• sigur ros’un kendinden fotoşoplu coğrafyalarında gerçekleştirdikleri bir yaz turnesinin inanılmaz güzellikteki, dinginlikteki belgeseli.
  • görüp görebileceğiniz en iyi müzük dökümenterlerinden biridir heralde bu heima. an ittibariyle olmasa da bugün izledim , şahane kotarılmış bi iş olduğuna kanaat getirdim. ses in mekanın mekan içinde sesin kompozisyon içinde mekan ve sesin izlandaca tanımını yapmış adamlar. çalmadık yer fethetmedik gönül bırakmamışlar. çok etkilendim sözlükçü.
  • sadece sigur ros uzerine bir belgesel degil.. sigur ros, izlanda ve sigur ros'un ulkesi izlanda'yi kesfetmesine dair bir belgesel.. ki, bu filme belgesel demek ne derece dogru bilmiyorum.. izlanda'nin gorselliginin yogruldugu bu yapim, kadife muziklerden, estetik goruntulerden olusan ve duygularin surukledigi bir siir daha cok..
  • şahsi fikrime göre 2000'li yılların live at pompeiisidir.
  • ulan dedim, zamanında bi zen yaut babazula çıksaydı da dolaşsaydı anadoluyu böyle köşebucak, yaylada dağda bayırda söyleseydi oriental etkileşimli müziğini, deseydiler aynı sigur ros gibi "iş istanbulda kaldı, buralar bizim yuvamız, müziğimizin sebebi.. güvende hissettiğimiz cennetimiz..." diye.. ne güzel olurdu dedim .. vefadır bu bi yerde, borçtur.. imrenerek, gıpta ederek izledim bu belgeseli o yüzden.. ama sigur ros iyi ki de izlandada peydahlanmış, iyi ki de bu kadar uzaklar buralara dedim, cennetten nağmelerle 3 5 saatte olsa ne de "cosy" eylediler amiina nın gülyüzleriyle beraber..
    ama gidip aktivist olası da geliyor insanın, kırarım lan tüm alüminyum fabrikalarını diyerekten, izlandayı koruyalım kollayalım diye haykırası da geliyor ...
    birgisson ne kafa çocukmuş diyosun içinden davulcu da ne egzantrik..
    bi kaç yerde için gıcıklanıp duygulanıyosun, bandocular girdiğinde, sonra bi de ilahi geliyor, ülkecenek aşmış bunlar diyosun ..
    izlanda ve sigur ros u özdeşleştiren(resmen) harikulade bir belgesel.. (ama harika olan sigur ros ve izlanda tabi, yönetmen dean deblois biraz cinsmiş bence.. )

    en son performanslarını unutmak (o davulcuyu hele hele o coşkuyu) kolay olmicak hakkaten..
  • 2007'de anadolu üniversitesi sinema günleri kapsamında 3 ,5 kişiyle beraber izlemiştim bu müzikal belgesel şöleni. yıllar sonra allah'ın siktir ettiği bi ülkede çalışırken, barın birinde izlandalı bi hatunla tanışmıştım.

    muhabbet açabilmek için izlanda ile ilgili bişeyler diyim dedim ki, aklımda eidur gudjohnsen'den başka bişey olmadığını farkettim amk. sonra nerden estiyse bu belgesel geldi aklıma bir şevkle kıza sordum biliyor musun diye.

    "aaaa çok severim" dedi ve gülüp gitti. evini ateşler alsın heima.
  • "turda kullandığımız kimlik kartlarında yazdığı gibi, ‘tanrı’nın yarattığı en güzel şey yeni bir gündür.’ buna şükürler olsun."

    sigur ros
  • ne kadar iyi olursa olsun, yirmi dakikalık bir videoyu bile ilgisi sekiz farklı şeye kaymadan izleyemeyen biri olan benim,
    heima'yı ellerim dudaklarımdan ayrılmadan, gözlerim kurumadan izlemiş olmam bana bir şeyler kanıtlamış bulundu.

    sigur rós dinlemiyor değildim
    ama kendilerine hakettikleri değeri vermiyormuşum.
    film sonrası, -muhtemelen bir çok kişi gibi-
    "izlanda'ya gitmeliyim, benim ütopyam orasıymış. izoleymiş, yeşilmiş, "sanatçı" ruhuma ne de yaraşırmış." dedim.
    çok geçmedi sonra,
    bu halimle orayı kirleteceğimi düşündüm. sularını bulandırırmışım gibi...
    egzozlu, akbilli, temiz kaldırım nedir bilmez şehirli figürümle.

    bilet almış, ama gidememiştim festivalde.
    pek üzülmüştüm.
    fakat odamda, azıcık ışığımla, yasemin çayımla seyrettim heima'yı bu gece.
    üzülmemeliymişim. böyle bir şeyi yanımda yabancılarla izleyemezdim.

    filmde, müzik yapmayı olduğu kadar*, dinlemeyi bilen insanları da* görebilirsiniz.
    bu benim varolduğunu bilmediğim bir şeydi. ben hep, insanların dinlemek için para verdiği müziğin sesini bastırmaya çalışarak aralarında sohbet etmeye geldikleri konserlerde bulunmuştum.
    gittikleri konser ücretsiz de olsa, seyircileri altı yaşında da olsa, şaşkınlık ve hayranlıkla izlediğim bir kitleydi filmdeki.

    susmaya çalışıyorum ama bir şey daha var;
    evimde izlediğim filmlerin bana güzel görünen anlarının resimlerini çekip saklamak gibi bir huyum olduğundan, heima'yı açar açmaz, parmaklarımı gerekli tuşlar üzerine koymuştum.
    fakat orada, havada kalakaldılar film boyunca.
    çünkü heima'nın her sahnesi tablo gibiydi. yalnızca doğadan değil, çekimler de muazzamdı.

    kaç kez daha izleyeceğimi kestiremiyorum bile.
  • milliyetçiliğin -ülke sevgisi anlamındaki-, öze değer vermenin ve politikliğin dışavurumu olan bir müzik belgeseli.

    grubun müziklerine hayranlığımız zaten malum da, duruşlarına, doğallıklarına yeniden vuruldum.

    gerçekten takdir edilesi işler yapmanın, bunu mütevazilikle ve saygıyla başarmanın mümkün olduğunu gösteren bir belgesel olmuş.

    hem grubun kendini ifade etmesi, hem coğrafya ve kültürel öğelerinin müzikleri üzerindeki etkilerini bariz bir biçimde göstermesi, hem de müziklerinin güzelliğini göstermesi açısından çok başarılı olmuş bir çalışma... "müziği bilmemesine rağmen o anı yaşamak için oraya gelenler" diye bahsediyordu yaşlılar ve köylülerden bir yerde solistimiz.. ve bunu "nice" diye gülümseyerek anlatıyordu.

    vefa bilinciyle bunca iyi bir grubun 40 kişilik konserler vermesi duygulandırıcı.

    bu film saolsun konserlerine gitmiş kadar olduk.
  • kendisini suradan izleyebilirsiniz (evet 97 dakika 21 saniye olarak):

    http://www.youtube.com/watch?v=lr4s7kecbv8
hesabın var mı? giriş yap