• susmaktır. içinizde fırtınalar koparken o engin sesliklte kafa sallayıp karşındaki "ortalama" görüşü onaylıyor görünmektir.

    üstelik öyle de can sıkan bir nanedir bu toplum baskısı. herkesin aynı düşündüğü, hatta buna zorunda olunduğunun hissettirildiği bir baskıdır. insanı hemcinslerinden soğutur. erkek olduğuna soğur insan yeri geldiğinde. karşınızdakinin ağzını yüzünü kırma isteği vuku bulur. ama susar kalırsınız.

    bir arkadaşın sürücü kursunda, kurs hocalarından biriyle muhabbetteyiz :

    --- spoiler ---

    ...
    hoca- benim oğlanlarlar evlenmez, tuttuğunu s.kiyor bırakmıyor.
    ben- e nerde yapıyor tüm bunları, kendi evi mi var?
    hoca- yok bizi kovalıyor. hatta geçen gün abisi evdeyken kız atmış eve, kız çekinmiş evde biri var diye. bizimki de ne derse beğenirsin. x'i siksen duymaz.
    ben- hımm
    hoca- zaten etrafta temiz kız yok ( senin ben amına koyim orospunun evladı, kendi çocukların maymun mu düdüklüyor lan gavat!) (erkeklikten soğuduğum an)
    hoca - hepsi patlak, hepsi patlak.
    ben- hı hı, (seni ben patlacağım şimdi göreceksin)

    diye devam eder muhabbet,
    yaklaşık 15 dakika sonra

    muhabbet şöyle yön değiştirir.

    hoca- tüm bunlar din bilmemek kuran bilmemekten kaynaklanıyor. dinin ne senin? kuran o zaman ona göre yaşayacaksın. ( e ebenin amı diyorum afedersiniz: sen git oğlunun maceralarını, sikini yüceltmesini ballandıra ballandıra anlat, gel de bana yok tüm bunlar kuran bilmemektenmiş diye ahkam kes. sen ilk önce adam ol da, kendi evlatlarının yediği bokların bırak müslümanlıkla, insanlıkla alakası olmadığını kavra)

    ben - tabi, tabi haklısınız. (.mına koduğumun, sen kuran okuduysan ben kafamı keserim)

    --- spoiler ---

    ulan ben mi erkek değilim, yoksa tüm toplum mu böyle diye tekrar tekrar sordum kendime.
    anladım ki bu erkeklikse ben erkek olmayı reddediyorum!
  • orjininin ne olduğu bilinmeyen, insanları bi şekilde etkisi altına almayı başarmış, kişilerin her hareketini kısıtlayan anlamsız ve yazılı olmayan kurallar topluluğu.
  • gelisemememis toplumlarda ulkenin herkesin aynı dusunup aynı hareket ettiginde uygarlık duzeyine erisecegini sanan zihniyetin farklı dusunenlere uyguladıgı baskı turu olmakla beraber, bizim gibi asırı gelismis toplumlarda bu yaklasım fiziksel gorunuse kadar duser, kisi insan oldugu icin bile saygı gorememenin yanı sıra, bi de uzerindeki kıyafet - cart curt * kombinasyonları sırf birilerinin canını sıkıyo diye adam yerine konulmaz, degersizdir..
  • toplumun çoğunluğu tarafından benimsenmiş düşüncelerin, davranış biçimlerinin, toplumun tüm bireylerine benimsetilmeye çalışılmasıyla hissedilen baskı.
    sosyalizasyon sürecinin sonunda oluşan kimliklerimizin, toplumun genel anlayışıyla çeliştiği anda omuzlarımıza bindirdiği yük belki de. doğduğumuz andan ölümümüze kadar etkileşim içinde bulunduğumuz "toplum"un, toplum bireylerinin bizi şekillendirdikten sonra şeklimizi şemalimizi beğenmeyerek bize attığı kazık diğer bir deyişle. birey olduklarında sallamadıkları değer yargılarını toplum olarak pek bir ciddiye alan bir kısım insanların yarattığı çelişki. örneklemek gerekirse; mini etek giyen bir kadına öküz gibi bakan adamın, kızını aynı sebepten namus kisvesi altında dövmesi, mini etek giyen kadınları ayıplaması vs.
    özgürlüklerin, yaratıcılığın ve üretimin azalmasına, toplumun genelinden farklı olan, ki çoğu zaman bu farklılıklardır ilerlemeyi sağlayan, insanların sindirilmesine, dışlanmasına, saldırganlığın artmasına neden olan lanet bir şey...
  • dünyanın en iyi baskı aracıdır. o yüzden toplumla iyi geçinmeye bakın. suyuna gidin. eğer yine itaat etmezse kafa göz dalın ("havuza dalın ve güzel bir sualtı yolculuğu geçirin" anlamında).
  • aynı'ların dayatmacılığı... marnie'de sean connery'nin anlattığı bir hikaye cuk oturur buna:

    --- spoiler ---

    afrika'da, kenya'da çok güzel bir çiçek vardır. mercan renginde, küçük yeşil tepeli çiçekleri vardır. daha çok sümbüle benzer. eğer ona dokunmak için uzanırsan; çiçeğin aslında bir çiçek olmadığını, yüzlerce küçük böceğin oluşturduğu bir dizayn olduğunu keşfedersin. aç kuşların gözlerinden kaçarlar. bir çiçek şeklinde yaşar ve ölürler.

    --- spoiler ---

    genel olarak düşündüğümüzde de böyle değil midir? güçlüler, "böcek" diyerek küçümsemeye kalkarlar insanları. insanlarda da yitmemek için benliklerini saklama ihtiyaçları doğar; çiçek taklidi yaparlar. çünkü diğerleri "iyi olan, güzel olan, doğru olan biziz!" deyip durmaktadırlar. ama ne yazıktır ki, güzel'i yok edici olan kendileridir; zehirli çiçeklerdir. yıkıcıdırlar.
  • "bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
    çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak"

    (bkz: attilâ ilhan)
    (bkz: sultan-ı yegâh)
  • ortaya şablon davranışlar çıkarması sebebiyle davranışsal patates baskısı olarak da anılmalıdır..
  • şu rtük’ün ‘gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden’ yayın olarak bulduğu şeylere de hastayım. bence mesela başbakan’ın “100 bin ermeni kusura bakmasın, kaçaksa sınır dışı ederiz” demesi daha tehlikeli memedali’nin üzerine çıkan cıbıl kadından. çıplak kadından tehlike gelmez arkadaşlar, anlayın artık.
    esas çıplak kadın görmediği zaman coşuyor hayvanlar. köpekleri köpek dövüşü için eğitirken daha psikopat olsun, rakibinin bağırsaklarını anında eline versin diye karanlıkta yetiştirirler. sonra aydınlığa çıkan zavallı hayvan ne olduğunu anlamadan psikopata ve çıldıraya bağlamış bi halde ona buna saldırır. aynı toplumlarda olduğu gibi. bi toplumda toplumun ihtiyacı olan şeyleri ne kadar bastırırsan, çocuklar birbiriyle öpüştüğünde tepelerine polisi, candarmayı dikersen, el ele yürüyenlere halk olarak sitem edip dayak atarsan, o toplumdan, kimse kusura bakmasın ama adam çıkmaz. ha çıkar ama ona da düz adam denir. düz adam da adam sayılmaz.
    sonrasında ‘issız adam’ gibi ona buna uçan, melis birkan gibi maksimum memeli bir kızın canlandırdığı badem gibi bir manitayı bile çok affedersin bir diş macunu tüpü gibi sıkıp atan adamlara o toplum hayran olur. türk halkı işte ıssız adam olmak istiyor. ama hayatında eli kadın eline değmemiş. vahşi hayvanlar gibi sahillerde erkek erkeğe, sürü halinde yürüyen, jöleli saçlı, taşlanmış yırtık kot pantolon giyen çocukların ne günahı var? o insanlar bilerek mi hayvan oldular? hayır tabii ki, toplum bizi bu hale getirdi. topluca hayvanlaştık. insani davranışlara uzağız. işte o yüzden çoğu sokak kedisi ve köpeği ne yazık ki çoğumuzdan çok daha kaliteli bir hayat yaşamakta. en azından dışarıdalar, arkadaşları var, istedikleri zaman, istedikleri yerde, istedikleriyle ilişki yaşayabiliyorlar... ben toplumun yan yana gezen köpeklere ve birbirine sürtünen kedilere de kızacağı bir noktayı bekliyorum yeni yaşımın şu ilk dakikalarında.

    (bkz: sezyum)
  • birey talep etmediği halde doğar doğmaz onu bünyesine alan toplum organizmasının, mevzubahis bireyi hayatından bezdirme politikasıdır. şahsımı da kabul görmeyeceği diyarlarda yabancı olarak yaşamaya iten baskıdır. toplumlar beni kabul etmesinler, ancak o zaman onların kurallarından muaf oluyorum.

    nefes aldırmayandır.
hesabın var mı? giriş yap