• "bizim millet davulun iki tarafına da vurur" sözü ile insanların ikiyüzlülüğüne vurgu yapan, abbas sayar'ın ilk romanı.
  • sömüren, pervasızca kullanan, başka canlıların, hatta kendinden olanların dahi yaşam hakkına son derece ilgisiz saygısız, merhametsiz bir ırkın ahvadının, yine aynı ırkın işlediği ağır cürmü incelikle ve çarpıcı bir sadelikle anlatan, içli, zarif, okunup da unutulmayan romanlardan.
  • târih boyunca insanoğlunun en sâdık yoldaşlarından biri olan atların, merhametini bile menfaati miktarınca sarf etmeye başlayan insanların eliyle nasıl bir kadere terk edildiğini anlatan kitap.

    dorukısrak'ın öyküsü o kadar hazin, o kadar garip, o kadar gerçekçi bir dille yazılmış ki, incecik bir kitap olmasına rağmen okuyanı etkiliyor; yüreğinizde zerre kadar hayvan sevgisi mevcutsa, gözleriniz dolmadan okuyamıyorsunuz bu kitabı. özellikle de emek ve aile mefhumunu bambaşka bir gözle değerlendirmemize neden olan şu satırları:

    "ev, kendisinindi. ibrahim kadar, karısı, çoluğu, çocuğu, öküzler, inekler, keçiler, tavuklar kadar dorukısrak'ındı bu ev."

    rasûlullah (sav) "bu dilsiz hayvanlar hakkında allah'tan korkun!" buyuruyor; fakat insanoğlu gün geçtikçe, kendisine hizmet eden canlılara bile merhametini gösteremez hâle geliyor; ibrahim'in zihniyetini paylaşanların hâlâ var oluşu bunu gösteriyor.

    esefle: (bkz: siverek'te eşeklerin buz tutması)
  • gercekci roman'in temsilcilerinden ustad abbas sayar'in daha genis yiginlarca taninmasina neden olmus , gunumuz kapitast toplum ve yonetimlerin kimligini tespit ederek - basariyla anlattigi, 970 yilinda yayinlanmis roman. bir universite mevzu bahis olan yilki atlarinin salindigi dogal ortamin iyilestirilmesi uzerine bir projesi mevcuttur. (bkz: can senligi)
  • abbas sayar'ın ilk romanı olup, yozgat'ın kırşehir sınırına yakın bir ilçesi olan yerköy 'e bağlı sekili' de yaşadığı dönemdeki izlenimlerine dayanarak yazılmıştır.
    fakirlik sebebiyle yılkıya bırakılan bir atın gözünden o yörenin insanını, yaşama bakışını, toplumsal yapısını ağlata ağlata okuyucuya yansıtır.
    -s!-
    ölmek üzereyken hıdır emmi tarafından çocukların eziyetinden kurtarılıp tekrar bahara doğru yılkıya bırakılan doru kısrak artık özgür ve gem vurulmaz olacaktır.
    "köylü milleti. hiç iyi olsun iflah olsun diyen olmaz hep davulun tersini vurur, iş bize düştü bunca zengin arasında " deyip hıdır emmi insanlık dersi verir. otluk sahibi ölecek hayvanın derisi üzerinde hak iddia ederken, o ümidi kesilmiş olanı gerçekleştirip kısrağı ayağa kaldırır.
    hemde gösteriş yapıyor, sevap bir ona kaldı gevezeliklerine kulak vermeden.
    kış arefesi, sahibi üssüğün ibrahim deyyuzu tarafından döve döve kovularak kaderine terkedilen doru kısrağın, baharda tekrar işe koşmak amacıyla aynı deyyuz sahibi tarafından yular vurmaya yeltenmesi, ama hesabın ters tepip tay ile birlikte özgürlüğe koşmaları ile kitap son bulur. bu da üssüğün ibrahim 'e iyi kapak olur. dimyata pirince niyetliyken tayı da kaptırıp evdeki bulgurdan olması bir yana dile dolanır ahalice. milletin yapmacık vah vahları arasında alay konusu olur.
    -s!-
    insanların iki yüzlülüğünü, gaddar ve çıkarcı olmalarını fakirliğe bağlamaya meyillerini yalın dille yöresel ağzı kullanarak aktarmış ödüllü bir roman.
  • kopar zincirlerini gulsari ekolunden bir roman. disi bir yilki atinin dogumundan yasliligina hayati[hatta asklari] anlatilir. sahip ve koylu portreleri... insandan insancil bir yaratigin hikayesi. toplumsal konulara parmak bastigi icin belki de, sapik koylulere nedense yer verilmemistir.
  • çocukken okuduğum kitap. çocukken atları çok severdim. hala da çok severim gerçi ama o zaman takıntılıydım resmen, at resmi görsem gazetede kesip saklardım. yılkı atını da bir heves almıştım. ağlaya ağlaya içim çıkmıştı. ne boktan gelenekler var amk bu memlekette. işine yararken iyi, kış gelince masraf olmasın diye sal kar kıyametin, kurtların arasına. sağ kalırsa yazın gene hizmet etsin sana. şimdi nereden aklına düştü bu diyeceksiniz, şu haberden: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22373586.asp
    saman çok pahalıymış, yahu dedeniz de mi parayla alıyordu bu samanı, kendiniz yapma şansınız yok mu hiç? günah değil mi bu gariplere ya? yaban atı olsa haydi doğanın dengesi, güçlü olan zayıfı yer filan derim de, resmen kurda kolay lokma olsun diye bırakmışsınız onları.
  • abbas sayar yılkı atı üzerinden kuva-yı milliye'yi bir kez daha onore etmiştir zira yılkı atı soğuktan, bakımsızlıktan bitap düşüp hastalandığında ve herkes ölümünü beklediği anlarda ona sahip çıkıp tekrar ayağa kaldırıp, bağımsızlığına kavuşturan kuvvacı hıdır emmi'dir.

    "emmin dede at gördü, meydan gördü...

    emmi kendi hanesinde değil... kuva-yı milliye'de, harpte, süvariydi emmin...

    iyi ata biner, iyi silah kullanırdı, bir al atı vardı beylik...

    yavrusu gibi bakardı, büyük taarruzda o atınan bindirdi yunan'a... izmir'e dek o atınan kovaladı yunan'ı."*
  • tugayın hayalet kapısından hırçın bir büyük l çiziyor. termal düşünceler kesik kesik göz çukurlarında ve onun sağrısı çizik. urgan ve kenevir boğumlu ilmek yelelerini kıstırmış. yağmur sicim ve soğuk. ela! ela! diyor eskilerden sanki bir ünleme. ela. moxti... o güzel hayvan dönüp bakmıyor. nedendir seviyor beni. eşiniyor. yemekhanenin çöplüğündeki ekmek ölüleri acaba diyorum yetiyor mu onlara. kışın esrik buğusunda sokuluyorlar biri birine.

    uykuya alacalı bir düş vururken şöyle yoruyorum şerre: o güzel insanlar bindiler o atlara. akibetleri belirsiz. rotaları cehenneme kadar gidiyor. atlar? onlar yılgın. yılkı. etime giren o eski metal gibi sızısı sakin hummanın.

    içimdeki şaha koca bir l çiziyor.
  • mutlaka haleti ruhiyemle alakalıdır kitabı coşkuyla okumam. lakin kitap da kitap hani. kitabı ıshıguara'nın beni asla bırakması ile paralel okudum zira.

    sözünü öyle çekinmeden, süslemeden, oldu olacak demeden, ikilemlere hiç düşmeden, gümbür gümbür söylüyor. tam anlamıyla bir özgürlük romanı yılkı atı. benim burada uzattığım gibi değil, incecik bir kitap. illa tavsiye oluna.

    bir de ne güzel ne zengin kelimlerle işli bir usluptur bu allah aşkına! sanki köylük bir yerde üssüğün ibraamla kavga edesim geldi billahi. desem ibraam ağa olur mu böyle adet, hiç insan atını yılkıya kor mu, nerde senin vicdanın? etme bulma dünyası işte. oh olsun sana. kal şinci tek başına...

    elbet değinmeli; bir atı anlatır roman. yılkıya bırakılan kışın çetin şartlarında hayatta kalmaya çalışan bir doru atı. ana bir at'dır. geride tayını bırakmıştır. kışa da dayanır, kurda da, yavrusunun özlemine de ve elbet her zahmetten sonra bir rahmet vardır. üssüğün oğlu ibraamlan bitireyim ben de kelammımı. yeter gari:

    --- spoiler ---
    her boka karışırsınız. her pazarda ipliğimiz olsun dersiniz. sizin hangi boka aklınız erer? arpayı sen mi şinikledin? sen mi attın samanı samanlığa? bir merhamet sende mi var sanarsın ikide bir yazık ettin doru'ya diyen oğlunda mı? ben sizden mi akıl alacağım? sizin aklınızla kenefe gitmem. bir ben mi yılkıya at bıraktım? gidin bakın... yazı yaban yılkılıklarla dolu. ben mi icat ettim bu usulu? biz bizi bileli bu böyle. ağamın devrinde de buydu dedemin devrinde de bu...usul bu...dünyanın öbür ucuna git, yine bu...nasibi tükendi ise, önüne arpa kırması doldursan, altına kuştüyü yatak sersen yine geberip gider. yoook nasibi varsa, değil yılkı, kırk yıl aç sefil bıraksan kılı kıpırdamaz...ne bilirsiniz siz? neye aklınız erer? emme her işe burnunuzu sokmaktan geri durmazsınız.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap