• ödemiş'i bir çok değerli cümleyle anlatabilirsiz ama "kuvva-i milliye'nin kurulduğu yer." cümlesi orayı anlamaya yeter. demokrat tabanlı izmir'in temeli ve tabanıdır. "dünyanın en verimli toprakları" olarak tanımlanan küçük menderes havzasına hakimdir. topragına adam dik biter! insanı da kebabı da, sandvici de, töngül pidesi de, çakırcalı mehmet efe'si de kendine özgüdür. iktidar sağdansa belediye soldan; iktidar soldansa belediye sağdandır. celal bayar'ın sol tashakı alim efe (ağa ve eşraf imiş zamanında) yüzünden bir dönem demokrat parti iyi oy almış olabilir ama muhaliftir, karşıdır, efeler diyarıdır ancak kapalı tarım ekonomisi nedeniyle feodal ilişkilerin hala para ettiği bir ilçedir. 16 yıl devlet içinde devlet gibi ilçeyi yönetmiş çakırcalı efe hala bir idoldür. bu yüzden olsa gerek kolunu sallasan kabadayıya/efeye çarpar. aman dikkat! kurtuluş savaşında düşmana karşı ilk örgütlü mücadelenin başlatıldığı yerdir. memleketimdir...
  • izmir'e değil aydın'a bağlı olması gereken izmir ilçesi. çoğu izmirlinin adını dahi duymadığı bu ilginç ilçeye iş dolayısıyla geldim, iner inmez otogarda bir bok kokusu. oradaki birine sordum " afedersiniz burası neden böyle kokuyor? "
    " bu kokudan bi şey olmaz mis gibi gohuyor ehuehe" dedi. kokuların insanların üzerinde farklı etkiler yarattığını anladım. algıda seçicilik.

    yaşayacak bir ev buldum kendime, işe gidip gelmeye başladım. haftasonları sosyal aktivitelere katıldım; meşhur ödemiş pazarından bol bol alışveriş yaptım mesela. milyonlarca cafenin içinden kendime en iyi olanlarını belirledim. gündüz lokantası ve levent usta'nın ev yemekleri. oralarda iş çıkışı kahve içtim, insanlarla postmodern varoluşçuluk hakkında beyin fırtınaları yaptım.

    yolda tekerlekli sandalyeyle geçen bir adam gördüm. adam sandalyesine müzik sistemi kurmuştu. hoparlör falan. sandalyeyle ilerledikçe müzik çalıyordu. allahım dedim, yaşama sevinci bu. sonra öğrendim ki adam torbacıymış. daha da büyük saygı duydum.

    işe gidiş yolumda her sabah ve akşam bir apartmanın önünde hap atıp yükselen muhammed'den korkmamayı öğrendim. bence tekerlekli sandalyedeki beyefendinin sadık müşterisi. marka sadakati böyle olmalı.

    gittiğim ilk günlerde insanların ne dediğini anlamakta zorlandım. hızlı ve karmaşık konuşuyorlardı. sanki herkes ma ma ma microfon show'u tek solukta söyleyebilirdi. neyse ki bu sorunu bol bol rap dinleyerek çözdüm, kulağımı hıza alıştırdım. müziğin evrenselliği bir kapı daha açtı.

    pazar günleri sabah dolaşmak, bir gazete, bir ekmek almak için dışarı çıktım. dükkanların yüzde 99'u açık değildi, saat 3'e kadar da açılmadı. haftaiçi akşam saat 8 sularında başka bir ihtiyacım için dışarı çıktım ve yine her yer kapalıydı. işte esnafın, işte işçinin dinlenme hakkı. işçi ve esnafın hakları bu ilçede çok iyi korunuyor olmalı.

    bu ilçe izmir'in merkezine yaklaşık 120 kilometre. trenle ya da otobüsle ulaşım sağlıyorum. yaklaşık 2 saat sürüyor. gidiş dönüş 4 saati çöpe attım gibi geldi en başta. ama bu sorumluluksuz ve zorunluluksuz geçen 4 saat insanı filozof yapıyor. düşünüyorum. descartes'i artık daha iyi anlıyorum. öyleyse ben de varım!
  • 6 yaşımdan 18 yaşıma dek yaşadığım, yaşarken hep büyük şehir özlemiyle yanıp tutuştuğum, 1.5 saat uzaklığındaki asıl memleketim olan izmir'e her gittiğimde geri dönerken içime bir yumrunun oturduğu, kendimi bir türlü ait hissedemediğim ve çekip gitmek için gün saydığım...

    ...ama ne zaman ki üniversiteyi kazanıp ankara'ya gittim, her dönüşümde içimi heyecan kaplayan, otobüs şehirden ayrılırken o az önce bahsettiğim yumru gözlerimden yaş yaş akan, bir zamanlar burun kıvırdığım şivesinin şimdi sinirli hâlime ilâç gibi geldiği, bana kazandırdığı tüm insanları ve anıları huzurla andığım, her tâtilde olduğu gibi şimdi de koşa koşa gittiğim, sonuçta ailemin yaşadığı, şu an bu satırları yazdığım güzeller güzeli izmir ilçesi.
  • asya kıtasına ismini vermiş ilçedir. şöyle ki; bundan uzun yıllar asırlar önce ödemiş'in kurulu olduğu yerde başka bir şehir varmış. yunanlılar bu şehre assuva ülkesi derlermiş. bu söylem değişe değişe asya olmuş.

    ayrıca dünyanın en verimli ikinci ovasının üzerine kurulmuştur. halen apartman ve siteler yapılmaktadır. bu konuyu ilçenin önde geken müteahhitlerinden biriyle konuşurken aramızda şöyle bir diyalog geçti:

    ben: bu bizim ödemiş dünyanın en verimli ikinci ovası üzerine kurulmuş.
    o: ilki nerdeymiş?
    ben: brezilya'da.
    o: onlar ne yapmışlar?
    ben: onlar haliyle tarım yapıyorlarmış.
    o: kafaları basmıyormuş demekki.

    hepsi bir yana güzeldir bu memleket herşeyiyle güzel.
  • ödemiş’te ‘engelsiz kahve’de görme engelliler gazete okuyor. darısı tüm kentlerin başına.

    --- spoiler ---

    gürsel şen’i ödemiş’te “engelsiz kahve”de tanıdım.

    doğuştan görme engelli. görme engellilerin kullanımına açık bilgisayarın başında idi.

    izmir 9 eylül üniversitesi eğitim fakültesi yerel yönetim bölümü’nü bitirmiş.

    fethiye’de “altı nokta derneği”nde bilgisayar eğitimi almış.

    bizim bildiğimiz tür bilgisayarın özel programla donatıldığında nasıl çalıştığını ilk defa gördüm.

    gürsel şen’e, “ben güngör uras’ım. milliyet’te bugün yayımlanan makalemi bulabilir misiniz?” dedim.

    tuşlara dokundu. hangi tuşa dokunur ise, o tuştaki harf sesli olarak duyuluyordu. sonra internete girdi.

    milliyet sitesini buldu. internette her işlem sesli olarak duyuluyordu. sonra benim yazıma ulaştı.

    bilgisayarın oku üzerinde gezdirildikçe yazı sesli olarak izlenir hale geldi.

    gürsel şen, “böylece bilgisayardan istediğim kaynağa ulaşabiliyorum. istediğim şekilde yazışma yapabiliyorum” diyor.

    engelsiz kahve, ödemiş belediye başkanı bekir keskin’in ödemiş’e 1000 gün içinde kazandırdığı tesislerden biri.

    ihtiyaç sahipleri kahvenin imkânlarından ücretsiz yararlanıyor.

    aç ve açıkta olan yok

    ödemiş’te sokakta yatan, “açım, üşüyorum, kimsem yok” diyen kalmamış. belediye onlar için yaşlı barınma evi ve kadın sığınma evi açmış. ihtiyaç sahibi 1.500 kişiye belediye “ödekart” dağıtmış. kart sahipleri istedikleri marketten karta yüklenen para ile sınırlı olarak ihtiyaç maddelerini alabiliyor.

    yüksek okula devam eden, aileleri şehir dışındaki öğrenciler için 100 yatak kapasiteli kız öğrenci konuk evi açılmış.

    sokak hayvanları koruma altına alınmış. hayvan bakımevi ve rehabilitasyon merkezi’nde sokak hayvanları, aşılanıyor, bakılıyor, kısırlaştırılıyor.

    eski halkevi binasında deneme ve bilim merkezi açılmış... görmeyene anlatılamaz güzellikte bir tesis. içinde 100 deney istasyonu var. yediden yetmişe isteyen, istediği alete dokunuyor, merak ettiği her konuda bilgi sahibi olabiliyor. çevredeki 5 ilçe, 12 belde ile yüz dolayındaki köyde bulunan okulların öğrencileri bu merkezden yararlanıyor.

    atıksu ve arıtma suyu tesisleri tamamlanmış.

    en etkileyici projelerden biri “paylaşım merkezi”. koskocaman bir binanın içinde gıda maddesinden giyime, gelinliğe, damatlığa, elektronik aletten beyaz eşyaya, bisikletten motosiklete, koltuk kanepeden, yatak odası takımına eşyalar dizilmiş. sanki büyük bir market. bir yanda tamir atölyesi, çamaşırhane, ütü bölümü var.

    örnek “paylaşım merkezi”

    hayır sahipleri kullanılmış kullanılmamış eşyaları, üreticiler pazara sürmek istemedikleri her türlü malı bağışlıyor. kullanılmış eşyalar onarılıyor, temizleniyor. giysiler ütüleniyor. mağazada satışa çıkarılacakmışçasına sınıflandırılıyor. kaymakamlık sosyal yardımlaşma vakfı, kamu ve sivil toplum kuruluşları ve mahalle muhtarlarıyla işbirliği halinde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. (0232-544 20 30 kullanılmış veya fazla eşyalarınızı sokağa atmayınız. “paylaşım merkezi”ne gönderiniz.)

    aksekili hacı hüseyin serter’in mimar mario efendi’ye yaptırdığı nefis bir yapı olan keçecizade hanı (yıldız oteli) kent müzesi ve arşivi olarak düzenleniyor. bu projenin başındaki prof. dr. ergin berber’in bilgisine ve ilgisine hayran oldum.

    belediyenin yeraltı çöp konteyner uygulamasından söz etmemek olamaz. büyük şehirlerimizde yol kenarlarına sıralanan çöp konteynerlerini ödemiş belediyesi yerin altına gömmüş. kapakları yol seviyesinde. çöp kamyonu gelince konteyner yukarıya çıkartılarak boşaltılıyor. (şişli belediye başkanı mustafa sarıgül görse, hemen uygular)

    bekir keskin gibi becerikli bir belediye başkanının yaşadığı şehri “çağdaş, yaşanabilir bir ödemiş.”yapmak arayışında 1000 günde yaptıklarını görünce çok etkilendim.

    --- spoiler ---

    güngör uras

    olayların içinden

    guras@milliyet.com.tr

    milliyet - 11 ocak 2012
  • komik şiveli bir kalabalık her bayram anneannemlerin evini doldurup, bizi gülmekten öldürürdü ödemiş'te. beni ve bana kelimelerini sürekli yanlış kullanmalarından ötürü " beni bi köfte yap" benzeri cümlelerle karşılaşmak olası.
  • bugün yunan işgâlinden kurtuluşunun 92. senesi olan güzel kent.
  • sadece ödemiş'te gördüğüm "sendivic"ten kimse bahsetmemiş.
    özel bir ekmekle ve sumakla servis yapılan, ilçe pazarının kurulduğu parkın sağı solu her köşesini kaplayan büfelerden alınabilecek süper lezzet. küçük ve büyük şeklinde iki modeli vardır.
  • "kebap ekmek" diye de anılan meşhur bir köftesi vardır ödemişin. kebapçıya hayvan gibi aç gidip 2 porsiyondan aşşağı yenilmemesi gerekir. yok ben oralara kadar gidemem bir kebap için diyenler istanbulda yapılan ödemişliler gününde ödemişte hazırlanıp getirilen kebapları afiyetle mideye indirebilirler. ayrıca istanbullular tarafından keşfedilirse yeni bir trend oluşturacağını düşünmekteyim bu kebap ekmeğin.
    ha ayrıca memleketim.
  • muhafazakar, ama bir önceki seçimde yaklaşık %40 oy oranıyla chp'nin b.b.lığını aldığı, gerçekten borcu olmayan, köftesi, patatesi ve tütünüyle ünlü izmir ilçesi. nam-ı diğer türkiye'nin teksas'ı. silah ve esrar kullanımı hat safhadadır.
hesabın var mı? giriş yap