• herşeyi-herkesi gerektirdiğinden ve hakettiğinden fazla umursamanın bir sonucu olarak ortaya çıkabilecek* bilge kişi hastalığıdır.bilgeye,2 doz amaç(ama ille de içi boş amaç olacak) ve 3 tabak pilav verilerek iyileşmesi sağlanır.
  • beraberinde tepkisizliği getirendir.
  • gamsızlık dedim buraya geldim.

    son 3-4 aydır musallat olmuş hissiyat. ama kalıcı hale gelmesi için elimden geleni yaptım, onu kafka ve camus ile besledim, gider gibi olduğunda suratına winston üfledim ve sonunda kola yapılmış akrep dövmesi gibi yapıştı kaldı. iyi de oldu.

    gamsızlık hakkında söylemek istiyorum. yaşadığımız süre, sonsuzluğa oranla marjinal denebilecek kadar kısa bir süredir. bunun yanı sıra ben ve şu an bu entariyi okuyan sıradan insanlar da dahil olmak üzere yaşamış-yaşayan-yaşayacak hiçbir insan ikame edilemez, yeri doldurulamaz değildir. bu yalnızca soyut olarak değil, somut olarak da böyledir. demek istediğim; newton yer çekimi kanunu keşfetmeseydi, bir başkası mutlaka keşfedecekti. birileri elektriği, telefonu, bilgisayarı bulmasaydı bir başkası birkaç yıl gecikme ile mutlaka bulacaktı. yani, ömrü tv karşısında geçen biri de tüm ömrünü laboratuarlarda harcayan biri de yeri doldurulabilirlik olarak aynı. bunu bir kenara yazıp yolumuza devam ediyoruz.

    karşılaştığımız pek çok kötü olay, değiştirilemeyecek şeylerden oluşuyor. bunların büyük bölümü, istediğimiz bir şeyin bize ait olması konusunda, -mesela bir işe girme, biriyle birlikte olma vs- karar verici pozisyonda olan bir kişinin tercihiyle ilgilidir. bu tercihler değiştirilemezler, değiştirilebilse bile bunun için küçülmenin bir anlamı yoktur. bunu da yazdıktan sonra sonuca geliyorum:

    hayat gereksiz ve abartılmış bir tesadüftür. hiç olmasaydık da dünyada veya bir başkasının hayatında hiçbir şey değişmeyecekti. bizden 6 milyar tane daha var ve bu nüfus deli gibi artıyor. şu an yapmakta olduğumuz her şeyi bizden daha iyi yapan birileri var. bununla birlikte, milan kundera'nın sıkça işlediği einmal ist keinmal felsefesi de var. bu hayatta yaptığımız şeylerin doğru veya yararlı olup olmadığını anlayabileceğimiz bir önceki veya sonraki hayat yok. demek ki bu hayat da yok, bir kez olan hiç olmamıştır.

    kısacası, herhangi bir olayla ilgili gam duymaya gerek yok. yeri doldurulabilir 6 milyar insan olarak değiştiremeyeceğimiz şeyler için mücadele veriyoruz. kendimizi de, kısa hayatımızı da çok önemsiyoruz. bu noktadan yola çıkınca his denen kavramın ne kadar yalan olduğu anlaşılıyor. yalan doğru kelime değil. gereği olmayan şeylere yalan denmez. gereksiz denir.

    hissetmek, gereksizdir.

    eyyorlamam bu kadar.
  • günümüzdeki trendlerden biri. hiçbir şeyi umursama, takma kafana, dünyaya bir kere geliyorsun hayatı yaşa, kendi keyfine bak, vs. gibi çevreden verilen yeni hayat dersleri sonucu ulaşılan nokta, umursamama, aldırış etmeme durumu.
    sonuçta bencil, bireyci kişiler sarıyor her yeri. zaman içinde de kendilerini o kadar çok seviyorlar ki başkasını sevmeye yerleri kalmıyor. mutsuzluklarının, yalnızlıklarının temelinde bu basit kelime var oysa, umursamazlık.

    "bütün yüzlerde gördüğüm ifade sadece bir umursamazlıktan ibaret kalmıştı."
    y. k. karaosmanoğlu.
  • bir modern zaman hastalığıdır.
    bulaşıcı ve bunaltıcıdır.
    ve en önemlisi aşka zarardır.

    ayrıca (bkz: tanrıtanımazlık) dır.
  • her şeyi, herkesi fazla umursadıktan/düşündükten sonra zıvanadan çıkan bünyenin sıklıkla yaşadığı bir durumdur. bir nevi aşırı doz ya da panzehir vaziyeti... eş-dost, iş-güç, ev-bark... zamanında fazlaca önemsenen tüm kişiler, olaylar, durumlar, kavramlar... artık kişiyi zerrece ilgilendirmez. kimin ne de(me)diği, ne yap(ma)dığıyla, nerede nasıl davran(ma)dığıyla hiiç mi hiç ilgilenilmez. hepsinin üzerine kalın, tozlu bir perde örtülmüştür. bu tehlikeli bezginlik sınırına gelene kadar fazla üzülen, gerilen, yıpranan bünye artık rehavete ermiş, serilmiştir... bundan sonrası rahattır. ipler kopmuş, yaylar gevşemiştir. gerisi acısız bir uyuşukluktur. *
    -bilmemkim şöyle dedi.
    *iyi.
    -bilmemkim böyle yaptı.
    *hayırlısı.
    -ofiste şu oldu, bu böyle etti.
    *banane...
  • herşeye tepkili yani etrafında olanlarla ilgilenen kişilerin bir süre sonra kendilerini baştan başlatma kıvamında yaşadıkları durumdur. bir süre sonra herşey normale döner, yine her boku kafaya takmaya başlar insan.
  • adalet, vicdan ve farkindalik kavramlarindan, over-doz'unda ise sevgiden uzaklasmaya sebebiyet veren bilinc zehiridir. bu zehirin bir yasam bicimi halinde(surekli) kullanımı, hissizlik ve kısmi felç gibi yan-etki(!)leri dogurur. insan kendine yakinlastigini sanarken aslinda kendi de dahil her seyden uzaklasmaktadir.
    ayrica;
    (bkz: duyarsizlik)
    bana kalirsa bu umursamazlik hastaligi modern cag'a ait filan degil, cunku oldukca cag dışı buluyorum bu savunma mekanizmasini.. insanlar zamani filan!! bukmeye kalkiyor, sen hala etrafina set örmek pesindesin, uzaydan sana dogru bakanlara da bi el sallarsin artik??
    kisacasi yuzlesememenin ve gucsuzlugun gostergesidir umursamazlik. dunyadaki herkesten uzun bir duvar ördün etrafina diye kimse seni sonsuza dek el ustunde tutmayacak ve en kotusu, bu duvarlar seni sonsuza dek koruyamayacak. degismek, guclenmek ve gunun getirdikleriyle savasmak ve ogrenmek zorundasin...
    deve kusu kafasini gomdugu kumda istanbul'u dinliyorken gozleri kapali, acikta olan kici ne kadar guvendeyse sen de o kadar guvendesin ancak bu sekilde. harcadigin zamana, isciligine, maliyetine yazik be!!
  • bazen öyle bi çöker ki üstüne bütün ağırlığıyla, aklınla mantığınla birleşip arkandan iş çevirirmiş gibi. 'neden yapmam gerekenleri yapmıyorum'un cevabı koskocaman bir 'amaaan' olur. eh.. sonra sınav da patlar, okul da uzar, patron da fırça atar, sevgiliden de trip yenir. amaan. koy götüne, hıhı.
  • genellikle üniversite öğrencilerinin çok sevdiği bir kavramdır. ben çok severim mesela.
hesabın var mı? giriş yap