• bir cipsin icinden iki tane birden mega taso cikmisti ki hayatimin en mutlu gunleri siralamasinda basa oynar.sonra universite kazandim filan ama o tadi veremedi.
  • annesi öğretmen olanlar çok şanslıydı taso konusunda
    okuldaki zavallı çocuklardan aldıkları tasoları kendi evlatlarına verirdi bu öğretmenler
    bi de kenarlarını yakma numarası vardı ki bizim mahallede en iyi recep yapardı
    adam gibi yaktın mı kimse döndüremezdi o tasoyu ama taso da bi sike benzemezdi
    sonradan recep cam işçisi oldu.taso bi insanın hayatına yön vermişti yani
  • çocukken en çok sahibi olduğum şey.
    lojmandayım yine taso çılgınlığı başlamış yıl 1999 falan. o zaman insanlar ne bok anlar ki diyorum taso biriktirmekten onlara sahip olmaktan. sonra bi anda gaza geldim, ben de 1.5 milyona boş yoklardan 3 tane cips aldım. garanticiyim tabi 5 tane 300 bin liralıklardan alıp riske girceğime boşyoklardan aldım. öncesinde de konuşmuştum ben taso oynamam kumar falan diye. görenlere "cipsi seviyorum ben" tadında açıklamalar yapıyorum kendi çapımda. neyse sonra elimde tutuyorum bu 3 tasoyu bi boka da yaramıyo çoğalması lazım amk. mahalleden safça gördüğüm çocuğa "gel oynıyalım yaa" dedim ve ekledim, "ama şakacığına". sonra bu saf çocuğu şakacığına oynadığımız oyunda 10 tane köktüm. sonra geri verdim tabi, yazın camiye gittim bir hafta, sözüm sözdür. o zamanlar allaha inanıyorum sürekli gözetlediğini ve sözümü tutmazsam kötü şeyler olacağını zannediyorum. neyse hadi gerçeğine oynıyalım dedi kıran kırana bi taso maçından sonra bir tasomu köküldüm. kaldı iki tane tasom eve geldim."ee amına koyim nolcak ki ya" dedim plastik parçası işte. sonra annemle alt kattaki fatihlere gittik. fatih de benden 2 yaş küçük falan ama cin gibi zeki piç. iki tasomla oynadık onla, aldı ikisinide elimden. "istersen borç veriyim evde vardır senin sonra getirirsin" dedi. "kabul" dedim 10 taso civarı daha borca girdim. neyse bi yerde şansım çark etti vurduğmu çevirmeye başladım. ogün o evden 10 taso karla çıktım. sonra sokakta falan git gitgide milleti kökmeye başladım. 10-40-100 yükseliyordu gitgide tasolarım. artık bir elde 50-60 tane falan oynuyorduk. "res-tas" oyunuyla. bu oyunda tasoları eline alıyorsun sonra res yada tas diyorsun elleri çarpıştırıp bırakıyorsun. dediğin kelimeye göre res ya da tas gelenleri alıyorsun. o zamanlar çocukların kafası hileye basmıyordu ya da ben zekiydim elimi büküp çoğu tasoyu istediğim gibi yere atıp milleti kökmeye başladım. abartısız 5000-6000 tasom falan olmuştur. sonra millet artık lojmanın taso zengini falan ilan etmişti. sabah elimde 50 tasoyla çıkıp akşam 250-300 tasoyla eve geliyordum. ayrıca bisikletimi taşıyana, evden su getirene 5-10 taso veriyordum. ekmek arası yağ-bal getirene de 15 taso. derken bu veletler sıkıldı benim otoritemden oynamamaya başladı. bende kafa zehir tabi çıktım 4. kattaki balkonumuza onun öncesinde bir reklam kısmı var tabi oraya hiç gelmicem. 60-70 çocuk rahat toplandı. yağma yaptım. sonra bir hafta hiç dokunmadım elimdeki tasoların %80 ni piyasadaydı artık. sonra taso zamanı sezonu tekrar hareketlendi ve ben yine kral oldum millete tekrar işler yaptırdım. 3-5 ay daha böyle devam etti bir daha yaptım taktiği yemediler. ama bu da böyle bi anımdır küçük yaşta çok kişiyi kontrol altında tuttuğum, birkaç küçük hamleyle lojmanın kralı olduğum günlerdi.
  • looney toons karakterlerinin olduğu zamanlar mega tasoların çıkacağı paketleri çözerek büyük sükse yapmıştım. cipsin önündeki banta göre tasonun ne çıkacağını söylüyordum. bence büyük bir istatistik çalışmasıydı bu. sonra da mühendis oldum zaten. iş yerinden entry girip maaş alıyorum.
  • daha bu taso furyası yeni başladığı vakitlerde, taso deyince çocukların aklına sadece looney tunes karakterleri geldiği zamanlarda* biz de bu hastalıktan muzdariptik. birgün cebimdeki bozukluklardan kurtulmak için , yağ deposu bir cheetos alayım dedim. her zamanki gibi cipsi açtığım gibi ilk olarak tasoyu aramaya başladım, fakat elime gelen taso daha bi garipti bu sefer, böyle ortasında küçük bir bombe vardı ve üzerinde ispanyolca yazılar yazıyodu, arkasında ise helezonik desenler vardı*. çok güzeldi, çok müthişti, aman tanrımdı. (piyango kazansam bu kadar sevinmezdim şerefsizim)
    tabi milletin mega tasolar için birbirinin boğazına yapıştığı zamanlarda böylesine farklı ve üstüne üstlük ithal bir taso hazine değerindeydi. durumu arkadaşlarıma açıklamamla beraber bir fırtına koptu, başka sınıflardan tanımadığım çocuklar "tasona bakabilir miyim", "bi kere dokuniyim be nolur be" diyerek yanıma geliyor, arada tasomu elimden alıp kaçmaya çalışan bebeler de benden tekme yiyordu. liselerden bile gelenler olmuştu, hatta bi iki liseli beni sıkıştırıp dövmüştü tasomu almak için (babayı aldılar tabi, o ayrı).
    peki sonra ne oldu? taso furyası kapandı, başka bişeylerle zehirlemeye başladılar saf gençliği,ispanyadan ithal döner tasomu da kardeşime verdim bebeklerine tabak yapsın diye (yapmadı tabi, o ayrı).
  • koleksiyonculuk ruhunu desteklemek adına, aldığım cipslerden çıktıklarında saklayıp daha sonra çoluğa çocuğa dağıtarak onları sevindirmeme, -bu arada çocukluğumdan da ekstra hatırlamalar çıkarmama- sebep olan nevale.
  • hic oynamamistim. olaya tam bir koleksiyoncu gozuyle yaklasmis ve muthis bir azimle tum seriyi tamamlamistim(80 adet looney tunes). eksik olan son tasoyu da buldugumda, dizlerimin ustunde kayarak sevinc gosterisi yapmak istemis, dizim yeri iskalayinca kafayi cotanak diye vurmustum. o gunden beri de boyleyim zaten.
  • üzerinde mi yazardı yoksa genel geçer bir kural mıydı bilmem ama süper tasolar 2, mega tasolar da 5 normal taso değerindeydi. çıkartmalarla birlikte ilkokul ilişkilerimizi belirleyen en önemli etkenlerdi bu tasolar. genellikle bunu en iyi oynayanlar okulun en havalı tipleri olurdu, hatta en güzel futbolcu ve araba kartlarına da bu tipler sahip olurdu hep.
    zaman içinde çok çeşitli oyun şekilleri türemişti. mesela bir tanesinde kökmek istediğimiz tasoyu yere koyup, kendi tasonuzu yüksekten bırakarak yerdeki tasonun üstüne düşürmeye çalışırdık. daha sonra yaratıcılıkta sınır tanımayan ilkokul gençliği bunun da hilesini bulmuştu. tasoyu delikli zımbayla delince hem o delikten nişan alabiliyorduk hem de taso düşerken hava sürtünmesinden daha az etkilenip sağa sola kaçmıyordu. bu ilk kimin aklına, nasıl gelmiş hiçbir fikrim yok ama benim gözümde newton'dan daha değerlidir kendisi.
    düello havasında geçen bir şekli daha vardı. yere sadece bir taso koyup sırayla çevirmeye çalışırdık. bir çocuk vardı, süper tasoya karşılık mega tasoyla oynuyordu. her seferinde de kazanırdı. adeta bir güç gösterisiydi, imkanı olsa 1'e 1000 bile oynardı zkmden aşağısınız hepiniz havası yaratmak için. alamadım o mega tasoyu bir türlü, alamadım...belki hayatım bambaşka olcaktı o tasoyu kökmüş olsam. belki sivilceli, göbekli, kel, gözlüklü ve diş telli olmayacaktım şimdi. belki sözlük bayanlarına selam bile ederdim...

    günler böyle taso oynarak gelip geçerken, git gide yaklaşan anadolu liseleri sınavı yüzünden babam joystickimi ve bütün tasolarımı kaldırdı da çoğumuzun hayatını bir dönem etkilemiş olan taso devri benim için kapanmış oldu.
  • bir de kapış diye fenomenal bir aktivite vardı ki, değinmeden geçmek mümkünsüz. genelde malının kıymetini bilmeyen zengin piçleri, diğer çocukları köktükten sonra (bkz: kökmek) yüksekçe bi yere çıkıp ellerinde toplanan tasoları aşağıda bekleşen kalabalığa atarlar, kalabalık da kız-erkek demeden birbirlerinin üstüne çıkarak üç kuruşluk cipsin içinden çıkan bibuçuk kuruşluk plastik parçalarını kapmaya çalışırdı (buraya hemen sosyolojik tespit sokayım: beleşçilik, teba ruhlu olmak, kendilerini kral görenleri "lütuf"larını kabul etmek suretiyle yüceltmek, kraldan fazla kralcı olmak, bunların daha çocukluktan başlaması..ay, neyse.). bütün nümayiş izdiham genelde öğretmen geldiğinde sona ererdi, sıralarımıza ilişip test çözerdik kaldığımız yerden*.
    bununla beraber, çoğunu bu kapış'lar sırasında edindiğim bi sürü nadir, sevgili tasom vardır, haala saklar ederim.
  • seksenlerin ilk yarısında doğanlar için looney tunes karakterleriyle oynanmıştır. sonraları bu işi bıraktığım için pokemon digimon tasosu veya döner taso gibi zımbırtalara yaşlı kaldım biraz.

    bu tasoların ön yüzünde looney tunes karaterlerinin resimleri arka yüzlerinde isimleri ve o tasonun numarası bulunurdu. örnek vermek gerekirse mesela leghorn tasosu 17 numaraydı, coyote de 35 numaraydı. bugs bunny süper tasosu 44 bugs bunny mega tasosu ise 61 numaraydı. bunlardan sırasıyla 61, 44 ve 35 numaralar benim eldelik tasolarımdı. şimi efenim ailemizden biri o dönem, bu cipslerin dağıtımını yapan uzay firmasının bölge dağıtım merkezinde çalıştığından defolu, yırtılmış veya hasar görmüş paketlerden çıkan tasoları eve getirirdi. her gün bir sürü tasom olurdu yepyeni. tüm seriyi tamamlamıştım ben hatta neredeyse tüm seriden üç tane tamamlamıştım uzunca bir süre sonra. ardından zaten sıkıldım. ne için oynuyordum ki, zaten tüm seriyi tekrar tekrar toplamıştım. evreni düşününce hepimiz küçük birer noktayız aslında gibi daha felsefi mevzulara eğildim. dkslfjksdafkj

    şimdi bu oyunun kurallarına gelelim biraz. pek açıklayıcı yazılar yazılmamış. öncelikle bir adet eldelik tasonuz olur. bu taso sizin oyunu oynadığınız tasodur. ardından ise ortaya süreceğiniz tasolarınız olması gerekir. rakip ile yapılan anlaşma gereği kaçlık oynanacağına karar verilir. atıyorum sekizlik oynanacaksa her iki oyuncu da ortaya sekiz birim değerinde taso sürer. şimdi resmi mi değil mi bilmiyorum ama mahalle maçı kurallarının coğrafyadan bağımsız geçerliği gibi, ülkenin neredeyse her yerinde mega tasolar 5 birim, süper tasolar 2 birim, normal tasolar ise 1 birim kabul edilirdi. buna göre örneğimizdeki sekizlik oyuna atıyorum bir mega bir süper ve bir de teklik tasoyu ortaya koyarak girebilirdiniz. karşı taraf da aynı biçimde sekiz birimlik taso koymalıdır. üç süper iki teklik koyabilir mesela.

    akabinde, ilk atışı kimin yapacağına dair bir oyun oynanır. bunu tam hatırlamıyorum ama tasoları atmakla ilgili bir şekilde karar veriliyordu sanırım ya da eldelik tasosunun değerine göre olabilir. her neyse efenim, ilk kimin başlayacağı belirlendikten sonra ilk oyuncu eliyle ortadaki tasolara dokunmamak şartıyla eldelik tasosunu, yerde dizili tasoların üzerine gelcke şekilde fırlatır. ne kadar yakın veya uzaktan atacağı veya yerde dizili taso grubunun en üstünün neresine vuracağı oyuncuya kalmıştır. burada tek şart elin yerde dizli taso grubuna dokunmamasıdır. etki tepkiden dolayı dizili tasoların bir kısmı ters döner bir kısmı yere falan düşer. bu durumda ters dönen tasolar direk olarak oyuncunun olur. yere düşen tasolarda da yine ters dönenler oyuncunun olurken ters dönmeyenler için bir hamle şansı daha vardır. o da yerdeki tek tasonun üzerine eldelik taso ile baskı uygulamak suretiyle döndürmeye çalışmaktır. eğer yerde kalan taso tek ise atış yapmak zorunda değildir. onun kenarına eldelik tasosunun kenarı ile dokunarak ters çevirmeye çalışır. bir kural daha eğer yere düşen tasolardan ikisi yine üst üste geldiyse burada atış yapılmak zorundadır. az önceki gibi yapılmaz. ardından sıra ikinci oyuncuya geçer ve bu sistem tüm tasoların ön yüzü çevrilene kadar sürer.

    tasoların yere dizilimi ise, en altta varsa mega tasolar, üzerlerinde varsa süper tasolar ve en üstte de teklik tasolar şeklinde yapılırdı. bu oyunda eldelik tasolara karşı büyük sevgi beslenirdi her oyuncu tarafından. böyle nasıl diyeyim can yoldaşı gibi, en yakın arkadaşı gibi sevilirdi eldelik tasolar. hey gidi günler. dana kadar herif olduk şimdi.
hesabın var mı? giriş yap