• kendi kardeşini kuduzdan kurtarmaktan aciz, bacağı kırıldığı için hastaneye kaldırılan, mucizelerini araştırmak üzere gelmiş heyetten kaçıp kendini evine
    kilitleyen bir adamdır sai baba. metin ve mert midir bilemiyorum, hakkında okuduklarım gerçek yüzünü yansıtır mı emin değilim ama, ciddi bilimsel bir gözleme karşı yelkenleri indirip gayba karışmayı tercih eden her mumbo jumbo adam gibi (bkz: uri geller) hilelerinin açıklamasının yapılması zor olur.

    bunun dışında kendisi yanında 11 ay geçirip cinsel tacizine uğrayan bir eski şakirtinin yazdığı gecelerin sai babası isimli eserinin 3000 kopyası baskıdan satın alıp, imha ettirmiştir.

    ayrıca 50 yıldır hilesi bulunamadığı iddia edilen sai baba, 1992 yılında ziyaretine gelen başbakana yoktan varettiği kolyeyi vermezden 5 dakika önce yardımcısından alırken görütülenmesi sebebiyle de daha iyi tanınmış, daha net anlaşılmıştır. (kasedin kamuya yayılmaması için gazeteciye yapılan baskı ve zulmü anlatmaya gerek bile var mı bilmiyorum)

    lan bizim sermet erkin de kafa olsa oturup sermet baba the avatar diye gezip milyonları parmağında oynatırdı. ama yokmuş ki trt de elinden güvercin çıkartacak naiflikte kaldı, silindi gitti.
  • http://www.haberturk.com/…624007-yasayan-tanri-oldu

    bu kadarmış,toprağım bol olsun
  • tanri oldugunu iddia eden biri olarak hastanelerde kalp ve solunum yetmezliğinden ölmesi garip olmuş. madem guru filandın o zaman otursaydın meditasyona huzur içinde bedeni terketseydin, hayallah. inşallah inananları gözünü açmıştır.

    ps. bu arada kendisi 96 filan yaşında bedenini terkedecegini söylüyormuştu, erken gitmiş. şimdi bunada bir kılıf uydurup kali yuga erken bitecek falan diyenler you're pathetic.
  • kendine rahmet eylesin, hem ölüm güzel olmasa ölür müydü sai baba? tövbe tövbe...

    ne demiş cem yılmaz "ee 400 dolar verdik kdv, içinde içinde..."

    ekleme: he bir de aklıma geldi, andy kaufman'daki adam da bu mu la?
  • annem aşram’dayken:

    (bin defa haritada gösterdi de unuttum, enlem boylam vs veremiyorum o yüzden) aşram, hindistan’da sai baba’nın konuşlandığı yerleşimin adı. dünyanın her yerinden onbinlerce insan gidiyor. diledikleri süre boyunca kalıyorlar. kadınlar ve erkeklerin ayrı ayrı konakladığı “koğuş” tipi odalar var. gecesi 1 dolardan kalınıyor. yaşam çok basit. beslenme vejeteryen, içki ve sigara yasak. odalarda sıcak su yok. gerek de yok, hava hep sıcak. hergün belli bir saatte bütün bu binlerce insan bir meydanda toplanıyor ve yerde oturarak baba’nın gelmesini bekliyor. geçmiş yıllarda bekleme meydanına kitap getirilmesine izin verilirmiş, bu yıl yasak. baba, bazen geliyor. bazen insanların arasında dolaşıyor, nadiren de konuşuyor. anneme göre insanların her biriyle beyin dalgalarını kullanarak iletişim kuruyor. annem baba’yı ilk gördüğü gün, beyninde şu cümleler beliriyor: “yeter! artık benden kızınla ilgili birşey isteme! işleri hallolacak!” (tabii ki benden bahsetmiyor. bahsettiği kardeşim. ahh kıskançlıktan kavruluyorum!) baba nadiren mucizeler yaratıyor, tekerlekli sandalyeyle gelen bir katılımcı, yürüyerek mekanı terk edebiliyor. ancak işin ilginci baba’nın kendisi bu sene tekerlekli sandalyede, kırık kalçası bir türlü iyileşmiyor. hain evlat ben gözlerinde birer soru işareti ile “eeee?” diyorum. annem konuyu çözdüğünden, cevabı yapıştırıyor: sağlık sorunu olan ve çözüm aramak için gelen insanlara bunun gerekli olmadığını anlatmak için kendisini iyileştirmiyor. onlara “bedenin bir önemi yok” mesajını veriyor. bunu duyduktan sonra diyecek lafım tabii ki kalmıyor.

    annem, bu gezide tanıştığı başka bir kadın ile birlikte iki kişilik bir odada kalıyor. ve kadın horluyor! annem ve horlama asla bir arada düşünülemez, uyuyamıyor. bunu kadına söylüyor, kadın pek anlayışlı ve horladığını biliyor. sen hiç üzülme, ben başka bir odaya geçerim, sen tek başına kalırsın, diyor. aynı gruptan bir odayı paylaşan diğer bir iki kadının yanına üçüncü olarak yerleşiyor horlayan kadın. o gece annem çok mutlu. tüm seyahat boyunca hep birileriyle oda paylaşmış, ilk kez yalnız kalacak. ışığı söndürüyor. kısa bir süre sonra hışırtılar duyuyor. ışığı açıyor ve hayatta en çok korktuğu şeyle yüzleşiyor. bir sıçan bisküilerini yiyor! derhal üç kadının kaldığı odaya gidiyor. o gece onlarla kalıyor. değil tek başına kalmak, iki tane tek kişilik yatağı birleştirip uyumaya çalışan dört kişiden biri oluyor. o da yetmiyor, gece yataktan düşüyor!

    ertesi sabah hemen görevlilere koşuyor, odasında bir sıçan olduğunu söylüyor. görevliler bunu kabul etmiyor. bu kadar kalabalık bir yerleşimi steril tutmak için ciddi önlemler aldıklarını ve asla fare bulunmadığını söylüyorlar. annem ısrar edince, onu size baba göndermiş olabilir, son zamanlarda negatif bir düşünce geliştirdiniz, egonuzu öne çıkartan bir davranışta bulundunuz mu? diye soruyorlar. annem içinden “evet horlayan bir insanı rahat uyuyabilmek ve yalnız kalabilmek için yanımdan uzaklaştırdım. ben hala egomu yok etmeyi başaramadım!” diye düşünüyor. fare mi? fare bir daha ortalıkta görünmüyor.

    (ana fikir: her fare gerçek değildir. horlayan insanları bağrınıza basınız...)
  • gercek adi sathya narayana raju olan cakma guru.
    hz isa degil; sai baba of shirdi denilen adamin yeniden dogmusu olarak tanitir kendini.

    hindistan'a gittigimde soforun arabasinin caminin onune koydugu sai baba biblosuna gulup te ayip etmemek icin zor tutmustum kendimi. cunku dizayni aynen oynar baslikli kopek biblolari gibiydi. ben bakmamaya calistikca oynayan sai baba kafasi gorus alanima girip bana iskence etmisti.

    (bkz: bu da boyle bir animdir)

    bu arada "love all, serve all, help ever, hurt never" gibi sevgi kelebegimsi mesajlari da vardir.

    (bkz: sanskrit)
  • duzenbazin tekidir.
  • vefat etmiştir.
  • az önce tv'de sarlatanliklarini mucize diye nasil yutturdugu gosterilen adam. agzini peceteyle siler gibi yapip altin yumurtayi agzina sokup bir sure sonra agzindan altin yumurtluyor gibi havalara giriyor, sonra yardimcisi bi esya getirmisken eline altin zincir sikistiriyor, sai baba elleriyle yoktan altin zincir yaratmis gibi yapiyor falan.

    sarlatan, sahtekar.
  • şahsına göndermede bulunmak gibi olmasın ama sai baba imparatorluğunun 1.5 milyar dolar üzerinde bir servete sahip olduğu tahmin ediliyor. diğer babaların dümen suyunda kurulmuş imparatorlukların ondan aşağı kalır bir yanı yoksa da, sai baba mütevazi bir hayat sürdürüyorsa da benim anlayamadığım bir nokta var. sai baba altın üretebilen birisi olarak bu kadar paranın hesabını tutmaya neden para harcasın ki? hastane mi yapacan şak çıkar avcundan elması, altını yap hastaneyi. dünyayı pırlanta kaplayacak bir adamın 1,5 milyar dolarcık da kalması beni üzdü. inşallah bizimkiler geçecek sai babayı.
hesabın var mı? giriş yap