• dünya için insan böyledir; sonradan görmedir. olgun ve görmüş geçirmiş dünya ise insanın bu halini sürekli cıkcıklar.

    bir nevi aidiyet sorunu yani.
  • varlık ın maddi olduğunu sananlar;
    maddeye ulaşmak için hırs edenler;
    anababalarından böyle görmüşler;
    eğitim ile bile yontulamamışlar;
    görgü, kültürden nasibini almamışlar;
    statü sembollerine pek kafayı takmışlar;
    eline, gözüne, diline hakim olamamışlar;
    bulunca kibire kapılmışlar;
    hamsızlık çekenler, alçakgönüllülüğü salaklık sananlar;
    gelmek istedikleri sosyal statüde hep varolanlarca, o statüye madden geldikleri asla kabul görmeyenler;
    görmedikçe daha da hırs yapanlar;
    hırs yaptıkça, çabaladıkça, kendini yiyenler;
    yerken çevresine zarar verenler;
    zarar verdikçe değerlerini sıfır edenler;
    gibi gibi yaparak kuklaya, köleye dönenler;
    sahip olduklarının malı haline gelenler;
    çokça komik duruma düşenler;
    sonradan fark edenlerden daha da zor durumda olanlar-dır.
  • - efendim ne çalsınlar?
    - cezayir havası çalsınlar.

    aradan dakikalar geçer, bir takım sesler de çıkar. ama bir türlü, cezayir havaları gelmez. bunun üzerine...

    - niye çalmıyorlar hala?
    - efendim, akort yapıyorlar.
    - önce cezayir havası çalsınlar. sonra akort yapsınlar efendim.

    bu sonradan görme, bahçivanlıktan paşalığa yükseltilen bir osmanlı paşası imiş efendim.
  • sindirilerek olması gereken kimi yaşam parçalarının aniden ve kolay yoldan elde edilmesi sonucu kişide varolan "aa bişey oldum lan ben" halidir.
  • görmeye, dinlemeye dayanamadığım insanlar topluluğu. hele bunlar kocalarının/karısının parasıyla hava atıyorlarsa dayanma gücüm bin kat daha azalıyor.
    her fırsatta, alakasız bir konu olsa bile konuşmayı zenginliklerine (çalışıp da kazandı ya orospu/pezevenk) getirebilmeyi başarabilmektedirler. bu konuda başka hiç bir konuda olmadıkları kadar yaratıcı olabiliyorlar. işin daha kötüsü, çevresindeki kimsenin onları dinlemediğinin, sallamadığının farkında bile değildir.
    tabi bu insanları arkadaş olarak hayatımıza dahil etmiyoruz. yanlız iş ortamında pek kaçma fırsatınız olmuyor. dinlenmediklerini anlamadıkları gibi istenmediklerini de anlamıyorlar. anlıyorlar ama zenginliklerini anlatacak kimse bulamayınca rahatsız oldukları için yine gelip ortamın içine sıçıyorlar.

    kendilerine sesleniyorum: yapacak daha güzel bir işin, övünecek bir özelliğin yoksa; tek övünebildiğin zengin koca/karı bulmaksa bizim suçumuz ne?
  • tamamen bakış açısına göre değişen olay. örneğin;

    küçük kardeşi geldi, "sonradan görme ne demek?" diye sordu.
    "birisini görürsün ertesi gün bir daha görürsen o olaya sonradan görme denir," dedim "şimdi annenlerin yanına git!"
    sedef, "hayır," dedi. "bir olay olur, herkes görür, sen geç gelip görürsen, buna sonradan görme denir. simdi annemlerin yanına git!"

    denizin çağrısı - erken kaybedenler - emrah serbes
  • en son örnekte 4 yılda 160 ülke gezen milli eğitim müdürü vekiliyle meydana gelmiş olaydır. (bkz: 4 yılda 160 ülke gezen milli eğitim müdür vekili)
  • haksız kibirin ve aşağılama yetkisinin hükmettiği insanlardır. sonradan görmelikle domalmış egolarının hükmü altında kalp gözleri kapanır, çirkefleşir sağlıklı insanlara göre çok kolay kalp kırarlar. bu tarz insanlarla ne iş ne arkadaşlık yapmaya gelmez, ne yaptılarsa başınıza kakarlar bir de üstüne sen benim kim olduğumu biliyor musun? diye eklerler. ne diyeceğinizi bilemez kalırsınız öylece.
  • (bkz: ali ağaoğlu)
  • bunun daha kötüsü, sonradan görmeye çalışıp görememiş olanlardır.
hesabın var mı? giriş yap