• (bkz: vache)
  • sanatın bir saçmalık olduğunu iddia eden isyancı.breton'un yakın arkadaşlarından dadaizme öncülük etmiş kişilerden.
  • ... enrique vila-matas'in "bartleby ve surekasi"ndan:

    "'sanat aptalliktir' dedi jacques vache ve intihar etti.
    suskunlugun sanatcisina donusmek icin en hizli yolu secti.
    (...)
    onun sayesinde, bazi yazarlarin suskunlugu secmesinin, yapitlarinin iptali anlamina gelmedigini kesfettim; tam aksine, reddedislerine ek olarak, geriye donuk bir guc ve otorite saglar: yapittan vazgecme yeni bir gecerlilik kaynagina, tartisilmaz ciddiyette bir sertifikaya donusur. vache sayesinde kesfettigim bu ciddiyet, sanati, ciddiyeti sonsuza dek surup giden bir sey, bir amac, tutku icin gerekli surekli bir arac olarak yorumlamamaktan ortaya cikiyor.
    (...)
    vache, andre breton'a yazdigi az sayidaki mektupla tum ansiklopedilerde yer almistir, baska yapiti yoktur."
  • jacques vaché fransiz ordusunda bir asker, bir dadaist.

    birinci dunya savasinda cephede fiili carpismada yaralanir ve nantes hastanesine kaldirilir. o hastanede, kafasinda yesermek ve ilan edilmek icin artik gun sayan karamsarligin cocugu dadaist andre breton la tanisir. breton, vachénin isyanci karakterine ve kivrak zekasina hayran olur. neyse, bu tanisma her iki tarafı da derinden etkileyen bir dostluga donusur ve vaché iyilesip cepheye dondugunde bile bretonla iliskisini kesmez. ona mektuplar yazar. savasin insanin duygularini nasil yerle bir ettigini ve ne icin, kimin ugruna savastigini hic anlamadigina dair muhtesem mektuplar yazar.

    sonra? sonrasi yok. savas ve kiyim...

    vaché nantes da bir otel odasinda yapayalnizken aklinin bir yildiz gibi parildadigı bir an en sevdigi uc arkadasini aramak ister. onları arayacaktir ve birlikte olmak, icindeki savasin actigi derin yara izlerini unutmak icin onlarla bir kahve icmek, soylesmek arzusundadir. vaché nin derin kederini bilen dostları onu boyle bir gunde yalniz birakmayacaktir elbette. hemen vachénin yalniz yasadigi otel odasina gelirler. vaché nin yuzü gulmektedir; hatta neredeyse yuzu, gozleri isil isil parlamaktadir. saskinliklarini belli etmek istemez dostlari; ne de olsa karamsarligin prensi vaché nin o huzunlu yuzu gulmektedir... nedeni ne olursa olsun...

    hos bes, selam, esenleme derken vaché kahveleri yapayim diyerek izin ister. az sonra da elinde tuttugu dort fincan kahve ile geri doner. kahvelerde ne guzel olmustur; sicak, telveli ve aci. dort dost hopurdete hopurdete icerler kahvelerini. hepsi tatli bir sarhosluk icinde gibidirler. sanki o an dogmuslar gibi yuzlerindeki huzur, dunyanin butun sikintilarinin disarida birakildigi ve zamandan calinmis dakikalardır sanki.

    birden vaché: nasil, kahveleri begendiniz mi dostlarım? der. once anlamazlar bu soruyu, sacma hatta tuhaf bulurlar. kahve iste, ne olacakti ki? vaché, bir daha sorar: begendiniz mi? kirik dokuk cevaplar. iyi derler. vaché: begendiginize cok sevindim. cunku hic olmazsa giderken mutlu olmanizi istedim dostlarim. madem bu dunya pis bir savasin elinde, erdemlerinin kanini icerek yasiyor ve madem siz de benim gibi dusunuyorsunuz sevgili dostlarim sizi bu pis yerde birakmak istemedim. kahvelerinize zehir kattim! hep birlikte kurtuluyoruz bu dunyadan. uzun ve ayni tinida oten bir siren sesi duyar gibi oldunuz mu?

    vaché 1919 günü, zavalli bir otel odasinda ve henuz 24 yasindayken uc cok sevdigi dostunu da yaninda goturmek kaydiyla bu dunyayi terk eder.

    karamsarligin, olumun bile ciddiye alinmamasini dayatan bir ruh halinin ucuk paradigmalari... vaché nin intiharindan hemen sonra, breton onun yazdigi on bes mektubu 'savas mektuplar' adiyla yayinlar. yasaminin tumunu bir sanat yapitina donusturerek ve olumuyle efsane olmustur vaché.

    vaché'nin mektuplarini okuyamamsam da hayati cok ilgimi cekmisti. turkiye'de de pek tanimiyor zahir. lakin karamsar hayatini huzurlu noktalandirmasi da ironik. ve de savasin bir katliam oldugunu milyonlarca insana anlatabilmesi...
  • (bkz: arthur cravan)(bkz: jacques rigaut)(bkz: julien torma) ve (bkz: jacques vache) nin (bkz: dadaist) intiharları (bkz: charles baudelaire) in ölüm-intihar birliği konusundaki köktenciliğinin de ötesine geçer. onlar 20. yüzyılda sayıları giderek artan intihari sanatçılardan değildir. onlar intihar eden değil sanatlarını intiharlarıyla icra eden sanatçılardır. sanatlarıyla ölümlerini birleştiren değil, snatları ölüm olan sanatçılardır. sanat yaşamları ölümleridir. intiharları bir trajedi değil bir ironidir. veya jacques'in icat ettiği deyimle bir ''umour''dur. (bkz: kral übü) gibi bir saçmalıktır.
hesabın var mı? giriş yap