• kıymetli badilerimdendir.

    nicedir yazışır, konuşuruz. birbirimizi görmek hiç kısmet olmamıştı. ta ki o evine pisi alana kadar ve onun bakımı üstüne konuşana kadar. işte tatil vakti geldi ve pisileri nerelere bırakırız konusu açıldı. o dedi ki; "ben finduk hanıma bakarım iki- üç gün"

    ben bu habere çok sevindim tabi ama nasıl olacak? onun da tarçın'ı var. 3.5 aylık dünya şirini bir oğlan. tabi biz görüşene kadar fotoğraflardan biliyorum sadece. hani şöyle de düşünüyoruz karşılıklı; bunlar birbirini görünce belki çok iyi olur, arkadaş olur, hani olur da sevgili olurlar belki deyu. daha önce iki kez oğlan bakmıştım ben bu it soylu sarmanıma, ikisinde de acımadan dövmüştü. sanırsın zeyna haspam.

    efendim ben finduk hanımı aldım gittim badimin evine. bilenler bilir de belki unutmuştur; benim haspa altı yaşını bitirmek üzere nerdeyse. zaten tarçın'ın fotoğrafını gördüğümde şöyle demiştim badime; "kıyılmaz ki buna, çok ufaaak" tabi biz hedef küçülttük; benim bırakacağım iki-üç gün güzel vakit geçirsinler yeter. çünkü bu ihtimal olmasa ben evde bırakacaktım haspamı. veterinere götürmekten iyidir. bir kere bıraktım, ruhunda yaralarla teslim almıştım onu. işte badim de bunu öğrenip, o yüzden ben bakarım demişti eksik olmasın. ilk karşılaşmaları enteresan oldu. finduk sepetinden çıktıktan sonra tarçın'ı gördü ve pıhh deyip başka tarafa döndü, biraz pencere, biraz etrafı kolaçan ettikten sonra kanepelerin arkasında kayboldu. biz badimle bu durumu veterinere anlattığımızda; "bu güzel bir şey, finduk sadece pıhhlayıp öte tarafa gitmiş. tarçın'ın dengi olmadığını bilmiş ve ona göre davranmış, bu güzel bir şey" demişti.

    ben kardeşimin yazlığına gittim, uzatmayıp üç günde dönecektim zaten. eve dönüp kendime kalmaktı niyetim. lakin, kıymetli badimden haber geldi ki finduk haspası kendini göstermiyormuş ve ne su ne de mama tabağında bir eksilme olmamış...ah ben bunu öğrenince durur muyum hiç. zaten canıma minnet. aile saadeti, kalabalık, gürültüden kaçmak niyetindeyim. hemen ertesi gün düştüm yola ve gittim badimin evine. finduk hanım hakikaten bir hallere girmiş, beni görünce hayat belirtisi gösterdi.

    işte kıymetli badimle filtre kahvesi içerken, kedilerle uzun uzun konuştuktan sonra şunu öğrendim ki meğer uzun zamandır benim müzik ile ilgili yazılarımı okur, o da yetmezmiş gibi de beğendiğim, üzerine yazı yazdığım şarkıları not edermiş. hatta o da yetmemiş bir liste yapmış o şarkılardan, adını da "gozlerinemlikedi" koymuş. bunu duyunca ben o kadar sevinmiştim ki...düşünsenize, işte yazıyorsunuz falan ama biri müzik ile ilgili yazdıklarınızı takip ediyor ve onların üzerinden bir dinleme listesi oluşturuyor, üstüne de adınızı veriyor!

    sözlük işte...kaldı mı böyle güzel tarafları?
    bence kalmadı ama güzel insanlar hala var. şükür ki var.

    aynı memleket gibi işte.
    bu memlekette umut mu kaldı?
    hayır, var. hala var. az da olsa var.

    bütün güzel insanlara, badilerime selamım olsun burdan. çünkü onlar benim kıymetlim. ve umudum.

    demet badim aracılığıyla hepsine selam olsun.
  • şen şakrak, muhabbeti güzel olmayan bir demet bile görmedi bu gözler. öyle bir kadın ismi işte. ayrıca sözlükte gizlice ve sinsice yazılar yazıp nickini belli etmeyen pek sevgili dostum. okuyup gülüyorsun bu yazıyı, mesaj kutusunu bi yeşillendir de bitsin artık bu çile.
  • isim olarak kullanılır. yunanca demation’dan gelir. ekin bağı, bir araya getirilip bağlanmış, biçilmiş ekin, birlikte bağlanmış anlamlarına gelir
  • yorulmak, sıkılmak neymiş bilmeden kıskanılan kız.
    londra'ya gidişinin ne pahasına olursa olsun engellenmesi gereken sembol.
    ama, gel gör ki, kayınvalide statüsünde başımızın üstünde yeri olan kavram..(bkz: razanne)
  • (bkz: dementia)
  • turkiye'de cikan ilk kadin dergisi.
  • müzikteki süit kelimesinin türkçe karşılığıdır aynı zamanda.
  • az önce bir forum sitesinde "dem@" şeklinde kullanımına denk geldiğim isim. hala şoku atlatabilmiş değilim.
  • şöyle bir hikayem var efenim; bundan üç yıl önce bir yaz gecesi yatağıma uzandım. yalnızlığın bunalttığı gecelerden biriydi. bir dilek diledim... ver artık şu ismi dedim... sevip sevileceğim bir kadın olsun ve onun ismini öğreneyim istiyorum. salak, kendisini istesene neden ismini istiyorsun... bir agnostik olmam itibari ile kimden dilediğim meçhul ama... neyse efenim sabah 6 gibi cinsiyetsiz bir ses kulağıma bir isim söyledi. rüya mıydı gerçekten ses miydi inanın emin değilim. uyandım, kalktım bir sigara içtim. dolaşıyorum evin içinde sabah altıda... bir taraftan da seviniyorum. bir şey diledim ve bu dileğim karşılık buldu diye ağzım kulaklarımda... mektuplar yazdım o tanımadığım kişiye. gelecekteki sevgiliye mektup gibi ama ismini biliyorum... ona hitaben yazdım. üç yılda o isimde bir kadın çıktı karşıma... onunla da bir arkadaş gurubu içinde görüştük ve bir şey olmadı... ama ben hala o ismi bekliyorum. bu hikayemi anlattığım yakın çevrem özetle "mal mısın" diyor bana... bir rüyanın peşinde 3 yıl... ama yapamıyorum... çünkü mektuplar yazdım ben ona... bir dilek diledim ve söylendi isim kulağıma... bazen eş dost birileriyle tanıştırmak istiyor beni hemen ismini soruyorum... hep hayal kırıklığı... tanışmıyorum bile... sanki o sadece ismini bildiğim kadına ihanet edecekmiş gibi hissediyorum... itiraf ediyorum biraz malım... şu sıralar biraz kırmaya çalışıyorum bu beklentimi... üç yıl uzun bir süre gençler... 40 oldu yaşım... gerçekleşmediği için doğa üstü sayılır mı bilmiyorum ama abartısız ve yorumsuz anlatmaya çalıştım... ha o ismi de paylaşamadım şu an burada... belki yazarım sonra... ya da yazayım da kurtulayım artık ya...o isim demet. aramayacağım artık... belki o beni bulur.*
hesabın var mı? giriş yap