• bahreyn, arap ülkelerinin diğer yüzüdür.

    neden diğer yüzü olduğunu anlatalım.

    bahreyn'in milli havayolu olan gulf air'e bindiğinizde, bahreyn'i anlamaya başlarsınız.
    hostesler arap değildir. ya uzakdoğudan bir ülkedendir, ya afrikadan bir yerlerden.
    şaşırırsınız. şeriat vardır, kadınlar ondan çalışamıyor herhalde diye düşünür, önemsemezsiniz.
    sonra yemek dağıtılır, o da ne?
    yemekler, thy'nın dağıttığı yemekten daha lezzetlidir.
    oh ne güzel, ben ağzımın tadına bakarım arkadaş dersiniz, umursamazsınız.
    sonra, uçakta dağıtılan o cafcaflı dergileri alıp okumaya başlarsınız.
    lüks butiklerin, otellerin reklamlarını görmezden gelirsiniz.
    ne de olsa, uçaklarda dağıtılan tüm dergilerde böyle reklamlar vardır.

    uçuş bitince, havaalanında vizenizi almak için pasaport kontrol noktasına gittiğinizde bir şok daha yaşarsınız.
    15 günlük vizeniz için 100 dolar uzatırsınız, para üstü olarak 30 dinar alırsınız.
    ulan bu yanlışlık var herhalde, adama 100 dolar verdim, adam 3 kuruş tutuşturdu elime dersiniz.
    yanlışlık yoktur, adamların parası, dolardan yaklaşık olarak 2,5 kat değerlidir.
    adamların parası, bir başka deyişle, eurodan, sterlinden değerlidir.

    havaalanından şehre doğru gitmeye başladığınızda, sağa sola bakmaya başlarsınız; gökdelenler, iş merkezleri, inşaat halinde birsürü yeni bina görürsünüz.
    evet, aynen dubai de olduğu gibi, çölü bir iş ve turizm merkezi haline getirmeye çalıştıklarını anlarsınız.
    yollar sanki yeni yapılmış gibidir, ne bir çukur, ne silinmiş şeritler, herşey mükemmele yakındır.
    bu arada yanınızdan, son model ciplerin, spor arabaların geçtiğini farkedersiniz.
    gecenin karanlığında, şehir size boş ama, güzel görünür.

    otelinize yerleşirsiniz, ancak bir gariplik vardır.
    resepsiyonda, hintli bir görevli karşılamıştır sizi, odanıza valizlerinizi uzakdoğulu biri çıkartmıştır.
    "yanlış ülkede miyim, ortalıkta hiç arap yok" diye içinizden geçirirsiniz.
    yorgunluktan bunu da umursamaz, odanızda dinlenmeye çekilirsiniz.

    ertesi gün, içinizi ısıtan bir güneşle güne başlarsınız, iyi ki yazın gelmemişim, durulmaz herhalde dersiniz.
    "memleket ya, valla daha güzeli yok, havasına, suyuna kurban olayim" şelinde, tuhaf bir ruh haline bürünürsünüz.
    ardından, geçen günlerde şehri keşfetmeye, insanları tanımaya, ülkeyi anlamaya başlarsınız.

    bahreyn, adalar üstüne kuruludur, ancak adalar birbirine köprülerle bağlıdır.
    köprü dediysem, boğaziçi köprüsü gibi değil, galata köprüsü gibi köprülerle.
    yani, bir adadan diğerine geçtiğinizi fark edemeyebilirsiniz.

    insanlar, bu adalardaki büyük, duvarlarla çevrili evlerinde otururlar genellikle.
    bahreyn'in başkenti manama'da bizim bildiğimiz tarzda apartmanlar olsa bile, apartman dairelerinde bile en azından 4 yatak odası vardır.

    araplarda, aile yaşantısı nerdeyse kutsaldır.
    onların evlerini göremezsiniz, duvarlarla çevrili evlerin içine bakamazsınız.
    adamlar böyle yaşamayı tercih ediyorlar.

    araplar, denizle barışık bir millet değildir.
    deniz kenarında bir evim olsun, şöyle yemeğimi deniz kenarında yiyeyim gibi istekleri yoktur.
    adalar üzerine kurulu bahreyn'de de deniz kenarında bir restoran ya da bir ev görmeniz çok zordur.
    neden deniz kenarında evler yok diye sorarsanız, deniz kenarındaki arazilerin tamamına yakınının krala ait olduğunu söylerler.
    kral diye bir şey var şu hayatta. bazıları kral olarak doğuyor, kral olarak yaşıyor. neyse dağıtmayalım.
    evet, bahreyn bir krallık, şehrin muhtelif yerlerinde kralın ve oğullarının fotolarını görebilirsiniz.
    paralarının üzerinde de, kralları vardır.

    ülkeyi anlatmaya devam edelim.
    evler dediğimiz gibi, şehir merkezine uzak yerlerde, işyerleri büyük gökdelenlerin ya da son zamanlarda yapılmış modern binaların içinde.
    geriye kalan her yerde, bir alışveriş merkezi görmek mümkün.
    alışveriş merkezi dediysem, örneğin yeni açılmış olan city centre mall, istinye park büyüklüğünde bir yerdir.
    bu bağlamda, biraz zorlasan, ülkede yaşayan herkesi city centre alışveriş merkezine sığdırabilirmişsin gibi gelir insana.

    ama tek alışveriş merkezi bu değildir, şehrin farklı yerlerinde, birçok alışveriş merkezi (seef mall, dana mall, city centre mall, moda mall gibi) vardır.
    bu alışveriş merkezlerinde, lüks ürünler satan dükkanlar görmek mümkündür.
    örneğin, sadece (bkz: mont blanc) ürünleri satan, sadece (bkz: swarovski) ürünleri satan mağazalar görmek şaşırtıcı gelebilir.
    ama ne yazık ki, bu adamların bu ürünleri alabilecek kadar çok paraları vardır.
    seef mall içindeki sinemada 22 salon olduğunu söylersem, sanırım bu adamlar hakkında daha iyi bir fikre sahip olabilirsiniz.

    şehirdeki arabalardan da bahsetmek gerek, sanırım cipi olmayana burada acıyarak bakıyorlar.
    cip dediysem, ufak tefek çelimsiz cipler gelmesin aklınıza. 7 kişilik, dev ciplerden bahsediyorum.
    ya da, fanteziye kaçan renklerde cipler de görebilirsiniz.
    örneğin, çingene pembesi bir range rover, altın sarısı bir chayenne görebilirsiniz.
    spor arabalar, porsche filan burada nerdeyse şahin kıvamındadır.
    yeri gelmişken benzinden bahsedelim.
    bir depo (40 litre) benzin için 5 dinar ödemeniz gerekiyor. o da yaklaşık, 23-24 tl ediyor.
    haliyle, "araba benzini su gibi içiyor" deyimi bu adamlara birşey ifade etmiyor.

    gelelim, arapların kendilerine.
    beyaz, siyah, gri ya da kahverengi renklerde tek parça, basmadan bir kıyafet giyiyorlar. (bunun adını bilen varsa bir söylesin lütfen)
    kafalarına da, bir bez örtüp, simitçilerin kafasına koydukları çemberlerden iki tanesiyle, bunları sabitliyorlar.
    bu kıyafetin, çok ucuz olanları olduğu gibi, lüks olanlarını da görmek mümkün. hatta, bu kıyafeti kol düğmeyleriyle şık hale getirenler bile var.

    kadınların büyük kısmı, baştan aşağı siyah çarşaf içinde ve sadece gözlerini açık bırakacak şekilde peçe takıyorlar.
    bu kadınları yemek yerken görseniz, sanırım şeriatla ilgili düşünceleriniz hemen netleşir.
    kadınlar, bir elleriyle peçelerini hafifçe kaldırıyorlar, diğer elleriyle yemeklerini yemeye çalışıyorlar.
    bunun haricinde, normal giyinen, saçları açık kadınlar da var, ancak sayıca diğerleriyle kıyaslanamaz.
    garip olan, alışveriş merkezlerinde, son derece lüks ve modern kıyafetlerin satılması ama kadınların sürekli çarşafla dolaşmalarıdır.
    yani, o kadar para verip, süper tek parça bir elbise alacaksın ama sonra üstüne çarşaf giyeceksin.
    enteresan tabii.

    şehirde, iki farklı tip daha görmek mümkün.
    bu tiplerden biri (bkz: expat)lar. yabancı şirketlere çalışan, bok gibi para kazanan, hiçbirşeyi umursamıyormuş gibi görününen ingilizler ve türevleri bu kategoridedir. diğer tip ise, hintli ve uzakdoğululardır. bunlar, hizmet sektöründe çalışırlar. otellerin resepsiyonunda, güvenlik görevlisi olarak, restoranlarda aşçı olarak, garson olarak, benzin pompacısı olarak, kurye olarak, işte aklına ne kadar yapması zahmetli iş geliyorsa, o işte çalışanlar olarak bu adamları görebilirsiniz. araplar, biraz zorluk gerektiren tüm işlerde, milletlerine ya da dinlerine bakmadan bu adamları çalıştırmaktadır. kendilerinin keyif çatmak gibi, zevk sürmek gibi daha önemli işleri olduğundan böyledir büyük olasılıkla.

    uzakdoğulu kadınlar da mevcuttur şehirde ve bunlar, gece hayatının temel taşını oluştururlar.
    haftasonunda bahreyn'e arabistandan, kuveytten ve civardaki diğer ülkelerden, bir sürü adam gelir.
    bu adamlar, gece klüplerine takılırlar, içerler, uzakdoğulu fahişelerle takılırlar ve haftasonu bitince ülkelerine dönerler.
    yaa, sonra şeriat gelsin diyorsun arkadaşım. gelsin tabii de, zengine şeriat da yok ki bu dünyada.

    petrol, bankacılık, turizm sektörleri, ülkeyi ayakta tutmaktadır.
    herkes, halinden memnundur.
    herkesin keyfi yerindedir.

    zenginlik, bir ülkeyi daha, mutlu ve huzurlu kılmıştır.
    ülkenin genelinde, neredeyse hiç polis yoktur.
    herkes, kendi keyfine ve kafasına uyan bir mekan bulmayı becermektedir bahreyn'de.

    sonuç olarak, bahreyn, arap ülkelerinin diğer yüzüdür.
    içki içmenin ve fuhuş yapmanın serbest olduğu, alışverişin, lüksün çılgınlık seviyesinde dolaştığı bu ülke, bir nevi şeriatla yönetilen ülkelerin sigortasıdır.

    sen de araplar camiden çıkmıyorlar, hergün ibadetteler diyorsundur.
    gelip bahreyn'i görmeni isterim eğer böyle düşünüyorsan.

    gelelim, gidilecek, görülecek yerlere.

    öncelikle;
    www.timeoutbahrain.com
    www.clickbahrain.com
    www.nightlifeinbahrain.com
    adreslerine göze atabilirsin.

    bunun haricinde, ritz carlton (trader vics) kesinlikle gidilmesi gereken bir lokasyondur.
    roma adında bir lounge bar var, bulabilirsen orada da iyi vakit geçirebilirsin.
    exhibition road, şehrin gece hayatının olduğu yerdir.
    exhibition road üzerinde, club f1, tabu gibi club'ları ve hardrock cafe gibi barları bulabilirsin.
    jj isminde bir irish pub ve hemen yanında eski adıyla bj, şimdilerde maxxim olarak bilinen gece klüplerine de bakabilirsin.
    jj, expatların takıldığı mekandır ve zannımca, türkler için fazla irish kalmaktadır.
    yine jj'in hemen yanında, rock'n'z isimli bir klup daha var. adından da anlaşılabileceği gibi rock müzik çalınıyor.
    warbler, sports bar olarak geçiyor ve maçları izleyebileceğin, birşeyler yiyip içebileceğin bir alternatif olarak bakabilirsin.
    tabasco charlie ve hunter’s lodge, gitmemen gereken yerler arasındadır.
    bunun haricinde, restoran olarak, otellerin içinde bulunan, la ventana, krumz, le jardin, mezzaluna, cocoon, riffa golf club, sato, zahlawiya, golestan, monsoon, conservatory cafe, lanterns gibi mekanları ya da alışveriş merkezlerinin içindeki chili's ya da köşebaşı gibi mekanları deneyebilirsin.
    bar seçenekleri olarak da, hit fiddler’s green, wrangler, sherlock holmes, typhoon ya da coral beach club'ı deneyebilirsin.

    son olarak, bahreyn'de f1 yarışlarının yapıldığı yere mutlaka gitmelisin.
    tree of life olarak bilinen yeri, tek başına bulabilen olmadığını söylediler, lokal birileriyle gitmeyi tercih edebilirsin.
    bunun haricinde souq olarak geçen ve bizdeki eski çarşılara benzeyen yeri de gezebilirsin.
    daha da vaktin varsa, adalara gidebilirsin.

    bahreyn'den aktaracaklarım şimdilik bu kadar.
    sonuç olarak bahreyn, dubai kadar olmasa da, körfez civarında, vakit geçirilebilecek bir lokasyondur.

    şimdiden iyi eğlenceler.
  • bahreynli ali hasan adli 11 yasinda bir cocuk 14 mayis 2012'de evinin onunde sokakta oyun oynarken tutuklandi.

    sucu, baskent manama'da muhaliflerin gosteri duzenledigi bir sirada sokakta olmakti.

    ozgurlukcu suudi tanklari namlularini kendisine dogrulttu,
    cocugun ifadesine gore "kipirdarsan vururuz" diye kafasina silah dayandi.
    sarjorleri demokrasi ve ozgurluk dolu sunni-islamci silahlariydi bunlar.
    bu yuzden sikayet etmemeli, hos gormeliyiz.

    ozgur bahreyn yanlisi sevgi dolu devletluler, cocugun, sucunu itiraf ettigini belirttiler.
    ancak uluslararasi kuruluslar ve gozlemciler cocugun iskence ile itirafa zorlandigini duyurup, yine bozgunculuk ettiler.

    ali hasan, yaklasik 1 ayini zindanda gecirdikten sonra mahkemeye cikti, bizim gibi demograt ulkelerde adi bile duyurulmasa da, yurtdisindaki baskilardan cekinilerek serbest birakildi.

    neyse ki, insan haklari orgutu'nun bahreyn merkezi yetkilisi nebil recep de attigi bozguncu bir tweet nedeniyle yeniden tutuklandi. ozgurluk savascisi bahreyn devletunun ve destekcisi suudi hanedaninin, turkiyye sultaninin ellerini kollarini daha fazla baglayamayacak hamdolsun.
    gozlemcilerin bildirdigine gore son donemde bahreyn'de 60'a yakin cocuk tutuklandi, bunlardan 3'u 15 yil civarinda cezalar aldilar.

    suudi tanklari onde, davudoglu ahmed pasa arkada,
    kadin da olsa cocuk da olsa gereken yapilacaktir, hamdolsun!!1
    yuruyelim arkadaslarrrr!
  • bahreyn devleti, geçtiğimiz aylardaki çatışmalarda yaralanan şii göstericileri tedavi eden 20 doktor ve hemşireyi 5-15 yıl hapse mahkum etmiş. bir gösterici hakkında da idam kararı çıkmış. şu kıçımın ortadoğu lideri çıkıp bir iki kelam etse ya bu mevzuda da.
  • protestocuların ekseriyeti şii olduğundan bu ülkede yaşananlar devrim sayılamaz. ben devrime devrim demem, oralarda bir yerlerde sünni bir grup, tercihan ihvan olmayınca.
  • türk hava yolları ile gidiyorsanız uçağınız önce katar'ın başkenti doha'ya iner. orada doha yolcularını indirir. ama buraya dikkat bahreyn yolcuları uçaktan inemezler ve uçağın içine yaklaşık 1 saat beklerler. bu arada doha'daki havaalanını temizlik görevlileri uçağın içine girerler çöpleri falan toplarlar. daha sonra yaklaşık 3000 metre irtifada yarım saatlik bir yolculukla bahreyn'e ulaşırsınız.

    havaalanı çok eski ve pistir. çok mecbur kalmadıkça tuvaletlerinin kullanılmaması gerekir.

    suudi arabistan'ın kerhanesi desek hiç yanlış olmaz burası için. adamlar kendi ülkelerinde yiyemedikleri herzeleri yiyebilmek için denizin üstüne 25 km uzunluğunda bir köprü yapmışlardır. çünkü bahreyn alkolün ve fuhuşun en serbest olduğu arap ülkesidir diyebiliriz. otellerinde, gece klüplerinde, barlarında sınırsız eğlence vardır. ama ramazan'da dışarıda su bile içseniz cezayı yersiniz. bu kadar da dinine bağlıdır bahreynliler...

    gerçekten de çok güzel, her zevke, kültüre hitap eden, görülmeye değer restoranları, barları ve gece klüpleri vardır. onun dışında gezip görülecek tek yer alışveriş merkezleri ve değişik mimari yapıya sahip gökdelenleridir.

    çok fazla expat yaşadığı için ingilizce, ülkedeki ikinci dildir diyebiliriz. ülkedeki tüm ayak işlerini hintli, endonezyalı garibanlar yapar. ve aksanları nedeniyle ingilizcelerini anlayana kadar canınız çıkar. arap kardeşlerimiz ise şehrin dışındaki yüksek duvarlı evlerinde keyif çatarlar.

    bahreyn'in başkenti manama, şehir planlamacılığının son noktasıdır. en yüksek noktasının yüksekliği 700 metre olan dümdüz bir çöl üzerine kurulmuş bir şehir burası. ancak tam karşınızda gördüğünüz binaya dümdüz giderek ulaşamazsınız. binbir yerden dönüp dolanmak lazım gelir. nasıl bir düzendir anlamadım. hiçbir şey bilmeseniz bile milattan önce bile uygulanan ızgara şehir sistemini uygulayın be kardeşim...

    adamlar denizi kenarına deniz manzaralı evler, sahil yolları, plajlar yapmak için kullanmak yerine doldurup üstüne gökdelen dikmek için kullanırlar. bu şekilde, "bab el bahreyn" denilen zamanında şehrin deniz kenarında olan giriş kapısı şu anda şehrin ortalarında bir yerdedir.

    velhasılı kelam, yağı bol bulan arap kardeşlerimizin çölün ortasına kurdukları tarihi, ruhu, dokusu olmayan dubai gibi bir yerdir burası da. mısır, lübnan, suriye dururken gelip görülecek yer değildir...
  • asagidaki cok iyi belgeselde, simdilerdeki hikayesi anlatilmis ulke.

    http://www.aljazeera.com/…8/201184144547798162.html

    bizim rezil medyamizin rezilligini gostermek icin gelsin! ne zamaniniz haber yapti, ne tarafiniz, ne hurriyetiniz ne de milliyetiniz, vs.
    niye aceba? izleyin izleyin, cekinmeyin.

    suriye'deki bir catismaya dair(toplam olen sayisi on ikiydi sanirim) "dehset gunu" diye manset atmistilar, ki atsinlar, bir insanin bile olmesi basli basina tabii ki bir dehsettir fakat habercilik ciddi bir adalet perspektifi gerektirir. mansetin atildigi gun bahreyn'de, yukaridaki videoda gorecekleriniz yasandi: yuzlerce insan, rasgele atesle ve silahsizken(ozgur bahreyn ordusu diye bir ordulari bulunmuyor; bulunmayan ordulari eski super komsulardan destek de almiyor), gorulecegi gibi kameralar karsisinda katledildi. ve ates edenler bahreyn ordusu ve bu orduye eklenmis suudi askerleriydi.

    kimler kimler???

    suudiler hafiz, suudiler! su demokratik arap bahari muhafizlari; su buyyyyuk liderin taziyeye gidip potansiyel olcumune ihtiyac duymadan deprem harcligini kabul ettigi beyaz fistanli diktatorun ulkesi. su uc adet "helal" karisini ulkede birakip binlerce dolari bir gunde party girller ile abd de harcayan "salimler"in ulkesi.

    bahreyn yalniz, cunku dusmaninin dostu cok buyuk.
    bahreyn yalniz, cunku dostunun super gucu yok.
    bahreyn yalniz, cunku zaten bir super guc filan istemiyor ve beklemiyor.
    bahreyn yalniz, cunku sokaklarda, binlerce sesle bagiriyor; ne idugu belirsiz silahlar ve bin farkli temsilci sesiyle degil.
    bahreyn yalniz cunku canavarin istahini kabartmamis ve dolayisiyla "yigitttt" komsu ulke liderlerinin 'caka'larina nail olamamis.

    bahreyn yalniz "ama" guzel!

    iyi bir yazarin dedigi gibi, "populer olan her sey, en fazla ucuncu kalitedir." ya; bahreyn populerlesemiyor, zira populerligi saglayan kanallar cok kalitesiz ve kotu.
    bu diyalektige bir ornek verip bahsi kapatayim: uluslararasi ve vahsi bir saldiri hakli kilinsin diye uzun suredir populerlestirilmis suriye'yi agzindan dusurmeyip, bahreyn'i agzina alamamis olan populerlerden biri kim? -on yil once ortaligi, "cok satmis olmakla" kasip kavuran, simdi ise esamesi okunmayan, bir zamanlarin cok cok populer romaninin, "aldatmak"in yazari ahmet altan!
  • yıllar yılı ingiliz sömürgesi olmuş, şimdi de amerikan ve ingiliz üslerinin bulunduğu ve bu üslerdeki asker sayısının bahreyn'in toplam asker sayısına kafa tutabileceği, ezik büzük, ona buna sırtını dayayan siyasi yapıda bir devlettir. monarşiye geçilmiştir. gazetelerde emirin istemediği haberin çıkmadığı da bir gerçektir.

    avrupa ve amerikanın kıyı bankacılığı cenneti, arabistan'ın serbest bölgesi*,iran'ın gözüne koyduğu toprak parçası. (bahreyn'deki şiileri kullanarak karışıklık çıkarıyor)

    bahreyn' in simgesi inci. çok eski zamanlardan beri inci ekonominin önemli unsuru olmuş. daha sonra petrol bulunmuş ancak 2000 yılı itibariyle petrol üretimi çok azalmıştır.* şimdi kıyı bankacılığından kazanıyorlar.

    para çok yapacak iş yok o yüzden gün aşırı alışveriş merkezi açıyorlar. ben gittiğimde* seef mall diye biyer vardı, yeni açılmış ve moda olan. hemen karşısına kocaman başka bir alışveriş merkezi açılmak üzereydi.

    tarihi yerleri olarak iki adet kale, bir adet müze, bir adet ağaç* ve eski mezarlar vardır. mezarların özelliği yok, yığma toprak.

    çok koyu, muhallebi gibi salepleri var. bi de tea-nana dedikleri içine taze nane yaprağı konmuş çay* var ki olsa da içsem...

    güzel otelleri var. gezecek fazla bir yeri yok. iki tur atınca bitiyor.

    ingilizce bilmeden yemek siparişi bile veremiyorsunuz. araplar kendi aralarında bile ingilizce konuşuyorlar. arapça bilmek deva değil anlayacağınız.

    temizlik ve diğer vasıfsız işlere bakan koreli, etiyopyalı vs. insanlar var. bu vasıfsız işçilerin bahreyn'e gelmeleri için bir bahreyn'li sponsor bulmaları gerekiyor. daha sonra sponsorlarına borçlarını ödeyip azat buzat olabiliyorlar.

    herkes çöplerini yere atıyor ve sabah bir bakıyorsunuz ki her yer tertemiz. gece ortaya çıkan temizlikçiler her yeri tertemiz edip gündoğarken kayboluyorlar.

    polisler amerikalılara hiç bir şey yapamıyorlar. bi de suudlara... onun dışında her şey çok düzgün işliyor. trafik akışındaki kusursuzluk utandırıyor insanı. allahtan hafta sonu suudlar gelince arabayla kaldırımda filan gidiyorlar da biraz rahatlıyorsunuz.

    gece kulüplerinde ramazanda bile deli gibi içebiliyorsunuz...

    yarı çıplak gezen bi ingiliz de, yanından geçen kara çarşaflı, eldivenli, peçeli hatun da birbirlerinden rahatsız olmuyorlar. kimse kimseye karışmıyor. ne güzel diyorsunuz ama işin aslı şu ki orası fiilen bi sömürge ve amerikalının, ingilizin kılına bile dokunamadıkları için oluyor bunlar.

    hatunları sırf göz makyajı ve bakışlarıyla koca buluyorlarmış ve emin olun güzelim ingiliz hatunları yerine peceli bi tane secerdim orda yaşıyor olsam. allam bu kadar mı güzel gözler ve bakışlar olabilir?

    küçük amerika o yüzden de standart amerikalı yaklaşımıyla delirtiyorlar sizi. gidip menu alıyorsunuz kola yerine su verin diyorsunuz ve sizden ek para istiyorlar. oha diyorsun yarım litre kola yerine bi bardak su vereceksin, su kolanın 3te1 fiyatı görünüyor listede diyorsun. olmaz diyorlar. o kadar amerikalı ki yağmur mazgalları bile amerikan malı.

    (bkz: us navy bahrain support activity)
  • öğlen bir hintliyle buluşup, öğleden sonra bir etiyopyalı'yla görüşüp, iki filipinli' nin bulunduğu ve bir hintli' nin kullandığı bir nevi kaçak taksiyle binbir milletten insanın dolandığı alışveriş merkezine gidiyorsanız olağan bir gün geçiriyorsunuz demektir.

    son gelişimden bu yana geçen 7 senede şehir dikey olarak gelişmeye ve bir sürü boş yer olmasına rağmen deniz doldurularak binalar inşa edilmeye başlanmış. daha önce aralık ortasında gelip ocak başında döndüğüm halde ilkbahar keyfi yaşamıştım. yaz gelmeden, havalar ısınmadan tekrar geldiğimde ise çöl sıcağının ne olduğunu hayal edebileceğim kadar veri ve nem almış durumdayım.

    tamamı sürekli klimatize olan ortamdan sokağa çıktığınız an yüzünüze bir nemli sıcak çarpmakta. bu sıcak tanıdık geliyor ve bir anlık olduğunu düşünüyorsunuz. geldiğimden beri tanımlamaya çalışıyorum. yaz sıcağında eskihisar topçular feribotuna girip, arabanızdan indiğinizde denizin kokusu ve nemi ile motorin ve egzoz kokusu bir anda yüzünüze çarpar, sonrasında bir esinti alıp götürür bunu. ya da alışveriş merkezlerinin kapalı otoparkına girersiniz, kalabalıktır, bütün arabaların sıcağı ve alışveriş merkezinin klimalarının sıcağı garajı cehenneme çevirmiştir, arabadan indiğinizde nefes alamazsınız. işte burada mayıs ayında bile sabah erken saatlerden gecenin bir yarısına kadar her an aynı yoğunlukta bu hissi yaşıyorsunuz. musluktan çok sıcak su akıyor, girdiğiniz havuzun suyu sıcak, havuzdan çıkıca serinliyorsunuz ancak...

    arap deyip küçümsediğimiz insanlar burada bizden çok daha medeni yaşamaya devam ediyorlar. paranın gözü kör olsun. para kıymetli, çoğu hizmet ve mal daha ucuz. özellikle otomobil o kadar ucuz ki ağlıyorsunuz... dün çok lüks bir restoranda istanbul'da orta halli bir restoranda yiyebileceğimiz fiyata yemek yedik mesela.

    bildirmeye devam edeceğim...

    2007 itibariyle güncelleme ve ekleme:

    kuzey sahilinden dizlerime kadar denize girdim, kıyasen az sıcak bir günde denizin suyu gerçekten sıcaktı, dayanamadım.

    benzin çok ucuz, bir cr-v nin deposu 4 bahreyn dinarına(1bhd yaklaşık 3.5ytl) doluyor. benzin iki çeşit 'mümtaz' ve 'jayyid' mümtaz süper olanı oluyor...

    ülke çok yeşil, çölde vaha misali yerleşim olan her yerde yeşillendirme yapılmış. cücük kadar ülkede kralın hala ziyaret etmediği şehirler bulunmakta olduğu söyleniyor.

    bir önceki gelişimde inşa edildiğini söylediğim alışveriş merkezi 'bahrain mall' imiş ve açılmış tabi ki.

    çok ama çok gelişmiş ve çok büyümüş. araba göremezken trafik sıkışıklıklarıyla karşılaşmaya başlıyorsunuz. gazetelerinden okuduğum kadarıyla 2021 yılı için öngörülen trafiğe göre altyapı ve yol çalışmaları başlamış durumda.

    bir de bir dolu boş yer olmasına rağmen içeri doğru değil, deniz doldurularak dışarı doğru genişlemekte şehir, ilginç.

    http://www.flickr.com/…nzuk/sets/72157603889568185/
  • havalimanında iç hatlar terminali olmayan ülke
  • bir avuc insan olarak sandiga gidip 440 hayir oyu ile %86 cikarttigimiz ulke. en azindan vicdanimiz rahat.
hesabın var mı? giriş yap