hesabın var mı? giriş yap

  • millet beynini yemiş arkadaş. bir tanesi de yazmış sabahattin ali'yi markete düşürmeseydiniz iyiydi diye. ulan asıl milyonlara ulaşan markete girmesi güzel değil mi? sadece sen ve senin gibiler okusun diye mi yazdı adam bunları elin oğlu gelir lan 3.95 bir şey değilmiş deyip alacak kendisi okumasa bile en azından evde gören birisi okuyacak.

    bu insanlardaki bende olan kimsede olmasınları, benim okuduğumu sadece parası olan okusun durumu olmayanla aynı şeyi okuyamam ya da ucuzlayan şeyin kalitesinin düştüğünü düşünmeleri beni öldürüyor.

    bu kampanyayı a101 değil de migros ya da amazon yapsa her yerde paylaşılıyordu.

    edit : conturupontuk'tan mesaj geldi migros'ta da 6.99’a platon, dostoyevski kitapları satılıyormuş.

  • ingiltere'de thatcher, türkiye'de özal ve abd'de de reagan ile 80'lerde başlayan yeni sağ akımının kolluk kuvvetlerine olan etkisini eleştirmek amacıyla çekilmiş film serisi.

    peki nedir bu yeni sağ akımı ? kısacası güçlü kolluk kuvvetlerine sahip devlet ve tamamen özelleştirilmeye meyilli ekonomi. bu akımda devlet, kolluk kuvvetlerini güçlendirmek için liyakate pek fazla dikkat edilmeksizin sürekli asker ve polis alımı yapar, tıpkı günümüzde olduğu gibi ancak bu durum liyakat eksikliğinden dolayı zaman içerisinde kolluk kuvvetlerinde yozlaşma yaşanmasına neden olur hatta filmin başlığı şöyledir: the new police recruits, call them slobs, call them jerks, call them gross just don't call them when you are in trouble. bu film serisinde de hükümetin aldığı karar doğrultusunda eski sabıkalılar da dahil herkes polis olabilmektedir hatta bu film serisinin türk versiyonu ise (bkz: ah polis olsam).
    police academy, serisi her ne kadar komedi filmi olarak kabul edilse de aslında içten içe çürüyen ve liyakatsizleşen polis teşkilatının acınası durumunu anlatmaktadır. (bkz: güldürürken düşündürmek). tıpkı rıfat ılgaz'ın hababam sınıfı'nı komedi için değil de eğitim sistemini eleştirmek amacıyla kaleme alması gibi.

  • kolay ve acısız biçimde gerçekleştirilen tıbbi operasyon, mini onarım tadında.

    farklı yöntemleri var. cerrahi yöntem, radyo frekans ve laser ile kesim benim bildiklerim. kısa bir araştırma sonucunda radyo frekansın bir nevi buharlaştırma metotu, laser ve cerrahi yöntemin ise alınan dokunun yok edilmemesi ve patolojik inceleme olanağının olması bakımından aşağı yukarı aynı kapıya çıktığını gördüm.

    tecrübe ettiğim yöntem, cerrahi metot ve üniversite hastanesinde gerçekleştirildi. operasyon için sıra 13 ay sonra geldiği ve birgün öncesinde haber verildiği için ne operasyonu yapacak kişiyi tanıma ne de yöntem hakkında konuşma fırsatım olmadı. cerrahi yöntem uygulandı. devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerine gideceklerin yöntem konusunda farklı bir tercihleri varsa bunu önceden öğrenmeleri ve bildirmeleri, yapılıp yapılamayacağını öğrenmeleri gerek diye düşünüyorum.

    yanağımdaki ben "kompound nevus" olarak tanımlanan, koyu renk ve çıkıntılı et beni olarak bildiğimiz türde 0,6 cm çapındaydı rahmetli.

    lokal anestezi uygulandı ve alındı. yerine 4 dikiş atıldı. öncesinde ve sonrasında ağrı acı yaşamadım, hatta çıkınca kebapçıya gitim, dürüm yiyemedim ağzımı çok açmamak için ama hayat normal devam etti. 1 haftalık dikiş pansumanından sonra bulunduğum yerde hastanede dikişleri aldırdım. dikişler ilk alındığında cerrahi yöntemi tercih etmese miydim acaba diye korkabilirsiniz ama 2 haftada normale dönüyor. iz için ise bilindik kremler ve kantoron yağı masaji önerildi doktor tarafından. 3 ay geçti, direkt baktığınızda bir şey görmek mümkün değil yandan ışık parlaması ile biraz iz görülebilir, tamamen kaybolması 1 yılı buluyormuş ama şimdi bile rahatsız etmiyor.

    burada önemli olan şu; bu benler herhangi bir travmaya maruz kaldığında daha şiddetli, ama kendi başına da yavaş da olsa büyüyen şeyler. 0,6 cm'lik ben için 2 cm'ye yakın kesi yapıldı, yani üstten beni traşlayıp geçmiyorlar, kökü ile birlikte bir miktar doku ile alınıyor. bu nedenle çok büyümeden alınması kanımca daha doğru, en azından kesinin olabildiğince küçük olması için.

    bir de benler alındıktan sonra kansere neden oluyor ya da kanserin yayılmasını sağlıyor söylentilerine kulak asmamak gerek. ben, kanserli ise ya da şüphe varsa zaten direkt alınıyor.

  • “müthiş bir atatürk hayranıyım. lord kinross ve andrew mango'nun “atatürk” kitaplarını okuduktan sonra onu canlandırma isteğim çok şiddetliydi. ama aklıma yıllardan beri bu projenin nasıl baltalandığı gelince hislerime gem vurdum. aslında türkler'in yardımı olmadan bu film yapılamaz. her şeyin hallolduğunu ve mekanların o zamanki duruma getirildiğini farzedelim... belki bunlar sağlanabilir ama bazı insanların duyguları, örneğin ermeniler'in daha önce yaptıkları gibi bu projeyi engelleyeceklerinden eminim...”

    demiş zamanında büyük usta. rip

    edit. kaynak eklendi
    kaynak

  • -follow uplarımız ne durumda. hala feedback alamıyorsak biraz daha push edelim. deadline yaklaşıyor. schedule'un çok gerisinde kaldık. updateler ile ilgili bi meeting set edip finalize edelim artık.

  • zamanında kapıda olduğumda beni uçağa almak zorunda mı?
    evet.
    geç binince biri yerimi mi kapıyor?
    hayır.
    ben dışarıdayken içeride çılgın bi parti mi var?
    hayır.
    erken binince uçakta beklemek eğlenceli mi?
    hayır.

    benim gibi bir insan için bildiğin ödül gibi uygulama olmuş.

  • kürşad tüzmen'in gençliğinde yaptığını iddia ettiği şey: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/20777197.asp

    --- spoiler ---

    son dönemde sanki çıldırmış gibisiniz...
    - zaten çıldırmış adamım. ‘şu çılgın türkler’i okumadınız mı? atatürk de bir çılgındı. odtü’de ülkücüydüm. devrimcileri dövüp dövüp atıyordum. iki ülkücü vardı: biri kürşad tüzmen, diğeri üzeyir kaptan. ikimiz, 10 bin kişilik okulu sustaya çevirmiştik. zafer çağlayan diyor ya, “eskiden tanışıyoruz” diye. o zaman ülkücüydü, şimdi “kürt’üm” diyor; fark etmez, ülkücü türkücü... odtü’den gider, yükseliş’te onları dayaktan kurtarırdım.
    --- spoiler ---

    dediğine göre iki ülkücü olarak 80'lerde 10bin'lik odtü'yü dize getirmişler.

    (bkz: tutmayın küçük enişteyi)

  • kadının tek düşmanı kadındır lafını doğrulamış başlıktır. hakaret edenlerin çoğu kadın. vallahi rezillik.