• ustadin oburlugu hakkinda anlatilanlara iki ornek verirsek (sadun aksut'ten):

    - bir gece iş donusunde dolapta ertesi gun pisirilmek uzere tutulan bir tencere dolusu çiğ yalanci dolmayi yemis, sabah karisina "guzeldi ama pirincler biraz diri olmus" demistir.

    - bir dostunun yeni actigi sarkuteri dukkanindan siftah olsun diye aldigi 750 gram pastirmayi iki paket sana yagda pisirip uzerine 35 yumurta kirip 3 ekmek beraberinde tuketmistir.
  • bugünlerde konserlere gittiğimden, çeşitli sanatkârlar hakkında çeşitli anekdotlar aktarılıyor, anılar anlatılıyor. rahmetli cinuçen tanrıkorur, aka gündüz'ü çok sever ve ona sürekli "akam" dermiş. (hasanım, betülüm, canım der gibi). kutbay rahmetli olunca, hakkında yazılmış bir şiiri bestelemiş anısına. sözleri bulamadım, arkadaşımın aklında kaldığınca aktarıyorum.

    "dağıtır bâd-ı saba serde heva perdesini
    çektirir hükm-û ecel derde deva perdesini
    ne tecelli bu ilahi akam'ın son nefesi
    kıldı neyinde karar, seçti neva perdesini"

    şiir cinuçen hoca'ya ait değil, bir başkası tarafından yazılmış.

    ancak burada önemli bir ayrıntı var. aka gündüz kutbay, yine izmir radyosu'nda bir program hazırlığı sırasında neva perdesinden akort sesi verirken kalp krizi geçirmiş. diğer sazların kulağına ve ney'ine çok güvendikleri kutbay için (bkz: #18822452), ilahi bir tecelli olmuş.

    ekleme: nu sağolsun, bazı eklemeler yaptı.

    "aka hoca hakkındaki mersiye'nin güftesi memduh cumhur beyefendiye aittir. kendisi halen üsküdarda eczacılıkla meşgul muazzam bir kültür adamıdır.

    aka baba'nın son nefesini vermesi sizin de buyurduğunuz gibi radyoda bir emilsiyon esnasında vuku buluyor ve fakat izmir değil istanbul radyosu. üstad doğma büyüme istanbulludur. istanbul dışında bir ikametgahı olmamıştır ömrü boyunca."

    her ne kadar kendimce izmir radyosu olduğundan emin olsam da, nu'nun da izniyle bir kaynaktan daha ilk fırsatta teyit etmek isterim.

    ekleme: nu üstadım sağolsunlar, rahmetli cinuçan tanrıkorur'un anılarını aktardığı kitabından da örneğini vererek, sözkonusu yerin istanbul radyosu olduğunu gösterdi. yanılmışım, insanlık halidir. saygı ve muhabbetlerimi sunarak bu düzeltmeyi yapıyor ve çekiliyorum efendim.

    ekleme 2:

    cagdas donem kuramcisi da bir ekleme yaptı sağ olsun, o da hocasından öğrenmiş. kendisinin yazdığından naklediyorum:

    "aka hoca radyoya küskün. bıraktı gibi bir şey o zamanlar. zorla diyorlar ki hoca ne olur gel ne olur gel. o da kıramıyor. hanımına 'bu son, bundan sonra da taşınıp gideceğiz, daha radyoyla da işimiz olmayacak.' diyor. doğru hatırlıyorsam taşınacağı yer de izmir. sonra radyoya canlı giriyor, canlı çıkamıyor.

    ihtimal bu duyulmuştur, ondan bir karışıklık olmuştur."
  • dem seslerini öyle her neyzende bulamayacağınız büyük üstad. bir çoklarına göre neydeki kudretine son dönem neyzenlerinden pek azı erişebilmiştir. neyde kendine özgü vakur ve mütevekkil bir tavrı, taksimlerinde kendine has cümle yapıları vardır, aşinasına hemen belli eder nefesini.. gıyabi üstadımdır.. çok severim.. tek geçerim...
  • 1934 istanbul doğumlu. resmen ilkokul mezunudur. ilkokuldan sonra dört beş yıl kadar kunduracı çıraklığı yapar ve iş bu esnada musikiyle iştigali başlar üstadın.. 19 yaşında gavsi baykara'nın idare etmekte olduğu eyüp musiki cemiyetine girer. lakin gavsi hoca, aka gündüz'e sazendelik teklif eder. üstadın neye başlaması bilvesile gerçekleşmiştir (ilk neyini de bizatihi gavsi baykara hoca hediye etmiş).. dört yıl kadar gavsi hocadan ders alıp neyde fevkalade temayüz eder, bu sırada laika karabey ve radife erten'den de istifade etmektedir. sonrasında üsküdar musiki cemiyeti'nden emin ongan'ın talebesi olur.

    26 yaşında girdiği sınavı kazanıp istanbul radyosu'na neyzen kadrosuyla girer. burada koro şefliğine kadar pek çok pozisyonda görevlendirlmiştir. sonraki yıllarda devlet türk musikisi konservatuvarı'nda hocalık vazifesi üstlenir. bu sırada değişik musiki topluluklarıyla çok farklı faaliyete iştirak etmektedir. hatta okay temiz, onno tunç, tuna otanel gibi isimlerin de bulunduğu bir caz orkestrasıyla batı müziği icra etmiş, bu ekiple avrupanın bir çok ülkesinde ney üflemiştir. her tür müzikle ilgilenmiş ve müzikalitesinden hiç taviz vermeden önemli icralar gerçekleştirmiştir. oymacılıkdan da anladığı için marangozluğunu konuşturmuş neyin yanısıra çeşitli türk musikisi çalıgıları da imal etmiştir. henüz 45 yaşındayken bir radyo kaydı esnasında fenalaşarak fanilikten soyunmuştur.

    neydeki kudreti ve musikideki geniş ufku ile tartışmasız kabul görmüş bir tavra sahiptir. musikişinaslığının yanında mevlevimeşrep tabiatı ile de camianın her ekolünde kendisinden hep sitayişle bahsedilir. neyzen sadrettin özçimi'nin anlattığı kadarıyla, öğrencilerine kendi tavrını dikte etmeyecek kadar geniş gönüllüdür (ki musikiyle uğraşanlar bilir, bunu yapmak her babayiğidin harcı değildir).

    hep söylenir ve hakikattir: genç yaşta hamuşana karışması musiki (bilhassa ney icrası) için çok büyük bir kayıptır.
  • radyo programı ya da konser öncesinde diğer sazendelerin akort yapmak için ses aldıkları neyzen. aka gündüz kutbay'ın ney tekniği öylesine sağlamdır ki, alengirli perdelerde bile diğer sazlar ona güvenirmiş. oysa bilen bilir, ney, hani azıcık fazla açı verilerek çalınırsa başka sesler verecek, dolayısıyla başka makamlara kayacak bir sazdır.

    mekanı cennet olsun. okay temiz ile yaptığı çalışmalardan izmir radyosu günlerine, pek çok esere imza atmış bir değerimizdi rahmetli.
  • rivayet odur ki istanbul radyosunun koridorlarında kaba rast (neyden çıkabilecek en kalın ses) perdesinden uzun uzun üflemek suretiyle pencereleri kapıları sallarmış rahmetli.
  • hocam ekrem vural merhumdan nakille oburluğuyla alakalı bir hatırasını anlatayım.

    ya istanbul ya ankara radyosu. aka hoca kayda girecek, erkenden gelmiş bekliyor. ama karnı da aç. yanında (doğru hatırlıyorsam) hayri tümer var. aka hoca hayri hocaya "gel" diyor, "şu koridorda biraz bir şeyler çalalım. gelen geçen üç beş atsın da lahmacun alalım". harbiden oturup çalıyorlar. gelen geçen bırakıyor üç beş. sonunda hoca yeter diyor, lahmacun sipariş ediyorlar. hocanın gösterdiği şekli anlatayım: 1.75 civarında bir erkeğin ortalama bir koltuğa oturduğunu ve kolunu göz hizasına kaldırdığını düşünün. aha o kadar lahmacun alıyorlar ve aka hoca yarısını silip süpürüyor. na böyle bir adam.

    hocam o konuşmada "boyuna posuna bakmayın, hayri hoca da iyi yerdi" demişti. artık 1.50'lik ve ince bir adam nasıl eritiyorduysa.

    hayri ve aka gündüz hocalar arasında şöyle bir şey de olmuş: aka hoca bir gün almış şahını yanına. hayri hoca da orada. "ya hocam bize bir taksim yapsana" demiş şahı uzatıp. hani şah upuzun, hayri hoca çalamayacak da aka gündüz hoca gülecek. (hocamı kopipeysliyorum) "o kısacık adam başını bir kaldırdı, dizini bir indirdi, bir bağırttı o neyi ki aka abi nereye kaçacağını şaşırdı".

    toprakları bol olsun.
  • yıllar öncesinden ismini, bir kaç senedir cismini tanıdığım, neyini, üfleyişini tarif etmeye kalkışamayacağım bir kişidir. zeki-metin filmlerinden çocuktan aşina olduğum müzikleri ararken neyseki okay temizin zikir albümüne ve akabinde aka gündüz kutbay'a ulaşmıştım. şu anda nunun katkılarıyla basıldığını hissettiğim ve heryanımı titreten albümü dinlediğimdir.

    yıllar önce okay temiz-oriental wind'den zikir eserini dinlerken aka gündüz kutbay soloya girdiğinde fena halde ürpermiştim yıllardır bu duygunun adını arıyordum ve hâlâ arıyorum. (bkz: ney taksiminde ürpermek)

    ruhu şad ediyor bizi
    ruhu şad olsun.

    (bkz: cehaletimi bana yazın)

    edibüdü: kalan müzik'ten "aşk" adında bir derleme ve kitapçığı basılmıştır, dolu ve güzeldir. bir de kani karaca ile birlikte aynı kalibrede "meşk" albümü basılı, onu da alayım artık.
  • aka gündüz ile ilgili ilk bilgilerim okay temiz ile oldu. zikir adlı albümün zikir adlı parçasında neyini konuşturan aka, gerçekten dinlemeye değer harika bir sanatçı.

    aradan yıllar geçti ve cinuçen tanrıkorur diye bir klâsik türk musikisi sanatçısı olan udi'yi tanıdım. eski dost olduklarını öğrendim.

    cinuçen tanrıkorur'un günaydınım narçiçeğim adlı albümünde kendisine bir şarkı atfetmektedir.

    iki isminde toprağı bol olsun.
  • aka gündüz kutbay hakkında genel olarak bilgim, niyazi sayın ile birlikte dönemin iki büyük neyzeninden biri olduğu, dem seslerde ulaştığı hakimiyete daha kimsenin erişemediği ve her biri adeta bir beste olan taksimleri olduğuyla sınırlıydı.aka gündüz usta hakkında biraz daha bilgi edinmek istiyordum.bir gün internette vefatından sonra ailesi ve bir dostuyla yapılan röportaj çıkmıştı karşıma.o röportajdan aklımda kalanlardan bazıları şunlardı;

    -kundura dükkanında çırak olarak çalıştığı dönemde ustası bazen onu dövermiş.yine aynı dönemde erkenden kalkıp iş saati gelene kadar neyzenler kahvesine giderek önce peynir ekmekle kahvaltısını yapar ve sonra ney'i ile dem ses çalışırmış.

    -aka gündüz usta artık büyük bir neyzen olduğu dönemde ilk mesleği olan kundura yapımı artık hobisi olmuş.hatta elleriyle yaptığı bir çift kundurayı niyazi sayın'a hediye etmiş.aka gündüz kutbay'ın bir diğer hobiside oymacılıkmış.aka gündüz kutbay bir yurtdışı turnesinde kaldıkları yerden dışarı çıkmış ve bir iki gün gelmemiş artık onun için endişelendikleri vakit (aka gündüz kutbay arada bir yaparmış bunu o yüzden bu kadar geç endişelenmişler.) aka gündüz usta elinde kocaman bir kütükle çıkagelmiş.meğerse kemençe yapmak için en uygun ağaç türünün orada yetiştiğini duymuş ve o ağacı aramaya gitmiş.sonucunda kemeçe pek olmamış ama yinede çok yönlü bir sanatçı kişiliğine sahip olduğu ortada aka gündüz ustanın.

    -aka gündüz kutbay hakkında öğrendiğim başka bir şeyide ercan ırmak'ın röportajında okumuştum.aslında kaval ile başlayan ve ona göre bir tavır oluşturan ercan ırmak'ı ney'e başlaması için aka gündüz usta cesaretlendirmiş ve ,farklı bir tavırın ney sanatının gelişmesinde yarar sağlayacağını, söylemiş.hatta ercan ırmak'a ilk ney'i aka gündüz kutbay'ın hediye ettiği mansur ney'imiş.
hesabın var mı? giriş yap