• öncelikle kendini çok tekrar eden bir oyun.*
    son boss'un ölmek bilmemesi ve hayata sımsıkı tutunmasıysa süper olmuş, hele ki bizim gibi heyecanla 'sonuna geldik lan' diyerek sağdaki soldaki kurşunları almadan ilerleyen denyolar için mükemmel. siz siz olun kurşunsuz kalmayın, sonra bizim gibi kurşun geçirmez yeleğinizi aldığınız fiyatın çoook çookk altına satarsınız.

    ha bi de ulan o kadar silah satın alıyosun, neden kurşun alamıyorsun onu da anlamış değilim.
    ben istemem mi magnumumu doldurayım düğün halayına katılayım. haraket kabiliyetinin olumsuzluğundan bahsetmeyeceğim bile.

    özetle:
    yemekler çok iyiydi, ev sahibi çok sıcak kanlıydı, sonunda da çok eğlendik. puanım 4.*
  • neden erhan güleryüz'e karşı savaşıyoruz anlayamadığım, bence zor japon video oyunu.
  • psn üzerinden tüm dlc ve move desteği eklerini içeren gold edition'u 40 liraya alınabilen ve 2 farklı makinaya indirilebilen oyun. ondan sonra kişi başı 20 liraya gelsin uykusuz geceler.

    serinin önceki oyunlarını hiç oynamamış biri olarak başlarda oyunu hiç beğenmezken bir kez sisteme alıştıktan sonra, çok zekice tasarlanmış ve kendini sürekli tekrar oynatan sistemi ile başından kalkamayacak duruma geldim.

    öncelikle oyunun dinamikleri klasik shooter oyunlarından oldukça farklı ve bu farklılığa alışması biraz zaman alıyor. oyunun asıl üzerine kurulduğu sistemden dolayı ana karakterimiz aparkütü koydumu zombi kromozonlarını dna'dan ayrıştırma kudretine sahip olsa da yürürken nişan alamıyor, en önemlisi şarjör değiştiremiyor, eğilemiyor ve özellikle belirtilmeyen yerler haricinde hoplayıp zıplayamıyor. bu da jetten atlayıp havada arkadan gelen düşmanı sniper ile vurup şarjörü değiştirdikten sonra ölen düşmanın uçağına binen oyuncuları en başta oyundan soğutabilen bir etmen. ayırca koşarken sağa sola bakmanın zor olması, nişan alma düzeneği ve ilk başlarda fırıl fırıl ekranın dönmesi baş dönmesi bakımından zombilerin iç dünyasına bir yolculuk vaadediyor. bu noktada yapılacak en doğru şey biraz sabırla alışana kadar sabretmek.

    chris abimize ayakkabılarını bağlatmaktan aciz oyun motorunun bıktırmaya başladığı işte tam bu noktada sürekli upgrade edilebilen silahlar devreye giriyor. şarjör kapasitesini arttırayım, reload süresini kısaltayım, hasarı arttırayım, silaha çay demleteyim derken insan kendini daha çok para kazanmak için zaten çoluğunu çocuğunu zombilik illetine kaybetmiş kendisi de içten ahtapotlaşmış afrika yerlilerinin evlerinden dededen kalma gümüşleri, tavuklarının altından yumurtaları, köylünün evindeki antkia saati çalarken buluyor. özellikle her chapter, içindeki toplanabilecek tüm malzemeleri ile istenildiği kadar baştan oynanabildiği ve oyundan çıktığınızda cebinizde ne varsa sizinle geldiği için m500'ün limitsiz mermisini açtığınız noktanın ertesi mesai sabahı silahın patrona/müdüre/amire etkisinin sıfıra yakınsadığını görünce üzülüyor insan.

    gold versiyonda oyunu bitirince açılan jill ile arap çavuşun kurtuluşunu oynadığımız ekstra bölüm ise neredeyse tüm oyundan daha keyifli. tüm bölüm boyunca akın akın üstünüze gelen düşmanları yara yara gitmek ve özellikle bölümün en sonunda verilen hayatta kalma mücadelesi sonrasında ne doğalgaz zammı ne hayat pahalılığı problemi kalıyor insanda.

    bir kez oyunu bitirip daha sonra bir arkadaşınız ile internet üzerinden kulaklık/mikrofon (sony'nin surround kulaklığı biçilmiş kaftan) ile dlc ile gelen bölümleri ve hatta mercanery modu ile 20 liraya en azından yaratılan bu 1 aylık meşgaleye ilk saatler boyunca yarattığı baş dönmesinden dolayı bir, haa öyle değil böyleymiş denilmeye başlandığı andan sonrası için ise beş veriyorum.

    her ne kadar atmosferinden çok şey kaybetmiş denilse de chris redfield'dan bir alıntı yaparak bitirmek gerekirse: "you grab it"

    edit: arkadaşınız ile online oynarken inventory'de bulunan silahtan yumurtaya herhangi bir nesneyi (a.k.a item) panpaya verip daha sonra oyundan çıkın. ekrana üzerinizdekileri kaydetmek istiyor musunuz diye bir soru çıkacak. nesneyi veren "hayır", nesneyi alan "evet" diyip çıkıp tekrar oyuna girdiğinde ikinizde de aynı nesnenin olduğunu göreceksiniz.
  • neden capcom un habire ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğunu anlamadığım oyunlar silsilesinin son halkası... belli ki filmden nemalanıyorlar ama artık suyu çıktı gibime geliyor.efsane oyunun ilk 3 bölümüne haksızlık ediliyor sanki...hele 4.bölümde oraklarla, çivilerle saldıran gözüdönmüş village people lar beni koparmıştı...bu 5.bölüm de çok alakasız olmuş...4.bölümün hemen hemen aynısı...villagers attack!..baltalar, çekiçlerle fırlatılıyor chris e....(oyun kötü demiyorum) hani lan umbrella, racoon city police departmanlar ? şerefsiz capcom..!

    ben olsaydım ilk üç bölümü bir oyunda toplar yepyeni görüntülerle yeni bir oyun yapardım.
  • eski resident evil gerilimi, nemesisten kaçarken yaşanılan deli heyecan fırtınası yoktur. ama iki kişi oynandığında çok sağlam zevk veren bir adventure olmuştur.

    evet re 1-2-3 teki gibi oyun boyunce en az 5 - 6 kez tırsarak sıçrama yaşatamıyor bu oyun ama artıları da yok değil. chapter 3'e kadar izlenimlerimden en çok beni saran tarafı boss savaşlarındaki çeşitlilik oldu. öyle sadece ateş et - kaç - saklan olayı yok. her bossun farklı taktikleri silahları var hele ki iki kişi oynuyorsanız acayip sarıyor bu savaşlar.

    sonuç olarak eski resident evil tarzı beklenmediği ve bir adventure oyunu olarak bakıldığında sağlam ve iyi bir oyundur.
  • bu oyunda motor süren zombilerin yaptığı öyle stunt hareketleri vardır ki ghost rider filminde dahi böyle heyecanlı sahneler görülmemiştir.

    ayrıca zombi siper alıp bana ateş edecekse, oyundaki düşmanları zombi diye göstermenize gerek yoktu. elinde kalkan korunarak ateş eden zombi mi olur ak.
  • oyunda türklere atıfda mı bulunulmuş tam anlayamadım. bir çok duvar yazısında ters ve düz bir şekilde "dere sokak" yazıyor.
    bazı duvardaki parçalanmış ilanlarda da turkey ayse 14.01.06 gibi yazılar yer almış.
  • 2 kişi oynandığı zaman tadından yenmeyen oyun.
  • resident evil 4 'ün haritasının neredeyse aynısı mekanlar değiştirilerek kullanılmış. hiçbir şey yapmayan partner yerine hiçbir şey yapamayan bir partner verilmiş. en azından önceki bazı durumlarda saklan diyince de ortadan kaybolmasını biliyordu. yine önceki oyun temel alınarak ama daha özensiz bir senaryo yazılmış. olmuş sana resident evil 5.

    önceki oyun en azından bir farklılık getirmişti iyi veya kötü, ve büyük oranda da işi bu farklılıkla götürmüştü. bu oyunda hiçbir yenilik yok, üstelik ellerinde yepyeni ve çok daha geniş imkanlar sağlayan konsollar olmasına rağmen.

    dolayısıyla olmamış malesef. tek başına değerlendirdiğinizde kötü, sıkıcı bir oyun değil belki ama bekleneni vermiyor.

    bir de bi zanmet insanların içinden kendilerinin 50 katı büyüklüğünde yaratıklar çıkmasın artık, kaç yılına geldik playstation 3 falan var.. ayıp.
  • 3 gündür oynuyorum; güzel oyun olmuş, heyecanlı oyun olmuş, capcom büyüklüğünü göstermiş...

    -karakterlerin hantallığı sayesinde düşmanlar da (boss'lar dahil) hantal olmaya zorlandığı için oyun kolaylaşırken, kurşun sıkıntısı oyunu aynı oranda zorlaştırıyor. gerçi cephanenin bu kadar az olması oyunun esprisi zaten...

    -ara sahneler çok çok başarılı, devil may cry 4'ü bile solda sıfır bırakıyor.

    -mekanlarla ve objelerle etkileşim nostalji olsun diye mi, yani resident evil 1'den beri değişmeyen bir şeyler olsun diye mi bu kadar basit, zayıf ve sınırlı yapılmış merak ediyorum.

    -kurşun satın alamayıp, silah ve objeleri aldığımızın 10 da 1 ine satmamız acımasızca olmuş.
hesabın var mı? giriş yap