• %100 olarak bünyede barındırılması imkansız bir oluşumdur. zira hiç bir şey hissetmemekle bir olay karşısında (çoğunlukla kötü bir olay) tepki vermemek farklı kefelerde tartılıcak işlerdir. günlük konuşmamızda doğal olarak tepkisizlik kavramı yerine duygusuzluk kavramını kullanabiliyoruz.
    öyleyse anlatmaya çalışalım bu tepkisizlik/duygusuzluğu: üzücü bir olay karşısında duygusuz kalmak araştırmalarıma göre* 2 büyük etken yüzünden oluşuyor. ya kişi "bu olay üzücüyse bana mı üzücü" tribi diye adlandırdığımız duygu haleti ruhiyesine giriyor ya da "bunlar başıma çok geldi alıştım artık" pozunda yerini alıyor.

    bu durumları birer örnekle de pekiştirelim mesela:
    birinci durum için örnek olarak bir tanıdığın vefatını ele alalım. kişinin ruh hali ölen kişinin kendisi olmadığı ve kişiyle yakınlık derecesinin* üzülmeye değecek kadar yakın olmadığına karar veriyorsa bir duygu patlaması görülmemesi de normal oluyor.
    ikinci durum için de yine bir tanıdığın vefatını ele alacağız. burdaki hissiyat şöyle gelişecektir: kişi geçmiş zamanda bir çok tanıdığını kaybetmiş olacak ki* artık üzülmenin fayda etmediğine kanaat getirmiş durumda sadece ve sadece "ölenle ölünmüyor" diyebilecek.

    işbu duygusuzluk örneklerinin çevreden aldıkları tepkiler de en nihayetinde farklı olacak elbet. birinci durumda tepkisiz kalan arkadaşa toplum "duygusuz hödük!" vari bir tepki verirken ikinci durumdan muzdarip arkadaşa "adam ne acılar çekmiş. yazık vallahi" şeklinde acınacak.

    hangisi iyi hangisi kötü hangisi normal veya anormal ya da hangisi kabul edilebilir hangisi cehennemliktir bilemeyeceğim elbette. bana kalsa insanlar duygularını serbestçe dile getirmeli. getirmiyor veya getiremiyorsa* da asla ve asla bunun için kınanmamalı.

    işte tüm bu açılardan bakınca duygusuzluk dediğimiz kavramın belki de en yoğun duygu birikimi olduğunu görüyoruz...

    *
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap