• "bu klasik bir eserse, peki bu ne?" diye defalarca sorulmasının ardından ortaya atılmış bir diğer müzik türü ismi. türk halk müziği ile birlikte trt tarafından dile kazandırılmış ve "yerleşmiştir". bu genel kabul görmüş tanım üzerinden gidecek olursak:

    - klasik türk müziği, ilk örneklerine 16. yy.dan bu yana tanık olduğumuz ve 20.yy başlarına kadar gelmiş olan, deyim yerindeyse "piyasa kaygısı" taşımayan saray kökenli bir akımdır. ıtrî, 3. selim, dede efendi, dellâlzade ismail efendi, zekâi dede, son zamanlarında zeki arif ataergin, lemi atlı gibi üstadlar tarafından şekillendirilmiştir. günümüzün moda akımlarından olmasa da cinuçen tanrıkorur gibi bestekâr ve bekir sıdkı sezgin, meral uğurlu, reha sağbaş, nevzad atlığ, münip utandı gibi icracılar tarafından yaşatılmıştır ve yaşatılmaktadır. çoğumuzun ömründe bir defa bile işitmeyeceği makamlar, kurgular içerir. sanıldığı kadar asık suratlı olmamakla birlikte, kavraması zor incelikler içerir. sanatın sanat için yapılmış örnekleridir diye özetlemek de mümkündür.

    - hafif türk sanat müziği (ya da "hafif türk müziği"), 1980'ler ortaya çıkmış bir akımdır ve yeni bir "öncekiler türk sanat müziği ise, bu ne?" sorusuna yanıttır. yeşilçam filmleri için hazırlanan kimi şarkılarda gitarlar, piyanolar, çelik üçgenler, bongolar kullanılırken, 80'lerle birlikte büyük orkestralar ve çokseslilik türk müziği sularına girmiştir. artık sözkonusu olan batılı müzik aletlerinin icraya dahil edilmesinin ötesinde kompozisyon sorunudur. zaman zaman 50-60 kişiye ulaşan sazlarıyla, vokallerde değil ama sazlarda yapılan çoksesli düzenlemeleriyle yeni bir akım doğmuştur. bunun isimlendirilmesi ihtiyacı sonucunda da hafif türk müziği tanımı ortaya atılmıştır. (bu arada bazı çoksesli türk müziği çalışmaları da yapılmıştır ama koronun çoksesli vokaller seslendirdiği ve her ölçüsünde polifoniye dikkat edilen bu örnekler ilgi görmemiştir). bizzat çoksesliliğe uygun eserler yazan erdoğan berker, yıldırım gürses ve zekai tunca başta olmak üzere samime sanay, muazzez abacı, zeki müren, sami aksu, nalan altınörs, yüksel uzel, emel sayın gibi isimler bu dönemin tanımlayıcısıdır. bizzat trt'de "hafif türk müziği saati" ismiyle programlar varken sonradan bu tanım gözden düşmüş ve türk sanat müziği tanımına dönülmüştür.

    - türk sanat müziği, genel olarak 1900'lerin başından beri makamlara uygun olarak yazılan ve kanun, ud, klarinet, keman, kemençe, ney, darbuka, tef gibi sazlarla icra edilen şarkıları ifade eden tür biçiminde kabul edilmiştir. (istanbul türküleri ile gaziantep - urfa bölgesinin türkülerini türk sanat müziğine yakın kılan da bu tanımdır). klasik türk müziğinin derinliğinden yeşilçam şarkılarının hafifliğine, fasıl tavrının toplu söyleyişinde münir nurettin selçuk'un tek başına sahne almasına, gazellerin anadolunun köklerine ulaşan gelenekselliğinden göksel baktagir'in modern yaklaşımına kadar çok ama çok geniş bir alanı ifade etmektedir. bazen günbatımına karşı söylenen, bazen rakıya meze yapılan, bazen çocuğun ninnisi, bazen giden bir sevgilinin vedasıdır. en ama en uzak olanımızın bile bir biçimde bildiği, hatta "dehşet içinde" söyleyebildiğini farkettiği şarkıların genelleşmiş ifadesidir. avni anıl, sadettin kaynak, selahattin pınar, yusuf nalkesen gibi bestekârlar; mustafa nafiz ırmak, bekir mutlu, ilham behlül pektaş gibi güftekârlar; müzeyyen senar, ayşe taş, mustafa sağyaşar, nesrin sipahi, perihan altındağ sözeri, yaşar özel, ayşegül durukan gibi solistlerle bilinip sevilmeye devam edecektir.

    ne yazık ki bu müziği gönül verenler yanında nemalanmaya çalışanlar da çok. albüm satışlarını arttırmak ya da garantilemek adına pop, arabesk ya da fantazi müzikle uğraştığı halde artık klasikleşmiş ve türk müziği denince akla gelen eserleri alıp da bilir bilmez söyleyenler 1970'lerden beri çıktı, çıkmaya da devam ediyor. aklıma gelen örnekler:

    - sezen aksu: karam, olmaz ilaç sine-i sad pareme, ölürsem yazıktır
    - barış manço - bir bahar akşamı, gamzedeyim deva bulmam
    - gökhan tepe - dönülmez akşamın ufkundayız (ne gürültü koptuydu yarabbim)
    - nev - ah bu şarkıların gözü kör olsun
    - candan erçetin - aşka gönül vermem
    - pamela spence - muhabbet bağına (bu güzelim şarkıyı bir de bir grup daha katlediyor ama isimlerini bilmiyorum).
    - sibel can - akşam oldu hüzünlendim ben yine, söyleyemem derdimi, mehtaplı gecelerde
    - zara, funda arar ve şevval sam albümlerle...

    (daha epey vardır ama pop kültürüm maalesef çok geniş değil).

    bunların içinde en açıkgöz davranan şevval sam'dır.

    türk sanat müziği denince özellikle ulu çınar müzeyyen senar'ın sevdirdiği şarkılar gelir önce akla, hemen ardından da zeki müren'in şarkıları. bu nedenle olsa gerek, bir fasıl programına gittiğinizde, asıl ilgi alanı olmadığı halde bir şarkıcıdan bir kuple bir şeyler okunması istendiğinde, radyolara istek yapıldığında üç aşağı beş yukarı hep şu şarkıları duyarsınız:

    - benzemez kimse sana
    - huysuz ve tatlı kadın
    - kimseye etmem şikâyet
    - ömrümüzün son demi
    - geçmesin günümüz
    - şimdi uzaklardasın
    - söyleyemem derdimi
    - bakmıyor çeşm-i siyah feryade
    - seni ben ellerin olsun diye mi sevdim
    - muhabbet bağına
    - eski dostlar
    - samanyolu
    - veda busesi
    - duydum ki unutmuşsun
    - beklenen şarkı
    - mehtaplı gecelerde hep seni andım

    elbette bu şarkılar da çok güzeldir ama türk müziğine gönül vermiş biri, bu eserlerin "en iyi" olmadığını bilir. hatta kimisi için her yerde duyulmasından ve işi bilmeyenler tarafından yorum yorum yorulmasından dolayı sıkıntı veren şarkılardır.

    şevval hanım'ın albüm listesini içeren bir entry bulamadım, varsa elinizin altında, yukarıdaki şarkılardan kaç tanesini seslendirdiğine bir bakarsınız. bu konuda bir de tespit şeettim: (bkz: #27369221)

    bu işe gönül verip albüm çıkartanlar hem o günün yeni bestelerini, hem de eskilerin eserlerini seslendirmiştir stüdyolarda. ama bu türden nemalanmak isteyenler, bildik eserleri alıp bütün bir albüm çıkartmakta sakınca görmüyorlar ki acı bir durum. bu nedenle türk sanat müziği repertuarı genişlemiyor, dillere düşen şarkılar artık eskisi gibi çıkmıyor. (son hatırladığım örnekler okyanus ve güz gülleri). oysa yeni besteler yapılmaya devam ediyor. keşke bu sanat müziği albümü çıkartan türkücüler, popçular da (şevval hanım'ı bir türe koymak maalesef mümkün değil, karadeniz türkülerinden girip epey bir dolanıp şansonlardan çıktı çünkü) hiç olmazsa ikişer yeni eser koysalardı bu kayıtlarına.

    bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin yüreğinin bir kenarında türk halk müziği, bir kenarında da türk sanat müziği vardır mutlaka. ruhumuzun yansımalarını taşıyandır çünkü. umarım gereğince sahip çıkabiliriz.

    düzeltme: yazım yanlışları, unutulan gizli bakınızlar ve bir iki isim eklemesi.
  • bu gunlerde icine dev dustugum muzik turu.
    warhammer 40k fantastik evreni, yuzuklerin efendisi , game of thrones nasil bir evrense bu da oyle bir evren, daha da derini.
    bir anda ada sahillerinde bekliyoruz,
    sonra gunduzum seninle diyoruz,
    arkadan yaylilar geliyor,
    yaylilar gelmisken bir vardar ovasi alalim,
    sonra bir dede efendi. belki nesrin sipahiden inleyen nagmeler?

    e tabii nagmeler inlemisken bu evrende gamzede olmayak mi, deva mi bulacagiz bir de?

    ilac niyetine gidiyor yemin ediyorum.
    kafayi sakinlestirmek icin birebir. plakli haline gecmek lazim.
    bir de sadece dinleyeceksin baska bir seyle ugrasmayacaksin. cok cok bulasik yika ev isi yap.
  • sadece 'seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde' cümlesinden ibaret olsaydı bile muazzam olabilecekken binlerce derin eseri bünyesinde barındıran, güzel, sakin, istanbul gibi mahzun...
  • youtube'daki türk sanat müziği eserlerinin neredeyse tamamı şu üç kişinin eseri:
    (bkz: asuman kertmen), (bkz: ismail bulmuş) ve (bkz: recep gayretli)

    inanılmaz büyük bir özenle ve hassasiyetle, hazırladıkları vidyoların altına eserin sözlerini, güftekârını, bestekârını, icracısını ve hatta eserde geçen osmanlıca sözlerin anlamlarını yazmaktalar. büyük bir emek ve sevgi söz konusu. elleri dert görmesin inşallah.
  • rakının ana vatanının çocuğudur. belki de rakı, türk sanat müziğinin çocuğudur kim bilir? belki de ikisi sevgilidir. her halükarda mükemmeldir, hastır.
  • hiç sevmezdim ben bu türü, hem de hiç. ne müzik çekici gelirdi, ne de sözler. ama, zeki müren sağolsun, kırmaya başladım önyargımı ve artık fazlasıyla zevk aldığımı farkettim. farkettim ki bu tip şarkılarda sözler genelde hüzünlü. hüzünlü ama son derece umut yüklü aynı zamanda. hepsinden öte, sevgiye ve sevgiliye bi' saygı var, büyük bi' saygı hem de. günümüzde biten ilişkilerin ardından yazılan ve "unuttum bile, allah belanı versin, sen hiç bi' şeydin zaten vs vs..." tarzı sikko lafların hiçbirine rastlayamadım şu ana kadar dinlediklerim arasında. ama şu var mesela;

    "ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa yarın,
    sanma ki hikayesi şu titreyen dalların
    düşen yaprakla biter..."

    "ağlama, olma mahzun, gülerek bak yarına,
    sanma ki güzelliğin, o ipek saçlarına,
    dökülen akla biter"

    evet. budur. biten bi' ilişkinin ardından sevilen kadına söylenebiliyormuş bu. o mağrur ve naif duruş sözlere dökülünce ve bu dökülen sözler zeki müren'in ağzından dinlenince ne de güzel geliyormuş kulağa.

    sevdiğin kadın seni başkası için terketmiş. ne yaparsın? bizim default ayarlarımızda küfretmek var, hayatına müdahale edip rahatsız etmeye çalışmak var. sevmiyorum bunu, yaşanan güzel şeylerin hatrına insan en azından saygısını korumalı. kalp bu sonuçta, üzerinde tam kontrol sahibi değilsin. ama böyle olmak zorunda mı? değil;

    "kanıpta gitme sevgilim,
    hayat bu gün gelir harcarlar seni.
    bir de saçlarına karlar yağınca,
    eskimiş şal gibi atarlar seni.

    eğer gideceksen, mani olamam,
    düşersen sonunda yine bul beni.
    vefasız kullardan, vefa bekleme,
    kıymetsiz bir pula satarlar seni."

    aha bak, adam yazmış burda arkadaş, hislerini dökmüş, hislerimi dökmüş. gidenin arkasından hala iyi dileklerde bulunulabiliyor, yapılabiliyor bu, ama türk sanat müziğinde bulabildim anca bu hislerimin karşılığını mesela.

    aslında daha çok şey yazılabilir buraya, tonla şarkı sözünün altına tonla övgü yazabilirim. bu sözleri yazan herkesin elini büyük bi' saygıyla öpebilirim. bu kadar naif oldukları için hepsine yürekte teşekkür edebilirim, sırf onlar gibi insanların var olduğunu bilmenin mutluluğunu yaşattıkları için bana.

    ama kafam güzel ve fazla uzatmak istemiyorum. fazla duygulanıyorum sonra, bok gibi de oluyorum üzerinize afiyet. ama böyle güzel duyguları böyle güzel şekilde dile getirebilen herkese teşekkürler olsun.
  • insanın hayatını ve ruh halini saniyesinde değiştirebilecek bir müzik türü. 8 yıldır bas gitar çalıyorum, rock müzik aşığıyım fakat dünya üzerinde bu kadar güzel şarkıların ve bestelerin oluşturulduğu bir müzik türü görmedim arkadaş. eğri oturup doğru konuşmak lazım. sanatsa sanat işte, daha ne olsun?
  • içmeden sarhoş etme, durduk yere efkara boğma, aşık etme, verem etme, dumur etme, mahvetme, kahretme özelliği olan nadir müzik türlerindendir, belki de en nadidesidir.
    nasıl sözler, nasıl ezgiler, nasıl bir hissiyat yansımasıdır, ağlatmaz ama ağlamayınca da içinde bir volkan patlar da durulmaz...
  • her şey ve herkes gelişecek değişecek çağ atlayacak çılgın atacak del'olacak modernitenin çoku çıkacak kepler22b'ye uzayıp uzaylılarla nişanlanacaz yepyeni türler yaratacaz darwin bile şaşkın şebelek bakakalacak belki ama ama hiçbir şey türk sanat müziği şarkıları gibi hüzün güzeli olamayacak. türkiye'de doğmamın en güzel getirgeçli ilaçgaçlarından biri. eskimeyen bir fantastik sevgili. ısrarla ve hala ve adabınca tüketiniz. fasıl gecelerinde lütfen piç etmeyiniz. türk sanat müziğini aşkla seviniz. aşkla. karşılıksız bir aşkla.
  • "hani mutluluktu bu aşkın sonu,
    hani sevecektin bir ömür boyu,
    nasıl yaptın zalim sen bana bunu,
    kader diyemezsin sen kendin ettin"

    nağmeleriyle gurbet ellerde rakı şişesinde balık eden müziktir.
hesabın var mı? giriş yap