• birseyi yapmayi istemesenizde yapmaya mecbur olmaniz.. mecbur birakilmaniz hatta.
  • -offffffffffff
  • kırmamak adına herhangi bir şeyde kasmak.
  • zoruna gider insanın.
  • özel yaşamda da geçerli, özellikle edebiyat ve düşünmeyle ilgili kişisel üslubumda şunların hepsinin olduğunu hissediyorum: birikim sağlama, sağlamlaştırma*, savunu, saldırı. zorunda kalmadan* kimseyle savaşmam, önüme ve işime bakarım ama pek tırsak, çekilgen değilim. güven ve şefkat hissi uyandıran biri olduğum halde kedi misali sokakta da var olurum. ibisilelerde kedilik içkindir, asker arkadaşım demişti: "ibisile familyası değil misiniz, kedi gibi sürtünür, sürtünür*, illa kucağa alınır, kendinizi sevdirirsiniz*." bu herif en küçüğümüz, benden 10 yaş ufak özcan'ı da tanımıştı.. edebiyatta geçerli, şöyle: yazdığım belkibde siktiriboktan klasör bu basılmaz diye geri çevrilince, düş kırıklığıyla değil öfkeyle geri çektim. ben size gösteririm havalarındaydım. ne yaptım, şansım yaver gitti* önce bir kitap çevirisi yayınlatmayı başardım. sonra sıra bir şive sözlüğüne geldi. orada hata bende, 1,5 yılda sözlüğü neredeyse basıma hazırladığım halde bir abimin olurunu, eleştirisini almadan ilerlemiycem diye kaprisimsi önkoşul uydurmamla durdu da durdu iş. onu da yaparsam kişisel tarih gibi, aforizmalar gibi eksantrik bir kitabın peşine düşmeye sıra gelecek. evet öykücü, savaşçı, didişmeci ve dokumacılardanım. aslında ben yordamımı buldum: söyleyecek bir şeyim varsa ve basabiliyorsam*, tek okuyucum olabilecekse.-tek, girişmek için yeterli. o tek okuyucuya elim sende yapmış olurum.
  • zorunda olmasam yapmazdım
  • bugün dâhiler sayesinde bir şeyleri geliştirebildiysek en temelinde yatan etken.

    türkler askeriyede bu kadar başarılıysa ve mete han, tomris hatun, attila, emir timur, 2. mehmet, atatürk ve çakmak gibi isimleri çıkarttıysa,

    italyanlar sanatta bu kadar başarılıysa ve da vinci, michelangelo, donatello, dossi gibi isimleri çıkarttıysa,

    japonlar ince teknolojide, almanlar kaba sanayide, yahudiler bilim insanları çıkarmada, ingilizler diplomaside bu kadar başarılı oldularsa en temelinde zorunda kalma yatmaktadır.

    modern insandan önce ateş, giyim, barınma ve tarım gibi gereksinimlerin icadında da bu zorunda kalma dürtüsü devreye girmiştir.

    dâhiler, bulundukları konum itibariyle ne kadar zorlanırlarsa ve ne gerekliyse onu iyileştirme konusunda ortaya çıkarlar.

    günümüzde ise higgs, hawking, sancar vs gibi kişiler neredeyse hiç tanınmazken musk’ın bu kadar tanınıyor oluşu günümüzde dehânın salt maddiyattan kaynaklandığını sanmamızdan (ve popüler kültürden) kaynaklıdır.

    vermek istediğim mesaj: acı çekin ve rahatsız olun. kafanızda hep bir sorun olsun.
  • sizi fiziksel ve zihinsel olarak durmadan zorlayan bir mekanizma ve fikir olsaydı şu an muazzam bir güce ve enerjiye sahip olurdunuz. çünkü durmaksızın yaratmaya ve üretmeye odaklanırdınız ancak bunun da kötü bir yanı var:

    melankoli temelinde depresyon.

    bundan kurtulmak için ya daha çok çalışırsınız ya da her şeyi bırakırsınız.

    her şeyi bırakanlar her şeyin bilincinde olanlardır (yetersizlikte dahil *) ve bunlar doğa(l bilimler) için keşif amacıyla çalışırlar (natüralist zekâ). yine genellikle her şeyi bırakanlar, genellikle felsefe ve sosyal bilimler ile ilgilenenlerdir (fikir yaratanlar). daha çok çalışanlar ise bilinçliliğini sosyaliteyle sınırlandıran mühendis ve/veya mimar (geliştirici-formal) düşünsel yönelime sahip insanlardır (icat için çalışanlar).

    ayrıca çoklu zekâ kuramına göre sadece “natüralist zekâ”dan bahsetme nedenim sadece ondan ağırlıklı olarak emin olmamdan kaynaklanıyor. yoksa zekâdaki ve psikolojideki bu biyolojik ve biyokimyasal anlamdaki çeşitlilik, bağlantı ve komplikelik yetersizdir… hiçbir şey bir kalıba hatta kategoriye bile giremez, neyse.

    kafanızdaki fikirlerle ve kafanızın etrafındaki dikenlerle yaşamayı göze alın ancak onlardan kurtulmaya (çözmeye) çalışın. çünkü sizi yaratacak olan şey bu.

    tabi bazıları da tüm bunların da farkında olarak “ya siktir et. baksana en ufak bir değişim bile her şeyimi etkiliyor o hâlde asıl ben kimim, doğa ne, soru soruyorum ama bu da en nihâyetinde beynin ürünü değil mi? boşuna kendimizi kandırıyoruz akılalmazlıkta.” diyebilirler. öncelikle kendinizi kaldıramayacak kadar akılalmaz bir şeyin/varoluşun (?) içindesiniz ve bundan da hiçbir şekilde emin olamazsınız, burdan başlayalım isterseniz. * eninde sonunda öleceğiz ve her şey boşa gidecek diye hiçbir şey yapmamak yerine harekete geçmek daha erdemli ve sağlıklı bir davranıştır. (kaldıysa) tutkunuzu körükler. yaşamdan tarifsiz bir zevk almaya -belki ilk zamanlardaki gibi olmasa da- devam edersiniz. ha melankoli de güzeldir ancak dozunda. fark ediyorsanız şarkı açıp sigara içip cadde cadde gezmenin verdiği haz da bir yere kadardır ve pişmanlık hissedersiniz. bunun yerine üzerine gidin. her şey her anlamda daha iyi olacak, güvenin (kendinize).

    genellemelerden en olabildiğince kaçınmaya çalışarak ulaştığım şimdilik sonuçlardır.

    iddia: elitler ve entelektüeller için bundan daha sağlam bir motivasyon yazısı yoktur.

    düzenleme: görebildiğim eksiklikler…
hesabın var mı? giriş yap