• it sektöründen ekmek yiyen insanların bir şekilde içine işlenmiş,ukte olarak kalmıştır küçük esnaflık.
    yoğun ve uzun mesai saatlerinin verdiği tükenmişlikten kaçış,kendi işinin sahibi olma arzsunun dışavurumudur.
    sabaha kadar çalıştıkran sonra birkaç saat uykunun ardından yol üzerindeki pastahaneden alınmış olan iki poğaça ile değilde,sabah çırağın dükkanı açacağını ve temizleyeceğini bilmenin verdiği güvenle evde yapılan uzun kahvaltı ile güne başlama arzusudur.
    monitör başında logları,loopları izlemektense,yoldan gelen geçeni izlemek isterler*.
    mail forward zincirlerinin halkası olmak yerine,mahalle arası dedikoduların sıçrama tahtası olmayı tercih ederler.
    bu tutkularını turklerde kuruyemisci acma saplantisi doğrultusunda tatmin ederler genelde.sermaye denkleştirilir,genelde bacanaklarının bir tanıdıkları sayesinde bağlantılarını kurar,dükkanı tutar mallarını yerleştirirlerç
    artık onlar da manifaturacı,kasap,berberle beraber ortak altılı dolduracaklardır.
    dükkanın önüne atılmış sandalye ve tabureler üzerinde tavla oynarken tek gözü ile dükkanı kesip çırağın kaytarıp kaytarmadığını kontrol edecek,evden sefertası ile gelen sulu yemeklerini yiyip kronik kabızlık ile geçen günlerine lanet edeceklerdir.
  • bende dayanılmaz bir poğaça üretip satma isteği şeklinde tezahür eden tutku. erişmek istediğim maaşa göre ayarlıyorum günde satmam gereken poğaça sayısını, ohh mis. bir poğaçayı 100 kuruşa mal edip 300 kuruşa satsam 200 kuruş karım var temiz. günde 500 adet satsam ayda 3.000 ytl eder. bir de ortaya fantastik ürünler çıkarıp üç misli karlı 100 parça daha ürün satsam eder 4.800 ytl. en güzeli de insanlar poğaçayı eline aldıklarında "buraya bastırınca error veriyür", "hızlı yiyemiyorum ben bu poçayı", "yağını fazla koymuşsunuz bunun", "bizim emmioğlu bir poğaça yapıyor dilin damağın kurur apışır kalırsın", "bu poğaçanın şurasını biraz bold yapsak, hem rengi de pek soluk kalmış mı ne" gibisinden yorumlarda bulunmazlar. hem çay da satarız yanında poğaçanın. iki poğaçaya bir çay hesabından 250*250*30 = 1.875'de oradan, ohh mis.
  • whisky : ne zaman açıyoruz kuruyemişçiyi
    abb bba:bak şöyle yapalım sen istifa et
    whisky : eeee
    abb bba : ben dışarıdan finansal destek sağlarım
    whisky : abi beşiktaşta süper olur. çok öğrenci var orada. hem bizim bi bakkal vardı. yıldızda festival olduğu zaman biraları soğutmak için bize vermeyi düşündü, ama soğutmak yerine tüketeceğimizi anladı, sonra bize vermedi biraları
    abb bba: tamam konuya dönelim, kuruyemişçi olmazsa halı saha açalım, gerçi biraz yatırım gerekli ama...

    (1 hafta sonra)
    abb bba : buldum beyaz eşya bayisi açalım...
    whisky : ???

    (gelecek yıl)
    abb bba: olm millet neler yaptı bak hala bir açamadık

    edit 2007 : olm millet neler yaptı bak hala bir açamadık

    edit 2009: aktörler değişti ancak durum hâla değişmedi.

    edit 2017: whisky yurtdışına taşındı, bende sektörden ayrıldım ve daha huzurluyum yazacağımı sandınız ama kazın ayağı öyle değil malesef.

    sosyal çevrenizde yapacağınız değişiklikler için ciddi ciddi düşünün. sektör değiştirirken bile ciddi ciddi düşünün. şu anda özlemini en çok çektiğim şey belirli bir entellektüel seviyenin üstünde sohbet edebilmektir.
  • bizzat it sektörünün kücük esnafları sayılabilecek biz kücük bilgisayar sirketlerin tamamen globalizme ve vahsi kapitalizme kurban edildigi göz önüne alınırsa hepimizin daha farklı sektörlerde kücük esnaf olma tutukusu özellikle son bes yıl icinde katlanarak büyümüstür.. özellikle bizim gibi sektörün dinazorları (ki sektörün altın yılları denebilecek 86 - 96 yılları arasında da çalışmış , %40 %50 kar marjlarını görmüş, bilgisayarcı oldugu icin her yerde parmakla gösterilmiş ve accaip hürmet görmüs kisiler) gelinen bu igrenc noktada (%5 ile bile mal satamamak, önüne gelen her cahilin kendini bilgisayarcı ilan etmesi, teknolojinin basitlesmesi ve ilkellesmesi, bütün derdi tüketimi pompalamak olan ve teknolojisi gecmis her boku cahil müsteriye itelemek ve sonrasında destek falan vermeyip yeniden mal satmaktan ve türkiyeni bütün döviz rezerveni üc kurus fazla para kazanayım diye dünyaya peskes cekmekten hic utanmayan teknoloji marketleri ve sanki migrosdan patates sogan alıyormus gibi gidip burdan alısveris yapan ve buna canak tutan sür dangalak müsteriler) yapılabilecek baska birsey kalmamıstır. zaten 1996 ile 2006 yılları arasında aklı basında kafası calısan tandıgım benim gibi ne kadar adam varsa coktan bıraktı gitti sektörü. bizim gibi yel degirmenleri ile savasmayı marifet sayan idealist salaklarında (ki cogu konusmasam cok iyi olur kac kisi kaldık bilmiyorum) dayanabilecegi bir nokta kalmadı pek..

    dolayısı ile işden vazgecme motivasyonu sadece birirnin emirinde calısma sıkıntısı ile özetlenemez. it sektörü özelliklede türkiyede ki bilgisayar cahili kabız yöneticilerimiz sayesinde tamamen iki ucu boklu degnek. durmadan kücük balıgın büyügü yuttugu ve acımasız bir haksız rekabetin kol gezdigi sektörde calısan olsanız sizi kanınızın son damlasına kadar sömüren, ne cumartesiniz ne pazarınızı dinleyen bir patron altında calısmak zorundasınız ever. ama o firmada o orospu cocuklugu , o kaptalizmi o sömürücülügü sayesinde ayakta kalabilmis, insafa gelen yada namusu ile calısan ne kadar firma varsa yutmusda ayakda kalmıs. e kendi patrnonunuz olsanız direk acsınız artik, sirketin sabit giderlerini (muhasebeci, vergi, stopaj, kdv, sekreter, kira giderlerini) bile karsılayamazsınız.. haa anca miras yedi olacaksınız , bankada faizde yatan 200 bin ytl niz olacak onun geliri ile geciniyor olacaksınızda inadınıza ve zevk icin yapacaksınız bu işi. artik baska caresi yok...

    tabi bilgisayarcı esnafının yok olması su anda dev zincirlerin cok isine geliyor ve hükümette zevkle bunu seyrediyor ama bu sektörde böylesine bir vahsi kapitalizm amerikda bile yok (oradada bir sirketim vardı bir zamanlar ki bilerek konusuyorum laf olsun diye söylemiyorum) ve tamamen yok edildigimiz icin hem kücük ve orta ölcekli firmalara ürettigimiz ucuz, cost effective, feasible çözümlerin ortadan kalkması, hemde devletin en ufak bir ihaleyi bile biz yerine devlesmis hantal it firmalarına peskes cekerek 20bin dolarlık bir isi bile 200 bin dolara yaptırma sevdası bütcenin götüne hababam girmeye devam edecek. 2025 yılında türkiyenin teknoloji toplumu olma hayalleri de hayal olarak kalmaya devam edecek. *
  • sabah serviste işine giderken geçtiği mahallelerde kepenkleri açarken gördüğü küçük esnafa özlemle bakan, taksi durağında bir taksinin bagajına koydukları poğaçaları yiyen ve geyik yapan taksicilerin arasında olmak isteyen, klimalı kübiği ve yüksek stresli işine gitmektense, kepengini yeni açtığı küçük dükkanının önündeki sokağa su dökmek isteyen kişinin tutkusudur
  • işin aslı sadece it sektörü çalışanı olmak değildir. birinin emrinde çalışmaktır. kendine zaman ayıramamaktır. insanı bu düşünceye iten en büyük unsur; sırf sizden daha yüksek kademede olduğu için, sizden garip garip şeyler yapmanızı istemeleridir.
    tatil gününüzde bile sizi basit basit şeyler için çağırmaları ve size tatili zehir etmeleridir.
    internet kafede bir yıl boyunca chat yapmış bir çocuğun bile zaman zaman üstünüzdeki insanların isteklerini karşılamaya yetecek bilgileri olduğunu düşünmeye başlarsınız.
    belli bir süre sonra bu sıkıntılar birikerek kazancın önüne geçmeye başlar.
    farkındalık sayesinde durumunuzu gördüğünüzde :
    sikerim böyle işi de parasını da,
    gider kendi işimi yaparım,
    kendi keyfime göre davranırım.
    düşünceleri ortaya çıkar.
    bu durumda dikkatli düşünmek, iyi yatırım yapmak ve geri dönüşü olmayabileceğini bilmek gerekir.
  • her toplandığımızda içerken, öğle yemeğinde falan konuşuyoruz bunu biz, bazen bir kapalı çarşı kuracak kadar insan oluyor, hepsi ayrı bir telden. ben mesela ufak bar tadında bir yer istiyorum, çicekci istiyen var, ganyan bayi istiyen var, fırını, şarküteriyi falan tamamlayınca güzel bir çarşı oluşturacaz, ha gayret. emekli it'ciler çarşısı.

    edit:
    çarşı yavaş yavaş tamamlanıyor:
    pass - dolmuş şoförü ya da pazarcı
    callejee- marangoz ve saat tamircisi

    çarşı müdavimleri de hazır:
    lalalanoluyola ganyan bayi isteyen adama hemen kanı ısınmış, kesinlikle çarşı müdavimi olucam diyor.
    kuvette uyuyan timsah bar küçük olmasın ne varsa içerim diyor, tamam büyük olsun biraz daha, timsahların karnı büyük olurmuş neticede.
  • öğle arası muhabbetlerinde açılır çoğu zaman. kod yazmaktan kafa patates olmuştur. 3 aylık diye başlanan proje 2 yıldır sürüyordur ve ne zaman biteceği belli değildir. işte tam bu vaziyette iken şuna benzer hikayelere dalınır;

    # kanyondaki seyyar şekerci
    düşünsene abi. adam kurmuş tezgahını. koymuş güzel bi' kız. akşamdan akşama paraları toplamaya geliyor. külahı 2 liradan olsa, günde 100 kişi alsa...

    # nimet abla
    iki bilet satsan ne kazanırsın anunagodunum dersin. yok işte öyle değil. ufakcıkmış bunlar. allah'ın işi, talih vurmuş bi' keresinde, büyük ikramiye. adı çıkmış tabi yerin. sonra da patlamış işler. diyarbakır'dan geleni duydum abi. hele yılbaşından önce yerlerden topluyorlar paraları şerefsizim. adam bildiğin arkasına savuruyor abi paraları. kasaya koyacak, düzeltecek zaman mı var hacı. iki sokak öteye taşıyo abi insanlar bilet alıcam diye... yerlere atıyor diyorum... savuruyor... arkasında paradan dağ oluyor ya. dağ diyorum sana! he, biz burda bug kasalım. iş mi lan bu. tehey be...
  • ara ara bende de, kafa yormayacak bi iste calismak (mutfak dolabi montaji, fayans doseme, vs), ve programciligi hobi olarak surdurmek seklinde ortaya cikan bunalma durumudur. boyle da$lari hu$u icinde dizerken yanyana, hash table'la cache yapma planlari icine dalip gitsem. aksama eve dondugumde daralmasam bilgisayar basinda, icimde $evk olsa gun boyu dusunduklerimi yapmak icin. bilgisayar tekrar hobi olsa bana. ama olmuyor iste. hem o kadar cesaretim yok, hem bu isin parasi guzel.

    konuyla alakali ama it sektoruyle ilgili olmasada; jeoloji muhendisi bir tanidigim, guzelim isinden ayrilip mutfak dolabi montajinda calismaya baslamistir. niye diye sordugumda, karisanim yok demistir, daha rahatim demistir. aferin kerataya.
hesabın var mı? giriş yap