105 entry daha
  • beş buçuk yıl önce, sıradan bir salı sabahı. herkes kütüphanede ilim irfan semalarına karışmışken, ben en eski rüyalarımdan birine dalıyorum yine: "bir gün mutlu olacakmışım". kütüphanelerin garip bir huzuru vardır hep. o huzurun yan etkisi bir hayal işte. bir yandan da sanırım mihri hatun'un divanı ile ilgili bir şeyler okuyorum. mihri'nin hayatı da gaz veriyor... dikkatim dağılıyor birden...

    pencerelerin içeri buyur ettiği kocaman kış güneşi demetleri "yüzünü" gizliyor benden. aragorn'un fangorn'da gandalf'i ışıktan göremediği/seçemediği sahnenin içine düşüyorum adeta. kasım güneşinin beklenmedik zerafetine mi hayran oluyorum, yoksa sana mı? nereye bakınıyorsun? niye sana bakamıyorum? adım at. kurtar beni şu gündüz körlüğümden...

    ışığın altındasın ve sana bakıyorum. hatırlıyorum, net tabirle öküz gibi sana bakıyorum. birkaç saniye öyle kalıyorsun, kıpırdamadan ama capcanlı. ve diğer her şey de durağan adeta. kütüphanedeki herkes kusursuz bir oyunda usta birer pandomim sanatçısı. güneş ışığının o narin tayfının altında o kadar canlısın ki.. bir kütüphane dolusu insan senin yanında o kadar cansız ki. onlara canlı diyebilmem için seni öldürmek gerekiyor adeta. nasıldı o söz: "o kadar güzelsin ki mumyalanmalısın".

    bi saniye bi saniye... durağanlık bitiyor. ne oldu aslı? şaşırdın birden? aman tanrım bana doğru yürüyor... sanırım hayatta ilk kez bir duam bu kadar hızlı kabul gördü.
    aman tanrım, bana doğru geliyor...
    ellerim nerede? kitap... kitap okuyorum ben. sakin ol kızım. nefes al.
    ver... tekrar derin bir nefes al...

    bazen diyorum, keşke, o merhabayı tam sen yanımdan geçerken söyleseydim.
    ne kaybederdim ki?
    böyle zamansız efkarlarda hep seni hatırlamazdım.
    en azından.
134 entry daha
hesabın var mı? giriş yap