• en son yazdigi makale kemalizm uzerine. bana sorarsaniz eli yuzu duzgun bir derlerme. otesinde bir sey yok, imzasi var sadece. makalede tek dikkatimi ceken perry anderson'un çaglar keyder'e iltifatlari.

    "in an essay of unsurpassed power, one of the great texts in the world’s
    literature on nationalism, the sociologist çaglar keyder has described..."
  • 1938 doğumlu bir marxist entellektüel ve tarihçidir. ucla de tarih ve sosyoloji bölümlerinde profesör, ve new left review editörlerindendir. kitapları arasında the origins of postmodernity (1998), in the tracks of historical materialism (1983). passages from antiquity to feudalism (1974) and lineages of the absolutist state (1974) ve considerations on western marxism (bkz: batı marksizmi üzerine düşünceler) (1976) vardır.
  • inanması zor da olsa benedict andersonin kardeşidir.
  • gecen hafta yayinlanan london review of booksta "divisions of cyprus" isimli kibrisin bolunmesinin tarihsel analizini yaptigi epey aydinlatici bir makalesi yayinlanmis marxist tarihci. kibris sorununu ingiliz somurgeci tarihine oturtmasi sonraki capaklarin anlasilmasi acisindan cok uretken olmus.

    su linkten yazinin tamami okunabilir.

    http://www.lrb.co.uk/v30/n08/ande01_.html
  • salyangoz yayınları tarafından "gramsci / hegemonya doğu batı sorunu ve strateji" kitabı tekrardan basılmıştır. ilk baskısı 90ların başında yapılan kitap (bkz: alan yayınları), gramsci'yi yerli yerine oturtmak açısından önem taşıyor bir taraftan. zira bugün akademinin bütün sivri uçlarını törpüleyerek kullandığı "hegemonya"cı, kültürel militan gramsci'nin yerine, üçüncü enternasyonel'in takipçisi bir gramsci ile tanışırız. bu iddiasını gramsci'nin içinden yazdığı kültürel ve politik bağlam üzerinden kanıtlamaya girişen anderson; kolaycı "hegemonya, doğu batı, sivil toplum vb." kavramlaştırmalarını yerli yerine oturtmak için ipuçları bırakmış. her gramsci okuyucusunun mutlaka bakması gereken bir metin.
  • anderson kardeşlerin benedict'e nazaran az ünlü olanı. lineages of the absolutist state kitabının türkiye'de pek ilgi çekmemiş olması şaşırtıcı değil tabii. absolutist state'i türkçe ne ile karşılayacağımız bile muamma. ben genel kabule uyup mutlakiyet demek yerine absolutist diyeceğim sanırım.

    anderson'a göre absolutist devlet aristokrasinin 14. yüzyıl krizlerine (demografik çöküş, siyasi sallantı, ayaklanmalar...), derebeylerinin köylülere cevabıdır. burjuva sınıfı da bu rejim ile birlikte ortaya çıkmıştır. bu kitap ile ilgili bu kadarını bilmek de genelde yeterlidir zaten.

    absolutist devletler, feodal ve kapitalist elementleri ilginç bir şekilde bünyesinde birleştiren merkezileşmiş monarşileri ifade eder. bu devletler, yine ilginçtir, kapitalizm öncesi kapitalist özellikleri taşırlar; düzenli ordu, kalıcı bürokrasi, ulusal vergi sistemi, yazılı "codified" kanun, birleşmiş bir pazar/market.

    anderson'un analizi temelden bir sınıf analizi üzerinden şekilleniyor; asiller versus köylüler. feodal egemenliğin amacı, köylüleri bastırarak, onları eski geleneksel sosyal konumlarına geri yerleştirmek. buna yönelik geliştirilen absolutist devlet politikaları köylünün sömürülmesini, burjuvazinin de semermesini sağlıyor.

    buradan tilly'nin analiziyle paralellik kurmak mümkün çünkü anderson'a göre de askeri gelişmeler (içeriden çok dışarıdaki askeri gelişmeler) asilleri devlete sığınmaya itiyor, çünkü ne kadar zengin olursan ol, ordu besleyecek kadar zengin değilsindir. dolayısıyla aristokrasi devletin himayesine kendi rızasıyla giriyor. bu noktada aristokratlar temelde iyi organize olamamışlarsa, anderson'a göre burjuva daha güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor. aristokrasi güçlü ise devlet ile pazarlık payı daha yüksek oluyor, dolayısı ile burjuva nispeten zayıf kalıyor.

    ne diyeyim, güzel analizler vesselam.
  • tarihsel materyalizmin izinde adlı kitabında (aslında konferansta yapılan bir konuşmalar serisidir) özellikle althusserci marksizmin etkisini yitirmesini bu akımın fransız yapısalcılığının büyük ölçüde sonucu olmasıyla açıklar. anderson'a göre hiçbir zaman marksizme o kadar da yakın olmayan düşüncelerin yapısalcılığın içinde erimesi ve post yapısalcı akımın bu tür entelektüel modaların sonuncusu olduğu yönündeki iddiaları özellikle ilginçtir.

    kendi adıma new left review yazılarını çok takip edemesem de kitapları en azından akademik marksizm geleneği içerisinde "okunabilir" olanlardandır.
  • new left review'un eylul-ekim 2013 ozel sayisi perry anderson'in amerikan dis politikasini inceledigi uzun bir makalesine ayrilmis.
  • farkli ulkeler hakkinda belli araliklarla new left review, london review of books, vb. yayinlarda cikan incelemeleri, geldigi gelenege uzak olanlarca bile keyifle okunabilen, bilgilendirici ve analitik duzeyi hayli yuksek metinler olan tarihci. arada bunlari kitap haline de getiriyor.
    ozellikle avrupa tarihi uzerine denemeleri one ciksa da, brezilya'daki lula deneyimi ve cin-rus devrimleri uzerine incelemeleri de ilgilenenlere onerilebilir.
    zaten onceden daha genel calismalari belirtilmis, o yuzden ulkeler uzerine yazdiklarina bakmak da yararli olabilir.
hesabın var mı? giriş yap