• türkü'nün cikis hikayesi (dt. recep aydoğdu)

    linyit madeni kütahya-tavşanlı ilçesinde ilk defe şu anda belde olan gürağaç köyünün kabaağaç mevkiinde 1906-1907 yıllarında bulunmuştur.

    gürağaç köylü yağcı mehmet ağanın bağına misafir olarak gelen tavşanlı'lı akkaş mehmet, bağın alt tarafinda çeşmenin yanında gördüğü siyah taşların, askerken gördüğü kömüre benzediğini düşünmüştür. akkaş mehmet yağcı mehmet ağa'dan tavşanlı'ya gelirken gördükleri siyah taşlardan getirmesini istemiştir. değişik derinliklerden çıerinliklerden çışları odun sobasından geliştirdiği ızgaralı ocakta birçok denemesinden sonra yakmayı başaran akkaş mehmet, yörede “linyit madeni bulan” unvanını almıştır.

    cumhuriyet döneminde-soyadı kanunu uygulaması sırasında “tunçbilek” soyadını alan akkaş mehmet'in soyadına istinaden linyit ocaklarının bulunduğu yere tunçbilek adı verilmiştir.

    linyit işletmeciliği tunçbilek'te gerçek anlamda cumhuriyet döneminde devlet taralından ele alınarak, 18.05.1939 tarihinde özel teşebbüsün işlettiği maden ocağı etibank'a devredilmiştir.

    mahdut mesuliyetli garp linyitleri işletmesi (glî); etibank'a bağlı olarak değirmisaz, soma ve tunçbilek linyit ocaklarının birleştirilmesiyle 01.01.1940 tarihinde kurulmuştur. müessese merkezi başlangıçta balıkesir'de iken 07.07.1941 tarihinde tavşanlı'ya nakledilmiştir.

    gli tunçbilek işletmesi 01.01.1940'ta idari birim olarak, bir katip ve bir top kağıt ile göreve başlamıştır.

    önceleri sadece tarım ve hayvancılıkla geçinen yöreli maden işçileri tarafından yer altı ocaklarından tamamen insan gücüne dayanarak üretilen linyit, 500 kg.lık vagonetlerle yerüstüne çıkarılıp , 3 tonluk kamyonlarla taşınıyordu. körelen kazma, balta ve burguların ağızları, ocak ağzında bulunan kulübedeki demirci tarafından körükle harlanan ocakta çekiç, eğe ve mengene yardımıyla yapılıyordu (keskinleştiriliyordu). bütün bu emeklerin sonunda ancak günde 20 ton linyit üretilebiliyordu.

    1940'lı yıllarda yeraltında çalışan gönüllü işçi temininin zorluğu nedeniyle mükellef kanununa göre; gönüllü mahkumlar, askerlik çağına gelmiş gençler, toprağı olmayan veya köy muhtarlarının gazabına uğrayan arkası olmayan köylüler mükellef yapılıyor, gli' de linyit üretiminde çalıştırılıyorlardı. çalışılan süreler askerlikten veya mahkumiyetten düşülüyordu. mükellef temini için gli, köy muhtarlarına avanta veriyordu. mükelleflik yöreli köylüler için kabus haline geliyor, acılarını türkü yakıp dillendiriyorlardı. bu türkülerden bir dörtlük derbentli kara ahmet (gönüal) tarafından şöyle aktarılmıştır:

    uzun olur arabanın urganı

    telli basmadan yorganı

    mükelleften kurtulan

    çifte kessin kurbanı

    mükelleflikten kaçan köylüler jandarma tarafından kovalanıp arkalarından kurşun sıkılıyor. cellerin recep ağanın (çevik) kaçış ve arkasından kurşun atılışı öyküsünü çocukluk yıllarında dinlenmiştim.

    dönemin ölçülerine göre uzak köylerden gelip yer altında çalışan maden işçileri, gli'nin bekar pavyonlarında yatıp kalkıyorlardı. ancak hafta tatillerinde köylerine yaya olarak gidebiliyorlardı. derbent köylü böceklerin mehmet ağa ile yumakların ibrahim ağa bekar pavyonundaki hatıralarını bir sohbet sırasında anlattılar.

    gli tunçbilek işletmesi zaman içerisinde süratle gelişerek, ocak vagonları, elektrikli nakil araçları, bant ve zincirli konveyörler gibi modern araçlarla, yer üstünde 80 tonluk kamyonlar ve son teknolojili araçlarla mekanize edilmiştir. işletme ihtiyaçları için binlerce kişinin çalıştığı muhtelif atölyeler yapılmıştır. yörenin tüm mekanik, elektrik ve inşaat ustaları bu atölyelerde yetişmiştir. yıllık ortalama 3,5-4,5 milyon ton linyit madeni üretilir hale gelmiştir.

    gli asli görevi yanında eğitim,sağlık tesisleriyle sosyal tesisler açmış veya açılmasını, çalışmasını desteklemiş, barınma ulaşım ve iletişim sistemleri kurmuştur. yöre halkının görgü ve kültürünü arttırmış, deyim yerindeyse yöreye medeniyet ve ekmek saçmıştır.

    gli'nin faaliyetleri neticesinde yöreye çok para girdiyse de ne yazık ki yöre halkının teşebbüs yeteneği bu rahat ortam içinde yeterince gelişememiştir. gli'nin nimetlerinden, geleceğe dönük yatırımlar gerçekleştirilememiştir.

    üretilen linyitin çevre kirliliğine sebep olması nedeniyle yakacak olarak alternatif enerji kaynaklarına yöneliş, çok derinlerdeki önemli miktarlardaki rezervin yeryüzüne çıkarılması için gerekli finans ihtiyacı ile uzunca bir hazırlık dönemini gerektirmesi ve sair ve nedenler, gli'nin görkemli döneminin sonunun geldiğini göstermektedir. yörenin (tavşanlı-domaniç-keles-harmancık ilçe ve köyleri) en önemli istihdam kapısı yeni istihdamlara kapısını kapamıştır. 1940'lı yıllara geri dönülmek üzeredir.

    yöre insanlarının kurtuluşu modern şartlara uygun; örgütlü planlı tarım, hayvancılık ve yok olan el sanatlarına –kadını, erkeği, küçüğü, büyüğüyle- dönüştedir.

    gli tunçbilek işletmesi'nin yöre insanının sosyo-kültürel hayatına etkileri çok fazladır. olumlu etkileri bir kitap olabilecek kadar çoktur. olumsuz etkileri çok azdır. kuruluş dönemi etkilerine örnek olarak, yörede yakılan iki türküyü verebiliriz.

    mükellef

    yöreli genç, gönülsüz mükellef yapılıyor. gönülsüz genç çalıştığı maden ocağına girişi ona cehennem deliği gibi geliyor. ocak giriş kapısı işçilerin kaçmaması için demir parmaklıklı ve sürgülü… kötü bir tesadüf, genç göçük altında kalıp ölüyor, küçük ilet (tunçbilek) mezarlığına gömülüyor.

    mükellef ilan oldu gelin dediler,

    cehennem deliğine girin dediler,

    yeni de kartımı alıp elime de verdiler.

    aman da beyim, vay efendim bu nasıl engin

    kapandı kapılar sürgülendi.

    mükellefin önünde astılar bayrak,

    ankara'ya gitti gelmedi evrak,

    elli lira verem sürgünden bırak.

    aman da beyim, vay efendim bu nasıl engin

    kapandı kapılar sürgülendi.

    mükellefin önünde kurulu da kantarlar,

    anam rüşvet almış gavur muhtardan,

    mümkünü yok mu mükelleften kaçmaktan.

    aman da beyim, vay efendim bu nasıl engin

    kapandı kapılar sürgülendi.

    evimizin önünde kurşun saçarlar,

    jandarmalar gelmiş beni sorarlar,

    mümkünü yok, çaresi yok beni de tutarlar.

    aman da beyim, vay efendim künyem yazıldı

    ilet'te mezarlığına kabrim kazıldı.

    hikayesini dinledikce daha bi koyuyo türkü...
  • kahvaltısı meşhurdur.
  • mapushane türkülerinde nida ateşiş ateş olup yaktığı türküdür
    sözler eğer yanlış anlamadıysam aşağıdaki gibidir* *

    mükellef ilan oldu gelin dediler
    cehennem deliğine girin dediler
    yeni de kartımı aman, elime de verdiler

    aman da beyim, vay efendim, bu nasıl emir
    kapandı kapılar, sürüldü demir

    aman da beyim, vay efendim, künyem yazıldı
    ilet mezarlığına kabrim kazıldı

    mükellefin önüne astılar bayrak
    ankara'ya gitti gelmedi evrak
    elli binliği verem sürgünden bırak

    aman da beyim, vay efendim, bu nasıl emir
    kapandı kapılar, sürüldü demir

    aman da beyim, vay efendim, künyem yazıldı
    ilet mezarlığına kabrim kazıldı.

    mükellefin önünde yerli de kantarlar
    anafora dadanmış gavur muhtarlar
    mükelleften kaçanı sürgün yaparlar

    aman da beyim, vay efendim bu nasıl emir
    kapandı kapılar, sürüldü demir

    aman da beyim, vay efendim künyem yazıldı
    ilet mezarlığına kabrim kazıldı
  • eksiksiz, kusursuz, özenle hazirlanilmis sey..
  • 14 yıllık memurum. bir doğu karadenizli olarak şunu çok net söyleyebilirim ki, hangi mükellefle anlaşamadıysam ve hatta kavga edip tartıştıysam, o kesin doğu karadenizli çıkmıştır. bunun bir kere bile istisnası olmamıştır. kendi öz amcam da buna dahil... mükellef olarak geldiğinde, bildiğiniz tartıştık kendisiyle -ki kendisi de emekli vergi memurudur.

    bu söylediğimle, doğu karadeniz kökenli mükelleflerimizi kötülemek istemiyorum; ama şu da bir gerçek ki, bölge insanı kendi kendisiyle bile anlaşamıyor. mükellefi de aynı, memuru da...
  • kahvaltı tanımlaması olarak ana kullanımını bulan, kefil olan manasında
  • mapushane türküleri albümde nida ates'in seslendirdigi muhtesem türkü.
  • üzerine vergi harcı düşen gerçek veya tüzel kişilerdir.
  • islam'a inanıp dinin şartlarını yerine getirebilmek için gerekli* akıl ve irade sahibi insan.

    bu tanıma göre, örneğin, çocuklar gerekli akıl ve iradeye sahip olmadığından, köleler özgür iradeye sahip olmadıklarından, akıl hastalarında akıl bulunmadığından müslümana farz kılınanlar bunlara farz kılınmamıştır, bu gibi kişiler mükellef değildir.
  • eserin hikayesi ve sözlerin uyumuna ses ve müzik de eşlik edince sarsmaktadır.

    malarazza & ferman akgül - mükellef

    not: veringen paylaşmış zamanında türkünün hikayesini.
    (bkz: #10264586)
hesabın var mı? giriş yap