• hakkında bilinmesi gereken bazı şeylerin olduğu meslek grubu:

    diğer tüm işler gibi psikologluk da yapan kişilerin mesai saatleri dışında yapmak için çıldırdığı bir iş değildir. bir psikologun mesleğini isteyerek seçmiş olması ve işini severek yapması bunu arkadaş buluşmalarında, aile ziyaretlerinde, otobüste, sokakta, telefonda her dakika sürekli yapmak zorunda olduğu anlamına gelmez. yırtık dondan fırlar gibi her dakika her yerden fırlayıp dert anlatmayın. hele keyif almak, kafa dağıtmak için girdiği ortamlarda koluna yapışıp uzun uzun dert anlatılması yediğini, içtiğini zehir eder, diploma yırttırır yapmayın. nazik bir insansa veya size kıyamıyorsa işkence iki kat büyür hiç yapmayın. garsonluk yapan arkadaşınıza "ya bana misafir gelecek çay servisini falan sen yapsana" diyor musunuz, elektrikçi dayınız size misafirliğe geldiği anda sigortaları, bozulmuş tost makinesini önüne koyuyor musunuz hiçbir farkı yok bu "madem psikolog var neden kafasını sikmiyorum ki" düşüncesiyle uzun uzun ayrıntılı ayrıntılı dert anlatmanızın.bir derdinizin yanısıra psikolog bir arkadaşınız varsa kısa cümlelerle öneri istemenin ötesine geçmeyin kendinizden soğutmayın. bu isteğimin nedenleri saymakla bitmez öncelikle bakın bazı konular mahremdir, birinin psikolog olması kuzeniniz olduğu gerçeğini değiştirmiyor tam tersi kuzeninizse psikologunuz olması mümkün olmuyor.

    şunu hiç unutmayın, insan çarkları dişlileri vidaları olan bir cihaz, psikolog da elinde tornavidayla ona daldığında hemen tamir edebilecek birşey değil. bu noktada sadece iki örnek vericem. seneler önce hiç de yakın olmadığım biri buluşmak için arıyor, işim var vaktim yok ama ısrar kıyamet kıramıyorum. buluşma yerine gidiyorumi. hatun dünyanın bütün sorunlarına sahip bir yüz ifadesi ile bir şarap kadehinin arkasına oturmuş. uzun sessizlikler, eeee? mıy mıy iki cümle. bi bok anlamıyorum. ama ifadesinden de hareketlerinden de "hadi benim üstüme düş, hadi hadi" dediği çok belli. allah kahretsin ki sabırsız bir insanım daha fazla vakit kaybetmemek için hatunun üstüne de düşüyorum, anlattırmaya da çalışıyorum. mıy mıy bişeyler anlatıyo sevgilisi ile ilgili. e sorun ne tam olarak? "psikolojim çok kötü, o kadar kötü ki bişey anlatıcak halim bile yok, seni de o yüzden çağırdım sen psikologsun ya anlarsın düzeltsene psikolojimi". o sıralar genç olduğum ve türevleriyle milyon kere karşılaşıp gına getirmediğim için çok şanslı. bugün olsa o masayı üstüne devirebilirim çünkü dert diye anlattığı şey derdi değil. derdi o esnada arayan sevgilisine "şu anda bir psikolog arkadaşımla birlikteyim gerçekten çok kötüyüm" tribi atmak. ben? konu mankeni. işim gücüm önemli değil çünkü psikoloji diplomasının bana yüklemiş olduğu sorumluluklar var. hanfendinin sevgilisine karşı elini güçlendirmek mesela.

    ikincisi benim başıma gelmedi ama psikolog bir arkadaşım anlatmıştı. bir arkadaşıyla hastane kantinindeler. yan masalarına kalabalık bir grup geliyor, belli ki durumu kritik olan bir hastaları var. kadınlar ağlıyor, özellikle bir tanesi feryat figan ağlıyor, kadını sakinleştiremiyorlar sesi iyice yükseliyor, bayılıyor falan galiba. arkadaşın yanındaki arkadaş (allah belasını versin onun) masadan fırlayıp dünyayı kurtarır pozlarda "bir saniye psikolog var, arkadaş psikolog size yardımcı olacak" diyerek bizimkini kolundan çekiştiriyor. yardımseverliğe bakar mısınız?

    daha da anlatırım. "benim bi arkadaşımın psikolojisi çok kötü ama psikologa gitmek istemiyo sen facebooktan ekle/ evine git / telefonunu vereyim ara" diyenler mi ararsın bi de üstüne "ama psikolog olduğunu da söyleme" diyenler mi?

    çevrenizde duyarlılığı ve yardımseverliği ile herkesin gözlerini kamaştıran biri olmak istiyorsunuz anlıyorum arkadaşlar ama insanlara yardım etmenin kendi başınıza yapabileceğiniz bin türlü yolu var. herkesin derdine ilişkin malumat toplayayım ama adamın derdi yoksulluksa bile hooop psikolog arkadaş var ona atar kaçarım, "psikolojisini düzeltsin" benden iyisi yok. çoğunlukla da yardıma ihtiyacı olanı boşa umutlandırıyor en büyük kötülüğü yapıyorsunuz.gaza gelip sokakta tanıştığınız her çeşit adi suçtan cezaevine girmiş hapçının "aslında içinde iyi bir insan yattığına" inanmak sizin hoşunuza gidiyor ama psikolog arkadaşınızın telefonunu verip "o seni kurtarır hadi bay bay" demek ne oluyor onu bi anlatın bana? sosyal hizmet diye bişey duydunuz mu siz? ya da tehlike falan?

    hele de derdi merdi olmayıp psikoloğu geyik kaynağı olarak görenler keşke başka gezegenlere taşınsanız. bir insana tanıştığının ikinci dakikası "ha demek psikologsun, ben nasılım mesela nasıl gördün beni" diye soranlarınız var ya ne cevap alabileceğinizi zannediyorsunuz. hakettiğiniz cevabı verip "ah ben de onu sorucaktım üstün zekalılık doğuştan mı paçalarınızdan akıyo da toplayın biraz yazık bu belediye işçilerine" demek istiyorsam ve demiyorsam tek sebebi bunu ciddiye alıp orda burda "geçen de bi psikologla tanıştım, beni görür görmez üstün zekalı mısın diye sordu" demeyeceğinizden hiç emin olmamam.

    son olarak dostlar, psikologluk her ne kadar her geçen gün itibar yitirse de bir meslektir. meslek olmak da ne demektir? icra edilen iş karşılığında para kazanılır demektir. emin olun psikologlar gerektiği zamanlarda gönüllü de icra ederler mesleklerini, ihtiyacınızı belirtirseniz çoğu indirim de yapar. ama sizin "ay napıyo ki ya dinliyo altı üstü" diye düşünüp ücret ödemeyi layık görmediğiniz pratiklerini öğrenmek için bitmeyen bir eğitim sürecinde yıllarca dirsek çürütüyorlar diğer tüm meslekler gibi. her ay kuaföre maaşının yarısını bırakırken ay iki makas salladı bu kadar para aldı demiyorsun onu ait görünmek istediğin sınıfın gereği sayıyorsun psikologa gitmek gerektiğinde "ya görümcemin kaynının eltissi var ya ona sorar, derdimi çözdürürüm hem akraba para da alamaz" kurnazlığına nasıl kapılıyorsun anlamıyorum seni.
  • kalabalık bir ortama hoş bir kadın girdiğinde, ondan başka herkese bakan kişi kesinlikle psikologdur.
  • çok uygun zamanlarda çok uygun soruları sorarak konuyu kendi istediği şekilde yönlendirmek mesleğinde ustalaşmış kişilerdir. henüz ülkemizde neler yapabilecekleri konusunda bilgi sahibi insan sayısı azdır. o yüzden "ne gidecem psikoloğa çiçek böcek diyecek sevgi yumağı ol diyecek git sana bi seyahat lazım diyecek" gibi muhabbetleri sık sık duyarız konusu açıldığında.

    yahu 4 yıl okul okunuyor, ardından yapsan olur yapmasan olur bir master ve mühendissin. o mühendis ev dikiyo içinde yaşıyosun. doktor okuyor 6 yıl sonra hadi onun daha zor bir kaç aşaması daha derken vücudunu teslim ediyosun ameliyat etsin de iyileştirsin diye. e peki bu psikolog denen adamlar yıllarca ne okuyo lan?! ne çalışıyo master yapıyo tezler yazıyolar ?! ne çiçeği, ne böceği !?! adamlar onca yıl boyunca "sevgi olsun kardeşlik olsun çünkü böyle olursa mutlu oluruz" üzerine mi çalışıyorlar ?

    hayır kardeşim hayır. senin o tıkır tıkır işleyen vücudunun ve beyninin tepkilerini öğreniyorlar. ve bu tepkilerin senin his zannettiğin, duygu zannettiğin şeyleri nasıl yarattığını irdeliyorlar. düşünce sistemini, olayları tanıma sistemini, hafızanı, organizasyonunu, egonu, inançlarını öğreniyorlar. nasıl bir doktor mühendis öğreniyorsa onlar da aynen öyle öğreniyorlar. işte böyle bakınca olaya herkesin kendi ortamında psikolog kesilmesi de hesap makinasını poposuyla da kullanabilen bakkalın "mühendis de naapıyo ki la, hesapsa hesap al işte" demesine benziyor.

    peki ya uygulama kısmı ? eee asıl orası güzel olanı zaten. nasıl ki bir mühendis bir zaman sonra 4 işlem yapar gibi integral hesabı, sonlu eleman analizi vs. yapıyor ve bunu otomatiğe bağlıyorsa psikolog için de aynı durum geçerli. senin söylediğin laflardan bırak seni anlamayı sana vereceği cevaba vereceğin tepkileri bile otomatiğe bağlamış oluyor. o yüzden başta yaptığım tanıma geri döneyim. öyle güzel yerlerde öyle güzel sorular soruyor ki düşüncelerini senin yönlendirmeni ve sana gerekli olan cevaplara kendinin ulaşmanı sağlıyor. çünkü biliyor ki ancak kendin ulaşırsan o sonuçlara çok iyi hazmedip hayatında uygulamaya koyabilirsin.
  • kalbimde ayri bir yeri olan guzel insanlar.

    18 yasimda hem psikologa hem psikiyatriste gitmem gerekti. hayattaki en kiymetli seyimi kaybetmistim. tek yaptigim aglamakti. ders yok, konusmak yok, yemek yemek yok. aglamadigim zamanlarda ruh gibiydim. hissiz. bombos. aklimdan gecen tek fikir olme istegi. intihar degil, olme istegi.

    psikologa gittim odtu'de ve o nasil tatli bir hatun, nasil seker bir insan. konusmaya basladik ve durumun ciddiyetini anladigindan beni psikiyatriste yonlendirdi ama her hafta seanslarimizi da randevu defterine not aldi. psikiyatristin tek yaptigi tani koymak ve ilac yazmak oldu. bes dakika bile konusmadik. hicbir kisisel bag olusmadi aramizda. iletisim hemen hemen sifirdi. uc bes cumle. onunkiler genelde sarkastik, benimkiler umursamaz. psikiyatristleri kucumsemiyorum sonucta yazdigi ilaclar olmasa beyin kimyam duzelmeyecekti ancak psikologla konusmanin getirdigi aydinlanma cok farkliydi. cok hafifledi hayat zamanla. gulmeyi unuttum eyvah nasil yapiyorduk diye dusunen ben, ki sabah aksam cem yilmaz izlenen yurt odasinda insan bunlari dusunuyor evet, yavastan gulumsemeye basladim. sonra yemek yemeye basladim. hatta bolume gidip arkadas filan yaptim. hayata dondum yani. olme istegim gitti. burdan bizi okuyorsa psikolog merve ablamiza cok tesekkur ediyorum tekrar :) herkese lazim. yasamak agir cogu zaman. hafifletmek lazim.
  • sağlıklı ama mutsuz insanlarla çalışan insanlardır. bu insanlara gidenler hasta değildir. size hastam hastam diyen bir psikoloğunuz varsa bilin ki doktorluğa özenmiştir. psikolog karanlık bir yolda önünüzü göremeden yürümeye çalışırken yerde bulduğunuz fenerdir. yolu daha rahat görmenizi sağlar. sizi kucaklayıp eve götürmez.
  • dört yıllık eğitim ve edebiyat fakültelerinde alınan eğitimle sadece akademik tekrar yapan ve bazı üniversitelerde "bilim"sel statü saplantısı nedeniyle gereğinden fazla istatiksel bilgilerle donatılan "psikoloji öğrencileri"; özel eğitimler/kurslar/özel çalışma gruplarıyla yaptıkları "eğitim"lerle ve gönüllü çalışmlarla modern çağın bireylerinin danışılanlanı olarak aldığı unvana en sivri tanımlardan birini erich fromm yapmış:

    "sokrates'den freuda kadar gelmiş geçmiş bütün filozoflardan seçilmiş "klişeleri" tekrarlayan psikologlar, gerçekte, bireylerin endüstriyel topluma tam bir uyum sağlamış "örgüt adamlar" olmasına çalışan misyonerlerdir."
  • bence görüntü itibariyle kesinlikle bihter ziyagil olmaması gerekiyor.

    şu zamana kadar hatırı sayılır miktarda psikolog gördüm. hem tanıdıklardan hem danışmanlardan. bazıları böyle normal oluyor, sokaktaki herhangi bir insan gibi. düzgün bi kıyafet, işte atıyorum fönlü saçlar, hafif makyaj, az topuklu yahut normal bir ayakkabı. böyle olanları seviyorum, yaptıkları işe uygun giyindiklerini düşünüyorum. ama bazıları da var ki, kendini bihter ziyagil zannediyor. maşayla yapıldığı belli iri dalgalı saçlar, oldukça dikkat çekici bir makyaj, kafam kadar topuklu ayakkabı, aşk-ı memnu'ya çıkarsan bihterinkiyle kapışacak bir kıyafet. şimdi böyle bir kadın karşına geçip seni dinleyeceğini söylediğinde hönk diye kalıyorsun tabi. lan yoksa burası adına ferihe koydum'un seti de karşımda duran hande mi? ya da hazır bağdat caddesindeyiz kızcağız doğum gününü kutlayacağı kafeyi şaşırmış da buraya mı gelmiş?

    psikologlukla bu kadar bağdaşmayan bir görüntü olamaz zannımca. karşımda duran süs bebeğinin anlattığım dertlerden, çektiğim acılardan zerresini anlayabileceğine ihtimal vermiyorum öyle bi durumda. onu ait olmadığı bu ortamdan bi an evvel kurtarıp keşfedileceği bi ajansa yollamak istiyorum.

    mesela bugün böyle bir tanesini gördüm ki aynı emel acar'ın sunduğu programdaki psikoloğa benziyodu. yani psikolog hariç her şeye. hıhım tabii görüntüyle naalaka ki çok bilgili, çok başarılı vesair olabilir. lakin açıkçası karşısında çaresizlikten ağlayabilme ihtimali olan birinin önünde düğüne gidermişçesine oturmak benim açımdan pek manalı değil. ama tabii bağdat caddesi ya da nişantaşı psikologuysanız ve size gelen danışanlar da sizin gibi giyiniyorsa, zaten dert sahibi olduklarından değil, statü sahibi olmak için kapınızı çalıyorlarsa o zaman koyverin gitsin. bihter ziyagil sizin yanınızda halt etmiş.
  • zamanında bazı sıkıntılardan dolayı gittim ben bu meslek erbabı arkadaşlardan birine. benden hayal kurmamı istedi seansın birinde. bende anlatıyorum deniz kenarındayım,rüzgar var falan diye. mutluyum ama kurduğum hayalden. sonrasında şu diyalog başladı aramızda.

    psikolog: neredesin şimdi?
    ben: ağva burası. orada olmak istiyorum.
    psikolog: ben gittim daha önce. ağva güzel bir yer değil.
    ben: hayalimin içine edeceksen neden kurduyorsun?

    bir daha gitmedim tabii.
  • doktor değil, bilim insanıdır. doktor olmamak küçük düşürücü bir şey değildir. ya da doktor olmak çok büyük bir marifet değildir.

    not: psikolog değilim.
  • çok sevdiğim bir söz var "hiçbir zihin kendi ürettiği problemi kendisi halledemez." o yüzden bu meslek grubuna ait kimselerin dünyayı çözmüş, hayatı anlamlandırmış, kendi yaşamında ilişkilerinde hiç sorun yaşamayacak, depresyona girmeyecek, kaygılanmayacak olmasını beklemek gibi bir delilik olamaz. öyle olsaydı bütün insanlığı 4 yıllık psikoloji eğitimine tabi tutar herkesi mutlu mesut yaşamanın sırlarına ulaştırırdık. o yüzden psikolog öğretmen değildir, bilgi verecek kişi değildir, öyle olsa kitap okurduk, her şey yazıyor, dolayısıyla psikologun işi terapidir, ilişkileri yeniden inşa etmenin yoludur, birlikte anlamaktır, içgörü kazanmaktır, kişinin ruhsal dünyasına yolculuktur.

    bilmek halletseydi tüm sorunlarımızı kitap okur her sorunun üstesinden gelirdik, aksine cehalet mutluluktur, ne kadar çok farkındalığınız yükselirse içinden çıkmak da zorlaşır. her yaşantı bilinç düzeyinde değil malesef lanet bir bilinçdışı süreci var kontrol edemediğiniz. her boku bilmek iyileştirseydi kişiyi freud kokain kullanmazdı.
hesabın var mı? giriş yap