• basitliği ve birbirini tekrar eden geçişleri nedeniyle bağlama çalmaya yeni başlayanlara öğretilen türkü.

    sev-di-ğim kıııız
    ge-lin ol-muuuş
    be-nim de-ğiiil
    e-lin ol-muuuş
  • bağlama kursuna gitmiş her öğrencinin neredeyse nefret ettiği türküdür. yanlıştır, nefret edilmez türküden. lakin onlarada bir yönden hak vermek gerek. bir heyecanla kursa gidilmiş, nota derslerinin sıkıcılığı bastırmış, temrinlerle bağlama üzerinde hakimiyet kurulmaya çalışılmış ve sonunda hoca demiş "haftaya türkü çalmaya başlayacağız" . öğrenciler büyük bir heyecan, anlam verilemeyen düşünceler ve temizlenmiş teller i
    le kursa giderler. yıllarca üstadlarından duydukları türküleri çalacaklardır. gaza gelmiş olan öğrenciler temrin sürecinde bir kaç türküde çalmaya başlamıştır, hatta olayı abartıp erdal erzincan gibi şelpe atmaya bile çalışmışlardır.

    ve o ilk gün bağlamalar çıkartıır, hoca her bağlamaya gerekli tondaki akordu çeker. ve ilk ölçü çalınır öğrenciler temrinden de kolay olan türküden soğumuştur. "hocaaa geç bunlarıı" derler. ve o türkü gelin ayşe dir.

    gelgelelim o tükü nasıl meydana gelmiştir, hangi duygularla yakılmıştır o eser. zaten önemli ve anlamlı olan nokta odur. çalınması çok kolaydır lakin hissetmesi çok ağırdır. gülen çok olur ama ağlanması lazımdır. ve sonradan utanç duyulmalıdır. zamanında ben de o kişilerdendim diyerek.
  • turk milli egitim sisteminin flut takıntısına baglı olarak,calınması sart ı surt olan lıste bası parcalardan biridir.
  • gelin alayının sele kapılması sonucu boğularak ölen bir geline ağıttır. insan dinlerken hüzünlenir, esas my dying bride bu işte diye düşünür.
  • cengiz ozkan'dan dinlemek lazimdir... "gelin ayse" hakkinda bilinenler degisir, baska bir hale burunur...

    sozleri:

    koyun gelir yata yata
    camurlara bata bata
    gelin ay$e’m suya gitmi$
    kollarini ata ata

    aman ay$e’m yaman ay$e’m
    daglar ba$i duman ay$e’m

    uc atim var biri binek
    binin arkada$lar gidek
    gelin ay$e’m suya du$mu$
    yasini tutmaya gidek

    aman ay$e’m yaman ay$e’m
    daglar ba$i duman ay$e’m

    koyun gelir yozuyunan
    ayaginin tozuyunan
    gelin ay$e’m sele gitmi$
    yani cifte kuzuyunan

    aman ay$e’m yaman ay$e’m
    daglar ba$i duman ay$e’m
  • (bkz: hatun ayşem)
  • cengiz özkan bunu söyler dinleyen yalan olur.
    kaynak: bizzat ben kendim
  • kocası askerde olan gelin ayşe, eşinin ailesi ile kalmaktadır ve kayınpederi ile de çok iyi geçinmektedir. kayınvalide bunu çekemez ve ne yapar eder kocasını bi şekilde dolduruşa getirip, ayşeyi dövdürür. buna çok içerleyen gelin ayşe ise kundaktaki bebeği ile kendisini nehre atar. sonra koyun gelir yozuyunan, ayağının tozuyunan ve bu türkü çıkar meydane. bu yüzden ağıt gibi yavaş yavaş okunması gereken türküdür.
  • ilkokulda bu türküyü flüt ile çalmayı öğretmişlerdi. az biraz çalıyodum ama kabiliyetimi desteklemeyen tam aksine hep bu türkü ile dalga geçen ailemden midir bilmem ama bu türkü müziğe zaten az olan ilgimi, hevesimi kaçırmıştır ama hala kulaklarımda "aman ayşem yaman ayşem..."
  • ilkokulun son sınıflarındayken öğretmenimiz (ilkokulda "hoca" yok, "öğretmen" vardır) bir şarkı öğretmek istedi. "önce bir sözlerini defterlerimize yazalım" dedi (ilkokulda "defter" yok, "defterlerimiz" vardır). hiç tahta mahta kastırmadan, başladı öğretmenimiz sözleri söylemeye; biz yazıyoruz. yazıyorum, ama sözlere bir türlü anlam veremiyorum; çünkü şöyle yazıyorum:

    koyun gelir kuzu yunan
    ayağının tozu yunan.....

    "bu ne ya" diyorum, "her şey yunan"... "acaba bir yunan işgalini filan mı anlatıyor?" diye düşünüyorum. sözleri yazdık, şarkıyı söyledik, ders bitti. "amaan neyse ne" dedim; hocaya, afedersiniz, öğretmene de sormadım.

    ders bitti bitmesine de eve dönerken şarkı hâlâ kafamda yankılanıyor. eve geldim; anneme söyledim sözleri. tabii vurguyu da böyle yunanlı filan yapınca, annem de anlamamıştı.

    ödevleri beraber yapmak için arkadaşın evine gittim. meğerse arkadaş da bu "kuzuyunan" olayını - benim gibi saçmalamasa da - anlamamış. sonra, "anne, 'kuzuyunan' ne ya?" diye sorunca, annesi şöyle bir gülümsemiş ve "ya işte koyun gelir kuzuyla, ayağının tozuyla" şeklinde, sözkonusu ekin yöresel halini bize açıklamıştı. arkasından, böyle iç çeke çeke, şarkının hikayesini de anlatmıştı. o zaman çok ürpertici gelmişti ve şarkıyı, o müzik dersi dışında bir daha hiç dinlememiş olmama rağmen, hâlâ hatırlarım. yok ya, aslında öyle hüzünlü bir şekilde filan değil, yine "o yunan, bu yunan" geyiğine hatırlıyorum. bugün de türkiye - yunanistan basketbol maçı vardı; eve gelirken, metroda kardeşime bu anıyı anlattım. çok gülmedi. "tıss" dedi hafif sırıtarak.
hesabın var mı? giriş yap