• "nulla enim vitae pars neque publicis neque privatis neque forensibus neque domesticis in rebus, neque si tecum agas quid, neque si cum altero contrahas, vacare officio potest in eoque et colendo sita vitae est honestas omnis et neglegendo turpitudo."

    "umumî ya da şahsî, işte ya da evde, kendi başına ya da başkalarıyla çalışıyor ol fark etmez, hayatın hiçbir aşaması ahlâkî yükümlülükten yoksun olamaz; yaşamdaki her şeyin ahlâken doğru olması bu gibi yükümlülüklerin yerine getirilmesine; her şeyin yanlış olması ise yine bu yükümlülüklerin ihmal edilmesine bağlıdır."
    de officiis i.ii.4
  • 2000 yıl önceki sorunlarla bugünkü sorunların benzer, hatta aynı olduğunu, birçok konuda 2000 yıl boyunca bir arpa boyu yol alamadığımızı gösteren eserdir.

    hazzı küçümseyen ancak acıyla karşılaştığında gücünü yitiren ve şöhreti küçümseyip kötü ünlendiğinde yıkılan insanlar için, "böyleleri tutarsızlıkta bile yeterince tutarlı değildir." der cicero.

    böyle güzel yerme ifadesi görmedim açıkçası.
  • bir cicero eseri. türkçesi görevler hakkındadır. siyasal yaşamdan çekildikten sonra yazılmıştır.

    o sırada atina da felsefe eğitimi gören oğlu için ahlaksal görevleri konu alan bir eserdir. genellikle yunan modelleri üzerine kurulmuş fakat roma tarihinden bir dünya örnekler verilmiştir.
  • cicero'nun oğluna devlet-birey-toplum üçgeni çevresinde yazdığı eser. kitapta en çok vurgulanan, ahlaken doğru olmayanın asla yararlı olamayacağı ve cicero bu tezini çeşitli örnekler göstererek uzunca anlatmış. yararlı iki durumun çatışmasında devlet ve toplum için hangisi daha mühimse onu daha yararlı görmesi iyi bir devlet adamı olduğunun kanıtı aslında. son olarak kitabın son cümlesi de etkileyici:--- spoiler ---

    sağlıcakla kal oğlum cicero, emin olmalısın ki sen benim canımsın, ancak buradaki nasihat ve ilkeler hoşuna giderse canıımdan da değerli olucaksın.

    --- spoiler ---
  • counter strike adlı popüler fps oyununda bir harita değildir ve kesinlikle karıştırılmamalıdır oyun ile.
  • cengiz çevik çevirisiyle iş bankası yayınlarından edindiğim cicero'nun kaleme aldığı kitap.

    kitaba elimin gitmesinin hikayesi şu: son işyerimde torpil ve adam kayırma olayları beni inanılmaz rahatsız etti ve işten ayrıldım. işsiz kaldığım 3,5 aylık dönemde hep şunu düşündüm. ben yönetici olsaydım birine torpil yapabilir miydim? ben gücü elimde bulundursaydım hakedenlerin hakkını bilinçli olarak yiyebilir miydim? ya da tüm bunları yapabilseydim bile beni yetiştiren ailemin yüzüne nasıl bakardım? hadi onu da geçtim, yaptığımın ne olduğunu bilerek gece nasıl rahat uyuyabilirdim?

    işte bu sorunsallar beni bu kitabı okumaya itti. ahlaklı ve doğru olmak her alanda temel yükümlülüğümüz bana göre. tabi kitap bambaşka bir şeyi de anlatıyor olabilir. okudukça editleyeceğim.

    --- spoiler ---

    edit-1: cicero bu kitabı oğluna mektup şeklinde kaleme almıştır. temel olarak yararlı olan bir şey ile yararlı olan başka bir şey çatışırsa ne olur sorunsalını incelemiştir.

    en vurucu tespitlerden biri şudur: "yaşamda ahlaken doğru olan her şey yükümlülüklerin yerine getirilmesinden, yanlış olan her şey ise yine yükümlülüklerin es geçilmesinden kaynaklanır." ne kadar katılsam az!

    edit-2: adaletsizliği ikiye ayırıyor ki çok isabetli. biri zarar verenlerin, diğeri ise haksızlık yapılmasına mani olabilecekken bunu yapmayanların adaletsizliğidir diyor. bu adaletsizliklerin sebebi olarak da korkuyu öne sürüyor. adaletsizliği yapan kişi bunu yapmazsa başına bir kötülük geleceği ya da istediği şeyi elde edemeyeceğini düşünerek hareket eder. günümüz kurumsal ortamında ya da hayatın herhangi bir alanında haksızlığa uğrayan pek çok kişi cicero'nun bu sözlerine bakarak sebep ve sonuç ilişkisi kurabilir.

    doğru ve ahlaklı olanı ayırmada basit bir yöntem de sunuyor. eğer bir şeyin haksız olduğu ile ilgili şüpheye düşersen o şeyi yapmaktan kaçınmalısın.

    edit-3: cicero'ya göre hem cezada, hem de iyilikte ölçülülük esastır. savaş ise her durumda son çare olarak kullanılmalıdır.

    haksızlığı incelerken hilekar olmanın kaba kuvvetten bile daha kötü olduğunu ifade eder. ona göre, hiçbir tavır iyi adammış gibi görünebilmek için insanları aldatmaya çalışanların yaptığı adaletsizlik kadar açık değildir. milattan önce zikredilmiş bu sözün altına benim 2017 yılında imza atmamdan daha muhteşem birşey varsa o da nedir? sahiden ikiyüzlü insan kadar mide bulandırıcı ne var şu dünyada? düşman düşmanlığını açık olarak ortaya koyarak en azından dürüstlük sergiliyor, ya bu ikiyüzlüler?

    --- spoiler ---
  • latin kökenli romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar olan cicero'nun m.ö 44 yılında yazdığı "yükümlülükler üzerine" eserini inceledim.
    görsellerle süslenen inceleme videosunu izlemek isterseniz buradan izleyebilirsiniz

    önce yazar kimdir sorusuna cevap verelim:

    cicero m.ö 106 yılında dünyaya geldi. çocukluğundan itibaren büyük bir özveriyle çalışan yazar önce hukuk ardından edebiyat ve felsefeyle ilgilendi. savaştan nefret etse de orduya katılmış, yetmemiş mahkemelerde başkanlık yapmıştı. devletin önemli kademelerine gelmek için kendisini göstermeyi başarmış, bu özveri sayesinde konsüllüğe kadar yükselmişti. cicero böylece homo novus’lar arasına katılmıştı. anlamı, kendi ailesi içinde roma senatosunda üst düzey yöneticilik yapan ilk ve tek kişi olmasıydı. yıllarca devletine hizmet eden yazar sezar döneminde ülkesinden kaçmak zorunda kalmış, onun ardından gelenlerle de husumetli olunca yavaş yavaş ölüme sürüklenmişti. nihayetinde 63 yaşındayken octavius, lepidus ve marcus antonius’un triumvirlik kurmasıyla birlikte cicero devlet düşmanı ilan edilip başı kesilerek idam edilmiştir.
    **

    cicero hayatı boyunca birçok önemli eser üretmiştir. yükümlülükler üzerine adlı eseri ise onun ölmeden önce kaleme aldığı son kitaplardır. 3 bölümden oluşan bu kitabı yazar oğlu marcus cicero’ya hitaben kaleme almış, bir nevi tecrübelerini ona aktarmaya çalışmıştır. fakat bunu yaparken sadece oğluna değil, aynı zamanda romalılara ve onların torunlarına ulaşacak düzeyde biçimlendirmiştir. nitekim kitap 4 hafta gibi kısa bir sürede yazılmış olmasına rağmen bugün cicero’nun en önemli eserlerinden biri olmayı başarmıştır. birey, devlet, toplum ve ahlak çerçevesinde kişinin ve kişilerin yükümlülükleri üzerine yazılan bu kitap günümüze kadar güncelliğini korumaya devam ediyor.

    1.kitap
    “sosyal ya da özel, işle ya da evle ilgili, kendi başına ya da başka birisiyle birlikte hareket ettiğin yaşamın hiçbir kısmı yükümlülükten yoksun olamaz; yaşamda ahlâken doğru olan her şey yükümlülüğün yerine getirilmesinden, yanlış olan her şey ise yine yükümlülüğün es geçilmesinden kaynaklanır.”

    cicero yükümlülük üzerine kaleme aldığı birinci kitapta 4 ana unsur üzerine eğilmiştir. bu unsurlar okur yorumlarına göre değişiklik gösterse de yol aynıdır. adalet ilk kitabın en önemli meselesidir -ki bu bugün bile çözülemeyen, çözülmeyi bekleyen bir meseledir. ikinci unsur hakikat. üçüncü unsur, metanet iken son unsur ise terbiyedir. bunların yanında alt unsurları da görmek mümkün, cömertlik, cesaret, lütuf, dostluk, sağduyu, ılımlılık, ölçülülük ve iyilik de olmazsa olmazlar arasında kendini gösterir. çünkü insani yükümlülüklerin temelini güçlendirmek için bu unsurları es geçmeden çalışmamız gerekiyor.

    tabi ki bu bölüm adalet kümesinde şekillenmekte. çünkü başında adaletin olmadığı diğer unsurların topal kalması olasıdır. adaletin olmadığı bir dostluk, kayırmayı beraberinde getirir. adaletin olmadığı cömertlikte mutlaka birinin hakkı yenilir ve adaletin olmadığı bir cesarette daha fazla kan dökülebilir. onurlu olan aynı zamanda adaletlidir. adalet yükümlülüğün yapı taşıdır, onsuz inşa edilen her bina mutlaka yıkılacaktır. adalet sadece kişisel çıkarlar için değil, toplum ve birey için faydalıdır. kişisel hırslar için maşa olarak kullanılamaz.

    “adaletsizliğin iki türü vardır: biri zarar verenlerin, diğeri ise, başkalarına haksızlık yapılmasına mâni olabilecekken bunu yapmayanların adaletsizliğidir.”

    cicero ilk kitapta insanlarla hayvanlar arasındaki farkı hatırlatır. vahşi hayvanların güdülerinin yoğunluğuna göre hareket ettiğini, kendisini sadece yaşadığı şimdiki zamana uydurduğunu ve ne geçmişi ne de geleceği hissettiğini söyler. insan ise aklın yoldaşıdır, olayların nedenlerini görür, onların öncülleri ve geçmişleri konusunda bilgisiz kalmaz, kıyaslama yapar, şimdiki olayları birbiriyle ilişkilendirip onlarla bir bağ kurar, böylece tüm yaşam yolunu kolayca görerek onu yaşayabilmek için gerekli olan ne varsa hazır eder. erdem toplum tarafından kabul edilen ahlakın gerektirdiklerini yapmak ve diğer insanlara örnek olmaktır. insanları hayvanlardan ayıran en temel şey akılsa, aklı olandan da erdemli olması beklenir.

    2.kitap
    yazarın ikinci kitapta stoa felsefesinden etkilendiğini gözlemliyoruz. bu bölümde cicero insanlar için neyin yararlı olduğunu irdelemeye başlar. stoacı ideale göre yararlı olan her şey aynı zamanda ahlaken doğrudur. ahlaken yanlış olup da yararlı olduğunu düşündüğünüz şeyin önünde sonunda yararlı olmadığını anlayacağımızı hatırlatır.

    “anlaşılıyor ki şu kural değişmez: ahlaken yanlış olan, yararlı olduğunu düşündüğünüz şeyi elde etsen bile, asla yararlı olamaz. ahlaken yanlış olan bir şeyin yararlı olduğunu düşünmek tam bir felakettir.”

    ikinci kitap aynı zamanda gücün nasıl elde edilebileceğini de anlatmaktadır. siyaset ve zenginlik insan için güce ulaşma araçlarıdır. fakat bu gücü ölümsüz kılmanın yolu yine erdemli olmaktan geçiyor. güç sahibi cömert, nezaketli ve belagat sahibi olduğu sürece gerçek popülerliği elde etmiş olur. ölüm kapısını çalsa bile geçmişte yaptıkları onu unutulmaz kılacaktır. zorbalıkla edinilmiş gücün etkisi kısa sürer ve bir balon gibi sönmeye mahkumdur. iyi niyetle, sadakatle, hayırseverlikle, adillikle ve cömertlikle elde edilmiş güç insani yükümlülükler bakımından en önemli gösterge sayılmaktadır.

    cömertlik bu bölümde önemli bir yerdedir. zira cömertliği eli bolluktan ayırt etmek gerekir çünkü cömert insan aynı zamanda savurganlıktan uzak durmalı, gösteriş amaçlı cömertliği tercih etmemelidir. insanlara yardım ederken onları sadece parayla değil, yararlı olanla mutlu etmelidir. bir devlet adamı muhakkak hayırsever olmalıdır fakat bunu yaparken bir veya birkaç kişi için değil, bütün toplumu düşünerek yapmalıdır.

    “her şeyden önce ne kadar daha fazla insana yardım edilirse, o kadar çok hayırseverlik yapan insan ortaya çıkar; ikincisi, bir kere hayırseverlik alışkanlığını kazanmış olan insanlar birçokları için iyi işler yapmaya daha hazır ve daha donanımlı olurlar.”

    3.kitap
    üçüncü kitapta cicero, bir dönem stoa okulunun başına geçen rodoslu panaetius’un yükümlülükler üzerine yazdığı eserin izinden gittiğini söyler. panaeitus yükümlülük üzerine yazdığı eserde, insanların izledikleri yolun ahlâken doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu, izlenmesi kararlaştırılan yolun insanın yaşamı için yararlı mı yoksa zararlı mı olduğunu ve ahlâken doğru olarak görünen yolun aynı zamanda yararlı olan yolla çatışması ve insanın bu iki yol arasındaki seçimde nasıl karar alması gerektiğini açıklamayı hedeflemiş, erkan kurul’un yükümlülük üzerine yaptığı inceleme yazısından anladığımız kadarıyla 3. yol için zamanı kalmamıştır.

    bu bölümde erdem ve menfaat arasındaki çelişki üzerine düşünceleri görebilirsiniz. erdemli olmayanın ahlaken doğru olmadığını defalarca hatırlatır. aynı zamanda yazar stoa felsefesinden yola çıkarak doğa ile bütünleşme konusunda öğütler verir. ticaret üzerinden hak ile haksızlığın değerlendirmesi yapılır. kişisel çıkar için sessiz kalmanın da ahlaksızlık olduğunu hatırlatan yazar, bu tür kurnazlıkların erdemden çok uzak olduğunu gösterir.

    **
    “ancak tehlikeler ve zorluklar arasındayken beliren ruh yüceliği adaletten nasibini almamışsa ve genelin selametinden ziyade kendi yararı için mücadele veriyorsa kusurlu demektir, dahası sadece erdemden yoksun değil aynı zamanda tüm insanlığı huzursuz eden bir yabanilik içindedir.
    nitekim tuzaklarla ve kötülükle cesaret şanını arayan hiç kimse böyle bir şöhrete kavuşamaz, adaletten yoksun olan hiçbir şey ahlaken doğru olamaz.”

    üzerinden asırlar geçmiş olmasına rağmen güncelliğini korumayı başaran yükümlülükler kitabı aydınlanma çağının filozofları tarafından da incelenmiş kimi filozoflar bu eseri yüceltirken kimi filozoflar yetersiz bulmuştur. fakat cicero oğluna hitaben yazıp bütün toplumun okumasını hedeflediği eserinde insanlar için çok mühim konuları değerlendirmeye çalışmış nitekim başarılı da olmuştur. insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin akıl olduğunu, bu yüzden de kendisini geliştirmek zorunda olduğunu anlatmaya çalışmıştır. insan yalnızca bilgelik sayesinde yükselecek, erdemler sayesinde saygı görecektir. erdemler insanlar için zorunluluk teşkil etmelidir, aksi düşünülmemelidir.

    şahsi çıkarlar için göz ardı edilen erdemlere şahit olan cicero, ta m.ö 44 yılında yazdığı bu eserle insanlara seslenir. bütün kötülükler, azgınlıklar ve hak yemelerin arkasındaki sebepler bellidir der, bunlar devlet yöneticilerinin yükümlülüklerini yerine getirememesi, toplumu oluşturan bireylerin de böylesi azgınlığa ve felakete göz yumuyor olmasıdır.

    ya tamam işte adam sayfalarca bize iyi insan olmayı öğütlüyor ne var bunda diyebilirsiniz. fakat yanılırsınız. cicero devlet kademesindeyken büyük bir güce sahipti. bu gücü saçma bir şekilde de kullanabilirdi ama yapmadı çünkü ahlakın gerekliliklerini atladığında insani değerleri yitireceğini biliyordu bu yüzden de kalemini oynatarak biz insanlara yaşamın gerçek yüzünü açıklamayı seçti. bundan bir pay çıkarırsınız ya da çıkarmazsınız. bu size kalmış.

    yararlandığım kaynaklar
    cıcero ve de offıcııs eserinde romalı erdemleri, abrim gürgen, istanbul, 2016
    cicero, yükümlülükler üzerine, istanbul, 2013, erkan kurul
    https://de.wikipedia.org/wiki/de_officiis
    https://en.wikipedia.org/wiki/cicero
    https://jimithekewl.com/…yukumlulukler-uzerine-cev/
  • ciceronun yazdığı bu eserde ahlaki olarak doğru olanla kişiye yararlı olan şeylerin çatışmasının kişide yarattığı ikilemin sebebinin kişinin ikisine farklı anlamlar yüklemesi olduğu belirtiliyor. ahlaki doğru olan eylemin aslında yararlı olduğu düşünülmesi gerektiği vurgulanıyor, örneğin yaşlı birini yolda karşıya geçirmek doğru bir harekettir fakat günümüz düşüncesine göre kişiye bir faydası görünmüyor. oysa ki yapılan bu hareket erdemli olduğu için kişi için yararlı olarak da kabul edilmeli.
  • "en yüce iyiyi, erdemle hiçbir bağlantısı olmayacak şekilde düşünen ve ahlaki doğruluğa göre değil, kendi çıkarlarına göre biçen birisi, kendisiyle barışık olmasına rağmen doğasındaki iyiliğe bazen de olsa teslim olmuyorsa, ne dostluk ekebilir, ne adalet, ne de cömertlik."
hesabın var mı? giriş yap