan devleti kurma planlari bosa cikinca, hristiyanlarin elit kuvvetlerini olusturan tapinak sovalyeleri geri cekilir. bu sovalyelerin bir kismi kuzeye baltik denizi kiyilarina yerleserek töton sovalyeleri adini alirlar. geri kalanlarin bazilari yeni bir hacli seferi denedilerse de basarisiz olurlar. bu basarisizligin sucu tapinakcilarin lideri jacques de molay'a yuklenir. papa ve bazi burgundy ileri gelenleri tapinakcilari ortadan kaldirmaya karar verirler. nihayetinde tapinakcilar oldurulur ve mallarina el konur ve bu mallar ikiye bolunerek bir kismi aragon'daki orden de montesa'ya , digeri ise reconquista dolayisi ile un kazanmis olan portekiz'deki ordem militar de cristo'ya verilir.

    iste bizim henry, 1420'de bu ordem militar de cristo'nun yonetimindedir. henry'nin aklinda baska planlar vardir ve bu gelen mallar, bu planlar icin gerekli kaynagi olusturur. ortacagin tum dini bagnazligi ve muhafazakarligi icerisinde, ileri goruslu ve akla onem veren bir insan olan henry, bu mallarin bir kismini estudo geral'e, tum bilimlerin ogretildigi bir kurum olusturulmasi amaci ile bagislar. bu kurumda gramer, mantik, retorik, aritmetik, muzik ve astronomi ogretilmesini emreder. bu kurum daha sonra gunumuzdeki universidade de coimbra'ya yani coimbra üniversitesi 'ne donusecektir.

    bu calismalarin meyvesi, portekizlilerin gelistirdigi o zamanlar deniz savas gucu olarak kullanilan kadırgalardan daha hafif ve kurek gucu yerine, ruzgar gucu ile hareket eden dolayisi ile operasyon maliyeti cok daha dusuk olan karavel'dir. bu gemi ayni zamanda cok daha hizli ve manevra kabiliyeti daha yuksektir. bu bulus ile portekiz denizcilikte bir anda sicrama yapar zira artik acik okyanusta daha etkin olabildikleri gibi sig sularda, nehirlerde de ilerleyebilmektedirler.

    henry'nin bilime yaptigi yatirimin sonucu, karada daha fazla buyuyemeyen dolayisi ile daha fazla zenginlesemeyen fakat ayakta kalabilmek icin zengilesmesinin sart oldugunun farkinda olan portekiz'in deniz asiri buyuyebilme yetenegini kazanmasidir. diger avrupa devletleri osmanli imparatorlugu tarafindan tutulan ticaret yollarindan dolayi yuksek maliyetlerle ticaret yaparken, portekiz yeni ticari limanlar arama isine girismistir. hedefleri hindistan'a denizden gitmek ve kara yolunu tikayan osmanli imparatorlugu'nu aradan cikarmaktir. boylece henry kesifler cagi'ni ve dolayli olarak osmanli imparatorlugu'nun yikilisini baslatir.

    ayni zamanda, hem zorunlu olmanin getirdigi cesaret hem de bilimsel ilerlemenin aydinligi ile diger milletler cebelitarik'in otesinde ve guneyde korkunc girdaplar, canavarlar, gidenin geri gelmedigi denizler oldugunu dusunurlerken portekiz'liler, henry'nin idaresinde cesaretle okyanusu kesfetmeye cikmis, ozellikle de afrika kitasindan guneye dogru inmekte tereddut etmemislerdir.

    portekizlilerin gelistirdigi tek sey caravel degildir. ayni zamanda kara savaslarinda kullanilacak baska silahlar da gelistirirler. daha hizli ateslenen ve daha ucuza malolan (cok daha pahali olan bronz yerine demirden dokulen) toplar, kara kilic (yakin dovuste daha avantajli olan ve caravel askerleri icin gelistirilmis olan ufak bir kilic) gibi askeri teknolojik yeniliklerle rakiplerine ustunluk saglarlar.

    bunun disinda, portekiz muhendisligi "pre-fabrik" parcalar kullanarak cok daha kisa surede gemiler insa etmeyi kesfeder. ayni teknik, ele gecirilen yerlerde hizlica yerlesim kurmak icin kurulan evler icin de kullanilir. cok daha onemlisi ise, astronomi ile ugrasan bilim adamlarinin kesfettikleri navigasyon teknikleridir.

    bu kesiflerden hicbirinin onemi ise, simdi soyleyecegim kesfin yanina yaklasamaz. portekiz'li bilim adamlari okyanus ruzgar ve akintilarinin belirli bir periyodu takip ettigini, bunun ise kuzey afrika'dan guneye inen sonra henuz kesfetmedikleri okyanusun otesinden geriye dogru geldigini ve dairesel oldugunu farkederler. yani gulf stream'i kesfetmislerdir. bunun onemi sudur. afrika kiyilarindan guneye dogru siddetli akintilar vardir ve o yone dogru giden gemiler geriye gelemezler. ne ruzgar ne de kurek gucu yeterli gelir. gemilerin batiya okyanusun icine dogru acilmaya ise cesareti yoktur. dolayisi ile giden gelmemektedir. bu da turlu efsanenin dogmasina, o kiyilarin lanetli oldugu dusuncesine yol acar. portekizli bilimadamlari ise simdi, guneye gittikten sonra akintiya karsi degil, okyanusa dogru batiya acilin sonucta akinti sizi geri getirecek demektedir. portekiz'liler bunu denerler ve guney akintisindan kurtularak geri donmeyi basarirlar, adina volta do mar [denizin donusu] dedikleri kuzey akintisini kesfetmis, bu akinti sayesinde dogrudan portekiz kiyilarina geri donmuslerdir.

    tum bu surec icerisinde bir diger onemli aktivite ise diplomasidir. portekiz, guclu komsusu ile henuz rekabet edemeyeceginin farkinda olarak ozellikle ingilizler ile yaptigi ittifak ile guc dengesini saglamis fakat ingilizler'in kendilerine karsi avantaj ele gecirmelerine izin vermemistir.

    portekizliler artik daha da cesaretle giderek daha fazla guneye inmektedir. nihayetinde umit burnu'nu kesfedip tekrar kuzeye gitmeye baslarlar ve asya'ya giden yolu diger milletlerden once bulurlar. 1489'a geldigimizde artik portekizliler hindistan'a denizden ulasmis ve goa'yi ele gecirmislerdir. 1500 yilinda guney amerika'ya ulasirlar ve daha sonra brezilya'ya evrilecek yerlesimi kurarlar. 1511'de ise malezya'nin malacca sehrine ulasip ele gecirirler. portekiz artik dunyanin her yerinde limanlari olan bir imparatorluktur. bu limanlardan topladiklari mallari avrupa'ya goturup osmanli imparatorlugu'nun elindeki avantaji ele gecirirler ve ticaret ile zenginlesmeye baslarlar.

    tum bunlar denizci henry'nin dehasi ve bilime, akla verdigi onemin sonucudur.

    peki bu buyuk imparatorluk nasil oldu da gunumuzdeki sinirlarina geri cekildi ? iste bu da stratejik derinlik. gorelim.

    1755'de lizbon dev bir deprem [gunumuzde sismologlar bu depremin buyuklugunun 8.5 - 9 arasinda (evet yanlis okumadiniz 9) oldugunu ve 3.5 - 6 dakika arasi surdugunu tahmin ediyor] olur. depremin yikiliciligina, okyanustan gelen 20 mt yuksekliginde tsunami eklenir. lizbon neredeyse tamamen yikilmisken, 40 dk sonra gelen tsunami ile kalan insanlar sular altinda kalir. lizbon yok olmustur. hasar goren tek sehir lizbon degildir, sayisiz kale yikilmis, sular altinda kalmistir. deprem finlandiya'dan kuzey afrika ve karayipler'e kadar genis bir cografyada hissedilmistir. bu arada vasco de gama'ninkiler de dahil genis bir cografi arsiv de yok olmustur. her ne kadar siddeti cok daha buyukse de, 1999 istanbul depreminin turkiye'ye verdigi zarara benzer bir zarar olusur. [kips]

    depremin siyasi sonuclari olusmus ve iktidar degisikligine yol acmistir. [lan ?] kral depremden sag kurtulmussa da, yetkiyi ve gucu basbakan sebastião de melo'ya (marquis of pombal) birakmistir. gucu eline geciren marquis onceleri ulkeyi kalkindirmis ve ozellikle de depremin arastirilmasini emrederek sismoloji biliminin kurulmasina onayak olmussa da zamanla diktatore evrilmis [oha ?] ve ellerinde guc olan asilzadeleri birer birer ortadan kaldirmistir [bak bak bak] gucune son verdigi odaklardan ise halihazirdaki kralin egitimi sirasinda uzerinde guclu bir etkisi olan cizvit tarikatinin olmasi ayrica ilginctir. [yuh artik] butun bunlari yaparken gereken finansmani ise koydugu yeni vergilerle saglar. [aynisi kaynimda var]

    cokus, genc kral sebastião*'nun kuzey afrika muslumanlarina giristigi kisisel hacli seferi ile baslar. kral henuz evlenmemistir, dolayisi ile cocugu yani varisi de yoktur. kral osmanli imparatorlugu tarafindan desteklenen fas sultani tarafindan yenilgiye ugratilir. kendisi en son karsi cepheye dogru at surerken gorulmustur. artik portekiz tahti bostur, aviz hanedani sona ermistir. ispanya devreye girer ve kralin tahti ele gecirebilecek kuzenlerini engeller. portekiz artik ispanya egemenligine girmis iber birligi kurulmustur. bu portekiz icin artik sadece bagimsizligin kaybi anlamina gelmez, ispanya ile birlik icerisine giren portekiz ingiliz ittifakini kaybetmis, ispanya'nin dusmanlarina dusman, dostlarina dost haline gelmistir. bu birlik portekiz'in tekrar bagimsiz bir krallik olmasini saglayan guerra da restauração'ya kadar 60 sene surer. fakat bu sirada deniz asiri topraklarinin ingiliz ve hollanda saldirilarina ugramasinin onune gecilemez.

    portekiz iber birligi'nden kurtuldugunda artik cok gectir. deniz asiri topraklarina yapilan ingiliz, hollanda ve fransiz saldirilari sonucu gelirleri kaybolmus, artik tamamen hindistan ve brezilya kolonilerine bagimli hale gelmistir.

    portekiz bundan sonra 1807'de napolyon'un isgaline ugramis ve bu donemde baskent lizbon'dan brezilya'ya (rio) tasinmistir. 1823'de ise brezilya portekiz'den bagimsizligini kazanir. imparatorluk giderek kuculmektedir. bu donemde portekiz afrikanin guneyinde angola ve mozambik arasindaki seridi ele gecirir. bu ekvatora paralel ve atlantik okyanusu'ndan, hint okyanusu'na ilerleyen bir bolgedir. bu bolgenin isgali ise britanya'nin 1890'da portekiz'e bir ultimatom vermesine yol acar zira kahire ile cape town arasindaki yol kesilmistir. britanya bu bolgedeki bazi topraklarin bosaltilmasini istemektedir.

    portekiz krali, britanya ile savasmayi goze alamaz ve ultimatomu kabul eder. bu ise tum portekiz imparatorlugunda ingiliz ve kral karsiti gosterilere, isyanlara yol acar. halk, sanli portekiz imparatorlugunun boyle bir asagilamayi kabul etmesine kizgindir. sonucta cumhuriyetciler darbe yapar ve yonetimi ele gecirir.

    1961'e geldigimizde ise hindistan portekiz'den goa'yi bosaltmasini ve yasal sahibi hindistan'a terketmesini ister. portekiz goa'yi ele gecirdiginde hindistan adli bir ulke olmadigini one surerek reddeder fakat artik o eski gucunden eser yoktur. goa'yi savunmak icin denizasiri asker gonderme gucune sahip degildir. goa'daki kuvvetleri ise savunmaya yetmez. nihayetinde cikan savasta goa'daki avrupalilar canlarini zor kurtararak kacarlar.

    portekiz artik dev bir imparatorlugun ardindan "biz bir zamanlar neydik be, cihan imparatorluguyduk yeminnen" diye bos bos ovunen varisidir.

    son olarak, portekiz'e denizci kimliginden ve tum dunyaya acilmak zorunda kalmasinin getirdigi kayiplardan miras, olen denizcilerin dul eslerinin yarattigi fado kalir.
  • 1 yıldır, huzur içinde yaşadığım ülke.

    tüm bu entry güney portekiz yani algarve baz alınarak yazılmıştır. güney ve kuzey arasında başka bir ülke denebilecek kadar farklar olduğunu bir çok portekizliden duyduğum için, belirtme ihtiyacı hissettim.

    hava; çok güzel, tüm yaz 32 derecenin üstüne çıkmadı, tüm kış 12 derecenin altına inmedi. tertemiz, açık bir gökyüzü ve her yerde korunmuş milli parkları var. en büyük şehri faro`dan 15 dakika gidersen güzel bir plaj, 15 dakika daha gidersen, her türlü kuş ve farklı canlı gözlemi yapabileceğin milli parka kavuşursun.

    su; da çok güzel, çeşmeden şişelenmiş sudan daha temiz ve lezzetli bir su içebilirsin. okyanus suyu geç ısınmasına rağmen, mayıstan itibaren denize girebilirsin. ria farmaso denen muhteşem oluşum sebebiyle, dalgalı okyanusta yüzmek istemezsen ya da buranın milli sporu surf ile işin yoksa, göl kıvamında plajlarda suya girebilirsin.

    insanlar; ne ispanyol cıvıklığında ne de kuzey soğukluğunda bir denge yakalamış, eğer bir şekilde sosyalleşme olanağı bulduysan sıcak, konuşkan ama yabancı isen sadece gereken konuda konuşan genel olarak kendi işine bakan insanlar. orta yaş ve üzeri kadınları çok çok tatlı, erkekleri daha mendebur ve gergin. hepsinin büyük aile ve arkadaş grupları var. dili bilmiyorsan, içlerine girmek evlerine davet edilmek tabii ki zor. çok çalışkan değiller, işler çok yavaş yapılıyor, grevler çok, öğle yemeğinden sonra neredeyse kimse çalışmıyor, banka ve devlet dairelerinde saat 2den sonra bir iş halletmek çok zor. çok uzun yaşarlar, yaş beklentisi 85 civarında diye biliyorum, yaşlı insanlar her yerdedir, konserde, panayırda, plajda, müzede, lokantada, pastanede. türkiye'deki gibi evlerine kapanıp kalmazlar. çocuklu çiftlerin %50si evli değildir. evli olanların da büyük kısmı çocuk sahibi olduktan sonra evlenmiştir. iyi giden bir ilişkileri varsa genelde iki çocukları vardır.

    güvenlik; çok çok güvenli bir ülke. hırsızlık yok, şiddet suçları ve cinsel suçlar yok denecek kadar az. eğer turistik değil yerel bir işletmedeysen herkes çantasını telefonunu bırakır dışarı çıkar ya da tuvalete gider. evlerinin kapılarını açık bırakırlar. kaybolan bir şey sokakta bile olsa bir duvara, demirin üstüne bırakılır, sahibi gelip alana kadar günlerce durur. büyük parklarda çocuklar özgürce oynar, kimse peşlerinde koşmaz, ilkokul dahil çocuklar okula kendileri yürüyerek gidebilir.
    sokakta kedi ya da köpek yoktur. hiç yoktur. eğer varsa ya evden gezmek için çıkmıştır dönecektir, ya da kaçmıştır, hemen biri yakalar ve barınaklara haber verir, ilanlar asılır. herkesin ama herkesin köpeği vardır. genelde 2 ya da 3 köpek ve bazen kedileri de vardır.

    yemekler; bizim damak tadımıza uymadı. bacalhau (cod fish) ana gıda maddesidir. bunun her çeşidi yenir, kızartma, haşlama, börek, pane, fırında. kahvaltı da bile içli köftenin bacalhaulu olanı gibi bir şey yerler. chouriço ( kuru sucuk mu desem sosis mi), ikinci gıda maddesi, bu da kızartılır ya da pilavla, pizzayla yenir. tatlılarında tüm kremalar yumurta sarısı ile yapılır, zaten sapsarıdır. pastel de nata dahil hepsi yumurta kokar, ben ne yazık ki yiyemiyorum. yaş pastaları çok güzel görünür, ama ağır krem şantilidir, pandispanyası da iyi değildir. arroz doce (sütlaç) çok güzel, eğer yumurtasız yapıldıysa. ekmekleri harika. hepsi ayrı ayrı güzel, zeytinli ekmek ve mısır ekmeği benim favorim. kahvaltıda herkes yerel pastane-cafede toplanır galão (bol sütlü kahve) içer ve yanında tatlı bir şey ya da, içine peynir konmuş kruvasan yer. öğle yemeğinde ise oldukça büyük bir porsiyon yemek ve yanında 2 kadeh şarap içerler. akşam yemeğini çok geç 8.30-9.30 gibi yerler. şarapları çok çok güzeldir. vinho verde ayrı, vinho do porto ayrı harikadır. herkes yemekle şarap içer. soft drink sadece çocuklar ve turistler içer.

    göçmenler; brezilyadan çok sağlam göç almaktadır. tüm hizmet sektörlerinde brezilyalılar çalışır, garson, temizlik görevlisi, fast food çalışanı, belediye çalışanı, buralarda portekizli göremezsin. eğer sokakta yüksek sesle konuşan biri varsa, o brezilyalıdır, trafikte kavga eden biri varsa brezilyalıdır. portekizlilerden daha sıcak ve cana yakın insanlardır. brezilyalılar dışında çok yoğun ingiliz ve amerikalı göçü almaktadır. remote çalışan ya da emekliliğinde buraya yerleşmiş çok fazla yabancı vardır. algarve'da ingiliz kasabaları oluşmuştur, okulları ve kiliseleri vardır.

    trafik; herkes çok yavaş araba kullanır. genel olarak şehirlerarası yolda değilsen 30km ve 50 km hız sınırı her yerde uygulanır. buna rağmen maddi hasarlı trafik kazası o kadar çoktur ki, çarpık olmayan araba görmek neredeyse imkansızdır. çok az trafik ışığı vardır, o trafik ışıkları da sadece büyük caddelerde yaya rahat geçsin diyedir, tüm trafiğin yükü dönel kavşaklardadır. yaşlı erkekler çok kötü araba kullanır, özellikle öğleden sonra herkes şarabını da içmiş olduğu için çok dikkat etmek gerekir. yaya geçitlerinde durulur, durmamak gibi bir hayvanlık söz konusu değildir.

    yazılabilecek daha çok şey var ama kalanlar da başka bir entrynin konusu olsun.
    bir ülkeyi ve kültürünü anlatmak gerçekten çok zor şey. ama algarve, mutlu uyandığım, insanların birbirlerine nazik davrandığı, sakin ve huzurlu bir yer. ve bu benim için yeterli.

    entrynin bu kadar ilgi gorecegini tahmin etmemiştim, kafamda daha yazacak çok şey vardı, zaman buldukça devam edeyim.

    kültür; her şehrin kasabanın kendi festivalleri ve özel günleri vardır. şehir meydanı, haftada bir mutlaka bir etkinliğe sahne olur, bu konser olabilir, panayır olabilir, tiyatro, sanat performansı her şey olabilir. mesela en son rooftop festival vardı, teraslı evi olan insanlar bu festivale kapılarını açtılar, akustik konserler verildi. bunların hepsi ücretsizdir. 60 bin nüfuslu bir şehirde bile bir opera binası ve bir kaç tane müze vardır. düzenli konser veren orkestrası ve oyun çıkaran tiyatrosu vardır. şu anda ünlü piyanistlerin kiliselerdeki antika orgları çaldıkları bir festival var, koskoca katedrallerde oturacak yer bulunamıyor. ve yine tahmin ettiğiniz gibi ücretsiz.

    eğitim; bunu evdeki eğitim ve okullardaki eğitim diye ayırmak istiyorum. çocuklar sakindir, kocaman bir oyun parkında bile sessizlik hakimdir. ebeveynler bağırmaz, çağırmaz sakince konuşurlar. çocuklarını farklılıklara karşı da eğitmiş durumdadırlar. okul saatleri çıkışı tüm oyun parkları doludur, genelde hem anne hem baba çocuklarının yanındadır. çocuklar her yerde yaşamın içindedir, çok küçük yaşta çocuklar bile bağırmaz, canı acımadığı sürece pek ağlamaz, nerede nasıl davranması gerektiği onlara tekrar tekrar anlatılmıştır. hiç bir çocuk diğerine vurmaz, itmez. okullarda eğitim, özellikle ortaokul öncesi tamamen oyun ve sanat-spor odaklıdır. çocuk gününün yarısından fazlasını bu tür etkinliklerle geçirir. günde akademik gördüğü ders sayısı 2yi geçmez. tüm okullarda öğrenciye ücretsiz laptop ve ekipman sağlanır, mezun olurken okula iade edilir. ders kitapları da ücretsizdir, öğle yemekleri ve atıştırmalıklar ailenin ekonomik durumuna göre fiyatlandırılır.

    ekonomi; geldik portekiz'in en zayıf olduğu alana. maaşlar avrupanın çok altındadır. asgari ücret; 850 eurodur. öğretmenler 1250 euro, hemşireler 1500, doktorlar 2000 euro alır. gıda fiyatları ve faturalar, ispanya- italya düzeyindedir. konut fiyatları ve kiralar ispanya ve italya'yı geçmiş durumdadır. 1+1 evlerin kiraları 1000 eurodan başlar, bir ailenin oturabileceği evler 1500-2000 euro arasındadır. orta yaş ve üstü portekizliler için bunların çoğu sorun değildir, çoğunun 3-4 evi vardır, kira geliri ve airbnb geliri ile geçinmektedirler. ama genç nüfus için bu çok büyük bir sorundur. eğer bekarlarsa çoğu aile evinde yaşamaya devam etmek zorundadırlar. ülkenin her yerinde ve her iş alanında çok sık grev yapılır, ama airbnb kısıtlamaları ve golden visanın kaldırılması dışında bu konuda olumlu bir adım henüz atılmamıştır. bir de temel gıda ürünlerinde 4-5 aylığına vergileri kaldırdılar, onu unutmuşum. gelir vergisi asgari ücret dışında çok yüksektir.

    sağlık; devlet herkese ücretsiz sağlık sigortası yapar. doktor bulabilirsen bu sigortayı kullanırsın. herkesin özel sağlık sigortası vardır ama özel hastanelerde bile bir göz randevusunu iki ay sonraya alabilirsin. ilaçların çok küçük bir kısmını devlet öder, en basit reçetede bile 20-30 euro ödemen gerekir. bana kalırsa yaşlılığı geçirmek için ideal bir ülke değildir.

    bürokrasi; her türlü devlet dairesi, banka, başvuru, resmi iş için günlerce aylarca yıllarca beklersin. bir hesap açmak 3 ay sürebilir. mesela yabancılar dairesinden randevu almak 6 ay sürer, bir gidersin ki dört kişi oturmuşlar günde on başvuru işlemi yapıyorlardır.

    gelelim mesajlarla gelen sorulara:
    portekiz'e nasıl göç edebilirim; d7, d8, iş arama vizesi ya da eğitim yoluyla ülkeye göç edebilirsin. d7, pasif geliri olanların başvurabileceği bir vize türüdür, d8 freelancerların başvurduğu vizedir. bunların hepsi için her türlü platformda en ince ayrıntısına kadar bilgi mevcuttur. eğer armut pişsin ağzıma düşsün demiyorsan, bu vize türlerinin hepsi kendi başına başvurulabilecek tiptedir, avukata-danışmana para vermeye gerek yoktur.
    aylık masraflar ne kadar; 3 kişilik bir aile için: 1500 euro kira + 200-300 euro elektrik-su-telefon-internet + 800-1000 euro gıda + 200 euro spor-kültür-sanat = 3000 euro
    nerede çalışılır; en temizi buraya pasif gelirle ya da başka bir ülkeden euro-dolar kazancı ile gelmektir. burada türkçe ve ingilizce ile bulunabilecek işler de mevcut ancak 1000-1250 euro maaştan fazlası pek mümkün değil. gençler genelde, yüksek lisans yapıp bu tip işlerde çalışarak ve evde 3-4 kişi yaşayarak idare edebiliyorlar.

    bu entry zaman zaman güncellenecektir.
    iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. umarım hepimiz mutlu ve huzurlu olduğumuz ve en önemlisi de ait hissettiğimiz yerde yaşayabiliriz.
  • bu ülke çok güzel ya.
    avrupada 10sene önce ortadogululaşmış berbat olmuş italya,fransa, son yılların ortadoğusu almanya, geleceğin fas'ı hollandadan sonra, bu ülke resmen avrupa.
    kültür yerli halkın kültürü. sokaklar,caddeler genelde güzel.
    insanlar sevimli gülüyor, kuzey gibi zengin değiller ama kendi hallerinde yaşıyorlar.
    manzaralar belki avrupanın en güzeli değil ama gayet güzel.(çok güzel ya çok)
    kiliseler,kaleler herşey yeterince güzel.
    avrupa birliği nolur şu ülkeyi koruma altına al.
    keşke görmeseydim burayı.
    10seneye burası da diğer yerlere benzeyince insanın içine daha da oturacak.
    burayı da, 'kadınlar yollu,açık seçik giyiniyor' giller basacak. (bu arada burada hiç öyle iddialı giyinen kızlar da yok
    ama onlar için zaten herkes öyle)
    içim parçalandı ya.
    fakirlikten(nispeten tabi) daha istilaya uğramamış, son güzel yer.
    daha da gelmem buralara, bari hatıralarda böyle kalsın.
  • portekiz, tarihin ilk küresel imparatorluklarından biri olarak bilinir ve denizcilik yetenekleri sayesinde dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. bu büyük imparatorluk nasıl kaybedildi? bu sorunun cevabı, tarihte bir dönüm noktası olan pek çok olayda ve faktörde yatmaktadır. tüm bunları anlamak için imparatorluğun yükselişinden itibaren başlamak gerekiyor. bu sebepten yazı uzun olacaktır.

    orta çağ'da, avrupalılar özellikle baharatlar için büyük bir talep oluşturmuşlardı. baharatların çoğu orta doğu'dan asya'ya uzanan rotalar üzerinden kontrol ediliyordu. osmanlı imparatorluğu'nun 1453'te istanbul'u fethetmesi sonucunda osmanlılar için büyük bir ekonomik avantaj oluştu. baharat fiyatlarının artması ve bu ticaret yollarının kontrolü altında olmasının getirdiği belirsizlik, avrupalılar için büyük bir sorun oluşturdu. işte bu noktada portekiz, denizcilik ve keşif yeteneklerini kullanarak, osmanlı kontrolündeki rotaları by-pass etmek için yeni bir yol aramaya başladı. 1497-1498 yılları arasında vasco da gama önderliğindeki bir portekiz keşif seferi, afrika'nın etrafından asya'ya giden yeni bir yol bulmayı başardı. bu rota, baharat ticaretine yeni bir kapı açtı. portekiz'in bu yeni ticaret hattını kontrol etmesine olanak sağladı. bu, portekiz'in erken dönem zenginliğinin ve başarısının ana kaynağı oldu. bir dünya gücü haline getirdi.

    portekiz'in başarısı, ileri denizcilik ve navigasyon teknolojilerine büyük ölçüde bağlıydı. portekizli denizciler ve kaşifler; karasal navigasyon tekniklerini,yıldızları kullanma yeteneklerini mükemmelleştirdiler. (bknz. prens henry) ayrıca, özellikle kendi geliştirdikleri karavela adı verilen hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek gemilerle denizcilikte çığır açtılar. bu teknolojik üstünlük, portekizlilerin denizlerde daha hızlı, daha geniş ve daha uzun mesafelere seyahat etmelerini sağladı.

    bunlar imparatorluğun kurulmasını sağladı, fakat devamındaki olaylar bu imparatorluğun çökmesine yol açacaktı. bunları madde madde ele almaya çalışayım.

    1. imparatorluğu'nun başarısını zayıflatan önemli faktörlerden biri, imparatorluk yetkilileri ve tüccarları arasındaki yolsuzluk ve kötü yönetimdi. özellikle, asya ve afrika'daki ticari denizaşırı topraklarını yöneten portekizli görevlilerin çoğu, kararları ve eylemleri konusunda sıkı denetimden muaf tutuluyordu. bu durum, çoğu zaman rüşvet, hırsızlık, talan, kaçakçılık, zimmetine para geçirme ve hatta uluslararası olayları tetikleme gibi yolsuzluk eylemlerine yol açıyordu.

    çin'e ulaşan ilk portekizli kaptanların biri, ilk iş olarak bir adayı çalmış, üzerine bir kale inşa etmiş ve yerel çocukları kaçırıp hindistan'a satmıştır. bu durum çin ile olan ilişkileri olumsuz etkilemiş, ancak bu tür yolsuzluklar ve korsanlık faaliyetleri 30 yıl boyunca devam etmiştir.

    yolsuzluk ve kötü yönetim, portekiz imparatorluğu'nun hızla büyümesi ve genişlemesine rağmen, yerel idare ve denetimde ciddi eksikliklere yol açmıştır.

    2. protestan reformasyonu, katolik portekiz imparatorluğuna yeni fikirler ve zorluklar getirdi. bu hareket, özünde, katolik kilisesi'nin uygulamalarına ve doktrinlerine yönelik eleştiriler ve reform önerileriyle başladı. alman keşişi martin luther'in 1517'de kilisenin kapısına çivilediği 95 tez, bu hareketin başlamasına önayak oldu.

    reformasyon, katolik kilisesi'nin otoritesini sorgulayan yeni hristiyan mezhepleri doğurdu. bu mezhepler, kendi kiliselerini ve topluluklarını kurarak, katolik kilisesi'nin hegemonyasını tehdit etmeye başladılar. ayrıca, bu yeni mezhepler genellikle dini uygulamalar ve yorumlamalar konusunda daha liberaldiler. bu da katolik kilisesi ve katolik hükümetler tarafından hoş karşılanmamıştı.

    portekiz imparatorluğu'nun bu dönemde karşılaştığı zorluklar, protestan mezheplerin yayılmasına direnç göstermek ve katolik inancını sürdürmeye çalışmaktan kaynaklanıyordu. örneğin, 1580'de, portekiz, ispanya ile ıberya birliği'ni kurdu ve bu, portekiz'i ispanya'nın düşmanlarına karşı savunmasız hale getirdi. bu düşmanlar arasında, kendi imparatorluklarını genişletmeye çalışan protestan hollanda ve ingiltere de vardı. yani, protestan reformasyonu, portekiz imparatorluğu üzerinde hem dini hem de politik etkiler yarattı.

    3. hollanda doğu hindistan şirketi'nin ve daha sonra ingiliz doğu hindistan şirketi'nin kurulması, özellikle ekonomik bakımdan büyük bir dönüm noktasıydı. bu şirketler, girişimlerini finanse etmek için kapitalist bir yaklaşım benimsediler. yani, sermayeyi geniş bir yatırımcı tabanından toplamak ve karı yatırımcılarına dağıtmak yerine, tüm sermayeyi merkezi bir hükümetten veya monarşiden almak yerine, seferlerini finanse etmek için hisse senetleri satmaya başladılar.

    bu yaklaşımın etkisi iki katlıydı. ilk olarak, bu, şirketlerin, bir monarşinin veya hükümetin mali durumundan bağımsız olarak geniş ölçekte operasyonlar gerçekleştirmesine olanak sağladı. ikinci olarak, bu, şirketlerin riski geniş bir yatırımcı tabanı arasında yaymasına ve bu sayede daha riskli (ancak potansiyel olarak daha karlı) girişimlerde bulunmasına olanak sağladı.

    bir örnek olarak, hollanda doğu hindistan şirketi'ne bakabiliriz. bu şirket, çok sayıda yatırımcıdan para toplayarak, hindistan, endonezya ve diğer doğu asya ülkelerindeki baharat ticaretini domine etmek için büyük filolar inşa etmeyi ve işletmeyi başardı. bu, şirketin portekizli rakiplerinden çok daha fazla miktarda mal taşımasına ve böylece çok daha büyük karlar elde etmesine olanak sağladı.

    bu yeni finansman biçimi, ticaret şirketlerinin hızla büyümesine ve genişlemesine yardımcı oldu. bu, portekiz'i önemli ölçüde zorladı, çünkü portekiz, devlet tarafından finanse edilen ve kontrol edilen daha geleneksel bir ticaret modeline dayanıyordu. bu yeni "kapitalist" model, portekiz'i aşan ve sonunda onun düşüşüne katkıda bulunan rekabeti ortaya çıkardı.

    4. portekiz'in ispanya ile birleşmesi, imparatorluğun kaynaklarını büyük ölçüde tüketti ve portekiz'i yeni düşmanlarla yüzleşmeye zorladı. bu durumun en belirgin örneği, kral sebastian'ın ölümünün ardından yaşanan taht krizi.

    1578'de kral sebastian, osmanlılara karşı afrika'da savaşmaya karar verdi. ancak ne yazık ki, kral ve ordusu bu savaştan geri dönmedi. dahası, savaşta birçok soylu da hayatını kaybetti. bu durum, portekiz'de tahtın varisi olmaması anlamına geliyordu.

    bu durumu fırsat bilen ispanya kralı ıı. philip, portekiz'in bir krala ihtiyacı olduğunu söyleyerek duruma el koydu. böylece ıı. philip, aynı zamanda portekiz kralı ı. philip oldu ve iberya birliği'ni kurdu. bu birleşme, portekiz'i ispanya'nın kontrolü altına aldı.

    aniden, portekiz, ıı. philip'in düşmanlarını - ingilizleri, hollandalıları, fransızları ve osmanlıları - miras aldı. katolik olmayan hemen hemen herkesle düşman oldular. bu dönemden itibaren, portekiz'in tüm kaynakları ispanya'nın savaşlarında kullanılmaya başlandı.

    nitekim, ispanyol armadası'nın portekiz gemilerinden oluşan bir filo vardı, bu yüzden ingiltere'yi kurtaran fırtına aynı zamanda portekiz'in de belini kırdı. bu birleşme ve sonraki siyasi çalkantılar, portekiz imparatorluğu'nun çöküşünü hızlandırdı.

    5. portekiz imparatorluğu için önemli bir zenginlik kaynağı olan brezilya'nın kaybı, imparatorluğa büyük bir darbe oldu. bu durum, aslında bir dizi faktörün sonucuydu.

    brezilya, 16. yüzyıldan beri portekiz kolonisiydi ve bu süre zarfında altın, elmas ve diğer değerli madenlerin yanı sıra şekerkamışı, kahve ve daha sonra kauçuk üretiminde büyük bir ekonomik katkı sağladı. portekiz için bu değerli madenler ve ürünler, imparatorluğun diğer kısımlarındaki kayıpları telafi etmekte çok önemliydi.

    ancak 19. yüzyılın başlarında, napolyon'un avrupa'da ilerlemesiyle portekiz kraliyet ailesi, güvenlikleri için brezilya'ya taşınmak zorunda kaldı. 1808'de portekiz kralı joão vı, rio de janeiro'yu kendi krallık başkenti olarak belirledi. bu durum brezilya'da yönetim anlayışında önemli değişikliklere yol açtı ve yerel halkın kendi kendini yönetme isteğini artırdı.

    portekiz kralı joão vı, 1821'de portekiz'e döndüğünde, oğlu pedro'yu brezilya'nın regenti olarak bıraktı. pedro, portekiz'in brezilya üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmaya çalışması üzerine, 1822'de brezilya'nın bağımsızlığını ilan etti ve kendisini brezilya imparatoru ı. pedro olarak taçlandırdı.

    bu şekilde, portekiz, brezilya üzerindeki kontrolünü ve bu toprakların ekonomik faydalarını kaybetti.

    6. portekiz'in afrika'daki hedefleri, ingiliz imparatorluğu'nun baskısı ve rekabeti nedeniyle gerçekleşmedi. portekiz, afrika'daki iki büyük kolonisi olan angola ve mozambik arasında bir doğu-batı koridoru oluşturmayı planlıyordu. ingiltere'nin kendi hedefi, kahire'den cape town'a kadar bir kuzey-güney koridoru oluşturmaktı.

    bu çıkar çatışması, "pembe harita" krizi olarak bilinen bir duruma yol açtı. 1880'lerin sonunda, portekiz hükümeti, angola ile mozambik arasındaki toprakları birleştirecek bir harita çizdi ve bunu "pembe harita" olarak adlandırdı. ancak bu, ingiltere'nin kendi kuzey-güney kolonizasyon planlarına aykırıydı. ingiltere, portekiz'i bu planlarından caydırmak için diplomatik ve askeri baskı uyguladı.

    sonuç olarak, ingiltere'nin baskısı ve uluslararası afrika konferansı'nda (berlin konferansı) yapılan anlaşmalar neticesinde, portekiz'in bu doğu-batı koridoru planları gerçekleşemedi.

    7. imparatorluğun resmi sonu, macau'nun 1999'da çin'e iade edilmesiyle geldi.

    portekiz imparatorluğu'nun sonunu belirleyen önemli faktörlerden biri, artan küresel politik ve ekonomik baskılardı. 20. yüzyılda, sömürgecilik karşıtı fikirler ve hareketler güç kazandı ve birçok sömürge ülkesi bağımsızlık için mücadele etmeye başladı. bu trend, portekiz'in denizaşırı topraklarını sürdürmesini zorlaştırdı ve sonunda portekiz'in çoğu kolonisi bağımsızlık kazandı.

    macau'nun çin'e iadesi, bu sürecin bir parçasıydı. macau, portekiz'in asya'daki son önemli toprağıydı ve bu iade, portekiz imparatorluğu'nun resmi olarak sona erdiğini işaret etti. çin halk cumhuriyeti ile yapılan anlaşmaların bir parçası olarak, 1999 yılında macau özel idari bölge statüsü kazandı ve portekiz yönetiminden çıktı.

    macau'nun iadesi, birleşik krallık'ın hong kong'u 1997'de çin'e devretmesinden iki yıl sonra geldi. bu iade, sömürgecilik sonrası dönemde eski sömürge güçlerinin asya'daki varlıklarını geri çekme eğilimini yansıtıyordu. dolayısıyla, portekiz imparatorluğu'nun sonu, hem uluslararası politikanın değişen dinamikleri hem de yerel bağımsızlık hareketlerinin sonucuydu.

    toparlamak gerekirse. yolsuzluk, kötü yönetim, protestan reformasyonu, ekonomik rekabet, siyasi karmaşa ve bağımsızlık hareketleri gibi bir dizi faktör, imparatorluğun yükselişinden itibaren çöküşüne katkıda bulundu. portekiz imparatorluğu, 20. yüzyılda son kolonisi olan macau'nun da çin'e iadesiyle birlikte resmi olarak sona erdi.
  • portekiz'deki mavi ejder nehri: görsel
  • çok tatlı çok hoş bir ülke, ancak insanı paraya öyle böyle tapmıyor. geçirdiğim 1 hafta sonrası neden jorge jesus gibi bir adamın arabistan'da her gördüğü kameraya şebeklik yaptığını, cristiano ronaldo gibi 1000 yıl yaşasa sülalesiyle beraber zorluk çekmeyecek adamın elinde kılıçla reklamlarda maymunluk ettiğini daha iyi anladım.

    dediğim gibi görünürde her şey güzel hoş, belki giden çoğu kişinin dikkatini çekmemiştir anlatacaklarım. ancak yaşadığımız her türlü terslikte insanların 5-10 euro ekstra koparmak için girdiği haller ibretlikti. kaldığımız otelin ilk günün sonunda rutubet kokusundan durulmayacak hale gelmesinden dolayı başka otele geçtik, ev sahibi gayet sıcak kanlı bir sekilde önemli değil paranızı iade edeceğiz dedi. 1 hafta sonra baktık ki kafalarına göre 40 euro temizlik ücreti düşmüşler..

    gezmeyi planlayıp online book ettiğimiz bir müzeye (şehrin taşıma sistemi sebepli problemler yüzünden) 15 dk geç kaldık, kişi başı 10 euro fark ödetip bir sonraki seansa biletleri güncelettiler. bahane olarak tek seferde 400 kişi alabiliyoruz yer yok dediler. bunu derken önündeki ekran açıktı, 382 kisinin içeride olduğu bilgisini gözlerimle gördüm. yalan söylerken yüzü bile kızarmıyor adamın, yeter ki ekstra para gelsin.

    diyelim ki restorana gittiniz ve menüden bir yemek sipariş ettiniz. ekstra ekleteceginiz seyleri sanki opsiyonel gibi "a mi b mi, x mi y mi?" şeklinde soruyorlar. sonrasında fatura gelince anlıyorsunuz ki iki seçenek de ekstra, her bir opsiyon icin +3 euro da buradan gol yiyorsunuz.

    bitmedi, dönüş anında maalesef yine bir portekiz havayolu firmasina denk geldik ve boarding başlamadan 5 dakika önce herkesin valizini tartıp ekstra ödeme almaya çalıştılar. kapı önünde yaşanan bir dünya rezillik sonrası uçuş da gecikti haliyle.

    özetle portekiz insanı beni ciddi anlamda irite etti. en son aynı hisleri 2014 yılında polonya'da yaşayıp, o gün bu gündür oraya asla seyahat planı yapmadım. portekiz için de düşüncem aynı.

    son olarak bir ekleme daha yapıp bitireyim. başlıktaki 9-10 yıl önce girilmiş entrylere bakınca ülkenin gerçekten ucuz olduğunu düşünebilirsiniz, ancak böyle değil. özellikle lizbon icin konuşmak gerekirse, asla değil. bunun sebebi de son yıllarda ucuz olduğu için ülkeye akın eden yabancı expat, nomad vs. tayfası. (sanıyorum eu oturumu için ev satın alan da çok olmuş son dönemde). şehirde kiralık ev bulmak imkansız hale gelmiş, bu otel fiyatlarına da yansımış sonuç olarak. yani özetle popülerleşmek portekiz'e yaramamış, ancak günümüz dünyasında bu konunun bir çözümü yok muhtemelen. biraz palazlanan yerleri insanlık olarak birkaç sene içerisinde hücum edip çürütüyoruz maalesef..
  • bugün yapılan seçimin sonuçlarına göre, 60% küsür oy olan, marcelo rebelo de sousa'nın 5 yıl daha cumhurbaşkanlığını yapacağı ülke.
    ama seçimlerin en çarpıcı sonucu, portekiz gibi sol ağırlıklı bir seçmen profilinin olduğu ülkede, faşist, ırkçı, yabancı düşmanı bir partinin (bkz: chega) liderinin, 12% gibi yüksek bir oy alarak seçimi üçüncü bitirmesiydi.

    edit: imla
  • portekiz'de oğuz türklerinin kurduğu kasaba:
    "algoz"

    portekiz'in güneyinde yer alan algoz kasabası, oğuzlar tarafından kurulmuş.
    portekiz nere, oğuzlar nere? diyebilirsiniz. kasaba 12. yüzyılda buraya yerleşen oğuz türkleri tarafından kurulmuş. araplar bunlara el-guz diyorlarmış ve kasabanın ismi buradan geliyormuş.

    peki el-guz'lar kimdir, nedir, necidir? ona bakalım. 1195 yılında ispanya’da madrid’in güneyinde bir yerde aarcos muharebesi olur. kastilya kralı liderliğindeki hristiyanlar ile iber yarımadasındaki son büyük müslüman devlet olan muvahhidler burada karşı karşıya gelmişler, muharebe muvahhidlerin kesin zaferi ile sonuçlanmış.

    alarcos muharebesinde, muvahhid ordusunun ön saflarında paralı asker olan oğuzlar yer almış.

    işte ispanyollar bu savaşta tanımışlar el-guz'ları. yani oğuzları. ve bundan böyle bu oğuz savaşçılarına algoz demeye başlamışlar.
    lakin şöyle de bir detay var. algoz'lar müslüman değillerdi. şaman inancına sahiptiler. zira gerek ortadoğu'da, gerek kuzey afrika'da o dönem oğuz paralı askerleri çok vardı. bunlar içinde müslüman olanlara; turkman, müslüman olmayanlara da guzz diyorlardı... işte algoz'lar da müslüman olmayan oğuzlardandı, yani "guzzlar"dan...

    orta çağ batı avrupası’nda guzz (ç. agzaz veya guzziyun), mısır üzerinden kuzey afrika’ya geçen türk paralı askerlere işaret ediyordu. ilk gelenler trablusgarp ve ifriqiyya’ya (tunus’un kuzeyine) yerleşirler.

    başlarında garaqus al-guzzi vardır. salahaddin’in yeğeni taqi-d-din ‘umar al-muzaffar’ın azat edilmiş kölesi olan bu karakuş, efendisinin yerine trablus ile gabes’i alır.
    sonraları oğuzların savaşçı vasfını ve yiğitliğini gören halife abu yusuf ya'qub al-mansur bunları başkentine götürür ve bunlardan elit bir birlik oluşturmayı hedefler. muvahhidler’in bayrağı ve halifenin kanatları altında savaşan oğuzlar farklı coğrafyalarda çarpışırlar. ellerinde qusiyy al-guzz, yani oğuz yayı ile doğu’dan getirdikleri taktiklerle başarıya ulaşırlar.

    halife muvahhid askerlere yılda üç kere ödeme yaparken oğuzlara her ay yapardı. soranlara da uzak diyardan geldiklerini, mal mülk sahibi olmadıklarını bahane ederdi. oğuzların mezarlıklarının mağribilerden ayrı olması da ilginç.

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel
  • eurovision şarkı yarışması'nı hiç kazanamamış bir ülke olmalarını, tek komşularının ispanya olmasına bağlayan ülkedir.
hesabın var mı? giriş yap