• ilk defa açık tarihle 19 ekim 1845'de dresden'de (wagner beyin operalarının merkezidir zaar) oynanmıştır tannhauser.. (pek sevdiğim bir eser olması hasebiyle yedi ceddini yazma arzusundayım efendim) operaya emeği geçen başlıcalara şöyle değinelim:

    * hermann: thuringia'nın mümtaz valisi (bas),
    * tannhauser (tenor),
    * wolfram von eschenbach: şarkıcı (bariton),
    * walther von der vogelwide: şarkıcı (tenor),
    * elizabeth: valinin yeğeni (soprano),
    * venüs (soprano)..

    tipik bir iyi-kötü mücadelesi olan bu eserde, iki aşk arasında -biri elizabeth'in saf aşkı, diğeri aşk tanrıçası venüs'ün şehvetengiz hisleri- kalan tannhauser beyin dilemması anlatılır.. tannhauser, şair ve şövalye olan yağız bir delikanlı iken, venüs dağındaki mağaraya gider; burada elizabeth'e duyduğu aşkı unutarak sefa pezevengi olur ve bir yıl boyunca çılgınca eğlenir; bir clubber olur adeta.. sonra geride bıraktıkları hatrına gelir bir gün; dünyaya dönmeye davranır; tabii venüs hanım bir vaveyla koparır ki sormayın; lakin bizim tan meryem ananın da yardımıyla amacına ulaşır..

    ama dünyada işler beklediği gibi değildir; elizabeth halen yastadır ama talipleri de kapıdadır.. eliza'nın uğruna bir şarkı müsabakası yapılacağı ilan edilir bu sebeple; tan da katılır bu yarışmaya nitekim.. yarışmanın konusu "aşkın özü"dür.. tan, "ortaokul kompozisyon sınavlarında bile bu dandik konu verilmez, pes yani" diyerek iç geçirir ve zevk içinde yüzdüğü günlerin deneyimlerine güvenerek rahat bir nefes alır; kızı kapacaktır kendince yani..

    ammaa, tan beyimiz, tam şarkısını okurken üşütme alametleri gösterir ve o hezeyanla eliza hanıma değil de venüs hanıma aşkını ilan eder.. tabii bu vahim durum hasebiyle vali köpürür; "tutmayın beni" der şövalyelerine.. şövalyeleri de "aman olur mu ağam, sen otur biz hallederiz" diyerek tan'ın façasını aşağı almaya davranırlar; lakin bu esnada sevgili vefakar elizamız kendini tan'ın önüne atar, şövalyelere onu bağışlamaları içün yalvarır..

    kızını kıramayan vali, tan'ı sarayından kovar ve roma'ya giden hacılar güruhuna gönderir (alır başına belayı yani tan).. tan ise, yaptıklarından son derece pişmandır tabii, bari papa'dan af dileyeyim de kurtarayım, diye düşünür nitekim..

    yıllar yılları kovalamakla meşgül iken, eliza hanım kederinden mefta olur.. tan beyimiz de bedbaht olarak yurduna döner; çünkü papa, işlediği büyük günahın bağışlanmasının çok güç olduğunu beyan etmiştir dimdirekt; ama imkansız da değildir hani, vakta ki papa'nın hacılık değneği yeşillendiği zaman günahı affolunacaktır keza (fındık dalı mı efendim bu, öyle kolay değil yani)..

    velhasıl hayat artık pek manasızdır tan içün.. kendini venüs dağına verip, sakal uzatmayı felan geçirirken aklından, sevgili elizabeth'in cenazesi görünür dağın ardından; vazgeçer tabii tan beyimiz bu meşum fikrinden.. bu esnada, cenaze gittikçe yaklaşırken, hacılar kafilesinin elindeki papa'nın yeşermiş değneği farkeder tan; evet, günahı bağışlanmıştır nihayetinde.. ama ne faydadır gayrı; tannhauser, gözyaşları içinde sevdiği kızın cenazesine yaklaşır ve onun yanında can verir işte böylece..

    hacıların, öbür dünyanın nimetlerine dair verdikleri brifing ile de perde iner..

    tannhauser'ın operası olsun, üvertürü olsun tüm mamülleri fevkaladedir nazarımda efendim..
  • wagnerin librettosunu bir 13. yuzyil siirine dayanarak kendisinin yazdigi operasi..uc perde ve almancadir, uc saatten fazla surer..opera sehvet ve sofuluk arasindaki cekismeyi anlatir guya..hatiri sayilir derecede abuk konusunu ozetlemek gerekirse: tannhauser arkadasimiz venusberg'in sehvani dunyasindan aski elisabeth'le tekrar birlesmek icin geri doner..aski oven bir sarki yarismasinda tannhauser venusun zevklerine sekilden sekile ovguler yagdirarak kendini rezil eder..papa amcamizin bile onu affetmeyi reddetmesinden sonra venusberg'e tekrar geri donmeye karar verir..elisabeth ise ask acisindan mefta olur ve tannhauser de yasam bana haram seklinde onun yaninda can verir, fakat kader odur ki son anda ne idugu belirsiz bir mistik hacilar korosu tarafindan kurtarilirlar..
  • xiii. yüzyılda yaşamış minnesaenger. hakkında pek az şey bilinmektedir. isminin bir nam-ı müstear mı olduğu veya soylu bir aileden mi geldiği bilinmemektedir. viyana'dan bavyera'ya değişik sarayların himayesine girmiş, bugüne bir eseri kalmıştır. altı yüzyıl sonra wagner'in aynı adla bir opera bestelemesi ise pek manidardır. walther von der vogelweide ile wolfram von eschenbach'a vurgu yapmasak orta yerimizden çatlarız. wagnerian kesildik bu saatten sonra galiba...
    (bkz: meeting venus)
  • cezanne'ın wagner anısına resmettiği söylenen "tannhauser için uvertür"lerinden üçüncü ve geriye kalan tek versiyonu bu isimle anılır. çoğu insan tarafından "piyano çalan kız" diye bilinen bu -son- versiyon, wagner'in müziğinden ilhamla yapılmış nadir eserlerden, çünkü daha önce wagner'ın onlarca portresi yapılmış ama bu resim müziğinin yansıması. piyano başındaki kız bir ihtimal cezanne'ın kardeşi ve onu dinleyen kadın da annesi, ev ise cezanne'ın ailesinin evi. resimdeki dinginlikle wagner'ın müziğindeki coşku büyük bir kontrast oluşturuyor, ressamın bunu neden yaptığı konusunda net bir bilgi yok, ben bilmiyorum en azından. sanatsal bağnazlığa karşı ciddi mücadele veren wagner'ı desteklemek istemiş olabilir, sakince ve dengeli bir yansımayla.

    bahsedilen resim için bkz; http://uploads1.wikiart.org/…to-tannhauser-1869.jpg
  • bir entrymde patates kızartamadığımdan, püre olmasını engelleyemediğimden bahsedip, mızmızlanmıştım; (bkz: #7645713) birkaç gün sonra mesaj ışığım aniden yanıverdi, evet mesajın sahibi tannhauser kişisiydi. hayata dair çok önemli bilgiler ve ipuçları içerdiğine kanaat getirdiğim için, virgülüne dokunmadan, üç noktaları ikiye indirerek, yayınlıyorum;

    ''kızartmalık patates ve yemeklik patates diye bir ayrım vardır efendim. izmir'in patatesleri güzel olur. ama bunlar genelde cips firmaları tarafından tüketilirler. siz manavınıza kızartmalık vermesini söylerseniz, yardımcı olacaktır. ha bu arada, kızartma yağına birkaç damla sirke (fazla değil) katmak da faideli olacaktır.

    bir de unutmadan, hiç galetalı denediniz mi?

    mini fırın tepsisine bir parmak kadar yağ konulur, patatesler yağın üzerine bırakılır. ve üzerlerine, kapatacak ölçüde galeta unu serpilir. alabildiğine ısıtılarak hazırlanan fırına sürülür. galeta unu açık kahverengi olduğunda patatesimiz kıvama gelmiş demektir.

    faideli bilgi: galeta unu kullanmak zorunda değilsiniz. bunun yerine bayatlamış ekmeklerinizi blender'da (ninja kaplumbağalardan leonardo da size bu konuda yardımcı olabilir. ya da shredder'ı ayarlarsanız daha iyi olur) çekerek galeta unu yerine kullanabilirsiniz. hem israf olmaz değil mi efendim.

    adım ümit soyadım usta. mis gibi mesajı boktan şakayla kapatırım sonunda... ''

    bunların hiçbirini uygulamayacağım, çünkü püre olması hoşuma gidiyor. espriyi de beğendiğim söylenemez. ancak teşekkür ediyorum arkadaşıma ve ekliyorum; pülütokrasilere olan inancım sonsuz.
  • miğferdibinde sırt sırta çarpıştığım yardımsever suser.
  • operadaki en guzel sarkilari wolfram von eschenbach karakterinin (bariton) soyledigini dusunuyorum. ilk perdenin sonundaki sarkisi:

    als du im kühnem sange uns bestrittest,
    bald siegreich gegen unsre lieder sangst,
    durch unsre kunst besiegung bald erlittest:
    ein preis doch war's, den du allein errangst.
    war's zauber, war es reine macht
    durch die solch wunder du vollbracht,
    an deinen sang voll wonn' und leid
    gebannt die tugendreichste maid?
    denn, ach! als du uns stolz verlassen,
    verschloss ihr herz sich unsrem lied;
    wir sahen ihre wang' erblassen,
    für immer unsren kreis sie mied.
    o kehr zurück, du kühner sänger,
    dem unsren sei dein lied nicht fern.
    den festen fehle sie nicht länger,
    aufs neue leuchte uns ihr stern!

    https://www.youtube.com/watch?v=avgz0lgd7qm (dietrich fischer-diskau)
    https://www.youtube.com/watch?v=memggarnjlo (heinrich schlusnus)
  • dun itibari ile turkiye promiyerini yapmis wagner'in 3 perdelik ve yaklasik 3,5 saatlik opera eseri. genis kadrosuna, opera sahnesi dar gelmistir.
  • wagner' e bir kez daha hayran bırakan opera.
  • blade runner filminde roy batty'nin bahsettiği bir geçit..

    "i've seen things you people wouldn't believe. attacks ships on fire off the shoulder of orion. i watched c-beams glitter in the dark near the tannhauser gate. all those moments will be lost in time, like tears in rain..."
hesabın var mı? giriş yap