• masallarda veya eski siyah beyaz türk filmlerinde ısrarla bahsi geçen "...iki sevgili kavuştular ve sonsuza değin mutlu ve mesut yaşadılar..." safsatasına gerçekçi bir bakış açısıdır bu kitap...iki ayrı insan vardır ve severek bile evlenmiş olmaları aynı insan ol(a)mayacaklarını, dürüst olmadıkları sürece iflasa mahkum bir şirketi yüzdürmeye çalıştıklarını kafalarına vura vura anlatır...
  • (bkz: halkalı köle) yazko'dan 1982'de çıkmış kitabıdır bekir yıldızın. birlikte okunabilirler şirketin detaylı anlamlandırılması için.
  • bekir yildiz ustanin, tarzinin zenginligini sergiledigi carpici bir kitabidir. aldatma uzerine degme ahmet altan'lara tas cikaracak seyler yazmistir vakti zamaninda, ancak ne kadar okunmustur, ne kadar bilinir, bilinmez. hay allah...
  • (bkz: aile şirketi)
  • (bkz: show tv)
  • evliliklerinin 9. yildonumunde adamin; "birbirimize bugune dek gizledigimiz her olayi, hatta dusundugumuz her seyi anlatalim, 10. yilimizda durust olalim " seklindeki teklifiyle baslar kitap. ve itiraflarla, çocukluk/genclik anilariyla, dusunulen ama hicbir zaman soylenmeyenlerle, durust ama acitan cumlelerle devam eder.
  • yazıldığı yıllara göre oldukça cesur bir roman. can dündar'ın bir yazısında okuyup merak etmiştim bu romanı. kadıköy'e gidip satın almaya karar verdim ve şans bu ya daha bir kitapçıya girmeden yol kenarında eski kitap satan bir adamın tezgahında gördüm. cem yayınevinden çıkmış 1973 basımı ince bir kitap. bir kaç kere okudum ve epey etkilendim, hatta bunu senaryolaştırmayı ve kısa metraj bir filme uyarlamayı düşündüm.şöyle başlayan bir film düşünsenize;

    sahne 1 iç-gece-salon

    adam - sus! tüylerimi diken diken eden şu iki sözcüğü duymak istemiyorum: sen ve ben... güzel her konuşmayı, sonunda tartışmaya dönüştüren iki sözcük. birlikte bir ömrü paylaşıyoruz, bir türlü biz olamıyoruz nedense?
    kadın - (sinirli) olamayız! kahveleri bile aynı cezveden içemiyoruz hala.
    adam - öyleyse, bu akşam ben de senin gibi içeceğim. şekerli olsun. cezvede birleşelim hiç olmazsa.
    kadın - (mırıldanarak) biz şe-ker-li kah-ve i-çe-ce-ğiz.

    nasıl? fena görünmüyor değil mi? tamam bir an 80'lerin bunalımlı solcu filmlerini anımsattı ama inanın öyle değil.
    hakkını vermem için bir süre daha beklemem gerektiğine karar verip şimdilik bu projeyi rafa kaldırdım.
    küçük bir alıntıyla henüz okumamış kişilerde merak uyandırabilirsem ne mutlu bana zira değerli bir kitap olduğunu düşünüyorum. üstelik sadece 94 sayfa.

    --- alıntı ---

    "yanlış anlama," dedi kadın. "bu kez erkekler için hayvan diyorum ben. çünkü annem ve bütün komşu teyzeler böyle öğretti bana, yıllarca. hem de kulağımı çekerek, saçlarımdan tutup yerlerde sürüyerek. dal gibi bir sevgilinin özlemini çektiğim için. ismini bilmediğim, görüp de dil döndüremediğim sevgililerin özlemini çektiğim için...oysa, doğa bile bir yılda dört kez gönül değiştiriyordu. ince, geniş akan sular, soğuyup ısınıyordu. rengarenk açan, dökülen çiçekleri, bahçelerden kendi ellerimle koparıyordum. kendime vermek için, sevgilime vereceğimi umarak... ama dedim ya, canavardı tüm erkekler. öyle diyordu büyüklerim. tenha yerlerde, karanlık gecelerde, genç kızlara pusu kurup beklermişsiniz bizi. ele geçirince de, bacaklarımızı ayırırmışsınız orta yerinden. memelerimizi dişlermişsiniz, kan akıtıncaya kadar. sonra bizi öylece bırakıp kaybolurmuşsunuz. izinizi, tozunuzu belli etmeden. aç kurtlar bile istemezmiş bizim gibi, böylesi pusuya düşen kızları. örneğin derdi anam, karanlık ve gür ormanlar düşün. şu yoldan gitme desin sana büyüklerin. inadım tuttu de... tekrar et, inadım tuttu. evet derdim. yok tıpatıp benim gibi, inadım tuttu diyeceksin. inadım tuttu. haa, şöyle... öteki yola gittin. az sonra gür ağaçların, gökyüzünü örttüğü ve sıcaklığı soğuttuğu kuytu bir yere vardın. önüne hop diye bir ayı çıktın ansızın. seni parçalar mı, parçalamaz mı? konuş. soruma evet mi, hayır mı? evet anneciğim parçalar beni. işte yavrum, bu kıllı ayı bir erkektir. bunu böyle yaz aklına..."

    "kıllı ayıymışız," dedi adam, acı acı gülümsemeden sonra. "oysa babam, delikanlılar, akrep gibi olmalı derdi. sessizce yaklaşıp sokmalısın. gürültü etmeden... gerçek amacını sezdirmeden... zehirini akıtınca da kaçmalısın. ama yakalanırsan!... seni büyük bir meydana doğru kovalarlar. çevrene gaz döküp yakmak için, ya da güzel bir temaşa etmek için. baktın kurtuluş yok, görkemli bir düğüne hazırlan."

    "ayı, ya da akrep?" dedi kadın, acı bir sesle. "sen hangisisin?"

    "orta yerim ayı," dedi adam. "üstüm insan, belden aşağım akrep. kadınların, erkeklerin, öğretmenlerin birbirine eklediği üç parçalı bir insanım işte.

    --- alıntı ---
  • bekir yıldız'ın evlilik ve ilişkiler üzerine 1970'li yıllardan bugüne, cam şişeye koyup gönderdiği mesaj.

    kadın ve erkeğin, tek eşliliğe adım attığı zamanlardan bu yana, ilişki içindeki tavırlarının ve ilişkiye bakışının değişip değişmediğini, ilişkide dürüst olmanın, ruhlara eklediği yüklerin taşınıp taşınamayacağını, kadın ve erkeğin bastırılmış cinselliklerinin ve cinselliğe bakışının, günümüz ekonomik ve cinsel devrimine rağmen değişip değişmediğini düşündürür.

    sonuç? onu bulabilen varsa beri gelir. bekir yıldız beri gelip gelmediğinizle ilgilenmez. evlilik şirketi, yalnızca düşündürür.
hesabın var mı? giriş yap