• ingilizcede bizde iki ayri kavram olarak ortaya konan travesti ve transeksuel kelimelerinin yerine kullanilan kelimedir. bizdeki gene gecer dusuncenin amiyane ifadesinde bu iki kavramin farki kestirip* kestirmedigidir.

    ancak iki seyin altini cizmek gerekir; oncelikle gerek travesti, transeksuel gerekse transgender ifadesi hem kadinlar hem de erkekler icin kullanilmaktadir. transgender kelimesi bizde kullanilan anlamda travesti ve transeksuel ifadesinin tam karsilamaktadir. ki kaldi ki bizdeki transeksuel kelimesi politically correct anlaminda travesti yerine kullanilabilmelidir. zira cinsiyet ve cinsel kimlik tamamen birbirinden farkli kavramlardir. transgender'daki gender kelimesinin birbir karsiligi toplumsal cinsiyet kavramidir. yani toplumda gerek cinsiyet gerekse cinsel kimlik acisindan ustlendiginiz rollerle iliskisi vardir. yani bir kadin gibi hissedip, bir kadin gibi yasayip, toplumda bir kadin olarak gorulen ve toplumdaki tum kimlikleri kadin olan kisinin cinsiyet degistirme ameliyatinin once veya sonra yaptirmasi o kisi icin sadece bir nihai haldir. ve dolayisiyla kendisine rahatlikla trangender'in dilimizdeki ifadesi ile transeksuel denebilir.

    ancak bunun hukuki boyutu vardir ki yasalar cinsel kimliginizden ote cinsiyetinizle yakindan ilgilenmektedirler.

    benzer sey kadinlar icin soz konusudur. kisinin cins degistirme ameliyati olmasi veya olmamasi ikinci etapta kalan seydir ve aslolan kisinin cinsel kimligi ve toplumda ustlendigi rollerdir.

    diger taraftan bizdeki travesti transgender basligi altinda incelenmektedir. bunun otesinde glbt terminolojisinde kullanilan drag queen ve drag king, genelde eglencelerde, partilerde, gay pride paradelerde, bazi kuluplerde genelde eglencesine yapilan karsi cinsi hicvetmek icin onun kiligina girmektir. *

    (bkz: i'm not a fucking drag queen)
  • travesti ve transeksüel transgender yani dönüşmüş kimliklerdir. zaten var olan iki cins kimliğinden birisine biyolojik zorunluluk nedeniyle sahipken, bunu reddedip diğerine geçmenin, bunun için de fiziksel anlamda kendi bedenini ya dış görüntüsel anlamda ya da biyolojik anlamda değiştirmenin, yani bedensel olarak bir cinsten diğerine geçmenin, bunun sonucu olarak da toplumsal cins kimliğini değiştirmenin homoseksüel ve lezbiyen kimlik anlayışıyla taban taban zıt bir anlayış taşıdığı söylenebilir. homoseksüller ve lezbiyenler ile travesti ve transeksüeller ayrı düzlemlere sahiptir. bu nedenle, travesti ve transeksüellerin oluşturduğu toplumsal gruplar,eşcinsel alt kültürün içinde şekillenseler de eşcinsel kimliğin içinde kabul edilmezler. eşcinsel kimliği homoseksüel ve lezbiyen kimliğidir. transgender, varolan cins kimliklerini kabul etmekte, birinden vazgeçerek diğerine geçmektedir. homoseksüel ve lezbiyenlik ise varolan cins kimliklerini reddetmekte ve yeni bir kimlik mücadelesi vermektedirler. bu mücadele sonucunda oluşan kimlik, kadınlık ve erkeklik rolleri aile vb. konusunda hakim anlayışlarla çelişirken, yani yeni bir yaşam tarzını zorlayan radikal özellikler taşırken, transgender varolan içinde rol değişikliği ile sınırlıdır.
  • interseks'i kapsamaz. veyahut, aralarındaki kesişim kümesi transgender lehine az ya da çok olabilir ancak transgender'in alt kümesi değildir. hem teorik, hem de pratik anlamda. örneğin, trans* aktivistler ve teorisyenlerce dile getirilen cisgender kavramını ele alalım. terminolojik olarak kullanışlı olmasının yanı sıra, konu interseks'e geldikçe sert duvara çarpar. hatta "gender" kavramını pek sorunsallaştır(a)madığından, muhtemel patriyarkal toplum eleştirisini ileriye taşıması zordur.

    hah işte buradan yürücem. bizim buralara pek uğramasa da, anglosakson camiada radfem-trans gerginliği sürüp gidiyor. pek özetleyesim yok, ikinci dalga feminizm'in meşhur temsilcilerinin hazırladığı "forbidden discourse: silencing of feminist criticism of 'gender'" ve trans* aktivistlerin "a statement of trans-inclusive feminism and womanism" bildirileri ve sonradan sheila jeffreys'in geçen sene çıkan "gender hurts: a feminist analysis of the politics of transgenderism" kitabı ve etrafında süren tartışmalar var. trans* teorisyenler birtakım radikal feministleri transfobik olarak tanımlarken, trans* aktivistler ise "terf" (trans-exclusionary radical feminist) tanımlaması yapıyorlar (bkz: terfs.com).

    bu tartışmalar aslında pek yeni değil. yeni olan, daha ateşli tartışılması. hatta tee 1979'da radikal feminist perspektiften yola çıkarak "transsexual empire" kitabını yazan janice raymond, uzun aradan sonra tam da bu keşmekeş içinde "savunmalar" yazdı (fictions and facts about the transsexual empire). tabii bu tartışmaların yoğunlaşmasının en önemli nedeni trans erkek ve trans kadınların "görünürlük" kazanması. şu bikaç senede birçok "transgenderist" ve transfeminist fikre rastladım ve hayran kaldım. oldukça dinamik ve canlı enerji var. özgürleşme potansiyeli için gani gani fikir barındırdığı tezine katılıyorum. transgender'in kurtuluşu cisgender'i de mi kurtaracak? bu retorik soru tarzını seviyorum.

    belki sonda söylememiz gereken şeyi, hatta sonucu şimdi söyleyelim: birtakım feminist toplantılarda veya eylemlerde veya buluşmalarda "sadece kadın" politikası gereği trans kadınların dışlanmaları şu veya bu kasıt ile açıklanabilir ancak transfobiye ve özcülüğe fena halde açık kapı bıraktıkları gerçektir.

    gene de radikal feminist analizin özcü olduğu söylenemez ve hatta kültürel feminizm diye tanımlanan şey ile aralarındaki en büyük fark da budur. toplumsal cinsiyet ve rollerinin eleştirisinin ve reddinin feminizm'in temel meselelerinden olduğunu söylememe gerek yok. elbette "revizyon" yapılabilir ancak "bunlar hakkında konuşma" demek, takdir edersiniz ki, komiktir. "transgender", toplumsal cinsiyetin inşası ve patriyarkal düzenin sağlanması bağlamında tartışılabilecek bissürü alan sağlamaktadır. örneğin, "yanlış beden" söylemi dahi birtakım trans* aktivistlerce bile sorun ediliyor. ayrıca, görebildiğim kadarıyla kimlik eleştirisinden ziyade, ve hatta toplumsal cinsiyet rollerinden de fazla cinsiyet değiştirme operasyonları ve süreçleri sorun ediliyor. bu tartışmadan yola çıkıp topyekûn aşağılamaya varan feminist yaklaşımlar da kuşkusuz vardır, ancak bu bağlama giren her analizi transfobik, terf vs. topyekün sınıflandırmaya anlam veremediğimi söylemeliyim. robert jensen'in başına gelenler bunun bi örneği -açın öğrenin. ha, tezler yanlışlanabiler -ol sebeple transfeminist sesin daha fazla çıkmasını arzuluyorum şahsen.

    şu karikatürden devam edelim,
    "such an easy mistake to make"

    radikal feminist-muhafazakar hristiyan söylem benzerliği çarpıtıcı elbet. iyi de, uygulamada transseksüelliğin patriyarka tarafından kullanıldığının ve erkek egemenliğini yeniden ürettiğine dahil sorunlar olmuyor mu? örneğin, iran. burada eşcinsellik ve biseksüellik yasak ve bir (1) tane bile hakları yok. buna rağmen, özellikle humeyni'nin fetvasından sonra transgender "özgür". dünyada en çok cinsiyet değiştirme ameliyatları yapılan ülkenin başında iran geliyor. dahası, maliyetler, bürokratik işlemlerin çözümü vs. tamamen devlet tarafından destekleniyor. bugün iran'da yüzbinlere varan trans* nüfus olduğundan söz ediliyor. "be like others" (2008) belgeselini seyretmişseniz mevzuuya az buçuk aşinasınızdır demektir.

    hatta ve hatta propagandası bile yapılıyor: aynen israil'in eşcinsel ve biseksüel haklar konusunda yakındoğu'da oldukça "ileri" noktada olmasından dolayı pinkwashing yapılması gibi, transseksüellik mevzuuda iran'ın batıdan bile "ileride" olduğu ajitasyonu var. ancak kazın ayağı hiç de öyle değil, birçok gey, lezbiyen ve biseksüeller üzerindeki baskının azalması amacıyla cinsiyet değiştirmesinin yanı sıra, fiili olarak zorunlu. bu tabii ki, trans kadın ve erkeklerin gerçekten özgür olduğu anlamına gelmiyor, zira toplumsal algı ve dışlanma bakımından batı'dan ve diğer müslüman ülkelerden çok da büyük farklılığı yok.

    bu arada değinmeden edemeyeceğim, iran dışında suudi arabistan gibi ülkelerde de durum şöyle: transseksüellik ağır baskı alltında ve cinsiyet değiştirme operasyonları yasak olmasına rağmen tek istisnası interseks bireyler. yani, kimliğin doğrudan "erkek" veya "kadın" lehine, dolaylı olarak transgender lehine yok edilmesi var.

    iki önemli husus öne çıkmaktadır: birincisi, liberal feminizm ve/veya liberal lgbt politika, öncelikli olarak hukuk ve insan hakları talebinden yola çıkmakta olduğundan birçok sosyal olguyu talileştirmek zorunda kalıyor. transgender'in göreceli olarak haklara sahip olduğu ülkelerde, özgürlüğü "sağlayamaması" durumu var. ikincisi, muhtemel bi devrimde (hihi), transgender olmaya zorlanmış eşcinsel, biseksüel ve intercinseller "detrans" olabilecektir. eh, bu da doğal olarak tartışmalara yol açacaktır.

    madem müslüman ülkelerden yola çıktık, şu transgender tartışmasına bi de "tesettür" açısından bakalım madem. evet, bi noktadan sonra hiçbir anlamı olmayacak sakat bi analoji. kaldı ki, örneğin islami feminizm sadece tesettürden yola çıkmaz da, mahremiyet, başörtü, dini metinler vs. eleştirisinden yola çıkan her türlü feminist analiz islamofobik ve oryantalist olarak tanımlanabilir mi? transgender, radikal feminizm'in iflas ettiği nokta olarak değerlendirilebilir yüzeysel anlamda ancak interseks söz konusu olduğunda transgenderizm için de aynı şey iddia edilebilir. gelelim sorulara.

    transgenderizm eleştirisi ile transfobi arasındaki çizgi ince midir yoksa kalın mıdır? transgenderizm, toplumsal cinsiyet'i tekrar üretip dolaylı olarak patriyarkayı meşrulaştırıyorsa, buna karşı çıkmak için kimlik nasıl tanımlanmalıdır? janice reymonds'ın kitabına karşı sandy stone, post-yapısalcı perspektiften "the empire strikes back: a posttranssexual manifesto" yazmış ve bugünkü "transgenderist" tezleri de tartışmıştı; liberal geri dönüş iddiasına karşı neler yapılabilir?

    kaynak:
    - "ıran's sex-change operations provided nearly free-of-cost", the huffington post, 6 april 2012
    http://www.huffingtonpost.com/…ation_n_1568604.html
    - alessia valenza, "saudi arabia: 425 cases of sex-reassignment in 27 years", ilga, 31 may 2012
    http://ilga.org/…s-of-sex-reassignment-in-27-years/
    - "iran’da 4 yılda 1,000’den fazla cinsiyet geçiş ameliyatı yapıldı", kaos gl, 5 aralık 2012
    http://kaosgl.org/sayfa.php?id=12853
    - rochelle terman, "trans[ition] in ıran", world policy journal, vol. xxxi, no 1, spring 2014
    http://www.worldpolicy.org/transition-iran
    - ulrica engdahl, "wrong body", transgender studies quarterly, no 1-2, pp 267-269
    - jennifer finney boylan, "trans community can change minds by changing discourse", los angeles times, 15 august 2014
    http://www.latimes.com/…anguage-20140817-story.html
    - robert jensen, "feminism unheeded", nationofchange, 8 january 2015
    http://www.nationofchange.org/…8/feminism-unheeded/
  • sam martin bir transgender. ilk kez kendisi gibi olan insanlarla ilgili fotoğraf, röportaj olan bir yayın gördüğünde yalnız olmadığını öğreniyor. böyle hisseden çocuklar, gençler olmasın diye çocuklar için transgender konulu kitaplar yazıyor. daha çok kendi deneyimlerinden söz ediyor.

    julie anne peters 'ın “luna”'sı (2004) erkek kardeşi kız olmak isteyen bir genç kız ile ilgili idi ve türünün ilk örneği. o günden bugüne transgender karakter içeren yaklaşık çocuk 50 kitabı basılmış.

    jazz jennings isimli bir transgender genç i'm jazz isimli bir transgender kızı anlatan 4-8 yaşındaki çocuklar için resim kitabı yayınlamış.

    disney hyperion'n 10 yaş ve üzeri için yazdığı gracefully greyson kendini kız gibi hisseden bir erkek transgender ile ilgili.

    scholastic , orta okula giden kendinin bir kız olduğunu bilen ancak bunu ailesi ve arkadaşlarına nasıl açıklayacağını bilmeyen bir erkekle iligli “george”u yayınlayacak.

    carolyn mackler, genç erişkinler için kitap yazan bir yazar. "george”'nin bir kopyasını 10 yaşındaki oğluna okuması için vermiş. kitabı verirken bir transgender ile ilgili olduğunu söylemiş ancak anlamını açıklamamış. okuma bittiğinde oğluna ne öğrendiğini sormuş.

    konuşma şöyle geçmiş:
    --- spoiler ---

    “ı said, ‘ıf you met george, would you be friends with him?’ ” she recalled. “and he said, ‘mom, it’s her, and ı would be friends with her if she was nice.’ ”
    --- spoiler ---

    okuma listesi
    goodreads'ten liste
    this day in june

    dünyada bunlar olurken insan özeniyor. çocuklarını olduğu gibi kabul edip, destek oluyorlar, yollar arıyorlar, yollar gösteriyorlar, "kendin ol ve seni öylece seviyorum" diyorlar. insan umutlanıyor.
    gavur yapmış diyorum içimden. sonra dönüp içine doğduğum kültüre, memlekete bakıyorum

    "yapamadım, çünkü insanlar bana izin vermedi, çalışamadım" diye not bırakan ve intihar eden mehtap zengin ya da diğer adıyla eylül cansın geliyor hemen aklıma.
    azıcık haber arayım diyorum:
    sevgilisinden şiddet gördüğü için intihar eden doğa
    bursa'da suriyeli travestinin evini yaktılar
    beyoğlu'nda travesti cinayeti
    travesti cinayetine yaş indirimi
    diyarbakır'da travestilere silahlı saldırı
    travesti ece köprüden atladı
    travesti dora evinde öldürüldü
    aids'li travesti intihar etti

    hep kötü şeyler olmuyor memlekette. ne oldu? chp ve hdp adayları 7 haziran 2015 genel seçimleri'nden önce lbgti hakları sözleşmesini imzaladılar.

    haziran geldi çattı yakında onur yürüyüşü var.
    susma haykır translar vardır
  • sporcu olanları çok komiğime giden insanlardır. erkek iken kadına dönüp, çeşitli sporlarda kadınlarla rekabet edenlerden söz ediyorum. kadınları bildiğin ezip geçiyorlar. herkes de normal normal seyrediyor.

    transgender sporcular için bazı şartlar var elbet bazı hormonlarının bazı seviyelerin altında olması şartı gibi. ama sonuçta o bir erkek olarak dünyaya geldi, kasları çok daha güçlü ve kuvvetli, kemikleri çok daha kalın ve sert. kadınları buldozer gibi eziyorlar. rugby veya hentbol gibi sporlarda kadınları ezmelerinin dışında örneğin 100 mt yarışında lokal bir rekor kırmaları falan tamamen komedi.

    bu adaletsizliğe en başta kadınların karşı çıkması gerekirken aksine feministlerden destek geliyor. bir gün bu durum yayılırsa çok daha ilginç olacak.
  • dallas'ta adamın biri karısından boşanmış. 7 yaşındaki çocuğun velayeti anneye verilmiş ve anne kimyasal hadım yöntemiyle çocuğunu hadım ettirip cinsiyetini değiştirmeye çalışıyormuş. baba bu duruma engel olabilmek için dava açmış, oğlunun velayetini istemiş fakat jüri, çocuğun annede kalmasına hükmetmiş. 7 yaşındaki erkek çocuğu annesi tarafından hadım ettirilip bir kız çocuğuna dönüştürülüyor, mahkeme bu olaya destek çıkıyor ve babanın elinden hiçbir şey gelmiyor.

    link

    dünya gerçekten bomb_k bir yere doğru gidiyor. bu sjw, lgbt, hümanizm, feminizm, vs. olaylarının iyice b_ku çıktı artık.
  • herhangi bir cerrahi müdahale geçirmiş ya da geçirmemiş kadın veya erkeklerden biyolojik cinsiyetine ve görünümüne bir şekilde müdahale edenlerin tamamını kapsayacak şekilde, ingilizce bir tanımlama olup türkçe'deki travesti ve transseksüel tanımlamalarının ikisini de kapsar. lgbti kısaltmasındaki t'nin karşılığıdır.
  • transların kesinlikle kadınlarla aynı spor müsabakasına katılmaması gerek. bu gerçeği üstteki arkadaş gibi " translar öldürülüyor amaaa " tarzı şeylerle geçiştiremezsiniz. alakasız bir konuyu nasıl buraya bağladınız acaba ?

    trans hakları insan haklarıdır, orası ayrı.
  • instagram'da bir çok reelsde kullanılan garip bir odaklama gücüne sahip crystal castles parçası.
  • nasıl anlatmakla başlayacağım bilemiyorum. ben hiçbir zaman cinsiyetleri anlamadım. başkalarınkinde en azından kolay. onlar kadınım veya erkeğim diyor. ben de onların dedikleri olduklarını kabul ediyorum. ama ben neyim? çocukken bunu umursamazdım ve cinsiyetsiz olarak takılırdım. ta ki ergenliğe kadar. bedendeki değişimler çok rahatsız ederdi ve bedenime yabancılaştım küçük yaşta. bu kendime zarar verme dürtümü de arttırdı. göğüslerime kesikler atıp büyümemesi için çabalıyordum. kısmen işe yaradı. tombul erkek çocuklarındaki kadar göğüslerim var. ergenlikten beri rüyamda erkek olduğumu görürdüm. burada penise sahip olmayı kast ediyorum. yıllarca mecnun adında trans erkek olarak çocukluk geçirdim. yine de tam olarak anlamıyordum cinsiyetleri. kadınlara ve erkeklere bakıyordum. ben onlardan değildim.

    aslında kendi seçtiğimiz etiketler bizi özgürleştiriyor. kendi kendini tanımlayıp beyan etmek sanıldığının aksine özgür bir his veriyor. sadece iki cinsiyet var sanarken ben trans erkektim. ama buna mahkum olmadığımı öğrenmek, doğanın bahşettiği hisler için ikiden fazla etiket olduğunu bilmek daha da özgürleştirdi. evet, beden disforisi olan bir transtım ama tam olarak transseksüel bir erkek değildim. böylece kendimi trans nonbinary olarak tanımlamaya başladım. ama ne kadar trans nonbinaryim desem de trans erkeklik benden silinmedi. ikili cinsiyet sisteminde yani binary olarak hep trans erkek kalacağım. bu etiket yanlış değil ama yetersiz geliyor.

    toplum, sen ne dersen der etiketler. kendi etiketini kendin yaratmanın özgürleştirici tadını almıştım bir kere. trans nonbinary olarak kendimi anlamlandırabilmek için hala arayış arzusundaydım. ve cinsiyetleri anlamlandırmakta zorlanan benim gibi otistikler olduğunu keşfettim. xenogender kavramı/etiketi ile tanıştım, yani otistik cinsiyet ile. trans nonbinary etiketimi atmadan xenogender etiketini de sahiplendim. böylece çoklu kişiliğim ile toplumun kadın etiketine sıkışamayan ruhum çoklu etiket ile özgürleşti. malesef en başta olduğu gibi toplum tarafından anlaşılmama ve marjinal görülmeye hala mahkumum. diğer taraftan diğer lubunyaları tanıma fırsatım oldu. böylece daha az ucube hissettim.

    beden disforim devam ediyor ve 24 yaşında, 14 yıllık hayalim olan tıbbi işlemlere uğramak istiyorum. ama bu topraklarda sadece trans erkek tarafım özgürleşebilir. xenogenderim dediğimde tıbbi ve hukuki haklarım tanınmıyor. çünkü varlığım kabul edilmiyor. bu yüzden lgbtiq+ bireyleri açık kimlik ile mücadele ediyor. varlığımızın kabullenmesi ile özgürlüğü tadabileceğiz.
hesabın var mı? giriş yap