• yani denizde yüzmemesi derken derede çayda ya da yarı olimpik havuzda da yüzmemişler baştan söyleyeyim, hiçbir yerde yüzmemişler yani bayağı enteresan bir konu bu çünkü saraylarını deniz kenarına kurup rakısını şarabını sarayın balkonundan mehtaba karşı içen padişahlarımız, üç kıtanın yedi iklimin efendisi padişahlarımız, akdeniz'i türk gölü yapma sevdalısı kızıl elma'ya sahip olmak için denizleri fetheden padişahlarımız bir kez olsun "lan şuraya bi girelim bakalım neler oluyor, balık kullarımın hali nicedir" deyip denize girmemişler, çok ilginç. hadi marmara'yı beğenmemişler girmemişler ama mesela akdeniz'de güzel koylar var gidip oraya da girmemişler. yani yanlış anlaşılmak istemem ama kadırgasına atlayıp bi haftasonu kaçamağı yapabilirmiş mesela kim ne diyecek sana koskoca padişahsın, denizin güneşin kumun tadını çıkaramadıktan sonra yemişim öyle padişahlığı. gerçi hakkını yemeyeyim dönemin maarif nazırı bağdatlı mehmed hadi paşa'nın asistanı olan büyük büyük dedem selanikli ercüment bey'in günlüğünde fark ettiğim bir anektoda göre abdülhamit gençliğinde bi at kazasında omzunu sakatlayınca italyan doktoru deniz banyosu tavsiye ettiği için bi tek o girmiş denize ama o da sevdiğinden meraklısı olduğundan değil de daha medikal amaçlarla girmiş, michael phelps ya da aquaman tarzı bi yüzme gibi olmamış yani daha çok batıp çıkma şeklinde olmuş bu olaylar. neden böyle olmuş neden denize bu kadar mesafelilermiş bilemiyorum araştırmaya değer bir konu, sayın hocalarım ilber ortaylı ve celal şengör'ü bu konuyu aydınlatmak üzere göreve davet ediyorum. evet.
  • çok muhtemeldir ki roma imparatorlarını da içine alacak küme olabilir.

    19. yy'a gelene kadar deniz tatili, denize girmek, güneşlenmek gibi kavramlar pek popüler değildi. yüzmek, bir spor aktivitesi, hobi olarak görülmüyordu. denizler sadece ticaret, savaş ve balıkçılık için kullanılıyordu. hatta denizcilerin çok büyük bir kısmı yüzmeyi bile bilmiyordu.

    misal, nero'nun lazio'da bulunan yazlık villası antiumyaz aylarını geçirmek, dinlenmek ve eğlenmek için kullandığı bir yer olmasına karşın ve önünde kocaman bir plajı da bulunmasına rağmen herhangi bir tarihi kaynakta bu plajdan istifade ettiğine dair bir bilgi de bulunmuyor. roma döneminde su yönetimi bir görsel şölen olmasına karşın, süs havuzları, fıskiyeler (bkz: fışkıyeyi kim kırdı), roma hamamları ve hatta kolezyum'da deniz savaşlarının sahnelenmesi bile olmasına rağmen, yüzme havuzuna en yakın şeyler de kaplıca, ılıca havuzlarıydı. buralarda da kulaç atmak gibi bir aktiviteden ziyade su içinde oturulur, durulurdu.

    deniz ve havuzlarda talim yapanlar da yok değildi. yalnız bu talimler yüzmekten ziyade bacakları güçlendirmek için bele kadar suyun içine girerek yapılan koşu, yürüme aktiviteleriydi. gladyatör okullarında rastlanan bu tip sığ havuzların bulunma amacı da budur.

    yine en başa gelirsek, deniz tatili ve yüzme aktivitesi 19.yy'da özellikle ingiltere ve diğer avrupa ülkelerinde sanayi devrimi dönemindeki endüstriyel ilerlemeler, ulaşımın gelişmesi ve tatil yapma fırsatına sahip olan sınıfın artması sonucu popüler hale geldi. yani o zamana kadar deniz kenarında bulunan kentlerin amacı tatil ihtiyacını karşılamaktan ziyade, deniz ulaşımı, deniz ticareti ve balıkçılıktan geçinmekti.

    edit: hemen altta bir yazar iki kulaç attıysa neden kaynak olsun ki yazmış. roma imparatoru tiberius, emekli olup capri adası'nda ve rodos'ta denizde yüzdüğünü, genç osman'ın haliç ve boğaz'da yüzüp, yüzmede de usta olduğunu araştırıp bulabileceğini yazayım buraya. hatta abdülhamid'in şehzade iken tedavi amacıyla beylerbeyi sarayında denize girmeye başlayıp bunu alışkanlık yaptığı da kolayca bulunabilmekte.
    ama yukarıda yazımda, yüzmenin eski dönem insanları için herhangi bir şey ifade etmediğinden bahsetmeye çalıştım ben daha çok. bunu daha çok bir ihtiyaç olarak yapıp da spor olarak yapmadıklarını belirtmek istedim. ve modern kültürde olduğu gibi bir deniz bağlantısı olmadığını anlatmaya çalıştım. mesela antik yunan kültüründe yüzmek diye bir aktivite olmasına rağmen bunu bir beceri olarak kullanıp, zıpkın, süngercilik gibi faaliyetler için kullanmaktaydılar. ancak modern olimpiyatlar ile yüzme diye branşı eklenmiş olduğunu hatırlatayım buraya. antik yunan'da; yüzmek, okumak gibi, terbiyenin değerli bir parçası olarak görülüp temel beceri olarak gerekli sayılmasına rağmen sportif bir değer de taşımıyordu. yüzmek çok yakın bir zamanda seçkinlerin bir eğlence şekli haline gelmiş, sonrasında ise sanayi devrimi ile birlikte herkesin ulaşabildiği bir aktivite halini almıştır. yani eski insanlar şimdiki modern insanlarda olduğu gibi bir çeşme'ye akalım kumsala yayılalım diye bir kafa yapısında değillerdi sadece.

    edit 2: 18-19. yy'da osmanlı döneminde halk, denize deniz hamamı denilen iskele havuzlardan girerdi. vaktiyle denize girme ihtiyacını, sahilden 15-20 metre ileride, etrafı tahta çevrili dışarıdan görülmesi imkansız havuz şeklinde tahtadan deniz hamamları karşılardı. denize girmeye müsait, akıntısız yerlerde, suya mukavemetli keresteden kazıklar çakmak suretiyle kurulurdu. ortası havuz şeklinde olup, etrafı ızgaralarla kapatılırdı. dışarıdan görülmemesi için de üzerine branda gerilirdi. sahile iskeleyle bağlanırdı. bu havuzun iç duvarlarına, yüzme bilmeyenlerin tutunması için boydan boya halat çekilirdi. büyükleri 20x30; küçükleri ise 15x20 metre ebadındadır. derinliği ise 1,5 metredir. boğulma hadiselerinin çokluğu sebebiyle, deniz hamamları dışında denize girmek yasaktı. bu hamamlar kadın ve erkek ayrı olacak şekilde konuşlandırılırdı.görsel

    edit 3: avrupa'da güneşlenmek yine sanayi devrimi ve sonrasında oluşan deniz tatili kavramı gelen bir aktivite. yani sanayi devrimi esasında modern çağı ve sosyal yaşamı tümden değiştiren yegane aktör. koyu bir ten sahibi olmak ancak güneş altında çalışan işçilerin, köylülerin kötü bir özelliği olarak görülüyordu o zamana kadar. sanayi devrimi öncesi, beyaz tene sahip olmak yani pale kalmak bir asillik göstergesi (viktorya dönemi resimlerine bakabilirsiniz). bu sebeple de asiller şemsiye denilen şeyi bizdeki isminde de olduğu gibi güneşten korunmak için kullanıyorlardı (şems: güneş, iya: nisbet(ar./far.), umbra: gölge(lt.), parasol: güneşe karşı(fr.)). görsel yani yağmurdan korunmak kavramı da daha yakın bir geçmişin mevzusu (bu da başka bir videonun konusu*). bu sebeple de daha beyaz görünmek için kullanılan pudralar, içinde kurşun ve arsenik ihtiva eden kremler bayağı bildiğiniz modaydı. ne zaman ki deniz tatili kavramı ortaya çıktı, bu sefer de bronz görünmek modası oluştu, zira güneşlenmek artık zengin, ayrıcalıklı ve güzel olmanın belirgin bir göstergesi olmuştu. çünkü vaktim bol, gezip toza biliyorum demenin yegane göstergesi güneşlenip bronzlaşmaktı.

    edit 4: @talaatharb önerisi ile bir bakınız vereyim*: (bkz: roma imparatorluğu'nu günde bir kere düşünmek)
  • boğdurulma korkusunun suya karşı bi travma yaratmasından olabilir.
  • vallahi padişahları, roma imparatorlarını bilmem ama tarihte denizi bir tür eğlence gibi gören ve bundan faydalanan sefa pezevengi kimdir diye düşününce aklıma tek bir isim geliyor, o da yahudi kral hirodes, ingilizce adı ile herod the great. bu gün tel aviv ve haifa’nın tam ortasında yer alan caesarea maritima’da denize nazır bir saray yaptıran hirodes, üşenmemiş ve denizdeki ana kayayı neredeyse olimpik yüzme havuzu boyutunda oydurup bir havuz yaptırmıştır. havuz, üç tarafından akdeniz’in suları ile çevrili olmasına rağmen, havuzun etrafındaki su kanalları, havuzun deniz suyu ile değil, tatlı su ile doldurulduğunu gösteriyormuş. sefa pezevenkliğinin böylesi diyor, vizyonuna şapka çıkarıyorum.
    görsel
  • padişahları bırakın 19. yüzyılın ortalarına kadar avrupada bile kimse yüzme bilmiyordu. üstelik bu bilmeyişe denizciler de dahil.
    bir de adamların saraylarında sıcak ve soğuk tatlı sular akan hamamları var. niye gidip tuzlu suda çimsin. bakınız çimmek dedim. anadoluda kimi yerde halen bu terim kullanılıyor. yüzmek değil çimmek.
    yirminci yüzyıl başlarında istanbul'da açılan ilk plajların isminin deniz hamamı olması da tesadüf değil. çünkü yüzmek diye bir kavram yok o zamanlar.
  • denize girmenin hikayesi, 1753’de ingiliz hekim richard russell’ın yazdığı bir risaleyle başlar ama o zamanlar insanlar yüzmek ve keyif için değil sağlık için denize giriyorlardı. özellikle kaşıntılı hastalıklara deniz banyosunun iyi geldiği düşünülüyordu.

    şimdi anlamıyla denize girip yüzmek iste 20. yüzyılın başlarına tekabül ediyor. zaten ilk deniz kıyafetlerinin ve mayoların tarihlerine bakarsanız da anlarsınız.

    osmanlı’da ise on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru istanbul kıyılarında tek tük de olsa salaş deniz hamamları kuruluyor. yalı önlerinde, hususi hamamlar bunlar.

    genellikle 35 metre boyunda ve 20 metre enindedir. eğer akıntılı suda kurulurlarsa, mutlaka ahşap olarak suya dayanıklı, çürümez keresteler kullanılır. hamamların derinlikleri genellikle 1,5 metreyi geçmez, bu seviyede bir ahşap kafes bulunur.

    zamanla olay popülerleşmeye başlar ve hususiden umumi kullanıma geçilir. ama belli kuralları vardır. öyle her aklına esen bu hamamlara giremez. tıbbi bir gereksinim duyanlar girebiliyor bu hamamlara. zaten hamamdan da açılıp yüzmek kesinlikle yasak.

    şimdiki yüzme alışkanlığımız ise ancak 1920’lerde başlamıştır zaten. bunda da rusya’daki ihtilalden kaçıp modaya yerleştirilen rusların büyük bir etkisi vardır.

    yani padişahlarımız maalesef yüzmenin moda olmasına yetişememişlerdir.

    kaynak: ayşen gür, ntv tarih.
  • adamlar dolmabahçe'den beylerbeyi'ne küçüksu'ya ulaşmak için özel kayıklar yaptırıp denizin sefasını sürerken, denize girmemiş olabilme ihtimallerini düşünmek de ilginç bir varsayım olmuş.

    olabilir de olmayabilir de, tartışmaya değer bir konu olmadığı kanaatindeyim.
  • mümkün olmayan durumdur. denize girip serinleme dünyanın en ilkel aktivitesidir. köpeğimi suyun kenarına koyduğum anda içine atlıyor insanoğlu bunu 19. yüzyılda öğrenmiş olabilir mi?
    bunun mayoyla, sanayi devrimiyle, tatille ne alakası var? git saray burnuna hala mayoyla tanışmamış tonla adam var.
  • eskiden deniz kenarında yaşamak pek ideal bir seçenek değildi. son 200 yıldır yaygınlaştığı biliniyor. eski zamalarda kimin kime gücü yetiyorsa öldürüyordu. deniz kenarı yerleşimleri işgal edilmesi en kolay yerlerdendir. padişahın yüzüp yuzmedigini bilemeyiz tabi.
  • denize girmek, deniz kenarında vakit geçirmek, birinci dünya savaşının travmasini tedavi etmek için geliştirilmiş bir halk eğlencesidir.
hesabın var mı? giriş yap