9 entry daha
  • ilkokulun son sınıflarındayken öğretmenimiz (ilkokulda "hoca" yok, "öğretmen" vardır) bir şarkı öğretmek istedi. "önce bir sözlerini defterlerimize yazalım" dedi (ilkokulda "defter" yok, "defterlerimiz" vardır). hiç tahta mahta kastırmadan, başladı öğretmenimiz sözleri söylemeye; biz yazıyoruz. yazıyorum, ama sözlere bir türlü anlam veremiyorum; çünkü şöyle yazıyorum:

    koyun gelir kuzu yunan
    ayağının tozu yunan.....

    "bu ne ya" diyorum, "her şey yunan"... "acaba bir yunan işgalini filan mı anlatıyor?" diye düşünüyorum. sözleri yazdık, şarkıyı söyledik, ders bitti. "amaan neyse ne" dedim; hocaya, afedersiniz, öğretmene de sormadım.

    ders bitti bitmesine de eve dönerken şarkı hâlâ kafamda yankılanıyor. eve geldim; anneme söyledim sözleri. tabii vurguyu da böyle yunanlı filan yapınca, annem de anlamamıştı.

    ödevleri beraber yapmak için arkadaşın evine gittim. meğerse arkadaş da bu "kuzuyunan" olayını - benim gibi saçmalamasa da - anlamamış. sonra, "anne, 'kuzuyunan' ne ya?" diye sorunca, annesi şöyle bir gülümsemiş ve "ya işte koyun gelir kuzuyla, ayağının tozuyla" şeklinde, sözkonusu ekin yöresel halini bize açıklamıştı. arkasından, böyle iç çeke çeke, şarkının hikayesini de anlatmıştı. o zaman çok ürpertici gelmişti ve şarkıyı, o müzik dersi dışında bir daha hiç dinlememiş olmama rağmen, hâlâ hatırlarım. yok ya, aslında öyle hüzünlü bir şekilde filan değil, yine "o yunan, bu yunan" geyiğine hatırlıyorum. bugün de türkiye - yunanistan basketbol maçı vardı; eve gelirken, metroda kardeşime bu anıyı anlattım. çok gülmedi. "tıss" dedi hafif sırıtarak.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap