• bebe adli st bernaird kopegi bu yıl böbrek yetmezliginden olen ve yerine bir husky alinmis olan uludag in fiyat/performans acisindan en ideal oteli
  • uludağ versiyonuyla yaşam tarihimin tozlu sayfalarına adını altın yaldızlı harflerle yazdırmış otel. 5 güne toplamda 1 milyara yakın para veriyorsunuz ve odanıza adım atıyorsunuz; çift kişilik 1 yatak yanında da 1 koltuk görüp insanlıktan çıkıyorsunuz. ardından odanın hacminin 3te 1inin çatı katında olmanızdan dolayı yok olduğunu farkedip koşar adım lobiye iniyor, karşınıza çıkan ilk resepsiyon görevlisini tekmelemek için içinizde peydah olan hırsı dizginlemeye uğraşıyorsunuz. sonuç: otelde boş oda yok, 340'ar milyon vermiş 3 erkeğin 2si balayı yatağında diğeri yerde yatmaktan sadece biraz daha rahat olan çekyatta yatacak. üstüne beşamel sosuyla servis yapın ve vualaa, afiyet olsun.

    otelin yemekleri çeşitli ve genel olarak güzeldi, buradan oteldeki güzel aşçı bayanlara selam ediyorum.

    lobideki barda renkli bir barmen var; orda dayak yememeyi ya da vurulmamayı becererek senelerce çalışırsa piyangodan para kazanmışımcasına şaşırıcam.

    odalardaki minibar gerçekten zengindi; kişi başı bir adet şişe su var, hemen her ihtiyacımız düşünülmüş yani.

    saat 12den sonra mantı saati başlıyor otelin restoran kısmında. benim gibi 2 saatte bir acıkan bir insansanız çölde bulduğunuz vaha misali sevinebilirsiniz bu etkinliğin varlığına. ilginç bir detaysa mantı saatine gelen güruhun kilo ortalamasının 60 olması. eğer giderseniz dikkat edin, bana hak vereceksiniz.

    son olarak katil asansöz hüseyin'den sözetmeliyim. lobideki 2 yanyana olan asansörün solda olanından bahsediyorum. binip istediğimiz kata bastığımızı ve asansörün zıt yönde hareketlenip her katta 1er saniye durarak yoluna 4 ya da 5 defa devam ettiğini hatırlıyorum. canımı sokakta bulmadığım için bu animasyonun bitmesini beklemedim tabi uzattım bacağımı indim katlardan birinde clint eastwood karizmasıyla.

    not: tatilimin organizasyonu university travel tarafından yapılmıştı. ben onların yönünden bir bozukluk görmedim.
  • bodrumda bir tatil köyü de bulunan otel zinciri.
    2 metre yüksekligindeki tavaniyla yemekhanesi müsterileri bogar, sicaktan gebertirken, havuz basinda kurulmus u sekilde bir masada bir aile yemek yemekte, baslarinda da 7 8 garson dört dönmektedir. bir garsona o masanin kime ait oldugu sorulur. cevap: "o patron abi..."
    yani bu agaoglu dediysek, hakikaten agaogli.
  • lobinin en ustte odalarinsa alt katlarda oldugu garip otel. oda numarasinin ilk basamagi 5'ten buyukse hayatinizin can sikici kaziklarindan birini yemissiniz demektir. 852 numarali odaya gitmek icin -5'e kadar bir asansorle inilecek*, daha sonra yola katirlarla devam edilerek panoromic hallway adi verilen bir tunelden gecilecek, son olarak baska bir asansore aktarma yapilarak -8'e inilecektir. yemek oncesi, kayak donusu vb. yogun saatlerde odaya ulasmak 10 dakikayi bulur. ozet olarak lobi giris binasinin en ust katinda, -8. kat ise baska bir binanin tepeden 3. katinda bulunur ve bu ikisi -5. kattan tunelle baglidir diyebiliriz ki bunu anlamak benim 2 gunumu almisti..
  • uludagda genellikle yaslı kesimin ragbet ettigi yuzme havuzu, internet salonu, yanında kocaman "yatak katlarına iner" yazılı asansoru ve yıllardır bebe adlı bir saint bernard bulunan otel.
  • hayatımda gördüğüm en garip oteller listesine ilk sıradan giriş yapan bir otel bu!
    odamın -8nci katta olduğunu duyunca zaten epey bi irkildim. heralde adamlar yer bulamayıp, magma tabakasına doğru kazdılar durdular dedim.. malum uludağ soğuk, heralde yeraltı sıcaklığından faydalanmak için filan birşey düşünmüş olmalılardı. odamda da beni zebaniler filan bekliyordur derken karlara gömülmüş bir odayla karşılaştım. odanın hacmi çatıdan dolayı zaten %50 civarında azalmıştı, bir de karlar altında kalmış pencereden girmiş kutup ayılarının, penguenlerin odamın hacmini paylaşıyor olmalarından endişelendim, neyse öyle bir şey olmadı..
    sonra bir duş alıp kendime gelmek için küvete adımımı attım fakat o da ne? bantlarla yarım yamalak tutturulmuş, suyla temas ettiği anda beni ızgara niyetine kızartacak havalandırmaya bağlı bir kablo! suyu temas ettirmemek için dikkatlice suyu açtım, fakat elimdeki duş başlığı, avını boğmaya çalışan bir yılan gibi sağa sola kıvrılarak elimden kurtulmayı başardı. sonra binbir güçlükle yakalayıp duvara sabitlemeye çalıştım ama nafile.. o etrafa azgın kaynar sularını yayarak yine kurtuldu.. güçlükle suyu musluktan akar hale getirdim. fakat az önce yumurta haşlamaya yetecek kadar sıcak olan su şimdi de dışarıda erimekte olan karların suyuydu sanki. suyun soğukluğuyla ve üzerimdeki kablonun sular damlayarak hala sallanmakta olduğunu görünce aklım başıma geldi, daha ölmek için çok gençtim.. tam çıktım, gevşeyip yatağımda uzanırken camlar titremeye başladı büyük bir gümbürtü koptu. çatıdan odamın üzerine çığ düşmüştü!! yatmaktan da vazgeçtim ve kendimi lobiye atmaya karar verdim.. zorlu bir yolculuk olacaktı, hazırlıklıydım.. ilk asansörü rahatlıkla aşıp ikincisine bindim. -5'ten 0'a çıkacaktım ve asansör açılan kapıların ardında hiç kimse beklememesine rağmen her katta duruyordu. her kata uğraya uğraya sıfıra geldim fakat yine bir sorun beni bekliyordu. kapılar açılamıyordu. asansör sıfırıncı kata kadar geldi, sonra da hiç bir tepki vermedi. asansörde kalmıştım! kapıyı zar zor açtılar ve ben can havliyle kendimi otel dışına, uludağ'ın metrelerce kalınlıktaki kar tabakalarının arasına attım avunabilmek için... dışarıda da yine ağaoğlu my resort'a ait telesiej'den gelen bir darbeye maruz kalacaktım ki, uyanıklık yapıp ağaoğlu logosunu gördüğüm herşeyden kaçmaya başladım. hala hayatta olmak bile mutluluk vericiydi gerçekten...

    işin hikaye kısmını geçersek, gerçekten de odaları 3 yıldızlı otellerinkinden bile kötü, yeri kötü, yapısı kötü, banyosu "çok" kötü ve odaları çok küçük.. sadece yemekler güzeldi fakat bu da gözümde ağaoğlu'nu kurtarmaya yetemedi malesef.. bir daha kapısından içeri gireceğimi bile sanmıyorum.
  • uludağ versiyonu sanırım diğer dağ otelleri ile aynı kaderi -bakımsızlık- paylaşan otel. bakımsızlık dağda olmanın getirdiği imkansızlıklara ve kısa kar sezonuna bağlanabilirse de; odalardaki 190-200 cm arası yükseklikte (ya da alçaklıkta) tavan, hatta bazı odalardaki eğik tavan yüzünden artan kafa-göz patlatma olasılığı, labirent gibi önce aşağı inilip sonra tekrar yukarı çıkılarak ulaşılabilen koridorlar olsa olsa mimari bir komedi olarek yorumlanabilir *. yemek kalitesi ise sezona göre çeşitlilik gösteriyor sanırım, zira benim konakladığım dönemde açık büfedeki yenebilir çeşitler azınlığı oluşturuyordu. terasındaki cam piramit ve burada bulunan havuz fikrinin sizi fazla heveslendirmesine izin vermeyin. güzel bir manzarası olsa da havuz büyük bir küvet kadar.
  • her şey dahil dedikleri bir sistem var; kola bedava, coca-cola ekstra. yeni rakı bedava, tekirdağ ekstra?

    panaromic zımbırtı güzel, şık bir manzara var ama siz gaza gelmeyin ve 5. katın altından oda almayın. veya odanıza gitmek için 2 defa asansör değiştirdiğinizde söylenmeyin…

    havuzu küçük ve güzel ısınmamış, üstündeki cam piramit yağan kardan keyif aldırır diyordum öyle olmadı. yalnız saunası güzel, ufak da olsa bir cam var ve siz dışarda yağan karı izleyerek buram buram terliyorsunuz.

    sonuçta bir dağ oteli, beklentilerinizi çok yüksek tutmazsanız sıkıntı yaşanacak bir yer değil. özellikle çalışanları her şey dahil bir otelde pek sık görülmediği şekilde ne içersiniz diyerek neşe katıyorlar (yalnızca yemek esnasında değil her zaman) ama "saat 00:01 itibarı ile her şey ekstradır efendim" demekten de geri kalmıyorlar.
  • ıbraam hacıosmanoğlu ve muharrem usta nın batırdığı klubu toparlama yolunda önemli adımlar atan, 3 yıl içinde trabzonspor u şampiyon yapacak olan, kalması halinde 1o yıl içinde avrupa 'da kupa kaldıracağına inandığım, çok zeki futbol yöneticisi
  • odalarının küçük olması ve tavan eğikliği nedeniyle klostrofobisi olanlar için hiç ideal değil. ayrıca panaromic hallway denilen odalarla lobinin olduğu binayı bağlayan bir tünel var ve bu tünel malesef ısıtılmıyor. iki cephede de camlarla dışarının soğuğuna daha fazla maruz kalan bu yerin ısıtılmaması ve iki binanın ısıtılırken buranın soğuk olması şu durumu oluşturuyor: sıcak-soğuk-sıcak. biz yetişkinler için sorun değil tabi ama bebeğim buradan geçerken bu sıcak soğuk farkına yenildi, hastalandı. beş yıldızlı bir otelde minik misafirlerin de düşünülmüş olması gerekir.

    bunun dışında yemekler enfesti. çalışanları son derece saygılı ve güleryüzlüydü.
hesabın var mı? giriş yap