hesabın var mı? giriş yap

  • alsancak'taki bir organizma.

    bugün alsancak tansaş'ta (kıbrıs şehitleri'ndeki) güvenlik görevlisi ile birbirimize giriyorduk. akşam ofisten çıktım, dolmuşa binmeden önce çikolata almak için bornova sokağına yakın olan tansaş'a gireyim dedim. kasada para ödeyecekken bir baktım ki tansaş'ın içerisinde bir koşuşturma. içeri küçük bir kedi girmiş onu dışarı çıkarmaya çalışıyorlar. güvenlik görevlisi kediciği kasanın oraya sıkıştırıp tüm gücü ile tekmelemeye başladı. (tekmeleme dediysem; adam kedinin peşinde koşturuyordu kedi korkmuş kaçıyor. reyondan 20 metre koştu kasanın oradaki kediye gelişine tekme vurdu herif. sonra da tekmelemeye devam etti.) güvenlik görevlisinin önüne geçip "ne yapıyorsun sen" diye bağırdım. güvenlikçi tam yavuz hırsız ev sahibini bastırır cinsi çıktı. adam "sen kimsin! ne karışıyorsun!" diye bağırdı."vurmayacaksın hayvana" dedim. bizimki ağzından köpükler saçarak üzerime yürümeye yeltendi, sırt çantamı çıkardım. tam yakın temas sağlayacağız. diğer çalışanlar bunu yakalayıp geri çektiler. seninki hala bağırmaya, gelip beni de tekmelemek için, kendisini tutanlarla mücadele etmeye devam ediyor.

    neyse bu arada kedi dışarı çıktı. ben de parayı ödeyip çıktım. sonra baktım sinirimi de alamadım geri döndüm. mağazanın sorumlusunu çağırdım. siz ve güvenlikçiniz hakkında şikayet dilekçesi dolduracağım dedim. gittim dilekçe yazdım tansaş'a.

    "hayvanlara şiddet uygulamak ve bu uygulamaya karşı çıkan müşterilerinizin üzerine güvenlikçi salmak mağaza politikanız mı"

    diye sordum. telefonumu ve iletişim bilgilerimi de bıraktım. bakalım cevap bekliyorum. cevap gelmezse yaşanan olay mağaza kamera kayıtlarında nasıl olsa var, gidip savcılığa tansaş ve güvenlikçi hakkında suç duyurusunda bulunacağım.

    -----------son haberler editi:---------

    bugün 10:39 itibari ile tansaş mağaza müdürü konu ile ilgili beni aradı. yaşanılan olaydan duydukları üzüntüyü belirtip, sabah ilk iş olarak bahsi geçen güvenlikçinin iş akdine son verildiğini, bahsi geçen kişinin bundan böyle tansaş ve grup şirketleri içerisinde herhangi bir pozisyonda çalışamayacağını söyledi. müdür beyden konuyla ilgili açıklayıcı bilgiyi mail adresime göndermesini istedim. mail gelince screenshot'ını buraya koyarım.

    tansaş'a gerekeni yaptığı için teşekkür ediyorum.

  • marsa yapılacak yolculuk konusunda fikirlerime ışık tutmuş teorem.

    öncellikle görsele bakarak ön fikir elde edelim.

    mars yolculugu

    56 milyon kilometrelik bir merdiven yapıyoruz. aslında dünya mars arası mesafe 55 milyon km ama ne olur ne olmaz fakirlik yapmayalım diyerek uzunluğu 56 alıyoruz. sonra biraz matematik katıp merdiveni zamanlı itiyoruz. yoksa mars döndüğü için merdiven aşağı düşer veya ay' a venüs' e falan takılır. o yüzden zamanlı itmek çok önemli. ayrıca karanlıkta nasıl tırmanacağız diyenler için merdivenin saplarına ledli ışıklardan takabiliriz. boğaz köprüsü gibi. teşekkürler, iyi çalışmalar.

  • berberlik bir meslektir, dolayısıyla bir meslek erbabından bahsederken ilkokul mezunu diye aşağılamak anlamsızdır zira o kişinin meziyeti berber olmaktır, akademik başarı değil. bununla birlikte berber dükkân işletir, kira öder, vergi öder, işçi çalıştırır ve bir hizmet sağlar. bu hizmetin karşılığında aylık on bin lira da kazanabilir yüz bin lira da. ilkokul mezunu diye aşağıladığınız bu insanın geliri size dert olduysa demek ki sizin eğitim ve meslek seçimleriniz hatalı olmuş.

  • haşhaşiler

    vukuu garip, şüyuu daha da garip, sukutu ise esrarengiz ...
    nasıl bir hadise bu ?

    haşhaşiler;

    devlet içerisinde devletin hakimiyet ve hükümranlığının teşekkülü.
    üç yüz yıllık bir zaman dilimi içerisinde her yere dehşet salan bir korku imparatorluğu ...

    peki nasıl oluyor da karizmatik bir liderin etrafına toplanmış bir avuç adamın yaptıklarının etkileri günümüze kadar ulaşabiliyor ya da pek çok kişi tarafından suç örgütü olarak nitelendirilen ve yerleşik kamu düzenine bir tehdit hüviyetindeki bu oluşum popüler kültürde kendisine müstesna bir yer edinebiliyor, bilgisayar oyunlarında ve tüketim toplumunun ihtiyaçlarında ziyadesiyle yer bulabiliyor ?

    insanın düzene karşı başkaldırı ihtiyacı mı ? kuralsızlığa, anarşiye duyulan özlem mi ? yoksa içimizde süregelen iyi ve kötü çatışmasının bir tezahürü mü ?

    bütün bu soruların cevabını bulabilmek adına geçmişe, neredeyse bin yıl geriye gitmemiz gerekiyor çünkü her konuda olduğu gibi geçmiş, bugüne ve geleceğe anlam kazandırmak isteyenlerin başvurabileceği yegane kılavuz ...

    haşhaşiler 1090 yılında, alamut kalesi'nin alınmasından çok önce, tarikatın kurucusu ve ilk şeyhi olan; seyidna, şeyh el cebel, yaşlı adam ve dağın şeyhi gibi sıfatlara haiz hasan sabbah tarafından organize edilmeye başlanmış bir örgüttür ve her yapılanmada olduğu gibi haşhaşiler'de de bir hiyerarşi söz konusudur. hiyerarşinin en tepesinde, her türlü sırrın sahibi "şeyh" yer alır. şeyh'in hemen arkasından ise üç yardımcısı gelir ve bu kimselerin müdahil olduğu gruba dai denmektedir.

    dailer, basitçe ifade etmemiz gerekirse propagandacı dervişlerdir. tarikata mürit toplamak ya da tarikatın ideolojisini insanlara tebliğ etmek gibi önemli işlerin denetimden mesul olan mevzubahis kimseler, aynı zamanda örgütün ekseriyetle faaliyet gösterdiği üç bölgeden de sorumludurlar. (haşhaşi faaliyetlerinin en yoğun olduğu bölgeler ehemmiyet sırasına göre ilk olarak; doğu iran, horasan, kuhistan ve maveraünnehir, ikinci olarak; batı iranile ırak ve son olarak suriye'dir.

    hiyerarşi piramidinin dailer'den sonraki basamağında refikler yer almaktadır. refiklerin (gerekli eğitimi almalarının akabinde) bir kaleyi idare etme, bir kenti veyahut eyalet örgütünü yönetme gibi önemli yetkileri bulunmaktadır ve bu grubun içerisinde en yetenekli olanlar, belirli bir zaman zarfının akabinde dai payesini elde etmeye hak kazanırlar.

    refiklerin arkasından ise "tarikata bağlı olanlar" yani lesikler gelir. bu kimseler, ilme veya şiddete meyilli olmayan tabandaki müritlerdir ve aralarında alamut civarından pek çok çoban, kadın ve ihtiyar vardır.

    yukarıda bahsini geçirmediğimiz ancak tabiri caizse tarikatın bel kemiği olarak nitelendirilebilecek bir grup vardır ki o da mücibler yani "icabet edenler"dir. mücib, örgüt üyeliğine aday olan kimselere verilen isimdir ve adaylar aldıkları ilk eğitimin akabinde yeteneklerine göre refik veya fedai sınıfına ayrılmaktadır.

    bu noktada fedai sınıfına bir parantez açmamız gerekir. fedailer, tarikatın bilhassa alamut kalesi'ne yerleşmesinin akabinde "vurucu gücünü" oluşturan kesimidir. binaenaleyh şeyh onları; imanı sağlam, becerikli ve dayanıklı ancak ilim ile eğitime fazla ilgisi olmayan mücibler arasından seçmektedir. fedailer; hızlı ve gizli haberleşme araçları olan posta güvercinlerini kullanmak, şifreli alfabeleri ezberlemek, yerel bir lehçeyi/ağzı öğrenmek, yabancı ve düşman bir ortama sızmak ve orada yeri geldiğinde haftalarca hatta aylarca kendini belli etmeden yaşamak, saldırı yapılacak kimseye dair en ince ayrıntıyı (alışkanlıklarını, kiminle nerede ve ne zaman vakit geçirdiğini öğrenmek gibi) kuşku uyandırmadan araştırmak gibi muhtelif ve zorlu eğitimlerden geçmektedirler.

    fedailere verilen en dikkat çekici eğitimlerden biri de infazı gerçekleştirecek kişinin cinayetin akabinde olay yerinden kaçmamasına yönelik olandır. psikolojik harp olarak da nitelendirebileceğimiz bu davranış biçimiyle amaçlanan yaratılacak olan dehşetin etkisini arttırmak ve kendisini feda eden kimsenin yüce bir davaya hizmet ettiğini topluma göstermektir. sabbah'ın meşhur öğretisinde de ifade ettiği gibi tarikatın müritleri kendinlerini savunmak için öldürmekte ancak insanları ikna etmek, kazanmak için ölmeyi de bilmektedirler ...

    11. yüzyılın sonlarında ve 12. yüzyılın ilk yarısında haşhaşiler'in faaliyet gösterdiği coğrafyadaki konjonktür göz önüne alındığında suikastlerin yapıldığı kişiler ve eylem sonrası fedailerin takındığı tavır hasan sabbah'a ve takipçilerine gerçek dışı bir hüviyet kazandırmaktadır. ancak alışılmışın dışında olan bu davranış biçimi, aynı zamanda (selçuklu sarayının bilhassa propagandasını yaptığı) sabbah'ın takipçilerinin uyuşturucu etkisinde eylemlerini gerçekleştirdiklerine dair dedikoduları da beraberinde getirmiştir. filhakika haşhaşiler bir süre sonra haşşaşiyun yani "afyon içenler" ismiyle anılmaya başlanır. muhtelif oryantalistlere göre avrupa dilindeki "assassin" kelimesi de bu tabirden türemiştir.

    muvaffak nişaburi 'nin okulunda ömer hayyam ve nizamülmülk ile beraber eğitim gören hasan sabbah'ın bitkilere ilgi duyduğu, onların şifalı etkileri bir yana yatıştırıcı ve uyarıcı özelliklerini de iyi bildiği ve alamut'taki kalesinde müritlerini "öğrenmeye" daha açık kılmak için ceviz, bal ve kişniş karışımı bir macun hazırladığı dönemin vakanüvisleri tarafından muhtelif kaynaklarda aktarılmaktadır. ancak haşhaşi kelimesinin etimolojik yapısına baktığımızda ve alamut'tan günümüze kadar gelmiş olan belgeleri incelediğimizde karşımıza bambaşka bir gerçek çıkmaktadır. bu bağlamda sabbah'ın müritlerine "dinin esaslarına bağlı kalanlar" manasında esasiyun şeklinde hitap ettiğini ve zaman içerisinde bu kelimenin hem bölge insanlarının yanlış telaffuzu hem de tarikatın kötü şöhreti müsebbibiyle "haşşaşiyun"a yani "afyon kullananlara" evrildiğini görürüz.

    buraya kadar tarikatın teşkilatlanmasını, isminin etimolojik kökenini ve faaliyetlerini icra etme biçimlerini inceledik. sıra, tarihe damga vurmuş mevzubahis yapılanmanın arkasındaki üst akılda yani hassan sabbah'ta.

    hasan sabbah, rey kentinden gelen ve katı bir şii tedrisatından geçen ali isimli bir rafızinin oğludur. bugünkü iran'ın kum kentinde 1040'lı ya da 1050'li yıllarda dünyaya geldiği rivayet edilmek ile birlikte hasan'ın doğum yılı kesin olarak bilinmemektedir. küçük yaşlarında babasının da etkisiyle on iki imam şiiliği üzerine eğitim gören hasan, daha sonra yine babası tarafından yukarıda da belirttiğimiz üzere meşhur bir sünni alim olan muvaffak nişaburi'nin okuluna nişabur'a gönderilir ve burada (kimi kaynaklarda durum bu şekilde olmadığını söylese de) ömer hayyam ve nizamülmülk ile tanışır. rivayet odur ki üç arkadaş talebelik yıllarında birbirlerine "aramızdan kim ihya olur, sübuta ererse; diğer ikisine yardım edecek." şeklinde bir söz vermiştir. nitekim nizamülmülk, belirli bir zaman zarfının akabinde selçuklu devleti'ne vezir olur. kendisine ilk ziyareti hayyam yapar. nizam, hayyam'a vezirlik teklif eder lakin dünya malında gözü olmayan hayyam, şiir ve astronomi ile uğraşmak istediğini dile getirir. bunun üzerine nizamülmülk, hayyam'a ilim çalışmalarını rahat bir şekilde ifa edebilmesi için devlet hazinesinden belirli bir ödenek sağlar.

    hasan'ın ise nizam'ın ilk vezirlik yıllarında sesi çıkmaz. 1072'de melikşah'ın tahta çıkması ile beraber sabbah, selçuklu sarayına gelir ve nizam'a birbirlerine verdikleri sözü hatırlatır. bunun üzerine nizam, sabbah'ı sultana takdim eder ve sabbah selçuklu sarayında makam sahibi olur. zaman içerisinde sabbah'ın rekabetçi kimliği kendini gösterir ve melikşah'ın gözünde itibarı artar. bilahare sabbah, nizam'a devlet gelir ve giderleri ile alakalı tutulacak çeteleyi 40 günde halledebileceğine dair melikşah'ın huzurunda meydan okur. itibarının sarsıldığını hisseden nizam, bu süreçte sabbah'tan gizli bir şekilde onun yaptığı hesaplara dair çalışmanın mühim birkaç sayfasını bozar. 40. günün sonunda sabbah, sultanın karşısına yanlış hesaplar ile dolu bir çalışma çıkar ve saraydan kovulur. nizam'ın oyunun farkına varan sabbah, hayatının tehlikede olduğunu anlar ve önce rey şehrine akabinde de ısfahan'a kaçar. ısfahan'da olduğu süre boyunca evinde kaldığı ebufasl'ın etkisiyle tekrar eski inancına yönelim göstermeye başlayan sabbah, fatımilerin koruyuculuğu altındaki ismaililik mezhebine geçiş yapar. daha sonra ırak bölgesi başdaisi abd'ul-melik ibn attaş 'ın yanına giden sabbah, onun tavsiyesiyle fatımi halifesi olan müstansır'ın yanına gider ve darülhikme'de ismaili mezhebi hakkında eğitim almaya başlar. zaman içerisinde burada da sivrilen sabbah, müstansır'dan icazet alarak horasan bölgesinden sorumlu dai olur.

    halife müstansır'dan sonra hilafet makamına veliaht nizar'ın geçmesini isteyen sabbah, burada da selçuklu sarayında olduğu gibi yine başvezir bedr el-cemali ile karşı karşıya gelir. mısır'daki iktidar mücadelesi de hüsran ile sonuçlanan sabbah, önce cemali tarafından hapse atılır akabinde de kahire'den sürgün edilir. 1081 yılında tekrar ısfahan'a gelen hasan burada, 9 yıl boyunca sürecek olan ve kendi tabiriyle bâtınîlik - ismaililik'in bir sentezi olan ideolojisinin tebliğine başlar.

    1090 yılına gelindiğinde sabbah bütün hazırlıklarını tamamlamıştır. artık ihtiyacı olan tek şey faaliyetlerini organize şekilde yürütebileceği bir merkezdir. uzun yıllar boyunca yaptığı seyahatlerin ve çalışmaların bir sonucu olarak hasan, hem coğrafi konumu ve yapısı itibariyle mükemmel bir hüviyete sahip olan hem de yaratacağı personanın temel direklerinden biri olabileceğini öngördüğü alamut kalesi'nde karar kılar ve kale, kısa süren bir müzakere sürecinin akabinde üç bin altın dinar karşılığında (kan dökmeden) kalenin komutanı ve aynı zamanda bir selçuklu subayı olan "muzaffer reis"ten teslim alınır.

    34 yıl boyunca alamut'tan çıkmak şöyle dursun, kalenin kulelerinden birinde kendisi için özel olarak hazırlattığı bölümden dahi ayrılmayan sabbah buradan, kimilerine göre insanlık tarihinin gördüğü en dehşetengiz faaliyetleri planlamış ve idare etmiştir. sabbah'ın organize ettiği suikastlerde okul arkadaşı nizamülmülk ve selçuklu sultanı melikşah da dahil olmak üzere pek çok devlet adamı ve önemli şahsiyet yaşamını yitirmiştir.

    haşhaşiler'e dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere joseph von hammer'den haşhaşilerin esrarlı tarihi, amin maalouf'dan semerkant, vladimir bartol'dan alamut kalesi ve bernard lewis'ten haşhaşiler adlı eserleri tavsiye ediyorum.

  • yahu corba olmus bu.

    simdi teslanin uzaktan ampul yakma deneyinde kullanilan teknikle haarpin bir alakasi yok. bambaska teknolojiler bunlar. tesla'nin bir de "deprem makinesi" vardi, ama o da bidigin matkabi yere vurup, binanin resonant frekansina uydurmaktan ibaretti. yani buradaki mantik su herhalde: ionosferden seken dalgalar, fay hatlarinin rezonant frekansina uyarlarsa, orayi yeterince sallarlar, hatta kirilma yasanir yani deprem olur..

    millet de diyor ki, haarp'in yolladigi dalgalarin frekansi ve enerji seviyesi oyle ki bu imkansiz. bunu birak, stratosferi bile dogru duzgun etkileyemediginden hava kosullarinda da degisiklik yaratamaz. zaten ionosfer dogal olarak surekli degisiyor gece ve gunduz arasinda, o degisimlerin de hava kosullarina bir etkisi yok, kaldi ki haarpin etkisi bu dogal degisimlere kiyasla cok daha dusuk.

    diyelim isin bilim kismindan anlamiyoruz. hepimizin elektromanyetik dalga uzmani olacak hali yok. o zaman mantigimizi calistiralim:

    haarp gizli bir proje mi? hayir. ilgili butun raporlar, finansman bilgileri, deney sonuclari halka acik. sadece raporlar degil, tesisin kendisi de halka acik bazi gunlerde. bolgedeki liselerle programlari var, gidip orada calisiyor ogrenciler. abd vatandasi bile olmayan bir suru yabanci tesiste calisiyor arastirma gorevlisi olarak. projenin spesifikasyonlari gizli askeriye birimlerince veya savunma sanayince degil, universitelerce belirlenmis. oyle bir tane universitenin bir tane adami da degil bu isten sorumlu olan: university of alaska, the leland stanford university, penn state university (arl), boston college, dartmouth university, cornell university, virginia tech, university of maryland, university of massachusetts, mit, polytechnic university, ucla, clemson university and the university of florida. yani dunya kadar insan -bircogu yabanci- bu ise bulasmislar.

    ulan bizim dandik sirketteki musterilerin yarisiyla konusabilmek satis elemanlarindan secret veya top secret clearance isteniyor, alt tarafi network kurulacak, burada herifler deprem yaratacak silah bulmuslar, elin cinlisi rus'u gelip ehliyetini gostererek tesiste takilacak aylarca. beyler, agalar, cilgin misiniz?

    ve japonya gibi bu depremlerden zarar goren onca ulkenin askeriyesi, gizli servisleri salak, girenin cikanin belli olmadigi, dingonun ahirina donmus bu tesisi sabote etmiyorlar. yahu koordinatlarini web sayfasina koymus adamlar, birileri icbm atacaksa veya sinsi sinsi denizaltidan fuze sallayacaksa kolaylik olsun diye herhalde.

    dahasi onca yildir hepi topu 250-300 milyon dolara mal olmus ve bilimsel yonu acikca bilinen sistemi baska kimse de kurmuyor; milyarlarca dolari tanka topa yatiran ulkeler parayi denklestiremiyorlar, mal mal bakiyorlar abd 22 senedir bununla ugrasirken.

    komplocu arkadaslarin bazen sabirlari tasiyor ya hani, sebep gostermeden kendileriyle dalga gecenlere diyorlar "bi siz akillisiniz zaten" diye. ben de putin olsam, chavez olsam, kuzey koredeki dumbuk cuce olsam aynisini onlara soylerdim, "bi size malum oldu, bizimkilerin aklina hic gelmemisti bunlar, hemen basliyoruz calismalara.. cuk kafali japon askerlere de soyledik, alaskayi istila edeceklermis" (tabii once eksi sozlukte bir hesap acar, oyle soylerdim. ra ra ras putin nickini alirdim. kimyongiller. hugo boss. bosta degillerse sahibinden alirdim, hayir diye bir cevap tanimazdim)

  • başbakan hasan.
    bu adamı meclise sokmalıyız. bu adam ülkenin kurtuluşu. bu adam zor zamanda dumanların arasından çıkan bir kahraman.
    hem bu adam da uzun.