• latince "kesmek" anlamına gelen "truncare", eski fransızcaya, "dilim" ve "hendek" anlamlarına gelen "trenche" olarak geçmiştir. onaltıncı yüzyıl başlarında, askeri korunma amacı ile kazılan siperlere "trench" denmeye başlamıştır ve ingiliz askerleri tarafından siperlerde giyilen paltoya da, 1915'lerden itibaren "trençkot" ismi verilmiştir.
  • dik omuzlu ve ince belli kadınlara çok yakışandır. güzel ve size yakışan bir trençkotun üstünüzde hafif dökümlü durması, kemeri bele oturacak şekilde bağlandığında vücuda yapışmaması gerekir. bazı giysiler gibi bu da ince fizikli kişilerde daha güzel durur, kolları, göğüsleri ve kalçayı sıkıca sararak patlayacakmış gibi duran bir trençkotun hiçbir özelliği kalmaz. bir adet krem rengisi her kadının gardrobunda bulunmalıdır, hiç hesapta yokken girdiğiniz ciddi bir ortamda altınızda kot bile olsa şık bir hava yaratır. fular-ince topuklu ayakkabı-etek veya kot ile kombinasyonu günlük hayatta, koyu renk mini elbise-çizme veya ince topuklu ayakkabıyla kombinasyonu çok soğuk olmayan akşamlarda dışarı çıkmak için uygundur. trençkot içine çok kalın kazaklar, hırkalar, birkaç kat şey giymek hoş olmaz, ince ve zarif bir kıyafet olduğundan içine giyilenlerin de ince ve dökümlü olması gerekir. krem rengi, sütlü kahve rengi, kırmızı ve mürdüm renkleri gece-gündüz giyiminize çok hoş bir hava katar, alıştıkça vazgeçilmez olur. bir kadının elleri cebinde gezmesini bile çok çekici gösterebilen yegane giysidir.
  • içi astarlı,su geçirmez pardesü. yağmurlu havalarda iyi gider. humphrey bogart'ın sadece uyurken ve sevişirken çıkardığını düşünmüşümdür hep.
  • neredeyse kırk yaşıma geldim, ancak alabildim kendime bir tane. keşke böyle hafif göbekli değilken, şöyle iyice gençken alıp keyfini sürseydim.. neyse, biraz geç oldu ama güç olmadı. göz kırptı bana mağazada, ben de hemen aldım. o kadar güzel bir parça ki, giyim konusunda iddialı olmayan adamları bile günün birinde yakalıyor. hava da artık müsait, bugün trençkotumu giyip dışarı çıkarım hacı.
  • giyeni fransız film eleştirmenine çeviren pardösümsü.
  • zamanında okuduğum hikayelerde geçen ve anlamını bilmediğim için beni deli eden kelimedir bu. nedense o zamanlar sormazdım da kimseye nedir bu diye..
  • redingotla birlikte, gün boyu manasızca zikretme isteği doğuran, ağza süper oturan laflardan biri.
  • ne olduğu hiç umurumda değil ama bir gün evden çıkarken bana şöyle seslenilmesini bekliyorum:

    - hava soğuk. trençkotu giy de çık..

    ya da biri arar "moruk hadi bekliyoruz seni şurda" der. kralı olsa cevabımı esirgemem: "trençkotumu giyip geliyorum hacı"..

    allaam senden çok şey mi istiyorum biliyorum ama nasıl güzel bir duygudur bu. "trençkotunu giy". hemen giyerim ki, hiç itiraz etmem. trençkot sen güzel bir duygu olmalısın.
  • kıştan direkt yaza, yazdan da direkt kışa geçerek bahar mevsimi yaşatmayan şehir istanbul'da ancak birkaç gün giyilebilen şukela giysi.
  • gerekli karizma saglanırsa bir castiel olunabilinir.
hesabın var mı? giriş yap